Deprem/ler Konusunda Doğru Olarak Bilinen Yanlışlar

1. Deprem Bir “Takdir-i İlahi” mi? Yoksa Sıradan Bir Doğa Olayı mı?

Tartışmak bile anlamsız.
Depremler milyonlarca yıldır yerkürenin (litosfer) kabuğunda olan hareketler. Binlerce yıldır oluyor ve daha binlerce yıl bu hareketlilik devam edecek… Tıpkı doğal olaylar, yağmur, rüzgar, fırtına, kar vs. gibi… Doğa bize önlemini al, sağlam ev ve iş yerlerinde otur, benle çok fazla itişme, ovaları, dere yataklarını, kıyı şeritlerini imara açma diyor… Yoksa (bu kadar basit…) canını çok fazla yakarım diyor…

2. Kayalık Zeminler, Dağlar, Tepeler Deprem Güvenliği Konusunda Yerleşmek İçin Daha Uygun, Daha Sağlam mı?

Kısmen doğru, kısmen yanlış…

Yerleşmek için, kent kurmak için ovaları, tarım arazilerini seçmek zaten ekolojik yaşam, sürdürülebilir yaşam vb. gibi birçok kriter açısından da yanlış ve doğru olmayan bir uygulama…

Ancak dağ, tepe veya yüksek platolardaki kadim kentlerin de depremde yıkılıp yok olduğunu tarihten ve antik yerleşim yerlerinden biliyoruz. Eğer hele de yapılar deprem güvenli değilse… (Örneğin Denizli-Pamukkale-Hierapolis, Aydın-Priene, İzmir-Bergama, Datça-Knidos hep yüksek kayalık yerlerdeki yerleşimler olup, büyük depremlerde tamamen yıkılıp, yok olmuşlardır…)

Aydın – Priene “Kayalıklarda Yerleşimde Deprem’e Karşı Çözüm Olmamış…”

Ayrıca sıvılaşma var diye, kıyılara, su içine veya su üstüne (Liman, marina, antrepo veya köprüler vb. gibi) işlevin ve çağın gereği yapmak zorunda olduğumuz yapıları yapmaktan mı vazgeçeceğiz? Köprü ayaklarını nereye oturtacak ve nasıl inşa edeceğiz? Günümüzdeki ileri inşaat teknolojisi tüm bunları çözecek durumda olup, yeter ki konu uzmanların eline ve denetimine bırakılsın o kadar. İnsanoğlu binlerce yıldır anonim mimariden gelen bilgi birikimi ve deneyimi ile birlikte tarihi kadim köprülerinin ayaklarının altına, çamur ve balçık içine bile “ahşap kazıklar” çakarak, köprü ayaklarını bu kazıkların üstüne inşa ediyorlardı. (Bkz. İzmit Kilesdere Köprüsü, Temelden çıkarılan ahşap kazıklar… Muhtemelen Geç Doğu Roma Köprüsü 10-11. yy olabilir.)

“İzmit Kilesdere Köprüsü (Rölöve / 1995)”

İzmit Kilesdere Köprüsü Restorasyon Avunduk Mimarlık (Yıl: 1995) “Köprü ayaklarının altından çıkarılan 800-1000 yıllık Ardıç Kazıklar…”

3. Ülkemizde 1960’lı Yıllardan Bu Yana Çok Severek Kullanılan “Betonarme İnşaat” Depreme Karşı Dayanıklı mı? Yoksa Ağır Elemanlardan Oluşan (Kolon, Kiriş, Plak vs. gibi) Kırılgan Bir Yapım Tekniği mi?

