Ne var ki, herkes yüzlerdeki ifadeye bakarken, ben başka bir yere odaklanmıştım: Kürsülere! Danimarka'da basın toplantısı yapan liderlerin önünde bulunan kürsüler yüksek bir tasarım kalitesine sahipti.
Geçtiğimiz günlerde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Danimarka Başbakanı Helle Thorning-Schmidt’in Kopenhag’da düzenledikleri ortak basın toplantısında, Danimarka Başbakanı’nın, Sayın Gül’e sorulan bir soru karşısında hayretler içerisinde ona bakışı sanırım unutulmaz bir kare olarak siyasi tarihimizde yerini alacaktır.
Ne var ki, herkes yüzlerdeki ifadeye bakarken, ben başka bir yere odaklanmıştım: Kürsülere! Danimarka’da basın toplantısı yapan liderlerin önünde bulunan kürsüler yüksek bir tasarım kalitesine sahipti. Konuşmacıların ünvanlarının yazıldığı font dahi bütüncül bir özene işaret ediyordu. Sadece kürsülerde değil, bütün detayda çok ileri bir zevkin izlerini görmek mümkündü. Mesela kürsülerin ön yüzünde yer alan devlet arması, arkadaki duvara birebir olduğu gibi değil, bir grafik çalışması yaparak, bazı efektler katarak işlenmişti.
Bunun üzerine hemen “Bizdeki durum nedir acaba?” diyerek Türkiye’de Başbakanlık’ta kullanılan kürsülere bakayım dedim. Ne yazık ki netice hiç de iç açıcı değildi.
Arka duvardaki T.C. BAŞBAKANLIK yazısı, çok demode bir seçimle pirinç harflerden oluşuyordu. “T.C.”nin noktaları ile harflerinin aralıkları gelişigüzel bir şekilde asıldıklarını ele veriyordu. BAŞBAKANLIK’ın ilk üç harfi ise iyiden iyiye yamuk asılmıştı. Kürsülerle birleşince, ortaya hiç de seçkin bir görüntü çıkmıyordu ne yazık ki…
Bunun üzerine dünyadaki örnekler arasında bir yolculuk yapmaya karar verdim ve bu derlemeyi oluşturdum. Elimden geldiğince başbakan, cumhurbaşkanı veya dışişleri bakanlarının ortak basın toplantılarından kareler paylaştım. Meclis kürsülerinde çekilen karelerden veya tekli fotoğraflardan mümkün olduğunca kaçındım. Yine de bazı ülkeleri bu derlemeye almak adına, o ülkenin renklerini yeterince temsil ettiğine inandığım durumlarda tek bir kişinin bulunduğu kareler kullandığım da oldu. Kürsüleri içeren fotoğrafları derlemek kolay olmadı zira fotoğrafçı arkadaşlar sağolsunlar, yakın kadraj yapacağız diye kürsüleri çoğu zaman ancak masa düzleminden itibaren kareye almışlar. Bu yüzden bazı durumlarda uzaktan çekilen düşük çözünürlüklü fotoğraflarla birlikte, kürsüyü yakından ama kısmen gösteren fotoğrafları ardarda vermek zorunda kaldım. (Bkz: Uruguay)
Bir de sanırım diplomatik geleneklerle ilişkili olarak bazı ülkelerde, ortak basın toplantıları dediğimiz görüşmeler benim burada örneklerini biraraya getirdiğim formatta yapılmıyor. Mesela Orta Asya ülkeleriyle ilgili çok aramama rağmen kayda değer bir örnek bulamadım. Afrika ülklerinde de bayağı zorlandım. Bulabildiğim fotoğrafların da ciddi bir bölümünü kürsülerin kadraja doğru düzgün girmemesi veya çözünürlüklerinin çok düşük olması gibi sebeplerle eleyince bazı ülkeleri bu derlemeye alamamış oldum.
Kürsülerde tercih edilen malzemeler ve kürsülerin şekillenişi birçok sürprizler içeriyor. Farklı ülkelerde birbirinin aynı veya çok yakın taklidi olan kürsülerle karşılaşıyoruz. Kimi zaman tasarım kalitesi gözalıcı olmasa da inanılmaz pratik kullanım detaylarını hesaba katan örneklerle karşılaşıyoruz. (Nijerya iyi bir örnek)
Bazı ülkelerde, her biri birbirinden farklı ve çok iyi tasarlanmış 4-5 kürsü görüp kıskanıyoruz. (Gürcistan’ın performansı gerçekten harika!)
