Eski Bir Yeldeğirmenli’ye Mektup-2

Semtleri kendi hallerine bırakmak gerekir. Onlar bazen dip yaparlar bazen tepe.

Nedim Ağbi,

Sen aramızdan ayrılalı 1.5 yıl olmuş. 2011 yılının eylül ayında seni Kızıltoprak Zühtüpaşa Camisinden yolcu ettiğimizde ikinci “Eski Bir Yeldeğirmenli’ye Mektup” yazısını sana yazmayı planlamıştım. Birinci mektubumu 2011 yılının Ağustos ayında Arkitera’da “Eski Bir Yeldeğirmenli’ye Mektup” başlıklı yazımla Arap Haydara yazmıştım. Yeldeğirmeni için canlılara derdimi anlatamıyorum hiç değilse aramızdan ayrılan Yeldeğirmenlilere anlatırım, onlar beni daha iyi anlarlar diye düşünmüştüm. Hatta belki de bulundukları yerden yardımcı da olabilirler diye hayal etmiştim.

Önce seni tanıtayım. Fenerbahçe’nin 1950’li ve 1960’lı yıllarındaki kadrosunun milli sağbeki Nedim Günar’sın. 1970’li yıllarda da kısa bir süre Fenerbahçe’ye çalıştırıcı olmuştun. Ama benim yazılarımda ve “Yeldeğirmeni” kitabımda senin Yeldeğirmenliliğin ve semtin tarihine geçmiş olan kahvehanen yer almakta. O kahvehanenin duvarlarında Vefa’da solaçık oynayan milli futbolcu ağabeyin Kazım Ağbi ile senin fotoğrafların bulunurdu. O yıllarda Fenerbahçe-Vefa maçlarında iki kardeşin karşı karşıya oynaması ilginç bir olay olurdu.

Nedim Ağbi,

Biliyorum futbolun dışında sohbetler seni sıkar. Ama ben inatla sana semtimizden bahsettiğimde sonunda güzel bir sohbete girerdin. Şimdi yine konuyu o zamanlardaki gibi semtin sorunlarına getireceğim. Yeldeğirmeni’ni canlandırıyorlar (kurtarıyorlar).

İlgililerin hazırladıkları Rasimpaşa Mahallesi Canlandırma Projesi web sayfasında, daha önce eleştirdiğim, semtin reklam anlamında tanıtımı ile ilgili satırlar hala yer almakta. Bu konudaki değerlendirmeyi dizilerle tanınan mekânların tanınmadan önceki ve şimdiki durumlarını karşılaştırarak yapmakta yarar vardır. Bu mekânların hiçbirisi ünlendikten sonra dizilerdeki sempatik hallerinde değillerdir, ticari olmuşlardır. Örneğin: Çengelköy’de Nihat’ın Kahvesi, Maltepe’de Temel’in Kahvesi gibi. Semtler kendi hallerinde iken semttirler.

Bir de bu yazıyı yazmama sebep olan ilgili web sayfasındaki 5 yeldeğirmeni fotoğrafından bahsetmek istiyorum. Bu fotoğraf Yeldeğirmeni semtinin eski fotoğrafı değildir. Eski Yeldeğirmeni’nde 4 yeldeğirmeni vardır. Bunlar İbrahimağa ile Rasimpaşa Camilerinin, Eski Karakolun ve Osmangazi İlkokulunun bulunduğu yerlerdeymiş. O fotoğraftaki gibi neredeyse yan yana değillermiş. Bu konuda başka kanıtlarda bulabilirim. Kanımca o fotoğraf 1900’lü yılların ilk çeyreğinde Balkanlarda çekilmiş olmalı. Aslında böyle bir fotoğrafı ortaya çıkaranların bunu kanıtlamaları gerekir. Aksi takdirde bu durum yeni bir geleneğe sebep olacaktır. Bundan sonra insanlar kendilerince bazı yerlere yakıştırdıkları eski fotoğrafları tarihi belge olarak topluma sunabileceklerdir.