Betonarmeyi harika bir biçimde estetik ve strüktüel zenginlikler katarak kullanan ünlü İtalyan Mimar/Mühendis Pier Luigi Nervi¹ *“Yıkılması gerektiği halde, ayakta duran betonarme binalar betonun yüz karasıdır” der…

“İtalyan Mimar Pier Luigi Nervi’nin tasarladığı Palace Of Labour Binası… (Tümüyle Betonarme)”

“İspanyol Mimar Santiago Calatrava Tarafından Tasarlanan WTC PATH İstasyonu (Beyaz Beton)”

Günümüzde ise İspanyol mimar Santiago Calatrava benzer çalışmalar yapıyor…

Normalde niteliksiz yapılsa da ayakta duruyor, ama ilk depremde yanal kuvvetlerin etkisi ile yıkılıyor…

Betonarme, mimarisi, statik ve betonarme hesapları uzman ve deneyimli kişilerce yapılırsa ve özellikle uygulaması (yerinde) denetlenirse, halen elimizdeki en iyi yapım tekniklerinden biridir, deprem için… Ancak sıralanan konuların herhangi birinde gerekli özen gösterilmezse Nervi’nin dediği gibi normalde ayakta duruyor, ancak deprem etkileşimde (yanal etkileşim) ciddi can ve mal kaybına sebep olacak hasar oluşuyor…

Kabul etmek gerekirse tüm deprem ülkelerindeki gibi diğer ileri yapım tekniklerine de artık (ahşap, çelik, hafif çelik, prefabrik vb. gibi) ülkemizde de yer vermek gerekir… Vakit geçti bile…

4. Sismik İzolatörler İyi mi Kötü mü?

“Kauçuk Sismik İzolatör”

06 Şubat 2023 Kahramanmaraş depreminden sonra adını çok duyduk. ABD, Japonya, Meksika hatta Şili vb. gibi deprem ülkelerinde 1990’lı yıllardan bu yana bu yapısal eleman çokça kullanılıyor ve depremde yapılar ya hiç hasar almıyor, ya da çok az hasar alıyor… Bir kere oldukça pahalı bir malzeme, artıları, eksileri var… Bitişik nizamda kullanamıyorsun. İzolatörlerin çalışması için bina etrafında her iki yönde min. 60-90 cm arası boşluk gerekiyor… Sürekli bakımının yapılması gerekiyor… Bodrum veya zemin katta konuldukları katı kullanamıyorsunuz… Ve de en önemlisi izolatör konulacak tüm yapıların bu sisteme uygun çok güçlü ve özel projelendirilmiş strüktürünün olması gerekiyor… Depremde yatay ötelenme izolatör salınımını aşarsa, bina yine göçüyor… Bizde de sağlık ve bazı kamu binalarında 2000’li yıllardan bu yana kısmen kullanılıyor…

Sismik İzolatör “Kalıcı Deformasyon” “Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 06 Şubat 2023 Depremi”

5. Türkiye’nin Her Yeri Deprem Fay Hattı mı? Fay Haritaları Ne Kadar Sağlıklı?

17 Ağustos 1999’a kadar İstanbul ve Marmara Bölgesi’nin büyük kısmı 2. dereceden deprem bölgesi idi. 17 Ağustos’tan sonra bu bölgeler 1. derece deprem bölgesi oldu. Ankara, Konya ve Antalya’da fay yok, hiç deprem olmaz denilirdi… Oysa 2023 yılında her üç bölgede de deprem oldu…² Deprem Bilim İnsanları? ölü fay dirildi dediler… Antalya sallandı, aynı şekilde cevap verildi… Oysa Kaş, Kalkan ve bilhassa Kekova’daki kıyı boyunca uzanan batık şehirler ve denizin ortasındaki Lahit Mezarlarına bakmak bu bölgelerin depremselliği açısından çok net bilgiler veriyor…

Türkiye deprem fay haritalarında bu bağlamda her depremden sonra revize edilip, güncellendiği hatırlanırsa, kısmen de olsa güvenilmez olduğu anlaşılmaktadır.

