Çok Tanrılı Mimarlık: Yeraltı Dünyası Üzerine

Kayaların altındaki neredeyse bir insan boyu beton yarıktan içeri girdiğimde, basık kubbeli ana mekanda Marcello’nun ünlü obua konçertosundan bir bölüm çalıyordu. Işık biraz uzaktaydı. Bir sürü insan vardı siluetleriyle. Fuaye loştu. Aydınlığa doğru yürürken granit kayalara bitişik bir sürü mum, duvara bıraktıkları koyu izlerin önünde yanıyordu üst üste. Geriye doğru bir kısmı kalabalık sıralar sessizdi. Hiç kimse yok gibiydi.

Photovision, Fin Mimarlık Müzesi Arşivi

Kızıla çalan, ince dairesel şeritler halinde bakır kaplanmış örtü tam üzerimizdeydi. Basık kubbeyi çepeçevre tutan sayısız beton payandaların arasından yatarak ortaya süzülen ışık, uzun oturma sıralarının üzerinden özgürce yerlere vuruyordu. Sessiz ahşap kanepelerden birine oturup müziği dinlerken, bu binanın kendisi gibi onu tasarlayanların mimarlıklarının da bu tepenin kayalıklarına gömülmüş hikayesini düşündüm derin derin. İki genç mimarın kariyerlerinin hemen başındaki sevinçleri ve üzüntüleri gözlerimin önündeydi sanki. Bazen konserler izlediğim, kentin zaman zaman gürültüsünden ayrılıp sessizliğini dinlediğim, bir çok kere beni kucaklayan bu mekan, bu defa hüzünü de gördüğüm bu mekan bir başkaydı. İzlerin arkasından gitmeye başladım.

İki kardeş Suomalainen’ler bir atletizm yarışmasındaki fotoğraflarında olduğu gibi başlarına geleceklerden habersiz atletizm kıyafetleriyle yan yana koşuyorlardı çoğu zaman yaptıkları gibi. Uzun yıllar önce seyrettiğim birkaç Oscar ödüllü, Ateş Arabaları filmini, Vangelis’in müziklerini ve Harold Abraham ve Eric Liddel adlı atletlerin olimpiyat altınlarına uzanışlarını anımsadım. Suomalainen’ler için de bir anlamda ilk tur coşkularla altına uzanıştı.

1960 yılında başkent Helsinki’nin merkezine oldukça yakın, altı yedi katlı apartmanların arasındaki kayalık bir boşlukta, Taivallahti denilen yerde bir kilise yarışması açılmıştı. Jüride Fin Mimarlar Odası, SAFA’nın belirlediği Aulis Blomstedt, Heikki Castren adlı mimarlar da vardı. 67 kişinin katıldığı yarışmada 1961 yılının hemen başlarında Timo ve Tuomo Suomalainen, Kivikirkko (Taş Kilise) rumuzu ile ipi göğüslediler.

Topoğrafyaya olan duyarlılıkları bu kendine özgü kent boşluğunda tepe ile uyuşan form kararları ile zorlu yarışmada birinciliği aldılar. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. O zamanlar Fin Savunma Bakanlığı’nda çalışan Suomlainen kardeşlerden Timo’nun yarışma tesliminden bir gün sonra projesini gösterdiği bir mimar arkadaşı, yaptıkları projenin 29 yıl önce yine aynı yerde açılan yarışmadaki bir öneriye benzediğini farketti. Yarışmada ödüller açıklandıktan sonra da Aulis Blomstedt’li jüri raporunda, önceki yarışmadaki bu benzerlikten söz edildi ama Suomalainen’lerin projesinin de kendine özgülüğünü vurgulandı. Bir tesadüfte yıllar önceki sözü edilen projenin tasarımcısının adıydı.

Birinciye benzer olduğu söylenen projeyi tasarlayan ve hakkında 1951 yılında bu önerisiyle birlikte diğer projelerinden oluşan bir kitabı basılan mimar Pauli Blomstedt (1900-1935)ti. Pauli Blomstedt, son jüride yer alan Aulis Blomstedt’in kardeşiydi. Olanlar, biri jüri üyesi iki mimar Blomstedt kardeşlerle, diğer iki mimar Suomalainen (Finli anlamına gelmektedir) kardeşlerin yollarını çakıştırdı.