Eski Yeldeğirmeni Semti Olduğu İddia Edilen, Bana Göre Yeldeğirmeni Semti Olmayan Fotoğraf

Ben semtlerin canlandırılmaya (kurtarılmaya) ihtiyaçlarının olmadığını düşünüyorum. Bu anlamda Tarlabaşı ve Sulukule semtlerinin canlandırılma (kurtarılma) serüvenleri önemli birer örnektir.
Semtleri kendi hallerine bırakmak gerekir. Onlar bazen dip yaparlar bazen tepe. Buna en iyi örnek Cihangir’dir. 1950 li ve 1960 lı yıllarda en iyi semt konumunda iken 1970 li ve 1980 li yıllarda tam anlamıyla dip yapmıştır. Ama görüldüğü gibi 1990 lı ve 2000 li yıllarda tekrar tepe yapmıştır. Galata’yı da bu konuda örnek gösterebiliriz.

Semtler projelerle yapay olarak canlandırılabilinir. Yapaylık sonunda sıkıntı yaratır. En azından kimliğini kaybettirir. Beklenmeyen sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Bunlar Yeldeğirmeni için de geçerlidir. Bir süredir Yeldeğirmeni’nde ‘kötü evlerin’ oluştuğu söylenmektedir.

Semtlerin canlandırılması veya kurtarılması ile ilgili yapılacak olanlar çok basittir. Bunlar, altyapının yenilenmesi ve semtine göre ilgili kuralların uygulanmasıdır.

Aslında alt yapıyı elden geçirdiler. Bu çalışma benim de önerdiğim doğru bir çalışma idi. Semt ile ilgili bazı projelerine katılmamak mümkün değil. Ama bunlar zaten ilgili belediye veya diğer kamu kurumlarının yapmaları gereken şeyler.

Yeldeğirmeninde SİT alanını Rasimpaşa Mahallesinin tamamına yaymak gerekir. Rasimpaşa SİT alanı, Taşköprü Caddesinden başlayıp Ayrılıkçeşme Mezarlığı ile birlikte Mahallenin tamamını içine alarak denize kadar devam etmelidir. Bundan sonra da tüm binalar incelenerek tescil edilmeye değer olanlar tespit edilmeli ve tescil edilmeleri sağlanmalıdır. Ondan sonra SİT alanı ve tescilli binalarla ilgili kurallara göre uygulama yapılmalıdır. O zaman zaten semt kendi kendine canlanacaktır. Kimin ne zaman, hangi düşünce ile koyduğunu bilemediğim SİT alanı sınırları semtin yarısını içine almakta, bazı tarihi binaları bile dışarıda bırakmaktadır. Bu arada hiç değilse bir sokak örnek olarak gerçek Arnavut kaldırımı şeklinde taş döşenmelidir.

Planlarda Ayrılık Çeşmesi Sokağı ağaçlandırılacak alan yapılmış. Hâlbuki bu sokak İstanbul’da 100 yıldır dokusunu korumuş tek sokaktır belki de.

Özen Sinemasını hiç sorma. Sinema sinemalıktan çıkarıldı. Buna karşılık bir kıraathane tiyatroya dönüştürülüyormuş. Kemal Atatürk Ortaokulunun yanındaki kiliseyi de restore etmeden zaman zaman kullanmak istediklerini duyuyorum. Halbuki eski eser binalar rölöve-restitüsyon-restorasyon projeleri hazırlanarak restore edildikten sonra kullanılmalıdırlar.

Bu projede samimi olarak çalışan kişileri görüyorum. İyi niyetli kişilerin enerjisini kırmayı da doğru bulmuyorum. Ama yanlışları söylemek zorundayım. Çünkü: Ben Yeldeğirmeninde büyümüş bir Yeldeğirmenliyim. Diğer yandan kendi alanlarında değerlerine inandığım bazı kişilerden Yeldeğirmenli olmadığı halde Yeldeğirmeni, Kadıköylü olmadığı halde Kadıköy uzmanları yaratılıyor.

Nedim Ağbi,

Son yıllarında rahatsızlığın sebebiyle semte gelemiyordun. En son seninle, aramızdan ayrıldığından birkaç yıl önce kahvede Adnan ve Özer Ağbilerle birlikte sohbet etmiştik. Fenerbahçe takımında, Lefter Küçükandonyadis ile Yeldeğirmenli olduğunu söylediğiniz Can Bartu arasında yaşanan tatlı rekabeti anlatmıştın.