Antalya / Kekova “Depremde Sulara Gömülmüş Yapılar…”

Antalya /Kekova “Depremde Suyun Ortasında Kalmış Lahit Mezar…”

6. Deprem Bilimi (Sismoloji) Ne Ölçüde Güvenilir? Günümüzde Deprem Biliminin Ulaştığı veya Ulaşamadığı Noktalar…

Günümüzde depremle uğraşan bilim Sismoloji ve Sismologlar… Ama jeoloji, jeofizik ve coğrafya (yer küre) uzmanları da bu işi en iyi biz biliriz diyorlar… Ancak görülen o ki (kendi ifadeleri ile) bu bilim henüz emekleme çağında… Düzenledikleri fay haritaları her depremden sonra değişiyor ve revize ediliyor… Depremci, “Depremin ne zaman, nerede ve ne büyüklükte olacağını bilemem, ama mutlaka olacak…” diyor ve bu görüşü tarihsel depreme ve deprem oluş aralıklarına göre (50 yılda, 100 yılda, 250 yılda bir vs. gibi) varsayıma bağlı olarak, ön gördüklerini söylüyorlar… Bu nasıl bilim? Bu depremlerin olduğunu zaten Tarihçiler biliyor ve belgelendiriyor. O zaman depremi en iyi Tarihçiler tahmin edebilir. Kaldı ki doğal olaylar hiçbir zaman periyodik olarak tekrarlanmıyor. Depremlerde bazen 50/100 yıl suskun kalan bir bölge / Fay birdenbire kırılıyor.³ Tıpkı 06 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş/Hatay gibi (500 yıldır suskun olduğu söylendi) ortalık toz / duman oluyor. Bu da gösteriyor ki Deprem Bilimi ve Deprem İnsanları bu konularla daha çok uğraşacak gibi…

7. Depremde “Çelik Strüktürlü Yapılar” Her Zaman İyi mi?

Çelik yapılar, beton ve ahşaba kıyasla daha güçlü ve daha dayanıklı olabilir. Ancak özellikle birleştirme (düğüm noktaları) kaynakla yapıldığı takdirde bu hem çok iyi bir işçilikle yapılmalı ve yapılan kaynak sürekli kontrol edilmeli. Ancak tüm bunlara karşın olası bir depremde kaynak noktaları kırılıp, yapıya çok büyük hasarlar verebilir. Bu nedenle çelik bulon sistemi daha çok tercih edilmeli, bulonlarda tüm kesme deneylerini karşılamalıdır. Bulonlu çelik strüktürlü yapılar depremde daha sünek (esnek) davranış gösterebilir. Ancak çelik strüktürlü yapılarda özellikle deprem sonrasında oluşacak yangın ve korozyona karşı tüm önlemler alınmalıdır. (Bkz. Görsel)

“Kaynak: 2019 Türkiye Deprem Yönetmeliği S. 210”

8. Her Depremde Değişen “Deprem Yönetmelikleri” Biz Hangi Yönetmeliğe Göre Proje Hazırlayacak, Hesap, Kitap Yapacağız…

Daha önce de bir yazımda değinmiştim.
1968 Depreminde 30 Ton alınan değer (Deprem Yatay İvmesi)
1975 Depreminde 60 Ton alınan değer
1999 Depreminde 70 Ton alınan değer
2019 Depreminden sonra 150 Ton alınan değer (5 kat fazla)

Şimdi işini doğru dürüst yapan (çalmayan iyi niyetli olan) Mimar, Mühendis, Statikçi ve Teknik Kadro hangi yönetmeliğe göre projesini, hesaplarını ve yapısını yapacak…

Benim 40 yıllık meslek hayatımda yönetmelikler 5/6 defa değişti… Bir önceki yönetmeliğe göre yaptığım yapı, bir sonraki depremde deprem yönetmeliği gereği yetersiz ve zayıf donanımlı kalıyor. Tüm eski yönetmeliklerde yapılan yapıları yıkacak mıyız? Buna ekonomi (milli servet) kaynak ve para dayanır mı?

İlginç Soru:
Acaba 2019’a (en son yönetmelik) göre yaptığımız yapılarda bir sonraki depremde (örneğin olacak İstanbul Depreminde) yetersiz kalır ise, o zaman en son yönetmeliğe göre yaptığımız sıfır (yeni) binaları da mı yıkacağız?
Bunun sonu nereye varır …

9. Betonarmede Tünel Kalıp mı? Klasik Çerçeveli + Perde Duvarlı Sistem Daha İyi? Hangisi Daha Avantajlı…

Son depremde özellikle Adıyaman/Hatay TOKİ konutları üzerinden bu tünel kalıp güzellemesi yapıldı… Hiç hasar yok, şöyle sağlam, böyle sağlam… Bakıp, incelemedik, ayrıntılı incelemek lazım… Ancak TV’deki röportajda (Ahmet Hakan + Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum) ilgili TV sunucusu sıkıştırınca, onlarında hasar aldığı, ancak “pankek!” şeklinde çökmediği anlaşıldı. Tabi yerlerinde (zemin açısından) iyi seçildiği belirtildi ve nihayetinde yapılar 3-4 katlı idi… Bu bağlamda Tünel Kalıp + Çerçeveli karşılaştırması pek sağlıklı değil… Tünel kalıpta da yer yer (özellikle bitim noktalarında) sorunlar yaşandığı bilinmekte. Çerçeveli sistem de iyi yapılır ve uygulaması iyi denetlenirse o da çok iyi sonuçlar verebiliyor. Hatay İnşaat Mühendisleri Odası ve ayakta kalan klasik çerçeveli bina örnekleri…

10. Ülkemizde Uygulanan Kentsel Dönüşüm (Rantsal Dönüşüm) Depreme Karşı En İyi / En Doğru ve En Güvenceli Tek Çözüm mü?

Beklenen büyük İstanbul Depremi olursa bizi kurtaracak tek seçeneğin son 20 yıldır doğru dürüst gerçekleşmeyen Kentsel Dönüşüm ile yapıların yenilenmesi olduğu belirtiliyor. Bakalım bu konu (Kentsel Dönüşüm) neler getiriyor, neler götürüyor, uygulamada yapılan (bilinçli/bilinçsiz) çok ciddi yanlışlar…

Buyrun sıra ile bakalım;
Ülkemizdeki Kentsel Dönüşüm tam anlamı ile bir rantsal dönüşüm oldu. Kentin en kötü, en niteliksiz ve hiçbir ciddi denetim sistemi olmadan üretilmiş yapı stokunun bulunduğu (Zeytinburnu, Esenler, Güngören vb. gibi) semtlerinde değil, (Göztepe, Caddebostan, Erenköy, Suadiye vb. gibi) elit semtlerde kentsel dönüşüm daha doğrusu (parselde dönüşüm) yapılır oldu. Üstelik mevcut yapılara imar şartları zorlanarak 2/3 katta ilave edilerek… Alt yapı aynı (yol, atık su, temiz su, elektrik, doğalgaz vs.) ancak yapılaşma habire artmakta… Yine bunun en kötü örnekleri, Kadıköy’de Fikirtepe, Avrupa Yakasında ise Tarlabaşı ve Sulukule kentsel dönüşüm örnekleri… Her ikisi de o bölgede oturan yerleşik halkı yerinden etti… Kent kültürü, çevre değerleri ve sosyolojik yapı değiştirilerek, yerlerine soylulaştırma anlayışı ile farklı kültür, farklı ekonomik yapı ve sosyal değerleri olan insanların/toplulukların yerleşmesi sağlandı…

Hele Fikirtepe ve Tarlabaşı’ndaki ilave yapılaşmanın getirdiği olağanüstü yoğunluk, daracık sokak ve caddeleri ile tam bir kentsel dönüşüm ucubesi/garabeti olarak kentsel tarihe geçmeye aday… Oysa Tarlabaşı 1870’li yıllardaki ünlü Beyoğlu yangınından sonra modern ızgara planlı ilk örnek olarak planlanmış ve inşa edilmiş çok kültürlü, çok etnisiteli kadim İstanbul’umuzun mutlak korunması gerekli Levanten mimarisinin çok güzel örneklerini de taşımaktaydı…

Ne yazık ki TV’lerde boy gösteren star mimarlarımızdan biri bu garabet Kentsel Dönüşüm Yasasının (5366 Sayılı Yasa)⁴ akıl hocası olmakla övünüyor ve “ben yaptım oldu, doğrusu budur, gerisi boştur…” diyordu.

