Fabrikadan Üniversite Kampüsüne: AGÜ Sümer Kampüsü

Burak Asiliskender ve Nilüfer Baturayoğlu Yöney, Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası'nın AGÜ kampüsü olarak yeniden işlevlendirilmesi üzerine yazdı.

Sosyal ve siyasal gelişmeler dikkate alındığında yirminci yüzyıl, insanoğlunu dünya üzerinde var olduğundan beri yaşanan en kritik değişimlere sahne olmuştur. Teknik ve teknolojik gelişmeler, toplumsal ilişkilerimizi ve yaşama alışkanlıklarımızı kökten değiştirmiş, yeni sosyal ve mekansal düzen(ler) ortaya çıkarmıştır. Sanattan bilime, alışılageldik üretim biçimlerini tekrar etmek yerine sorgulayan; eleştiren, alt-üst eden ve yeniden kuran bir düşünce yapısı gelişmiştir. Bu eleştirel ve ilerlemeci düşüncelerin yüzyıllık serüveni, yirmibirinci yüzyılın başında, bilgi üretimi ve paylaşımı özelinde benzer bir değişime işaret etmektedir. Bilgi artık, aktarılan bir kaynak olmaktan çıkarak birlikte üretilen ve üretilirken paylaşılan bir olguya evrilmektedir. Bu değişim içerisinde, üniversite, enstitü, araştırma merkezi gibi bilgi ve teknoloji üretimi için örgütlenmiş kurumların yapısal olarak değişimleri ise kaçınılmaz durmaktadır. Bu tartışmaları merkez alarak 2012 yılında kurulan Abdullah Gül Üniversitesi, yenilikçi bir akademik bakış ve yaklaşımla yapılanmaktadır. Toplumsal fayda üretmeyi merkeze alan eğitim ve araştırma yaklaşımıyla yeni bir üniversite modeli geliştirmektedir.

Bilgi ve toplumsal değer üretimini merkeze alan bu yaklaşım, şüphesiz ki bir arada düşünmeye, tartışmaya ve üretmeye imkan veren mekanlara ihtiyaç duymaktadır: Bu bakışla AGÜ; birbiri ile sıkı iletişim içinde derslikler, atölyeler, laboratuvarlar ile kütüphane ve sosyal alan kullanımlarının yeniden tanımlandığı açık kampüs düzeninde yapılanmayı ilke edinmiştir. Sınıflar ve ortak alanlar, her dersin ya da etkinliğin ihtiyaç duyduğu farklı durumlar için esnek, değiştirilebilir; yeniden kurgulanabilir bir ilke ile tefriş edilmiştir.

AGÜ kampüsünü benzersiz kılan bir başka niteliği ise, ilke edindiği toplumsal değer üretme yaklaşımıyla ele aldığı, erken Cumhuriyet dönemimizin önemli miraslarından biri olan Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası ve Lojmanları’nı, yeniden işlevlendirme girişimidir. AGÜ, sadece öğrencileri ve çalışanları için bir kampüs ve kullanım mekanları üretmek yerinde, Kayseri ve çevresinde yaşayanları bilim ve sanatla buluşturacağı açık bir kampüs oluşturmaktadır. Fabrika yerleşkesi içerisinde bulunan yapıların özgün değerlerinin korunarak, yeniden işlevlendirilmesi yaklaşımıyla da mimari kültürel mirasımızın korunmasına ve sürdürülebilirliğine örnek bir uygulama ortaya çıkarılması ilke edinilmiştir.

Sümerbank Kayseri Yerleşkesi, 1935

Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası, yapıldığı dönem ve konumu itibariyle, büyük bir devrimin eseridir. Yapılış amacı, ekonomik ve sosyal işlevi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet oluşturma çabalarıyla doğrudan ilgilidir. Bundan dolayı tesis, sadece Kayseri merkezli değil, o dönemde oluşturulmaya çalışılan ‘modern’ Türkiye hakkında genel bir değerlendirme olanağı sağlamaktadır. Sümerbank’ın kurumsal yapısı incelendiğinde, Cumhuriyetin ana fikirlerinin bir yansıması olduğu söylenebilir. Kurum, çalışanlarını, aileleriyle birlikte kendi “tek” kimliği altında toplamayı amaçlayan bir organizasyondur. Bu düşüncenin ilk uygulaması olan Kayseri Fabrikası ve lojmanları ise, her ne kadar sanayileşme hedefini gerçekleştirmek için kurulmuşsa da aslında, ardında “modernleşme” hareketinin tetiklendiği kentsel ölçekte bir düzenlemedir.


Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası, 1935 (La Turquie Kemaliste, 9)

Tesis, Sovyetler Birliği’nden alınan 8,5 Milyon Türk Liralık krediyle ve dönemin Başbakanı İsmet İnönü tarafından Türkiye’ye davet edilen Sovyet uzmanların incelemeleri doğrultusunda, Turkstroj tarafından kurulmuştur. 20 Mayıs 1934’de temelleri atılan fabrika ve binaların tasarımı Moskova’da yapılmıştır. İnşası, Türk-Sovyet işbirliği ile 16 ayda tamamlanarak 16 Eylül 1935’de dönemin başbakanı İsmet İnönü tarafından hizmete açılmıştır. Mimari Prof. Ivan Nikolaev, müteahhidi ise Abdurrahman Naci Bey isimli bir Türk’tür. Amacı halk tipi, ucuz pamuklu kumaş üretmek olan fabrika, pamuklu tekstil sanayi kolunun gelişmesine ve yurt ekonomisine geniş ölçüde yardımcı olmuştur.

Kuruluş yıllarında, 2100 işçi ile 155 memur çalıştıran Fabrika’nın, memur ve ustalar için konutları, revir, kreş, işçi ve memur lokali, market ve fırın gibi temel ihtiyaçları karşılayacak birimler ile sosyal amaçlı; sinema, 1000 kişilik kapalı tribünlü futbol sahası, tenis kortu gibi spor birimleri ve etrafında müzikli eğlenceler de düzenlenen yarı-olimpik bir yüzme havuzu bulunmaktadır. İşletme binası, 144X244m’lik genişlik ve yaklaşık 35.000 m2’lik kapalı alanı ile 1960’ların sonuna kadar Balkanların en büyük fabrika yapısı olarak bilinmektedir. Bununla birlikte, yerleşke içinde yer alan Elektrik Santrali, dönemin önemli modern mimari akımlarından Rus Konstrüktivizmi’nin sayılı örnekleri arasındadır.

Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası, Cumhuriyet’in mekan devrimine bir örnektir: Hem mimari hem de şehircilik düzenlemeleri ile basit ve yalın nitelikler taşıyan binalardan oluşmaktadır. Sümerbank Bez Fabrikası’nın mimari ve kentsel özellikleri, Kayseri kentinin gelişimine yön vermiştir. Tesisin sahip olduğu modern tasarım ilkeleri, kentin planlanmasının ana fikirlerinden biri olmuştur. Ayrıca, 1950 yılında çalışanları ve emeklilerine kooperatif kurma hakkı tanımış ve lojmanlarının çevresindeki arazilerini konut yapımı için tahsis etmiştir. Günümüzde, Yeni Mahalle, Bebek Evler, Memur Evleri ve İki yüz Evler olarak bilinen semtleri kurmuştur.

Sümerbank, Kayseri’de yeni yerleşmeler ortaya çıkarmasının yanı sıra, kentin ekonomisine de katkıda bulunmuştur. Fabrika, işçisini çalıştırmaya başlamadan önce eğitmiş, onlara “zanaat” kazandırmış ve işlerinde uzman bireyler yetiştirmiştir. Bu bireyler, fabrikadaki çalışma sürelerinin ardından, özel girişimleri ile yeni tesisler kurmuş ve kentin ekonomik gelişimine katkıda bulunmuşlardır. Bu sayede ekonomisinin gelişmesiyle Kayseri hem sosyal hem de ticari ölçekte hızla büyümüştür. Sümerbank Kayseri Yerleşkesi, hem kent kültündeki önemi hem de ulusal kimliğin kurulmasındaki önemlerinden dolayı, 2003 sonunda “anıt” olarak tescillenerek koruma altına alınmıştır.

