Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Adana

Cumhuriyetin ilanı ve yapılan devrimlerin etkisi Adana’da da hem vatandaşların heyecanında hem de kentin dönüşümünde kendisini göstermiş, gerçekleştirilen projeler ve yapılarda dönemin kentsel ve mimari anlayışı sergilenmiştir.

Erken Cumhuriyet Döneminde gerçekleştirilen projelerden en önemlisi kentin eski merkezi ile 1911 yılında açılan yeni istasyon arasındaki bölgenin imar planının hazırlatılması olmuştur. Başkent Ankara’nın da imar planını hazırlayan Hermann Jansen tarafından 1935 ile 1940 yılları arasında hazırlanmış ve büyük ölçüde sadık kalınarak uygulanmış olan imar planında, hâlihazırdaki mevcut yollar ve güzergâhlar kullanılarak büyük bir park ve spor alanı tasarlanmış, konut adaları batı cephelerinde yeşil bantlar kullanılarak Adana’nın etkili batı güneşine karşı önlem alınmaya çalışılmıştır. Planın mütevazı anlayışı, yürüyerek sosyal donatılara ve kent merkezine ulaşma düşüncesi ile bahçe içindeki ayrık nizam konut yapılarından oluşan dokusu ana özellikleridir.

Bu imar planına sadık kalınarak yapılan ilk uygulama Atatürk Parkı’dır. Çeşitli aktivitelerin yer alacağı bir alan olarak düşünülmüş olan bu park, Şehir Oteli, gazino, konser bahçesi, resmigeçit alanı, çocuk oyun alanı, yüzme havuzu, banyo binası, güneş banyo yeri, 6 tane tenis spor meydanı, çimenlik ve gül bahçesi olarak tasarlanmıştır. Park içinde, önünde çeşitli seremoni ve tören etkinliklerinin gerçekleştirildiği ve A. Hadi Bara tarafından tasarlanan, 1935 tarihli bir Atatürk Heykeli de bulunmaktadır. Park 1900’lü yılların sonunda yeniden bir düzenlenme geçirerek işlevini korumuştur. Parkın içerisinde bir de Adana’da 1944-45 yılları arasında Jansen Planı’nın uygulayıcısı olarak çalışan Muhittin Güreli tarafından Belediye Oteli tasarlanmıştır. Oldukça sade rasyonel çizgiler taşıyan otel iki ve tek katlı kütlelerle L biçiminde inşa edilmiştir. Yapı prizmatik kurgusu ile Cumhuriyetin ilanından sonra inşa edilen önemli örneklerden biridir. Otelin, günümüzde sanat galerisi olarak kullanılan bölümü dışındaki kısımları 1990’larda gerçekleştirilen Atatürk Parkı’nın yeniden düzenleme çalışmaları kapsamında yıkılmıştır.


Atatürk Parkı – Fotoğraflayan: Murat Kaplan

Belediye’nin çabaları yanında kurumların ve kişilerin çabaları da Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Adana’nın çehresinin şekillenmesinde etkili olmuştur. Söz konusu kurumların başında Ziraat Bankası gelmektedir. Ziraat Bankası Ankara’daki Genel Müdürlük binasının yanında Anadolu kentlerindeki şube binaları için İtalyan Mimar Giulio Mongeri ile çalışmış ve Adana’da da yeni bir şube binası inşa edilmiştir. 1930 yılında Birinci Ulusal Mimarlık Akımı etkisinde inşa edilen Ziraat Bankası Adana Şube Binası Eskişehir ve Aydın’daki şube binaları gibi köşe parselde konumlandırılmış ve zemin katında bankoları aydınlatan bir ışıklık ile birinci katta çalışanlar için lojmanları kapsayacak şekilde tasarlanmıştır. Bodrum katıyla birlikte üç kat barındıran Ziraat Bankası Adana Şube Binası konumlandığı Abidinpaşa Caddesinde Erken Cumhuriyet Dönemini yaşatan tek örnektir.


Ziraat Bankası – Fotoğraflayan: Duygu Saban Ökesli


Ziraat Bankası Pencere Detayı  – Fotoğraflayan: Duygu Saban Ökesli

1978 yılında tescillenerek koruma altına alınmış olan yapı çeşitli onarımlar görmüş ve bu onarımlar sonucunda yapının iç mekânında değişen ihtiyaçlara cevap verebilmek amacıyla değişiklikler yapılmıştır. En önemli değişiklik lojman olarak tasarlanmış ve uygulanmış olan 1. katta lojmanların kaldırılarak banka kullanımına uygun servis holü ve ofislerin oluşturulmasıdır. Buna ek olarak yapının özgün halinde yer alan üç adet aydınlıktan sadece bir tanesi günümüze ulaşabilmiş, aydınlıklara ait boşluklar döşeme oluşturularak banka kullanımına kazandırılmıştır. Bu durum ise çatı formunun değişmesine yol açmıştır. Ziraat Bankası Adana Şube binasının Abidinpaşa Caddesi’ne bakan cephesi, maniyerist plastlar ve giriş kapısının yanındaki basık sivri kemerli pencereler ile Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nı yansıtmaktadır.

Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın kentteki bir diğer örneği Gazi İlkmektebi’dir. 1930 yılında hizmete açılan yapı iç avlusu, anıtsal çift taraflı girişi, ön cephesindeki kütle olarak yükseltilmiş giriş bölümü ve tonoz formlu kubbesi ile dikkat çekmektedir. Kat silmelerinin tüm cephe boyunca izlendiği yapıda pencere açıklıklarının silmelerle çerçevelendiği, üst kat pencerelerinin kemerli açıklıklarının da aynı formu tekrar eden silmelerle vurgulandığı görülmektedir. Bu karakteristik özellikleri ile yapı, Birinci Ulusal Mimarlık Döneminin Adana’daki en görkemli örneklerindendir.

Erken Cumhuriyet Döneminde kurumlar tarafından Adana’da inşa edilen diğer yapılar Sıtma Savaş Enstitüsü (1928), Adana Elektrik Şirketi (1929), Belediye Mezbahası (1930), Ziraat Okulu (1931), Ziraat Haşarat Laboratuvarı (1932), İsmet İnönü Kız Enstitüsü (1936), Atatürk Yüzme Havuzu (1938), Halkevi (1940) ve Adalet Sarayı (1946) olarak sıralanabilir.


Gazi İlkmektebi – Fotoğraflayan: Duygu Saban Ökesli


Adana Elektrik Şti. – Fotoğraflayan: Duygu Saban Ökesli


Ziraat Okulu – Fotoğraflayan: Duygu Saban Ökesli


Adalet Sarayı – Fotoğraflayan: Duygu Saban Ökesli


Adalet Sarayı – Fotoğraflayan: Duygu Saban Ökesli

Bu yapılardan Adana Elektrik Şirketi kentin elektrik ihtiyacının sağlanması için Alman E.L.G. şirketiyle yapılan sözleşme sonucunda inşa edilmiştir. Kübik formlu yapı düşey ve yatay kütle hareketleriyle oluşturulmuş, güney cephesine sivri kemerli nişler yerleştirilmiştir. Belediye Mezbahası ise kentte Erken Cumhuriyet Dönemi’nde ne fazla konut tasarlamış olan Semih Rüstem Temel’in Adana’ya gelmesine sebep olan ve kentte tasarladığı ilk yapıdır. Modern tasarım anlayışı belirgin olan konut yapılarından farklı olarak mimar mezbaha tasarımında eğitim aldığı Budapeşte’deki 1908 tarihli Vajdahunyad Kalesi’nden esinlenmiş ve mezbahanın su kulesini kalenin kulesine benzetmiştir. Halen özgün fonksiyonunu koruyan yapının diğer bölümleri dönemin ihtiyaçlarına göre şekillenmiş mütevazı ölçülerde bir bütünlük içerir.