Son yıllarında Beyoğlu’nda bir yankesicinin senin cebine elini attığında o eli yakaladığını ve sıkarak adamı perişan ettiğini duyduğumda yankesicinin haline çok gülmüştüm. Ne bilsin garip, senin bir zamanlar Kadıköy’ün bilek güreşinde yenilmeyen üç dört kişisinden biri olduğunu. Diğerlerinden biri senin oynadığın Fenerbahçe kadrosunun milli sol beki Basri Dirimlili, diğeri milli ağır sıklet güreşçimiz Hamit Kaplan, biri de sadece Kadıköylülerin tanıdığı Yıldızbakkallı (Demirci) Fikret Ağbi.

Bizler burada yaşarken fermuar yerine düğme, çıt çıt ve kopça kullanılırdı. O yıllarda biz ahtapotu korku filmlerindeki dev yaratıklar sanırdık. Bugün nostaljik bakarken hoş duygular yaratan ahşap evlerin tahta kurusu derdini o yıllarda yaşayanlar bilir. Mangal kelimesi ise soba gibi evi ısıtmaya yarayan bir eşyayı akla getirirdi.

Geçtiğimiz günlerde 20 Mart 2013 Çarşamba günü Yeldeğirmeni’ndeki Osmangazi İlkokulundan 4 sınıf arkadaşı 55 yıl sonra buluştuk. Moda’da tarihi Koço lokantasında eşlerimizle birlikte yemek yedik. Aslında arkadaşlarımızdan Mesut’un eşi de Osmangazi İlkokulunda bizden birkaç sınıf küçük olarak okumuştu.


1959 Yılında Osmangazi İlkokulu 5. Sınıf

Arkadaşlarımdan Hüseyin Ahmetoğlu benim yıllarca başkanlığını yaptığım Mimarlar Odası Anadolu 1. Bölge Temsilciliğinin bugünkü binasında, Mesut Günsev tarihteki adıyla Ankara Han bugünkü adıyla Sungit Apartmanında, eşi Nur Günsev Sungit Apartmanının yanındaki binada, Uğur Turan Sinagogun İzzettin Sokaktaki kapısının karşısındaki 2 katlı cumbalı evde, Ben Uzunhafız Sokakta 188 nodaki iki katlı cumbalı evde yaşamıştık. Uğurla benim yaşadığım evler yok artık. Sınıf fotoğrafımızdaki işaretli çocukların sayısını çoğaltmak istiyoruz. Ancak esas amacımız eski Yeldeğirmenlileri toplamak. Sınıf arkadaşımız olsa da olmasa da, bu yazıyı okuyan eski Yeldeğirmenliler bana (arifatilgan@gmail.com) ulaşırlarsa sevineceğiz.


Mesut Günsev, Uğur Turan, Arif Atılgan, Hüseyin Ahmetoğlu

Fenerbahçe’den haber yazmazsam kızarsın. İki yıldır Fenerbahçe’ye büyük haksızlıklar yapıldığını düşünüyorum. Ama bildiğin Fenerbahçe camiası taraftarı ile de bütünleşerek bu krizin altından kalktı. Senin de sevineceğin şekilde eski bir sporcusu futbol takımının başında. Bütün engellere rağmen Türkiye Ligi, Türkiye Kupası ve Avrupa’da mücadele edebilen tek takım.

Nedim Ağbi

Senden sonra topçulardan Salim’i, Rıfat’ın ağbisi Yusuf’u, Ayrılık Çeşmesi Sokaktaki muhasebeci Arap Engin’i kaybettik. Geçen hafta da Fenerbahçeli Serkan Acar’ı. Sıralı sırasız eski dostlar gidiyorsunuz. Bizler, burada kalmayan insanların kalmayan mekânlarının bulunduğu değişmiş sokaklarda dolaşıp, eskiden kalmış sesleri, görüntüleri hayal ederek onların sonlanmamasını sağlamaya gayret ediyoruz. Biliyoruz ki geçmişimiz, hayal eden kalmazsa tükenir.

Etiketler

Bir yanıt yazın