AGÜ Sümer Kampüsü

Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası, Mayıs 2012’de Abdullah Gül Üniversitesi’ne tahsis edilmiş; 15 Haziran 2012 tarihinde ise devir gerçekleşmiştir. AGÜ, ilk öğrencilerini kabul ettiği 2013 yılından itibaren, modern mimarlık mirası için çok önemli ve bildik bir sanayi yerleşkesi olan Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası’nda eğitim vermektedir. Sümerbank Yerleşkesi, birbirini izleyen farklı etaplar ile restore edilerek, kent merkezinde, kentli ile doğrudan iletişim-etkileşim içerisinde olacak sosyal-kültürel bir merkeze dönüştürülecektir. Kampüs, eğitim ve araştırma amaçlı kullanımın yanı sıra, kent ve kentlileri bir araya getirecek sosyal ve kültürel alanları içeren bir dönüşüm sürecindedir.

İlk öğrenciler, ana fabrika binasının bir kısmında yapılan düzenlemelerle, hazırlık eğitimlerine başlamışlardır. Aynı yıl, kampüs alanı içerisinde yer alan lojmanlar da düzenlenerek, öğrencilere yurt olarak tahsis edilmiştir. Kampüsün yeniden işlevlendirilmesi ve dönüşüm süreçlerini yönetebilmek için, yerleşke içine yeni bir bina yapılmıştır. Master plan süreci öncesi, EAA (Emre Arolat Architects, İstanbul) tarafından yönetim ve eğitim amaçlı tasarlanan ve 2014 Ekim ayında hizmete açılan bina, 2016 Ulusal Mimarlık ödülüne layık görülmüştür. Yapım sistemi ve mevcut mimari kimlikten farklı tasarım yaklaşımıyla dikkat çeken ve yaklaşık 240m uzunluğundaki yeni yapı, 1964 yılında Sümerbank yerleşkesine inşa edilen ek ambar kütlesinin de üzerini örterek, kampüsün güneybatı sınırını tariflemektedir. Yeni yapı, üzerine konumlandığı ambar kütlesinin açığa çıkarılan ve kısmi olarak korunan strüktürleri ile kurduğu ilişki ile dikkat çekmektedir.

                                                                  Ek bina-öğrenci ortak alanı

Sümerbank yerleşkesinin üniversite kampüsüne dönüşüm çalışmaları, 2014 yılında Kayseri Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından onaylanan ve AGÜ Mimarlık Fakültesi (B. Asiliskender, N. Baturayoğlu Yöney, Ö. Kevseroğlu) tarafından tasarlan master plan çerçevesinde sürdürülmektedir. Plan, fabrika yerleşkesinin özgün yapıları ve açık alan düzenlemelerini değiştirmeden korumayı ve üniversitenin ihtiyaçları doğrultusunda belirlenen yeni kullanım katmanlarını eklemeyi önermektedir: Kampüste en büyük alan eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetlerine ayrılmakla birlikte, üniversitenin kent ve kentli ile buluşmasına olanak sağlayacak sosyal ve kültürel alanlara öncelik sağlanmıştır. Eğitim ve araştırmaya ayrılan kısımlar, kampüsün doğu girişinden kuzeybatı yönüne doğru ziyaretçi merkezi, sergi salonu, müze, restoran-kafe ve açık-kapalı spor alanları ile desteklenmiştir. Kampüsün kuzeydoğusunda bulunan lojmanlar, yine lojman ve öğrenci köyü gibi barınma hizmetlerine ayrılmış, bunların çevresine rekreasyonel işleve sahip yeşil alanlar ile sportif faaliyet için ayrılmış alanlar yerleştirilmiştir.


AGÜ Sümer Kampüsü Master Planı

Master plan kararlarına bağlı olarak ilk restorasyon ve yeniden işlevlendirme çalışmaları, kampüsün güneyinde yer alan ambar binası, itfaiye ve büro binaları, elektrik santrali ve giriş yapılarında gerçekleştirilmiştir.