Adana Mezbahası 

Osmanlı Döneminde kurulmuş olan Ziraat Mektebi yerleşkesine Erken Cumhuriyet Dönemi’nde birisi Ziraat Okulu diğeri Ziraat Haşarat Laboratuvarı olmak üzere iki yapı ilave edilmiştir. Bu yapılardan Ziraat Okulu olarak inşa edilen bina günümüzde Tarım İl Müdürlüğü binası olarak kullanılmaktadır. Yapı genel olarak I. Ulusal Mimarlık Dönemi özelliklerini yansıtmaktadır. Taş işçiliği ile oluşturulmuş olan yapının cephelerinde simetri hâkimdir. Ön cephede özellikle giriş bölümü vurgulanmıştır. Giriş kapısında uygulanan basık kemer formunun zemin kat pencerelerinde tekrarlandığı görülmektedir. Arka cephede ise merdivenkovası kütlesinin dışarı taşırılarak cephenin hareketlendirildiği görülmektedir. Katları birbirinden ayıran silme ise yapının tüm cephelerini dolaşır. Yapının her iki katında da, uzunlamasına yerleştirilmiş koridorun iki yanına dizilen mekânlarla oluşturulmuş bir plan şeması uygulanmıştır. Aynı yerleşkedeki Ziraat Haşarat Laboratuvarı ise Mimar Ferit tarafından tasarlanmış, binanın denetim ve detayları Mimar Aptullah Ziya Kozanoğlu tarafından yapılmıştır. Adana’da inşa edilen ilk modern mimarlık örneklerinden birisi olan yapı iki ayrı şef için tasarlanmıştır. Laboratuvarlar ve çalışma odaları her ikisi için ayrı yapılmış, ancak kütüphane ve konferans salonunun ortak kullanımı öngörülmüştür. Yapının üst katında her iki şefe ait birer daire bulunmaktadır. Yapının ön yüzünde geniş bir yer tutan terasa yönlendirilmiş bu dairelerin her birisinde üç oda, mutfak, banyo ve bir tuvalet vardır. Tek, iki ve üç katlı bölümlerden oluşan yapı betonarme ve yığma sistem bir arada kullanılarak inşa edilmiştir. Modern mimarlık anlayışının benimsendiği yapıda yatay ve düşeyde birleştirilmiş prizmatik kütlelerin yalın etkisi hâkimdir. Dışarı taşan düşey merdiven kulesi, yatay uzanan teras ile dengelenmiştir. Ayrıca pencereleri çevreleyen, teras ve çatı parapetlerini tarifleyen beyaz bordürler, düşey yerleştirilmiş merdiven penceresini de çerçevelemektedir. Günümüzde Tarım İl Müdürlüğü Lojmanı olarak kullanılan yapının zemin katında yer alan laboratuvarlar, konferans salonu ve büroların da lojmana dönüştürüldüğü görülmektedir.

Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Adana’da inşa edilen en görkemli modernist yapılar ise Halkevi ve Adalet Sarayı’dır. 1940’larda hâkim olan neo-klasik üslubun etkisi ile bu yapılara aynı zamanda anıtsal bir anlatım da verilmeye çalışılmıştır. Seyfi Arkan tarafından tasarlanmış ve prizmatik kütlelerle oluşturulmuş olan Halkevi, düzgün oranlara sahip bir tiyatro salonu, bunun çevresine yerleştirilmiş ana fuaye ve sergileme holü ile atölyeler ve büro hacimlerinden oluşmuştur. Basamaklarla ulaşılan bir podyum üzerine yükseltilmiş olan yapının ana girişini ve dar yan yüzlerini tarifleyen iki kat yüksekliğindeki kolonlarla oluşturulmuş modernist arkadlar, aynı zamanda yapıya zenginlik katan elemanlardır. Adalet Sarayı ise ulusal bir mimari proje yarışması sonucunda uygulanmıştır. Abidin Mortaş, Nizamettin Doğu ve Feyyaz Tütüner tarafından hazırlanmış olan projenin önce ön, güney bölümü tamamlanarak hizmete girmiş, ardından diğer iki blok tamamlanmış ve yapı U formunu kazanmıştır. Artan mekân ihtiyacını karşılayamayan yapının kuzey kısmına 1978’de bir blok daha eklenmiş ve yapı iç avlulu hale dönüşmüştür. Yapının, tüm cephe boyunca uzanan basamaklarla ulaşılan ve çatıya kadar yükselen on sekiz adet kesme taş kolondan oluşan kolonatın gerisine yerleştirilmiş olan girişinin yer aldığı ön cephesi görkemli bir izlenim oluşturmaktadır. Ana giriş kapısı üç bölmelidir ve üzerinde kapısı dışarı açılmayan balkon yer alır. Bunun dışında yapının iki girişi daha vardır. Tüm cephelerde, bodrum kat – su basman seviyesinden itibaren üç sıra kesme taş ve iki sıra tuğla malzemeden oluşturulan farklı iki doku- renk halinde yatay kuşaklar tekrarlanarak izlenmektedir. Yapı gizlenmiş, az eğimli bir çatı ile örtülüdür. Zemin katta yer alan Ağır Ceza Salonu dairesel yerleşimi ile oldukça nitelikli bir iç mekân düzenlemesi sergiler. Yapı 1992 yılında korunması gerekli kültür varlığı olarak tescillenmiştir.