Ortak basın toplantıları, kürsünün tasarımı yanında, mekanın dekorasyonu, fon teşkil eden duvardaki grafik tasarım, mikrofon kablolarının geçişi, bayrakların konumu, sürahi ve bardakların olup olmaması, iki tarafın da kıyafetleri ve mimikleri ile birlike ele alındığında ev sahibi ülkenin dünya vitrinine nasıl çıkmayı tercih ettiğine dair çok fazla veri sunuyor.
Almanya kendine has bir çizgiye sahip kürsüsü olan az ülkeden biri. 2 farklı kürsü görüyoruz. İkisinde de yuvarlak formalar tercih edilmiş. 2 ve 3 nolu resimlerdeki kürsünün ön yüzünde bulunan hoperlör detayına dikkat.
Amerika’nın bu kürsüsü, kürsüler dünyasının en çok kopyalanan örneği olmuş. İlk kim kimden aldı bilmiyorum ama benzerlerini şu ülkelerde göreceksiniz: Çin (yapmasa şaşardık değil mi!) Güney Kore No:2, Gabon, Kolombiya No:3.
Kolay taşınabilir, tekerlekli bir model var karşımızda. Kablo giriş detayı dahi düşünülmüş. Ayrıca paslanmaz çelik, kalın buzlu cam gibi pahalı malzemeler de kullanılmış. Ama netice sizce de çok kötü değil mi? Manasız bir aerodinami, sanki bir rokete evrilme çabası, ne olmak istediğini bilememe hali var gibi…
Güler yüzlü karelere aşinayız ama burada samimiyetin dozu biraz fazla artmış gibi! Genelde aralarında mesafe bırakılan kürsüler, iki yanlarındaki dev beton saksıların arasına sığmak üzere birleşik konmuşlar. Julia Gillard da Ban Ki-moon’a “Allah seni kahretmesin emi!” diyor sanki. Kürsülerin iki yanına ise, son anda lobiden yetiştirilmiş gibi duran metal ayaklı granit sehpalar konulmuş. Üzerlerindeki bardaklar “Ne işimiz var burada? Kürsünün üzerini tamamen meyilli yapacağınıza bir bardaklık düşünseydiniz burada öksüz kalmazdık” diyorlar.
Viyana Sarayları’nın debdebesi ile havalarını atıyor bu arkadaşlar! Yine de bu denli barok bir ortamda gayet modern, gayet sade, olabildiğince şeffaf kürsüler yapmaktan çekinmemişler. Ortama uyum sağlama adına onu taklit etme tuzağına düşmemişler. (Benzer bir örneği İtalya’da ve Yunanistan’da; tam tersi bir örneği ise Slovakya’da görebilirsiniz.) Güzel de olmuş zira kıyafetlerinden de anlaşıldığı gibi bunlar 21.yy’da yaşayan insanlar. Neden kürsülerini oymalı kakmalı yapsınlar değil mi? Bu arada, kürsülerin ayağındaki yükseklik ayarı dikkatimizden kaçmasın. Diplomatik bir kriz çıkmasın diye olsa gerek, kürsüler konuşmacıların boylarına göre ayarlanmamış, hepsi bir hizada tutulmuş!
Sadece kürsülerin değil, bütün mekanın özenle, yalın hatlarla tasarlandığı bir örnek. Ne yazık ki buraya ait daha yüksek çözünürlüklü bir kare bulamadım. Bu kürsülerin aynısını Estonya’da da göreceğiz.
Türünün tek örneği orta sehpa ile bütünleşmiş çifte kürsü! Esasında gayet güzel bir fikir. Ön yüzde aynı dokuyu devam ettirerek iki kürsüyü birleştiren sehpa, çoğu resimlerde göreceğiniz gibi bir türlü çözülemeyen bardak ve sürahinin konteksti bozmadan yerleştirilmesinde başarılı olmuş. Yine de bardak ve sürahilerin görünür şekilde ortalıkta olması benim olayın ciddiyetine konsantre olmamı engelliyor! Ne dersiniz?
Buzdan bir ülke bu kadar mı güzel temsil edilir!
Bu sahneyi sanırım hepiniz hatırlayacaksınız! George Bush’un Irak’ta kafasına ayakkabı fırlatıldığı an. Videosu için: http://www.youtube.com/watch?v=wdW30AefDF0
Danimarka ve Almanya ile birlikte benim favorilerimden! Kaliteli malzemeler, zarif yalın çizgiler, özgün bir ürün.