Bu kapsamda ilk olarak, 2014 sonunda başlayan Ambar Binası restorasyon ve yeniden işlevlendirme çalışmaları 2016 yazında tamamlanmıştır. Asiliskender ve Yöney tarafından tasarlanan proje ile Ambar binası, sınıflar, stüdyolar, öğretim üyesi ve yardımcılarına ait ofisler ile öğrenci çalışma ve yaşam alanları ile yemekhane ve kafe gibi alanları içeren bir yapıya dönüştürülmüştür. Restorasyon projesi, yapıyı yeniden işlevlendirilen bir kabuk olarak ele almıştır. Uygulanan tüm restorasyon müdahalelerinin temel ilkesi, yapının özgün mimari ve yapısal sistemine zarar vermeden, kolaylıkla ayrıştırılabilir ve gerektiğinde sökülebilir yeni bir mimari ve taşıyıcı sistem oluşturmaktır. İçi boş olan yapının, doğu-batı yönündeki özgün bölücü duvarları korunurken, üst kottaki yatay pencereyle aydınlanan orta aksı sürekli hale getirilmiştir. Yapının görece yüksek tavanlı orta kısmında, çelik taşıyıcı sistemle tasarlanan iki katlı yeni bir mekan düzeni oluşturulmuştur. Kutu içinde kutu olarak tanımlanabilecek bu düzen, giriş katında sınıflar ve üst katta açık bir koridor boyunca sıralanan ofisler olarak planlanmıştır. Mevcut yapı, sadece özgünlükleriyle kendini sergileyen ve yeni işlev için eklenen mekanlara bir kabuk olmak yerine, kullanıcı ile sürekli görsel ve fiziksel etkileşim içinde olan deneyimsel boşluğa dönüştürülmüştür. Kullanıcılarının, dönemin yapım teknolojisi ve mimari yaklaşımlarını yansıtan bir kabuk ve içerisinde üretilen çağdaş ekin biçimi, malzemeleri ve teknolojisi arasındaki mekansal deneyimleriyle an’ı ve miras kalanı sorgulamaları amaçlanmıştır.


AGÜ Sümer Kampüsü Ambar Binası, 2015.


AGÜ Sümer Kampüsü Ambar Binası, İç Mekan, 2015.

Eş zamanlı olarak, kampüsün kuzey ucunda yer alan Elektrik ve Buhar Santrali binaları, EAA tarafından hazırlanan restorasyon ve yeniden işlevlendirme projeleri ile T.C. Cumhurbaşkanlığı Abdullah Gül Müze ve Kütüphanesi’ne dönüştürülmüştür. 1960 sonrası elektrik üretimi durdurulan ve 1980 sonrası bir süre konfeksiyon atölyesi olarak kullanılan santral binası, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ait kişisel bir müze olmanın ötesinde, Türkiye’nin demokrasi serüvenini anlatan bir içerikte kalıcı bir sergiye ev sahipliği yapacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. Buhar Santrali binası ise sosyal bilimler ağırlıklı bir kütüphane olarak hizmet verecektir.

                                                                Elektrik Santrali, T.C. Cumhurbaşkanlığı Abdullah Gül Müzesi, 2017

Ambar binası ile başlayan giriş yapılarının restorasyon ve yeniden işlevlendirme çalışmaları ise devam etmektedir. Asiliskender ve Yöney tarafından tasarlanan proje ile birbiri ile ilişkili, kampüsün doğu girişinde uzanan üç ayrı bloktan oluşan giriş yapıları ise, üniversite tanıtımı amaçlı sosyal odaklı bir yeniden kullanım tanımı ile işlevlendirilmektedir. Ortada yer alan blok aslı gibi korunarak ofis amaçlı kullanıma dönüştürülmekte; kuzey uçta kalan blok, üniversite tanıtım birimine ait sergi ve toplantı mekanları; güney uçta kalan ve farklı dönemde inşa edilen kısım ise market ve kafe olarak hizmet vermek için çağdaş eklerle desteklenerek işlevlendirilmektedir. Giriş binaları, AGÜ’nün üçüncü nesil üniversite misyonu doğrultusunda, üniversiteyi kent ve kentli ile buluşturacak getirecek bir mekansal bir arayüz olarak tasarlanmıştır.