Halkevi – Fotoğraflayan: Oğuz Ergeç

Adana’da Erken Cumhuriyet Döneminde inşa edilmiş konutlara bakıldığında ise hem geleneksel mekân ve kütle anlayışının sürdürüldüğü hem de modern anlayışla tasarlanmış yapıların olduğu görülmektedir. Geleneksel mekân anlayışının sürdürüldüğü bir örnek olan Hayriye Hanım Konağı nehir taşkınlarından korunmak üzere inşa edilen set üzerindeki Fuzuli Caddesi yönünde tek kat, arka bahçe seviyesinde ise iki katlı olarak algılanır. Yapı karnıyarık planlıdır. Geleneksel sistemde, yığma tuğla duvarlar ve ahşap döşeme ile inşa edilmiş, cephesi taş kaplanmıştır. Özellikle kemerli giriş kapısı ve iki yanındaki plastların çiçek ve yıldızlı motifli kolon başlıkları, eliptik bodrum katı pencereleri ile pencereler ve kapıyı çevreleyen taş söveler yapıya zenginlik katan, özgün cephe elemanlarıdır. İlk yapımında tek aile için tasarlanan binada, sonraki yıllarda iki ailenin yaşaması için değişiklikler yapılmıştır.

Modern anlayışla inşa edilen konutlardan ise Semih Rüstem Temel tarafından tasarlanan konutlar öne çıkmaktadır. Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Adana’da en fazla eser üretmiş mimar olan Semih Rüstem Temel 1930-1932 yılları arasında henüz imar planı hazırlanmadan bugünkü Atatürk Caddesi (eski şose yol) üzerinde, aynı hizada ve birbirine komşu parseller üzerinde müstakil konutlar tasarlamıştır. Bu konutlardan ikisi (Sait Bey Evi ve Semih Rüstem Evi) bugüne ulaşmış, İsmail Hakkı Bey Köşkü ile Şevket Bey Kat Evleri’nin yerine ise apartmanlar inşa edilmiştir. Mimarın “asri ihtiyaçlara cevap veren modern bir ev” olarak düşündüğünü ifade ettiği Sait Bey Evinde, yemek odası ile mutfak arasında daha dolaysız bir ilişki kurulmuş, köşe pencereleri yerleştirilerek kullanılan ana mekânların bol ışık alması sağlanmıştır. Bu köşe pencereleri fonksiyonel olmanın yanında yapının kütlesinde yatay ve düşey bantlar kullanılarak kendisini göstermiş, yapının en belirgin özelliği haline gelmiştir. Sait Bey evinin önemli özelliklerinden bir tanesi de zemin kotundan yarım kat aşağıda oluşturulmuş ve hem dışarıdaki hem de içerideki merdivenden ulaşılan kapalı bir garaja sahip olmasıdır.

           
Sait Bey Evi – Fotoğraflayan: Nur Yılmaz                                                 Semih Rüstem Evi – Fotoğraflayan: Nur Yılmaz


Sait Bey Evi ve Semih Rüstem Evi – 1940’lar

Semih Rüstem Evi ise mimarın kendisi ve ailesi için tasarladığı konut olarak bodrum, zemin ve birinci kattan oluşmaktadır ve Sait Bey evindeki gibi tüm katlar merdivenle birbirine bağlanmıştır. Bodrum katında kapalı garajı olan bu yapı zemin katta misafir odasının ilave edilmiş olmasıyla Sait Bey Evinden farklılaşmaktadır. Birinci katı tamamen yatak odalarına ve banyoya ayrılmış olan yapının kütlesinin dikdörtgen formun boyut ve yükseklik olarak çeşitli şekillerde kullanılmasıyla oluşturulduğu, Sait Bey Evindeki gibi daire formunun da kullanıldığı, yapının giriş cephesinde cephe boyunca uzanan balkonun güney köşesinin tam daire formunu alacak şekilde genişletildiği görülmektedir. Bu yapının en belirgin özelliği girişinin iki yanda içeri doğru girinti yapacak şekilde, yapının hiçbir cephesinde bulunmayan kaplamayla ve eğrisel yüzeylerle oluşturulmuş olmasıdır. Aynı zamanda zemin katta vestiyer, birinci katta dolap hacimleri dikkat çekmektedir.

Bu yazıda örnekleriyle ifade edilmeye çalışıldığı gibi Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Adana’da inşa edilmiş olan yapılar dönemin mimari anlayışına paralel olarak hem Birinci hem de İkinci Ulusal Mimarlık Akımlarını yansıtmaktadır. Cumhuriyetin kuruluşundan 1950 yılında kadar olan dönemde kamu eliyle inşa edilmiş eğitim, yönetim, üretim vb. amaçlı yapıların büyük oranda korunarak günümüze ulaştığı görülmekte, ancak tescil edilmiş birkaç adet konut yapısı dışında Erken Cumhuriyet Dönemi konutlarının yok olduğu anlaşılmaktadır.

Etiketler

Bir yanıt yazın