“Beyoğlu – Tarlabaşı o eşsiz dokudan geriye kalan (Kentsel Dönüşüm Sonrası) 5 kat altına bodrum, 5 kat üstüne ilave katlar ile tam bir Kentsel Dönüşüm Faciası…”

“Beyoğlu – Tarlabaşı, bu kadar yoğunluğun olduğu bu yapılaşma da daracık sokaklarına olası bir yangında, itfaiye nasıl girecek, bir depremde bu binaların enkazına nasıl ulaşılacak, yardım nasıl götürülecek…”

“Kadıköy – Fikirtepe Kentsel Dönüşüm Çalışması”

Bu hali ile yürütülen Kentsel Dönüşüm Yasa ve Yönetmeliklerinin acilen değiştirilmesi, parsel bazında değil, en az ada bazında, daha da doğrusu mahalle, semt ve hatta kent ölçeğinde imar planından, çevre planından başlanarak çağdaş kentsel donatısı ve yine uygun malzeme teknik ile ama mutlaka günümüz estetik değerlerini de içeren bir mimari anlayış ile ele alınması zorunludur. Yoksa bugün uyguladığımız (TOKİ, KİPTAŞ vs. gibi) kurumlar aracılığı ile yapmaya çalıştığımız, neredeyse hepsi birbirinin benzeri, hiç bir biçimde estetik değer taşımayan, gelenekseli salt biçimsel olarak taklit eden (kitsch) ve insanları sadece kutu bloklara (sefertası) hapseden bir anlayış olmamalıdır. Bu tür çözümler geçmişte yapılanlara göre biraz sağlamca (depremsellik açısından) olabilir, ama hiçbir zaman insanları mutlu edecek “yuvam” diyebileceği ve coşku ile yaşayabileceği evler olmaktan uzak kalacaktır. Bir süre sonrada deprem olmasa bile insanların mutsuz olduğu bu beton yığınlarını (Tıpkı Sovyet Bloku Demir Perde ülkelerindeki ruhsuz, kasvetli konut stokları gibi) yıkmak zorunda kalacağız…

Çözüm mü?

Tıpkı çağdaş uygar ülkeler gibi iyi bir planlama ile fazla acele etmeden dönüştürmek… Bu bağlamda küçük planlı kentler, az katlı kırsal yerleşim, uçsuz, bucaksız Anadolu’ya yayılma (her türlü sosyal, kültürel ve ticari donatı ile) ileri teknikle inşaat (artık şu demode yöntemleri bir kenara bırakalım), iyi malzeme ve kalifiye işçilik…

İşinin ehli Mühendis, Mimar, Yerbilimci ve Kent Bilimci… Bunlardan önemlisi bilinçli ve sorgulayan halk/işveren… Tüm bunların başında da bu anlatılanları anlayan, iyi niyetli ve vizyon sahibi yöneticiler, karar alıcılar…

Çok şey mi istedik…
Bunlar o gıpta ile baktığımız ve yıllardır imrendiğimiz tüm gelişmiş hatta yarı gelişmiş ülkelerde var… Bizde de neden olmasın…

Hani bir TÜRK Dünya’ya bedeldi..!

Dipnotlar:

1. Pier Luigi Nervi – İtalyan Mimar / Mühendis (D: 1891, Ö:1979)
2. Depremler: Konya; 24.02.2023 – 4.3, Ankara; 09.02.2023 – 3.7, Antalya; 25.01.2023– 5.4
3. Vipikedi; 17 Ocak 1994 Northridge Depremi (ABD – Kaliforniya – Los Angeles) 10-20 saniye süren, Deprem
Moment Büyüklüğü; 6.7, 57 kişi ölmüş, 8700 kişi yaralı, Türü; Bindirme Fay…
Beklenen San Andreas Fay’ına yakınlığına rağmen, bu fay üzerinde meydana gelmemiştir. Tam tersine Deprem daha önce hiç keşfedilmemiş (bilinmeyen) olan Northridge (Kör Bindirme Fayında) meydana gelmiştir.
4. 5366 Sayılı Yasa; Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun

Etiketler

Bir yanıt yazın