Avusturya’da da gördüğümüz üzere, tarihi saray atmosferinde yalın modern kürsülerin kullanıldığı bir kare. Keşke ortada kürsülerle uyumsuz bir sehpa ve üzerinde de gümüş tepside bardaklar olmasa! Liderler konuşurken arkadan evin kızı çıkıp “Eveeet kahveleriniz de geldiii!” diyecek gibi duruyor. Bu sıkıntıyı daha sonraki karelerde de göreceğiz. Kürsüler açılı olunca bardak üstüne konamıyor, böyle çözümler üretiyorlar…
Kürsülerin dibine çiçek koymanın başka örnekleri var. Ama Doğu Asya ülkelerinde kürsünün üstüne de çiçek koyma merakı var sanırım. Laos’ta aynı durumu tekrar göreceğiz. Burada yine bir bayan var da durumu kurtarıyor. Laos’ta ise iki erkek ve bol çiçek göreceğiz!
Kolombiya’da 3 ayrı kürsü göreceğiz. 2 numaralı kürsü Savunma Bakanlığı’na ait. Hangarda çekilmiş olan fotoğraftaki kürsülerin askeri teçhizatları andıran havası benim çok hoşuma gitti!
3 numara daha önce bahsettiğimiz Amerika’daki modelin çok benzeri.
2 numaralı kürsü hakikaten en özgün kürsülerden birisi. Kürsüyü iki yandan ve üstten saran ve hafiften öne yatık cam başka hiçbir yerde olmayan bir detay. Hem şeffaf, hem de bir nevi mahremiyet alanı tanımlıyor. Ayrıca görüldüğü üzere kürsünün masa yüzeyi açılı değil de düz olursa su koymak için sağa sola sehpa zigon taşımaya da gerek kalmıyor! Arka planda devletin armasının bulunduğu yıldızlı pano ve yanlarındaki gizli aydınlatma kurguya gösterilen özenin diğer kanıtları. Ayrıca resim hafif yandan çekildiği için kürsünün bütün detaylarını görebiliyoruz. Sevdiğim karelerden…
Aslında bu resimlerin ikisi de ortak basın toplantısı kareleri değil. Zaten Kuzey Kore’de ortak basın toplantısı yapıldığını da pek sanmıyorum! Derlememize renk katmak adına eklemeden edemedim. 2 Numaralı resimdeki masa yüzeyinin açısını ayarlamak üzere kurgulanan körüklü düzenek çok ilgi çekici!
Castro’nun o anki heyecanını bizlere hissettiren bir kare. Sadece ahşap kullanılarak yapılan çok zarif bir kürsü. Bütün kıvrımları, açıları, detaylara özen gösteren bir tasarımın ürünü olduğunu anlatıyor. Keşke kürsünün alt kısmı da kadraja girseydi demeden edemiyoruz!
Kamboçya’da da örneğini gördüğümüz üzere çiçekli kürsü böyle bir şey işte! Ciddi ciddi adamların önünde rengarenk çiçekler görmeye alışık olmadığımızdan aklımıza farklı kurgular geliyor. Japon Başbakanı, Laoslu ev sahibi mevkidaşı Thongsing Thammavong’dan kız istemeye gelmiş; kız tarafı da pek istekli değil sanki!
Bu kare de türünün tek örneği: Oturarak ortak basın toplantısı! Kürsüler (ya da sehpalar) bu iş için mi tasarlanmış, yoksa lobi’de bulunan iki sehpa o anda mı getirilmiş belli değil. Wolfowitz bu duruma çok alışamamış olsa gerek, iki büklüm öne eğilmiş. Her an kolları sıvayıp apdest almaya yeltenecek bir garip pozisyonda. Mikrofon kablolarının durumu ise içler acısı. Mikrofonlardan birinin ayağı dahi yok, öylece konmuş kürsünün üzerine. Bütün bu garipliklerine karşın en mütebessim, en doğal ve sıcak karelerden birisi…
Bu kürsünün de farklı bir özelliği var. Birçok ülkede birbirinin benzeri modellerin kullanıldığını görmüştük. Ama taklidin de bir adabı var değil mi? Gördüğümüz diğer örneklerde model hazır olsa da herkes iyi kötü marangozuna vermiş, imalatı kendi yaptırmış. Bu kürsü ise hazır bir model! Nereden mi biliyorum? Aynı modeli Moldova kürsü no:2’de de göreceğiz de ondan! Moldovalılar en azından önüne etiket olarak bir devlet arması yapıştırıp, birazcık da olsa özelleştirmişler. Bu arkadaşlar ise paketten çıkardıkları gibi hooop koyuvermişler! Esasında belli az para verilmemiş; oldukça hi-tech bir ürün var karşımızda. Kablo detayları, açı ayarları hepsi düşünülmüş. Ama bu arkadaşlar bu durumun gözümüzden kaçmadığını bilsinler lütfen yani… Ayıp oluyor…
İşte ülkesi hakkında hiçbir şey bilmeyen insanlara bile kaliteli bir algı kazandıran bir kürsü. Özgün bir şekil; ahşap ve paslanmaz çeliğin başarılı bir kombinasyonu. Sağlam, dengeli bir duruş. Meksika’yı tebrik ediyoruz!
