Çoğulcu Kentsel Tasarım İçin Metodlar

Günümüzde kentsel müdahale gerektiren çalışmalar daha geniş disiplinlerle diyalog içinde olmak zorunda. Disiplinler üstü tasarım süreçlerine tanık oluyoruz. New York’un sulak bölgelerini ve kıyılarını onarmak için biyologlar, mühendisler ve peysaj mimarları “Yaşayan Daldakıranlar” projesini ortaklaşa yürütüyorlar. Hollanda’da ise hava kalitesinin ölçülmesi ve iyileştirilmesi için bilim insanları, çevre mühendisleri, plancılar ve gönüllü vatandaşlar kolektif bir sekilde çalışıyorlar.

Plancılar geleneksel olarak kentsel politikalar ve üst düzey karalar alırken kentsel tasarımcıların ise makro ölçekli çizimlere odaklanması pratikte bugün karşılaştığımız büyük ve çetrefilli problemlere uygun cevaplar bulmamıza bir engel. Kentsel tasarım süreçlerine katkıda bulunabilecek, disiplinler arasındaki keskin ayrımların azaldığı bir dönemde olmamıza rağmen, pek çok kurumda kolektif tasarım süreçlerini henüz pek görmüyoruz.

New York Times’da yazan eleştirmen Allison Arieff, “Yıldız mimarlar kentsel silüetimizi mahvediyor mu?” sorusunu mimarlık ve şehircilik dünyasının bireysel figürlere olan övgüsünü irdelemek için yöneltiyor. Arieff’e göre kabul etmek istemesek de tasarım sürecinin nihai sonucunu belirleyen, mimarın öznel tasarım anlayışının ötesinde, aslında pek çok eylemin bir araya gelmesi. Günün sonunda inşa edilen mimari objelerin bir müşteriye sahip olması, danışmanların bu süreci yakından şekillendirmesi, özel finans araçlarının yardımı bu projeleri olabilir kılıyor. Öyleyse soruyu şöyle yeniden yazmalıyız: “Bu projeler şehirlerimize ne katıyor?”

Bauhaus Tasarım Okulu’nun meşhur pedagojik inovasyonu, çıktıya odaklanmak yerine sürece önem verilmesidir. Halbuki kent ölçeğinde tasarım eğitimi, genellikle kentsel hayatın karmaşıklığından ve politik ortamından izole bir sekilde, mimari objeyi üretmeye odaklanır. Buna karşılık, kurucusu olduğum Kamusal Tasarım Kolektifi’nde kentsel değişimi farklı açılardan yakalayabilen gözlemleme, haritalama ve çizim metodlarını kullanıyoruz. Kentsel tasarım dünyayı ölçmek, belgelemek ve tanımlamak kadar yaratmayı ve yeni bir dünya görüşünü de inşa etmeyi de gerektiriyor.

Bu sebeble bireysel algımız yerine kolektif zekamızı daha yaşanılabilir ve adil kentler inşa etmek icin nasıl kullanabiliriz? Tasarımı tamamen bireysel bir aktivite olarak görmemiz çok doğal, çünkü hem eğitim sistemimizde hem de profesyonel hayatta öznel başarıyı övmeye çok meyilliyiz. Fakat bu yaklaşımı sorgulayan çok fazla çoğulcu tasarım metodu ve pratiğe uygulayan stüdyo örnekleri var. Bunlardan en bilineni ve farklı mimarlık ve planlama programlarında okutulanı, MIT şehir planlama profesoru Kevin Lynch’in 1960’da basılan The Image of the City kitabı. Lynch şehirlerin insanı yabancılaştıran öğelerini sistematik bir sekilde anlamak için zihinsel haritalama kavramın ortaya atarak, çevreye olan tepkilerimizi, şehri nasıl algıladığımızı ve bunları sistematik bir şekilde kayıt altına almanın yollarını bize gösterdi.