Kayıtlar son açılan yarışma öncesinde aynı yerde iki yarışma daha yapıldığını göstermektedir. İlki konumuzla ilgisi olduğundan önemlidir. 1930 tarihinde Helsinki Kilise Konsülü’nün kararı ile açılan ilk yarışma 1932 yılında yapılır. Yarişmaya 57 proje katılır. İçlerinde SAFA tarafından görevlendirililen Oiva Kallio ve Martti Välikangas adlı mimarların olduğu jüri üyeleri katılan bütün projelerin kentsel alanı zedeledikleri inancı taşır ve birinciliğe değer proje bulamazlar. İki ikinci ve bir üçüncü ödül verilir. İkincilik ödülünü alanlar Temppelivuori rumuzuyla Kaj ve Dag Englund ile El Monte rumuzu ile yarışan Lasse Björk’ tür. Üçüncülük ise Vuorisaarna takma ismiyle Hytönen ve Luukkonen’in projeleri olur. Anlaşılan jüri yıllar sonra Suomalainen Kardeşlerin yaptığına benzer olduğu söylenen Blomstedt’in önerisini göz ardı eder, belki de yeteri olgunlukta bulmaz ya da proje jürinin eğilimlerine uymamıştır.

A.Fethulla, Fin Mimarlık Müzesi Arşivi

Aynı yerdeki ikinci yarışma ise 1936’da yapılır. Buna da sadece 23 proje katılır. Yarışmada parkın biraz daha bozulmamasına özen gösteren projeler vardır ama bu defa da jüri yine istenen projeyi elde edemez. Jüride Uno Ulberg ve Alvar Aalto’da yer alır. Jüri Martti Välikangas’ın D’asisi ve Aarne Ervi & Toivo Päätela’ nın V.K.152 rumuzlu projelerinin sonraki bir tarihte tekrar yarışmalarına karar verir. Üçüncülük ise Fin Parlemantosunu tasarlayan yine bir ünlü J.S Siren’in Orae rumuzlu projenin olur.

Aynı yıl kilise konsülü jürinin kararına uymaz ve Siren’in üçüncü olan monumental projesinin yapılmasına karar verir. Verir ama özellikle araya giren savaştan sonra bu projesinin inşa edilme olasılığı ortadan kalkar. Konsül yıllar sonra bu defa aynı yerde bir üçüncü yarışma açılacağını anons eder.

Ve son yarışmayı Suomalainen kardeşler kazanır. İkincilik Eero Eerikäinen ve Jukka Salokari’nin Sanctitas adlı projelerinin üçüncülük ise Antti Korhonen’in Seinat rumuzlu projesinin olur. Bu büyük ödülü alan Suomalainen’lerin sevinçlerinin hemen arkasından kendi ülkelerinde yabancılaşmaya başlamalarının ve bir kenarda bulmalarının başlangıcıdır. Suomalainen’lerin benzer olduğu söylenen Blomsted’in projesini görmediklerine inananların yanında bazı kişiler de aksi görüştedir. Uzun yıllar geçer, ama tartışma bitmez. Gazetelerdeki haber ve makaleler ile büyür. Bunlardan önemli bir tanesi, müzik eleştirmeni Seppo Heikkinheimo’nun yazısıdır. Heikkinheimo 1981 de ülkenin en popüler gazetesi Helsinki Sanomat Gazetesinde yeni yayınlanan bir kitap üzerine yazdığı makalede yeraltı kilisesinin tasarımcıları olan Suomalainen Kardeşleri eleştirir, onları suçlar.

Kırk yıl önce ortaya konmuş eski bir fikri tekrar kullanmanın bir skandal olduğunu nitelendirir. Suomalainen kardeşlerden hemen gelen karşı cevap aynı sütunlarda yayınlanır. İlginç bir rastlantı yine önümüzdedir. Seppo Heikkinheimo’nun üzerine makale yazdığı kitabı yazan müzisyenin adı, diğer ikisi mimar olan Blomsted kardeşlerin üçüncüsü, ismini sonradan değiştiren Jussi Talas’dır.

Aynı yıl kilise konsülü jürinin kararına uymaz ve Siren’in üçüncü olan monumental projesinin yapılmasına karar verir. Verir ama özellikle araya giren savaştan sonra bu projesinin inşa edilme olasılığı ortadan kalkar. Konsül yıllar sonra bu defa aynı yerde bir üçüncü yarışma açılacağını anons eder.

Ve son yarışmayı Suomalainen kardeşler kazanır. İkincilik Eero Eerikäinen ve Jukka Salokari’nin Sanctitas adlı projelerinin üçüncülük ise Antti Korhonen’in Seinat rumuzlu projesinin olur. Bu büyük ödülü alan Suomalainen’lerin sevinçlerinin hemen arkasından kendi ülkelerinde yabancılaşmaya başlamalarının ve bir kenarda bulmalarının başlangıcıdır. Suomalainen’lerin benzer olduğu söylenen Blomsted’in projesini görmediklerine inananların yanında bazı kişiler de aksi görüştedir. Uzun yıllar geçer, ama tartışma bitmez. Gazetelerdeki haber ve makaleler ile büyür. Bunlardan önemli bir tanesi, müzik eleştirmeni Seppo Heikkinheimo’nun yazısıdır. Heikkinheimo 1981 de ülkenin en popüler gazetesi Helsinki Sanomat Gazetesinde yeni yayınlanan bir kitap üzerine yazdığı makalede yeraltı kilisesinin tasarımcıları olan Suomalainen Kardeşleri eleştirir, onları suçlar.

Kırk yıl önce ortaya konmuş eski bir fikri tekrar kullanmanın bir skandal olduğunu nitelendirir. Suomalainen kardeşlerden hemen gelen karşı cevap aynı sütunlarda yayınlanır. İlginç bir rastlantı yine önümüzdedir. Seppo Heikkinheimo’nun üzerine makale yazdığı kitabı yazan müzisyenin adı, diğer ikisi mimar olan Blomsted kardeşlerin üçüncüsü, ismini sonradan değiştiren Jussi Talas’dır.

Fin Mimarlık Müzesi Arşivi

Benzer oldukları söylenen, Pauli Blomstedt’in projesi ile Suomalainen Kardeşler’in projelerini yanyana koyalım. Blomstedt’ in önerisinde klasik bir dil göze çarpmaktadır. Yuvarlak ana mekana eklenen ona bitişerek bir bölümünü saran alttaki bölümler, yine ayni usluptadır. Ana mekanın etrafı alt merkezdeki altar dışında yuvarlak bir kolon dizisi ile aynı biçimli koridordan ayrılır. Fuaye ve girişler simetriktir, ikiye bölünmüştür. Üstü klasik bir kubbe ile kaplıdır. Yere gömülür ama yine de görkemli olma isteğindedir. Sanki bina sadece yerin altına değil yerin üzerine de, kentin herhangi bir yerine de yapılabilme özelliğindedir. Kayaların içine adeta batırılmıştır ama suni bir tarafı da olduğu söylenebilir. Vaziyet planındaki yeri ana yolun ekseninindeki arka köşededir. Hem yol kenarından hemde uzun bir bağlantıyla eksenden de kiliseye varılır. Suomalainen kardeşlerin kazanan önerilerinde ise vaziyet planında bina etrafı saran kayalıkla bütünleşir onun bir parçasıdır, merkezdedir. Dil olarak çağdaş bir yorumlama ile karşılaşırız, daha moderndir. Ana mekan etrafındaki ek mekanlar, binadan kopup bütün arsanın yan kenarını sarmalar ve asimetrik olma eğilimi gösterir, organiktir. Yapım aşamasında ise bu ek mekanların daha da küçüldüğü görülür.Yine yapım aşamasında, kayalar daha önce düşünülen beyaz duvar yerine organik, doğal biçimde bırakılır ve iç dünya aracısız doğayla beraberleşir. İnsanlar kayalarla, doğa ile beraberdirler. Mütevazi girişlidir, hemen yaya yolundan projenin nefes kesici kalbine varırsınız. Blomstedt’indeki gibi monümental ve seremonik bir eğilimi yoktur. Sonuçta yapımla birlikte organik planlama abartılmıştır. Akıllara hemen Pietilä’ların abartılı organik çözümlemeleri gelir. Çünkü onların önemli binaları Dipoli aynı yılda tasarlanır. Ama Suomalainen Kardeşler’in tasarımı daha önceydi. Pietilaların Dipoli projesi ise Suomalainen’lerin Kilise projesinden birkaç yıl önce inşa edilir. Suomalainen’lerin tasarımındaki kubbe diğerinin aksine üstten bastırılmış ve ışık alma çözümü ile daha da çağdaşlaşmıştır. Kubbenin altındaki oturma düzeni, ortası koridor yuvarlak mekan inşa edilen projede ise asimetrik altara doğru daralan üçlü bölüme dönmüştür. Bu Blomsted’ in önerisinin adeta tersyüz edilerek karikatürize edilmiş, orasından burasından çekilmiş orta mekanı gibidir, sanki bilinçli bir şekilde deforme edilmiştir!

Eğer benzerlik iki binanın kubbeleri dışında yerin altına girme özelliği ise çevre binaların ortasında bu, kent planlamanın doğasına uygun olabilecek doğru çözümden biridir. Yerin altına girmeden başka, bunu yarı yarıya yapma, projeyi taç gibi ya tamamını ya da bir bölümünü tepenin üzerine yayma ya da Siren’in yaptığı tasarım (ki bu yine her yere koyulabilecek, monümental imajlı) gibi daha başka alternatifler olabilirdi. Özellikle vaziyet planı kararları açısından ilk bakışta hissedilen benzerlik, iki projenin dili ve doğa ile kurmaya çalıştıkları ilişkiler açısından onları biribirinden ayırır. Her ikisi de farklı kafaların projeleridir. Aradan yaklaşık 30 yıl geçmiş, var olan mimarlığın dili değişmiştir ve sonuçta genel ilkeleri aynı olmasına karşın aynı kulvarı seçen ama taksimetreleri ve üslupları ile biribirlerinden farklı iki eğilimin sonuçlarıdır. Tabi ki Blomstedt’in otuz yıl önce ödüle varamasa da yaptığı sıra dışı orjinal yorumun kendi şartları içinde hakkı verilmelidir. Ama her şeye karşın Suomalainen kardeşlerin yorumlamaları da ve ortaya çıkan sonuç da bir mimarlık dersidir. Akla bir sürü soru gelir. Neden bu benzerliğe bu kadar odaklanılır. Eğer Suomalainen’ler bu projeyi gerçekten görmediler ise bunun hesabı gerçekten nasıl verilir.

1961 yılında birinciliği kazanan Yeraltı Kilisesi, Temppeliaukio (Meydan Tapınağı)’nun etrafındaki tartışmalar yapım öncesinde de bitmez. Kimi onu sonra yok olan kulesi ile camiye benzetir, kimi mağara ile özdeşleştirir. Dışarıdaki tartışmaların yanı sıra yapım izni verecek kurullarda da karşıt görüşler çatışır. Bina yapım kurulunda bulunan bazı mimarlar izin konusunda olumsuzdur. Sonuçta yüksek denetim kurulu yolu ile bu izin 1966 yılında alınır. Daha sonra da Kilise Konsülü’nde 1967 yılında inşaatın yapılıp yapılmaması oylanır. Bu binanın geleceği için çok önemlidir. Oylamadaki 89 kişiden 44 ü evet, 44 ü hayır oyu verir. Gözler oturumu yöneten baş rahiptedir. Onun oyu yapılma sürecini başlatacaktır. Rahibin oyu evet olur. Tamppeliaukio tartışmalarla, zorluklarla, yapılmakta olduğu arazi etrafındaki protesto yürüyüşleri altında inşa edilir. Hatta bir yıl kadar önce etrafında Biafra’daki açlık öne sürülerek bu binaya para harcamanın gereksizliği üzerine yapılan gösteriler yapılır, kayaların üzerine yazılar yazılır. Yapımı bitip ilk açılma ve tören gününde kilise çevresinde yayılan söylentiye göre baş rahibin kaçırılması bile söz konusudur. Rahip işine bir süre arka kapıdan gelir gider. Sonunda kilise, 1969 yılında tamamlanır. İlk kez de 1970 tarihinde yayınlanan Fin Mimarlık Dergisi’nde basılır. Bina yurt dışından çok olumlu tepkiler alır. Mimarlarının kendi çabalarıyla yurt dışındaki birkaç ülkede sergilenme ve yurtdışında yayınlanmalarının aksine, Suomalainen’lerin yaptıkları diğer projeler gibi yakın zamana dek Fin Resmi Mimarlık yayınlarında da yer bulamaz. Yaptıkları 150’ye yakın çoğu inşa edilen projeden sadece 1967’de inşa ettikleri Haaga’daki Okul basılır. Suomalainenler sistem ile ters düşerler ve artık yarışmalara katılmazlar. Talihsiz geçmişi yüzünden bu bina da bir kenarda kalır. Mimarlık rehberinde önceleri pek izini bulmak zordur. Ya da 2004’te son baskısı yapılan kaynaklarda detayları bulunabilecek popüler bir mimarlık rehberinde olduğu gibi yıllarca önceki hayat hikayesi gündeme taşınır ve jürinin söylediği benzerliğe dikkat çekilir.

Helsinki Kilise Cemiyeti Arşivi

Temppeliaiko’nun tartışmalı dönemini uç örnekler dışında, Corbusier ve Mies Von Der Rohe’nin eksenindeki rasyonel anlayış dönemi olarak tanımlayabiliriz. Bu dönem, Finlandiya’da da genellikle kabul gören mimari dönemidir. Bir tarafta farklı varyasyonları ile rasyonel soyutlamalar ve minimalist anlayışlar ki Aulis Blomsted ve Aarno Ruusuvuori gibi etkili isimleri de içine alır diğer tarafta da doğa eksenli arayışlar izlenir. Bu tarafta ülkenin en büyüğü Aalto’nun bile kendi ülkesinde romantik çizgileri, duvarları, doğadan alıp yorumladığı çözümlemeleriyle bazen başı derttedir. Bu arada 1959’da Brüksel Fin Pavyonu Yarışması’nı almış ve onu iki yıl sonra gerçekleştirmiş Reima Pietilä, Tampere’deki Kaleva Kilisesi yarışmasını da 1959 kazanmış ve hatta Temppeliaukio’dan sonra aynı yılda eşi Raili ile beraber kazandığı Dipoli ile otoriteleri şaşkına çeviren yeni bir irrasyonel bir deneye girişmiştir. Rasyonel minimalist eğilimlilerle bu farklı anlayılar arasında ipler gerilmektedir. Sistem güçlü Aalto’yu eleştirmesine karşın zaten çok önceden kabullenmiştir. Pietilä’ların şansı ise başlangıçları ve dışarıda hemen tanınmaya başlamaları ve uluslararası olmalarıdır. Onlar marjindedir ama durdurulamaz artık. İşte tam bu arada Suomalainen’ler de böyle bir ortamda Temppeliaukio’da yaptıkları usta işleri ile gündeme gelir. Beyaz duvardan, doğal taşa dönen iç duvarları ile başka bir usluptadır. Dipoli’yi andırır. Ama sistem başka Pietilä’lar istemez belki de. Temppeliaukio’nun mimarları, adeta üzerindeki tartışmalarla uzak bir köşededir. Sonunda yeraltı kilisesinin üzerindeki örtü ilk basıldığından yaklaşık 30 yıl sonra Fin Mimarlık Müzesi’nin bastığı 20th Century Architecture, Finland adlı kitapta yer almasıyla aralanır. Burada Pauli Blomsted’in projesine benzerlikten artık söz edilmez. 2003’te de Müzeye atanan yeni yöneticilerince düzenlenen Sacral Architecture adlı sergide ve o sergi sonrası yayınlanan kitabında yer bulur. Son günlerde yine Mimarlık Müzesince açılan Fin Mimari Yarışmaları’nın 130ncu yılı üzerine hazırlanan toplu sergide Temppeliaukio yeniden yer alır ve sergi kitapçığında bir kez daha yayınlanır. Belki de sistem bir anlamda yıllar sonra kendisi ile hesaplaşır.