Daha iyisini beklemek hakkımız değil mi?
İşte favorilerimden birisi daha! Kürsünün üst kısmının yapısına dikkat! Kelepçeli kilitler ve masa yüzeyinin ortasındaki ek yeri, katlanır açılır bir mekanizmaya işaret ediyor. İkinci resme bakınca, kürsünün ortasında da ek yeri olduğunu görüyoruz. Bu sayede kürsü tam katlandığında küp formunu alıyor, kilitleri sayesinde taşınırken açılmıyor ve en az yeri kaplayarak kolayca taşınıyor! Sürekli sağa sola taşınan bir obje için bundan daha önemli ne olabilir değil mi?
4 numaralı resimde kürsü ayaklarının ön yüzlerine dikkatlice bakarsanız çok yaratıcı bir detay göreceksiniz: Kendinden hoperlörlü kürsü! Aslında aynı detay Almanya’nın 2 numaralı kürsüsünde de vardı ama orada ustaca çözülmüştü. Bu zekice detay keşke daha ustaca kamufle edilseydi.
Basın toplantısı resimlerinin değişmez aktörü Ban Ki-moon yine karşımızda! Bu sefer onun kürsüsü biraz ikinci sınıf kalmış. Büyük ihtimalle toplantıdan yarım saat önce bir yerlerden sökülmüş kırışık bir Birleşmiş Milletler bayrağı, raptiye ve zımbalarla eski bir kürsüye giydirilmiş.
Çok özgün, hi-tech ama soğuk olmayan, kaliteli tasarımıyla saygı uyandıran güzel bir örnek daha. Yüksekliği ve yüzey açısı ayarlanabilir masasıyla, gizlenmiş kablolarıyla, rengiyle, mekanın kalitesiyle birlikte en beğendiğimiz örneklerden!
Tayland’da göreceğimiz iki kürsü var. Tayland’ın kürsüleri, mekan kalitesinin de desteğiyle insanda ciddi bir devlet imgesi oluşturuyor. 1 numaralı resimdeki kürsü, Amerika’da gördüğümüz modelden sonra en yaygın kullanılan ikinci bir model durumunda. Kürsü terminolojisine bir katkı olarak ben buna şerefeli kürsü adını taktım! Ayak kısmı yukarı doğru hafifçe genişliyor. Masa kısmına gelince açılı bir çıkma yapıyor ve bu kısımda genellikle ayakta kullanılandan ayrı bir malzeme kullanılıyor. Çok benzerlerini şuralarda görebilirsiniz: El Salvador, Kuzey Irak, Mısır, Papua Yeni Gine, Somali, Tanzanya. İkinci resimde ise, daha önce de birçok resimde yazdığım gibi ortada uyumsuz bir sehpa üzerinde pet şişe ve bardakları görüyoruz. Onlar da olmasaydı daha şık olacaktı!
Cumhurbaşkanlığı’nda çok başarılı, bütüncül, seçkin bir tasarım dilimiz var.
Dışişlerine gelince kürsü gayet vakur ama arka fondaki biteviye tekrarlanan dışişleri logolu poster feci kötü.
Kürsüde yere sağlam basan, stabil bir model seçmek yerine tercihinizi yere doğru daralan, zeminde ufak bir alana oturan zarif bir tasarımdan yana kullanırsanız ne mahsuru olabilir diyenlere Burkina Faso bakanının Türkiye’de başına gelenleri gösteren şu videoyu öneriyorum: http://webtv.hurriyet.com.tr/2/49046/0/1/burkina-faso-lu-konuk-bakan-turkiye-de-bayildi
Başbakanlığa gelince, şöyle haykırmak istiyorum: Lütfen birileri bir şeyler yapsın!
Ufak bir not: Kürsüler hakkındaki bu derlemenin içerdiği bütün resimleri görmek için yazının en başındaki kolaja tıklayarak galeri bölmünü ziyaret etmeyi unutmayınız! Galeri bölümünde önizleme ekranında imleci küçük resimlerin üzerine getirerek hangi ülkeye ait olduklarını görebilirsiniz.
1 Yorum
Bizim basbakanlık içleracısı gerçekten. Favorim Grönland, Amerika.