Kamusal Tasarım Kolektifi (Public Design Collective) olarak “Okullar Okulu” 2018 İstanbul Tasarım Bienali’nde benzer metodları kullanarak Beyoğlu kıyısını deneysel haritalama yöntemleri ile beraber inceledik. Kıyıların ne kadar kamuya erişilemez olduğunu gözlemlerken, bir yandan da pek çok irili ufaklı odak noktalarının etrafında canlı bir kamusal hayatın olduğunu fark ettik.

Kamusal Tasarım Kolektifi, 2018 İstanbul Tasarım Bienali Beyoğlu Haritalama Çalışması, Sera Tolgay.

Şehirlerin planlamasında günümüzde “büyük veri”nin ve akıllı sistemlerin altı çizilse de aslında kent ölçeğinde karar alma mekanizmaları çok daha karışık bir süreç ile ilerliyor. Kamusal Tasarım Kolektifi olarak tasarladığımız muhit.co platformu, katılımcı şehircilik kültürünü desteklemek üzerineydi. En önemli bulgularımızdan biri, kullanıcılar tarafından yapılan binden fazla girişin % 72’si kamusal alanlar ile iligi olmasıydı. Kentsel problemler veri toplamanın ötesinde, kökünde politik dinamikler yatan pek çok sorunun çözümlenmesini gerektiriyor.

Bu tecrübemizden yola çıkarak, ham veri toplamanın ve resmi tanıtım etkinliklerinin ötesine geçerek daha çoğulcu tasarım süreçleri geliştirmek istiyoruz. Açık Radyo Dünya Mirası Adalar ekibinin de katkılarıyla adaların tarihini bireyler üzerinden derleyen bir kolektif algı oluşuyor. Balıkçılar, kent hakkı savunucuları, esnaf, yazarlar, çevre bilimcilerinin birikimleri kolektif kentçilik algımızı daha da açıyor. Stüdyo Ossidiana ile kentlerin su ile olan ilişkisini anlamaya çalıştığımız araştırma projemiz bu algıyı yıkmak üzerine. Amacımız Dünya Mirası Adalar insiyatifinin çalışmalarına katkıda bulunurken bir yandan da Adalar’ı örnek alarak kolektif algımızı ve bilgi dağarcığımızı genişleten kentsel tasarım süreçlerini geliştirmek.

Studio Ossidiana’nın Amsterdam Alegorileri kanal sistemleri üzerinde yeni kamusal alanlar yaratmak üzerine. Bu proje için Prix de Rome ödülünü alan tasarımcılar Adalarda yeni bir çalışmaya başlayacak.

Kolektif şehircilik ruhunu günümüzde yansıtan ve ilham aldığımız mimarlık pratiklerinden biri de Londra merkezli Assemble Studio. Çalışmalarında binaların ihtişamından çok nasıl kullanıldığı öne çıkaran, mimar yerine kullanıcı odaklı, yeni yapılar yerine unutlan yapıların hayata geri kazandırılması ile ilgili pek çok projeyi hayata geçirerek Turner Prize ödülünü kazandılar. Bilinen projelerinden Cineroleum (“sinema” ve “petroleum” kelimelerinin bileşimi) terk edilmiş bir benzin istasyonunu kısa dönemli bir açık hava sinemasına dönüştürdü. Bu projenin başarısının ardından, Hackney Wick’teki otoban üst geçitinin altında bir sinema salonu inşa ederek mahalleyi tamanen değiştirdiler.

Assemble Studio’nun Folly for a Flyover Projesi.

Büyük sanat eserleri, bizi dar ve öznel gerçeklik anlayışımızdan kurtarıp farklı düşünmemizi talep edebilir. Şehirleri de kolektif bir sanat eseri olarak görebiliriz. Mimarlık ve şehir planlama teorisyeni Brent Ryan “En Büyük Sanat” adlı yeni kitabında kentsel tasarımı kardeş sanatlarından çoğulcu yapısından dolayı ayırıyor. Bir toplumsal etkileşim süreci olarak kentsel tasarım, zıtların uzlaştığı bir iletişim ve müzakere alanı açma girişimidir. Şehirler durmaksızın aktif ve sürekli değişiyorlar, bu değişime ayak uydurabilecek tasarım süreçleri yaratmamız gerekiyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın