Bu yazı, kentin sivil mimarlık mirasını “kültür” odaklı değerlendirme ve bu doğrultuda koruma ölçütleri ve kriterleri geliştirmek için öncül bir fikir çalışmasıdır.
Denizli, tarih boyunca Anadolu’nun önemli yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Antik dönemden günümüze kadar kesintisiz olarak iskân görmüş, hemen tüm medeniyetlere mekân olmuş; fakat biriktirdiği bu kültürel mirası özellikle 1950 sonrasında mekânsal olarak hızla yok etmiştir. Günümüzde kent merkezinde, korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiş sadece 70 adet yapı, 1 adet arkeolojik sit alanı (Kaleiçi bölgesi) ve 1 adet doğal-kentsel sit alanı (Atalar Mahallesi’nde bir kent parçası) bulunmaktadır (Denizli Büyükşehir Belediyesi, KUDEP arşivi, Temmuz 2016). Geleneksel dokunun bu oranda yok olmasında, kentin hızlı büyümesine koşut olarak planlama çalışmalarının yetersiz kalması ve sanayileşme ile birlikte oluşan yeni mekânsal talepler karşısında koruma bilincinin aynı oranda gelişip kurumsallaşamaması etkili olmuştur. 2000’li yıllarla birlikte “tarihi” ve “”geleneksel” olanın kentlerin imajında belirleyici rol oynaması, “tarihi kent” olgusunun turizm alanında etkili bir pazarlama aracı haline gelmesi Denizli’yi “marka kent” yapmak isteyen yönetici ve karar vericilerin dikkatini kaybolan tarihi dokuya yönlendirmiştir. Böylece, çok geç kalınmış da olsa, 2005 yılından sonra birçok geleneksel yapı koruma altına alınmış, bir kısmı restore edilerek kullanılmaya başlanmıştır.1 Bu çalışmalar, Denizli’nin zengin tarihi-kültürel kimliğinin ortaya çıkarılması ve yaşatılması için kapsamı genişletilerek sürdürülmelidir.
Neyin, neden ve nasıl korunacağı sorunsalı koruma alanında kuramsal olarak sürekli sorgulanan, değişen “tarih” ve “zaman” anlayışı üzerinden güncellenen bir olgudur. Fakat değişen bu kuramsal yaklaşımların koruma pratiğine aynı oran ve hızda ulaştığı söylenemez. Günümüzde koruma kuramı “tarihi” ve “geleneksel” olan kadar “kültürel” olanı da koruma nesnesi haline getirmektedir (Kayın, 2007: 27). Yapıların somut varlıklarının taşıdıkları mimari-estetik değerler kadar kültürel değerler (belge değeri, kimlik değeri vb.) de koruma ölçüt ve kriterleri arasında yer almaktadır. Denizli’de korunmak üzere tescil edilmiş yapıların tespitinde “kültürel” olanın hangi ölçüde dikkate alındığı ve/veya alınması gerektiği araştırılması gereken bir olgudur. Şehrin karar vericilerinin ve halkın, mimari miras olgusuna halen “eskilik” değeri üzerinden baktığı yaygın olarak izlenen bir durumdur. “Eski” ve “geleneksel” olan somut kültür varlığını büyük oranda yitirmiş bir kentte koruma pratiğini “kültürel” olan üzerinden kurmak hem çağdaş koruma kuramı ile uyumlu hem de kent için zorunlu bir yaklaşım olacaktır.
Kültürel öneme sahip yerler insanların hayatlarını zenginleştirir, toplum ve çevre ile kurulacak aidiyet duygusunu geliştirmesinde yardımcı olur, toplumun çeşitliliğini yansıtır ve bize kim olduğumuzu, geçmişimizin hangi değerler dizgesi üzerinden kurulduğunu aktarır. Bu bağlamda korumanın amacı kültürel önemin sürekliliğini sağlamak olarak algılanmalıdır. “Bir yerin sağlıklı korunabilmesi için öncelikle kültürel öneminin iyi tanımlanması, anlaşılması ve içselleştirilmesi sonra bu önemin gelecek kuşaklara aktarılması yönünde politika geliştirilmesi ve sürecin yönetilmesi gerekir” denilmektedir (URL1). Denizli’nin sivil mimari mirasını oluşturan yapı stoku koruma alanının çağdaş amaçları üzerinden tekrar incelendiğinde, kentin mekânsal gelişim sürecinde kırılma dönemlerine tanıklık etmiş, kente ve kentliye ait özgün ve kültürel değerleri taşıyan, önemli-önemsiz tüm yer ve yapıların dikkatle incelenmesi gerektiği ön plan çıkar. Kentin tarihindeki kırılmalar, gelişmeler, inişler ve çıkışlar etkisiyle değişen sosyal yaşamın mekândaki bilgisi çok disiplinli bir çalışmanın ürünü olacaktır. Bu yazı, kentin sivil mimarlık mirasını “kültür” odaklı değerlendirme ve bu doğrultuda koruma ölçütleri ve kriterleri geliştirmek için öncül bir fikir çalışmasıdır. Bu bağlamda, kentin mekânsal gelişim sürecinde konut mimarisinin dönüşümünü belgeleyen mahalle ve sokaklar ile geleneksel ticaret merkezi olarak öne çıkan Kaleiçi-Bayramyeri “kültürel önem alanları” olarak konu edilecektir.
Denizli’de kültürel önem taşıyan alanlar (Kaynak: Avşar, 2017)
Kentte korumaya konu olan başlıca sivil mimarlık ögeleri, konutlar ve konut alanlarıdır. Konut, işlevsel olarak barınma kullanımını karşılamaktan çok kültürel bir anlam birimi olarak görülmektedir. Her durumda konut mimarisi bir kültürün, toplumun dünya görüşünü, değer ve normlarını, yaşam biçimlerini anlatan bir araç olmuştur (Gür, 2000, ss:66-67). İnsanlığın geçmişine tanıklık etmiş tüm yapıları korumak mümkün olmadığı gibi, Denizli’deki tüm konutları da korumak mümkün değildir. Ancak korumaya konu olacak konutlar seçilirken “kültürel önem” değeri üzerinden hareket etmek, konutu kültürel bir anlam birimi olarak değerlendirmek, koruma politikalarını etkileyeceği için, kentin geçmişine dair bilginin daha sağlıklı bir biçimde günümüze ve geleceğe aktarılmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda Denizli’de “tarihsel”, “estetik” ve “geleneksel” değerler üzerinden koruma altına alınmış, tescil edilmiş konutların yanı sıra kentin sosyal, kültürel ve ekonomik değişim dönüşüm süreçlerini belgeleyen konutlar üzerinde de çalışmalar yapılmalıdır.
Denizli’nin mekânsal gelişim süreci incelendiğinde kentin Kaleiçi ve çevresi merkez olmak üzere Delikliçınar’a doğru büyüdüğü izlenir. Buna göre Kaleiçi, Bayramyeri, Saraylar, Gürcan, Sırakapılar, Çaybaşı, Altıntop ve Atalar ilk gelişen mahallelerdir (Avşar, 2014, s:167). Kentin mekânsal gelişim sürecine paralel konutlardaki değişim ve dönüşümü inceleyen Avşar, Denizli’de geleneksel konut mimarisinin biçimlenişini beş ana evrede gruplamaktadır. Birinci evre konutlar literatüre “Denizli Evi” olarak geçen, tarımsal üretime dayalı, kırsal yaşantıya cevap veren, kentin mekânsal gelişimi dikkate alındığında, tarihinin 19. yüzyıla tarihlenen konutlardır. Bunlar genellikle dış sofalı, kendi içine ve bahçeye dönük konutlardır. İkinci evre konutlar, kente 1888’de demiryolunun ulaşması ile değişen yaşam biçimine cevap veren geçiş dönemi konutlarıdır. Bu dönemde açık sofalar kapanarak iç mekân haline dönüştürülmüştür ya da yeni yapılan konutlar kapalı sofalı yapılmıştır. Birinci evre ile ikinci evre olarak sınıflandırılan dönemler aslında iç içe geçmiş durumdadır. Yani 19. yüzyıl sonunda bir taraftan kırsal yaşama dönük açık sofalı evler yapılırken, diğer taraftan demiryolu ile birlikte İzmir’e açılan kentin, iş kolu değiştiren ailelerine cevap veren ve İzmir’den gelen yeni konut anlayışının etkileriyle kapalı sofalı, orta sofalı konutlar inşa edilmektedir. Üçüncü evre konutlar kırsal-tarımsal yaşantıdan tamamen uzaklaşılan ve genellikle 20. yüzyılın ikinci çeyreğine tarihlenen konutlardır. Bunlar birinci ve ikinci evre konutlarında görülen plan şeması ve yapı malzemesi yönünden tamamen farklı; kâgir, dışa dönük ve İzmir’den etkilenmiş konutlardır. Bu evler genellikle orta sofalı plan şemasına sahiptir ve cephelerinde kat silmesi, pencere-kapı sövesi vb. dekoratif öğeler bulunur. Dördüncü evre konutlar, plan tipolojisi açısından üçüncü evre ile aynı özellikleri göstermektedir fakat cephe özellikleri farklıdır. Bu örneklerde pencere oranlarının büyümesi, cephedeki dekoratif öğelerin yok olması bunların üçüncü evre etkisinde, ya daha sonra ya da aynı dönemde, fakat ekonomik gelir seviyesi görece düşük halk tarafından yapıldığını düşündürmektedir. Bu yapıları dış görünüşleri itibariyle geleneksel konut olarak tespit etmek mümkün değildir; ancak 2 katlı olmaları nedeniyle çevre dokusu içinde farklılaşmaktadırlar. Beşinci evre konutlar Denizli’de görülen ilk betonarme destekli konutlardır ve kentin 1967 yılında yapılan ilk imar planı deneyiminin de öncü ürünleri olarak görülebilir. Bu evre apartman mimarisine geçişin ilk örneklerini içermesi bakımından önemlidir. Denizli’nin ilk apartmanları olarak tanımlanabilecek bu konutlar genellikle iki veya üç katlıdır (Avşar, 2014, ss:170-174).
Denizli konut mimarisinde izlenen evreler (Kaynak, Avşar, 2014)
Beşinci evre konutlardan sonra kent merkezinde ağırlıklı olarak çok katlı apartmanlar yapılır. Günümüzde kentin kimliğini ağırlıklı olarak bu apartmanlar belirlemektedir ve her biri neredeyse bir belge niteliğinde olan ve beş evreye bölünen bu konutlar apartmanlar arasında fark edilemez durumdadır. Altıntop Mahallesi, beş evre konutu bir arada ve ilişkili olarak barındırması bakımından kentte ön plana çıkan mahalledir. Mahalle, Denizli’nin ilk yerleşim yeri olan Kaleiçi ve çevresinden sonra konut alanı olarak gelişmiş yerleşim yerlerinden biridir. Batı ve doğu yönlerinden 6-8 katlı apartmanlarla çevrelenmiş olan mahallenin özellikle Denizli Belediye Binası’nın güneyinde kalan bölümü halen 2-4 katlı konutlardan oluşmaktadır. Altıntop Mahallesi Delikliçınar bölgesine olan yakınlığı dolayısıyla dershane vb. eğitim kurumları tarafından ve/veya ticari ofis ve işyeri kullanımı açısından ilgi görmektedir. Mahallede tescil edilen yapılar dışında herhangi bir kentsel sit kararı bulunmamaktadır. Mahallede, 40 adet kültürel önem taşıyan konut tespit edilmiştir. Bu yapılardan 7 adedi birinci evre, 1 adedi ikinci evre, 5 adedi üçüncü evre, 17 adedi dördüncü evre ve 10 adedi beşinci evre olarak sınıflandırılmıştır (Avşar, 2014, ss:174-178). Altıntop Mahallesi, konut mimarisindeki değişimi ve dönüşümü yapı tipi çeşitliliği ve mekânsal ilişkiler bakımından belgelediği için kentin hafızası niteliğindedir. Ayrıca yapıların özgün konut kullanımı henüz çok fazla değişikliğe uğramamıştır ve yapı yoğunluğu düşüktür. Mahallede koruma- yaşatma amacı taşıyan bir planlama çalışması yapmak yapı yoğunluğu yüksek ve işlevsel dönüşüme uğramış diğer mahallelere göre daha mümkündür. Bir başka deyişle Altıntop Mahallesi bugün ve gelecek için çağdaş kent merkezinde çok sayıda kentlinin kullanabileceği, kentin özgün kültürel değerlerinin bugüne taşınabileceği kültürel ve tarihi açıdan önemli bir alandır.
1583 Sokak ve çevresi beşinci evre konutların yoğunlaştığı alandır. Özellikle 1583 Sokak’ın 1960’lı yıllarda Holywood Caddesi olarak anıldığı, bu sokakta ev sahibi olmanın o dönemlerde ayrıcalık sayıldığı halk arasında halen konuşulmaktadır. Kentin planlı yapılaşmaya geçişi ve mimarın yapı sektörüne dahil olmasıyla birlikte tasarıma konu olmuş ilk apartmanlar bu alanda yapılmıştır. Bu bağlamda 1583 Sokak ve çevresi Denizli’nin modernleşmeye başlayan yüzünü, planlı yapılaşmaya başlama biçimini mekânsal olarak günümüze taşıyan bir belge olarak değerlendirilmelidir. Bu belge aynı zamanda kırsaldan kentsele evrilen yaşam biçimlerini, değişen toplumsal ve ekonomik yapı ile ilgili bilgiyi de günümüze taşımaktadır. 1583 Sokak ve çevresinde alınacak koruma önlemleri modern mimarlık mirasının korunması bağlamında değerlendirilmeli ve alanın bu bağlamda geliştirilecek kültürel önemi yapılacak yeni planlara aktarılmalıdır. Atalar Mahallesi’nde bulunan kentsel-doğal sit alanı Denizli’de doku ölçeğinde koruma altına alınmış tek mimari miras alanıdır. Bu alan, Tanyeli’nin ifade ettiği ve kente uzun yıllar hâkim olan bahçe-kent kimliğini günümüze taşıyabilen tek alandır. Sit alanı içerisindeki geleneksel yapılar ve peyzaj alanı yakın dönemde Belediye tarafından restore edilmiş ve çağdaş kullanıma açılmıştır.
1583 Sokak ve sokak üzerinde bulunan beşinci evre konuta bir örnek
Kaleiçi, Denizli’nin ilk yerleşim yeridir ve 1970’li yıllara kadar kentin kalbi niteliğindedir. Şehrin tüm ticari faaliyetleri burada gerçekleşir. 1980’lerden itibaren şehrin genişlemesi ve Kaleiçi Çarşısı’na alternatif yerlerin kurulmasıyla ticari anlamda gerileme sürecine girer (Özgür, Yavuzçehre, 2010). Günümüzde Kaleiçi Çarşısı tarihi kimliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. Ayakta kalan birkaç tarihi yapı da görünür ve gezilebilir durumda değildir. Alanda 3 adet tescilli parsel bulunmaktadır ve tarihi sur duvarının izi boyunca 10 metre genişliğindeki alan “1. Derece Arkeolojik Sit Alanı” ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Kaleiçi Denizli için hem ticari- işlevsel hem de kültürel öneme sahip bir alandır. Bu önem aslında kentin yöneticileri ve karar vericileri tarafından bilinmektedir. 1970 yılından bugüne kadar kentin yönetimine aday olmuş hemen tüm politikacılar Denizli ile ilgili gelecek vaatlerinin önemli bir kısmını Kaleiçi merkezli geliştirmiştir. Özellikle “marka kent” olma hedefinde “tarihi” özelliklerin ön plana çıkarılması amacıyla Kaleiçi’nin ticari yönden canlandırılması hedef edinilmiştir. Bu alan hakkında geliştirilecek kentsel politikalar bu yazının kapsamı dışında olmak üzere Kaleiçi’nin taşıdığı kültürel önem ve geleceğe taşınması gerekli kültürel değerler somut ve somut olmayan olmak üzere iki tanım altında toplanabilir. Somut varlıklar mimari yapılardan oluşacaktır. Günümüzde sadece batı yönünde kısmen ayakta kalmış sur duvarları alanın tarihselliğini yansıtan somut varlıklardır. Yazılı kaynaklarda sözü edilen bedesten, cami vb. yapıların günümüze ulaştığı ile ilgili herhangi bir somut bilgiye rastlanılmamıştır. Bir başka anlatımla, Kaleiçi Çarşısının koruma alanındaki yaygın algısıyla “tarihi” ve “estetik” değerlerini belgeleyen somut varlıklar alanda izlenememektedir. Ancak mevcut dükkânlar, bu dükkânların mekânsal biçimlenişi, yan yana gelişi, parsel boyutları vb. gibi pek çok somut mekânsal veri geçmişin bilgisini günümüze aktarmak için önemli araçlar olarak görülebilir.
Solda: Kaleiçi Hacılar Cami civarı 1935 (Kaynak: Önen, 2006:142), Sağda: Kaleiçi Çarşısı 2015 (Kaynak: Avşar,2015)
Kaleiçi Çarşısı geçmişten bugüne aktardığı ekonomik ve sosyal değerler ile hem ticari hem de kültürel bir çevredir. Kültürel çevrelerin en önemli yönü “tasarlanmamış” olması veya sadece küçük bir bölümünün tasarlanmış olmasıdır (Rapoport, 2004, s:38). Çarşının uzun bir zaman diliminde pek çok kişinin birbirinden bağımsız olarak verdiği sonsuz sayıda kararla oluştuğu öngörülebilir. Rapoport’a göre “kültürel manzaraların belirleyici karakterleri vardır ve insan işaretleri yakalayabilirse, tek bir imge bile tümünü tanımlamaya yetebilir” (2004, ss:38-39). Bugüne kadar yapılmış bilimsel çalışmalarda Kaleiçi ve çarşının özgün mekân kurgusu hakkında yapılmış bir belgeleme, tipoloji ve/veya tespit çalışmasına rastlanılmamıştır. Mevcut çalışmalar daha çok sosyolojik, tarihsel, arkeolojik veya planlamaya dönük çalışmalardır. Koruma alanındaki araştırmacılar Kaleiçi’ni anıtsal ve tarihsel bir alan olduğu kadar “kültürel bir alan” olarak da değerlendirmeli, kentin özgün kültürünü temsil eden, taşıyan tüm somut yapı ve eklentileri – önemsiz ve niteliksiz görülen dükkân ve örtüler, günümüze kadar geçirdikleri evreler de dikkate alınarak- belgelenmelidir. Böyle bir belgeleme-tipoloji çalışması ile birlikte yürütülecek sosyolojik bir çalışma hem alanın geleceğe taşınması gerekli kültürel değerlerinin mekânsal boyutunu ortaya koyacak hem de gelecek planlamasına katkı sağlayacaktır.
Kaleiçi’nde yüzyıllardır pek çok sosyal ve kültürel değer değişip, dönüşmüş ve mekana gömülmüştür. Sokaklara isimlerini veren zanaatlar (Bakırcılar, Keçeciler, Tuhafiyeciler vb.), Ahilik geleneği vb. değerler Kaleiçi’nin sahip olduğu somut olmayan kültürel miras değerleridir. Koruma alanına 2000’li yıllardan sonra ayrı bir uzmanlık alanı olarak giren somut olmayan miras değerleri, somut varlıkların geleceğe taşınmasında kültürel önemi belirleyen en önemli bilgi kaynaklarından biridir. Kaleiçi’nin korunması ve geleceğe aktarılması konusunda yapılacak çalışmalarda somut olmayan değerlerin tespiti ve yaşatılması başlıca konulardan biri olacaktır.
Kültürel mirasın anlamı, somut bir objeden, anıt odaklı miras anlayışından, geçmişin yaşayan bir parçası olarak somut olmayan değerler ve yaşayış biçimlerinin farklı ifadelerini de içerecek biçimde değişmiştir. “Geçmiş” referansı belirli bir yüzyıl ya da dönem sonu gibi kesin sınırlar üzerinden değil, mirasa konu nesnenin ortadan kalkma, tekrarlanamama durumu ile ilişkilendirilmektedir. Böylece tarihe ait olduğu kabullenilmeyen, bir insan ömrüne sığabilecek yakınlıkta bir dönemde yapılmış; fakat artık tekrarlanmayan bir yapı (örneğin bir apartman) kültürel miras, dolayısıyla koruma nesnesi haline gelebilmektedir. Bu durumda geleceğe aktarılması gerekli değerler tarihsel değerlerden çok kültürel değerler olmaktadır. Denizli’nin sahip olduğu sivil mimarlık mirasının “kültürel” değerler üzerinden tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir. Kentin özgün kültürüne dönük çalışmaların yaygınlaşmasıyla mekân-kültür ilişkisi daha iyi kurulacak, böylece geleceğe aktarılması gerekli yapı ve alanlar çeşitlenecektir. Altıntop ve Atalar Mahallesi ile 1583 Sokak & Çevresi kentin sivil konut mimarisini ve beraberinde sosyo-kültürel yapıyı belgeleyen ve geleceğe aktarılabilecek kültürel öneme sahip alanlardır. Kaleiçi ve çarşısı ise taşıdığı tarihsel anlamın yanı sıra alanda gömülü bulunan somut olmayan kültürel değerleri ile yeniden ele alınması gerekli bir miras alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. “Kültür” odaklı çağdaş miras ve koruma anlayışı hem kentin gelecek planlamasında hem de koruma pratiğinde dikkate alınması gereken en önemli olgudur.
KAYNAKÇA
Avşar, B.Ö. (2014), “Denizli Geleneksel Konut Mimarisinin Değişim Sürecinin Altıntop Mahallesi Örneğinde İncelenmesi”, Artium, 2/2, ss: 165-179
Gür, Ş. Ö (2000). “Konut Kültürü”, YEM Yayınevi, İstanbul.
Kayın, E. (2007). “Modern Bir Kurgu Olarak Koruma Paradigmasının Dönüşümü ve Modern Mimarlık Mirası”, Mimarlık Dergisi, sayı: 338, ss: 25-29
Kayın, E. (2012). “Bir “Kültürel Manzara-Kültürel Peyzaj” Öğesi Olarak Kırsal Yerleşimlerin Korunmasına Yönelik Kavramsal ve Yasal İrdelemeler”, sayı: 367
Önen, Ç. (2006), Fotoğraflarla Denizli, Grafik Evi.
Özgür, H., Savaş Yavuzçehre, P., “Denizli Tarihi Bayramyeri-Kaleiçi Ticaret-Zanaat Semtinin Dönüşümü: Paydaşlar Ve Projeler, Rakipler Ve Rehavet, Söylemler Ve Sonuçlar”, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü 32. Kolokyumu, Kentsel Yeniden Yapılanma: Kazananlar, Kaybedenler 6-8 Kasım 2008 İstanbul, Bildiriler Kitabı, s. 345-371 , 2010
Rapoport, A., (2004), “Kültür, Mimarlık, Tasarım”, Çev: Selçuk Batur, Yapı Yayın, İstanbul
Tanyeli, U. (1988), “Denizli Kentinin Yapısal Evrimi”, Türk Kültür Tarihinde Denizli Sempozyumu, s.341-348, Denizli: Denizli Valiliği Yayınları.
URL1 Burra Charter 2013
1 Denizli Belediyesi ve İl özel İdaresi işbirliği ile 2000 yılından sonra Mavi Ev, Balcı Evi, Sürücü Evi, Cezmi Ökten Evi, Necdet Bilgi Evi, Merzeci Değirmeni, Külahçıoğlu Un Fabrikası restore edilerek kullanılmaya başlanmıştır.