Photovision, Fin Mimarlık Müzesi Arşivi

Timo ile Tuomo Suomalainen bütün bu tartışmaların arasında bürolarında yollarına devam ederler. Çoğu uygulanan yaklaşık 150 kadar proje yaparlar. Timo’dan 3,5 yaş küçük olan Tuomo 1988 yılında uzun bir hastalık döneminden sonra hayatını yitirir. Timo mimarlık savaşında tek başınadır artık. Şimdi 78 yaşında olan Timo Suomalainen ile karşılaştığımda yine kendisinin kardeşi ile tasarladığı evinde dolaşırken üst kattaki arşivde Timo’nun 33, Tuomo’ nun 29 yaşındayken yaptıkları meşhur Yeraltı Kilisesinin önüne geldik. 30 ila 37 m arasındaki açıklığı geçen etrafını çepeçevre dolaşan yüzlerce çubuk prekast elemanla her taraftan eşit yük dağıtılarak her bir taşıyıcı ile adeta yukarı doğru dokunulup itilerek taşınan, 5 ila 9 metre duvarlar üzerindeki, orta yüksekliği 13 metre olan 24 metre çaplı basık kubbeyi bu defa orijinal maketinde çok yakından gördüğümde bizim Ayasofya’ya benzettiğimi söyledim. Onaylayarak kafa salladı. Tasarladıkları kubbe Ayasofya’daki gibi adeta binaya adını veriyordu. Yukarıdan tek cephesi ile kayalara gömülmüş gibi insanda gerçekten çok derin duygular yaratan bir mabetti. Kubbe ile oyulmuş kayaların üzeri sanki bir el tarafından sıvazlanırcasına çok hassas bir şekilde kaplanmıştı. Bizim için bütün kayalık kilise idi dedi. Kiliselerini taş doğa ile birleştirmişlerdi. Onun zamanı olmayan bir bina olduğunu bir kez daha gördüm. 940 kişilik oturma bölümünü ve girişini, balkonunu, ana mekanını içine alan 957 m²’lik alanı ile Temppeliaukio’yu maketinde ölçeklemeye çalıştım. Üçte birinin yapılmadığını söyledi.

Timo’yu ve hayat arkadaşı, Maila Mehtälä ile beraber, bazıları oldukça özel, hatta kişisel bir sürü soru sorarak uzun uzun dinledim. Timo, yarışma açılması düşünülürken, dinamitle oydukları çukurun ekseninde harika bir duvar çıkınca oraya sadece küçük bir haç ekledikleri altardan, 7 cm kalınlığı olan kubbenin basık olmasını kabul etmeyen normal kubbede ısrar eden insaat mühendisinin işine son verip yenisinin atanması için yapılan oylamadan, akustik mühendisinin önerisi ile istediği kesik duvarlar yerine kayaları doğal bırakma kararlarının onaylanıp oylanacağı bir önemli toplantıdan, o zaman Fin Mimarlar Odası sözcüsü olan Aalto’nun bütün bu olaylara hiç değinmemesinden, binaya yaptığı gezi sırasında da sadece üstlere eklenen daha küçük kaya parçalarını ısrarla işaret etmesinden, daha önce Suomalainen’lerin Jyväskylä’da kazandıkları önemli yarışmadan sonra üç yıl bir haber alamayıp sonunda projenin kendilerine değil Aalto’ya verilmesinden, çok pahalı olarak lanse edilen yeraltı kilise tasarımlarının aslında normal bir okul binasından fazla maliyeti olmadığından söz etti.

Tabi ilk sorduğum Blomstedt’in projesiyle olan benzerlikti. Bu benzerliği duyduktan sonra yaptıkları ilk işleri hemen SAFA’ya koşup kitabı bulmak olmuştu. Blomstedt’in hiç projesini bilmiyorlardı, hiç görmemişlerdi. Onun bu söylenen kitapta yer alan projesini ilk gördüklerinde de talihsizliklerinden, böyle bir tesadüften dolayı önce şaşırdılar hatta ürker gibi duygular içinde oldular ama sonra akşam bir süre geçip Tuomo ile iki projeyi detaylı karşılaştırdıklarında rahatladıklarını söyledi. Çünkü onlara göre iki proje çok farklıydı. Ama bu spekülasyonun bütün yaşamları boyunca sürdüğünü ve bir kısım meslekdaşlarca ve resmi söylemi temsil edenlerce yıllarca boykot edildiklerini, sessiz bir protesto ile yaptıklarının bir kenara konduğunu, birçok mimar geçmişteki doğruları sakladığını çarpıttığını, bu yüzden bütün yaşamları boyunca yaşadıkları bu sistem içinde yabancı olduklarını, bunun bir alın yazısı olduğunu, fakat bu talihsiz olayın hayatlarını paramparça etmesine izin vermediklerini, tarihi değiştiremeyeceklerini, fakat bazılarının değiştirdiğini, Temppeliaukio’nun orayı dolaşan insanlar tarafından sevileceğini bildiklerini söyledi. Timo’nun söylediklerinden biri de “Önemli olan, onun orada olmasıdır” demesiydi. Olayın en yakın tanığı Timo Suomalainen’in anlattığı gerçek buydu.

Hüseyin Yanar

Timo sorularım sırasında ”Mimarlık bir din gibi birşeydir, burada” demişti. Sonra yolda dönerken uzun uzun düşündüm. Onu yönetenlere ya inanırsınız ya da inanmassınız gibi birşey miydi! Gerçekten bir çok tanrısı olan, tanrılarını bizim yarattığımız, ülkelerin sınırları ötesinde, sistemine kolaylıkla baş kaldırılamıyan, yöneticilerine itaat isteyen, baş kaldıranları öyle ya da böyle bir köşeye iten, kuvvetlilerin ayakta kaldığı bir din miydi mimarlık! Yeraltı dünyasının kendine özgü, özel, kişisel ilişkilerine bağlı ve onun yazılmayan kurallarımıydı değişik ölçeklerde bizi saran. Her şeye karşın Temppeliaukio’da dolaşırken sanki geçmişinin hüznünü ve bizi saran mimarlığın güzelliğini, içtenliğini hissettim bir kez daha. Burası bugün bu ülkenin en önemli mimarı Aalto’nun binaları da dahil edilen uzun listenin başında, başkentin en çok ziyarete gelinen, gezilen yerlerindendi. Yıllar önceki bütün tartışmalar bir yana, içeri girildiğinde Suomalainen’lerin mimarilerinin keyfi, akrobat ışıkları altındaki sohbetleri, hassas duyarlılıkları ve heyecanları oradakilerledir. Yeraltı kilisesi dün yapılmış gibi sizi kalbine alır. Temppeliaukio, dünyanın bir ucunda mimarlıkla yatılıp kalkılan bir ülkede, Helsinki’nin ve Fin Mimarisinin tam ortasında, mimarlık adına her yönü ile ders alınması gereken bir abidedir.

Kaynaklar

  1. An Architectural Monoloque, Autobiographical Fragments, Juha Leiviskä 1999, Museum of Finnish Architecture, Helsinki,
  2. Connah, Roger, Grace and Architecture, 1998, The Finnish Building Center, Helsinki
  3. Dreams and Completed Projects, 130 years of Finnish Architectural Competitions, 2006, SAFA Finnish Association of Architects, Helsinki
  4. İlonen, Arvi, Helsinki Espoo Kauniainen Vantaa An Arcitectural Guide, 2004, Otava
  5. Jetsonen Jari, Jetsonen Sirkkaliisa, Sacral Space, Modern Finnish Churches, Jari Jetsonen and Building İnformation Ltd in Cooperation with Museum of Finnish Architecture, 2003, Tammer Paino oy, Tampere
  6. Kaapas, Marja; Terttu, Tirilä Soile, Suomalaista Kirkko Arkkitehturia 1917 – 1970, 2006, Museo Virasto, Art Print Oy, Helsinki
  7. Mehtälä, Maita, Temppeliaukio Kirkko – Kirkko Suursaaresta Länteen, 2003, WS Bookwell Oy, Porvoo
  8. P.E. Bloomstedt, Arkkitehti, forward by Yrjö Lindegren, 1951, Suomen Arkkitehtiliitto, Frenckellin Kirjapaino oy, Helsinki
  9. Quantrill Malcolm, Finnish Architecture and Modernist Tradition, 1965, E&FN Spon, London
  10. Standertskjöld, Elina, P.E. Bloomstedt, Arkkitehti,1996, Suomen Rakennustaiteen Museo, Gummerus Kirjapaino oy, Jyväskylä
  11. Taivallahti Church, Temppeliaukio Arkkitehti Finnish Architectural Review, 1970, Sayı 4
  12. Tehdään ja BetonistaConcrete in Finnish Architecture, 1989, Suomen Betoiteollisuuden Keskusjärjestö, Rakennustaiteen Museo, Helsinki
  13. 20th Century Architecture Finland 2000, Museum of Finnish Architecture, Helsinki
Etiketler

Bir yanıt yazın