Giriş Binaları-Kuzey Bloğu


Giriş Binaları-Güney Bloğu

Benzer hedefler ve kampüs içerisinde iletişim ve sosyal etkileşimi desteklemek amacıyla, İtfaiye ve Büro Binaları’na ait yeniden işlevlendirme çalışmalarını da gerçekleştirmişlerdir. Asiliskender ve Yöney’in 2015 yılına ait tasarımları ile yapılar muhdes eklerinden ayrıştırılmış, yeni işlevlerini destekleyecek çağdaş ekler ilave edilmiştir. İtfaiye Binası, özgün taşıyıcı sistemi ve bakım çukurlarını korunarak, restoran olarak işlevlendirilmiştir. Büro binaları ise öğrenci merkezi olarak yeniden düzenlenmiştir.


İtfaiye Binası, (batı cephesi), 2016.


İtfaiye Binası İç Mekan, 2016.

İşletme (fabrika) binası başta olmak üzere, kampüs içerisinde yer alan yapıların restorasyon çalışmaları ise devam etmektedir.

Modern Mirasın Korunması Örneği olarak AGÜ Sümer Kampüsü

AGÜ Sümer Kampüsü projesi, işletmeye açıldığı 1935 yılından başlayarak Kayseri’nin ekonomik, kültürel ve toplumsal hayatında önemli rol oynayan Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası’nın üniversiteye dönüşümünden öte anlamlar barındırmaktadır. Yalnızca kent hafızasında önemi olan bir yer olarak yerleşke korunmamakta, aksine yeni bir işlevle anlamlandırılmakta ve öne çıkmaktadır: AGÜ Sümer Kampüsü, araştırma, eğitim ve toplumsal etki işlevleri ile üniversitenin kentle buluşacağı bir arayüz olarak yeniden yapılanmaktadır.

Mimari miras ile kent belleğinin sürekliliğini sağlayabilmek için kullanım dışı kalmış sanayi yapılarının korunması ve sürekliliğinin sağlanması, etkin ve ekonomik malzeme, mekan ve enerji ile altyapı kullanımı, kentlerimizin gelecekteki sürdürülebilirliği bakımından öne çıkmaktadır. Elbette her yapının sadece kendini sergilemek üzere korunması ekonomik olarak sürdürülebilir değildir. Bu tip binaları, birer yapı stoğu olarak değerlendirmek ile yalnızca kendini sergileyen müzeler haline getirmek arasındaki alternatifleri, tarihi çevreye saygılı bir bakışla ele alması gerekliliği ise oldukça açıktır. Sürdürülebilirliğin tek başına yetersiz olduğunu da unutmamak gerekir. Yalnızca fiziksel yapıların değil, bu yapıları ortaya çıkaran ve bir dönem yaşatan “yerin ruhunun” da (genius loci) korunması toplumsal ve kültürel sürdürülebilirlik açısından vazgeçilmezdir.

Bu bağlamda, AGÜ Sümer Kampüsü’nde gerçekleştirilen restorasyon ve yeniden kullanım projeleri, özgün mimari tasarım, mekan düzeni ile yapı malzeme ve teknolojileri ile tesiste gerçekleştirilen sanayi üretiminin ekonomik, toplumsal ve kültürel izleri korumaya odaklanmıştır. Zaman içinde eskimek ve bozulmakla birlikte, tesiste yer alan yapı ve açık alanlar dönemin yapı malzeme ve teknolojilerinin ayakta duran belgeleridir. Tesisin tarih içinde gelişimine tanıklık etmeleri bakımından, nitelikli dönem müdahalelerinin korunması da ilke olarak kabul edilmiştir.

Fabrika’nın üretimine son verildiği 1999 yılından AGÜ hizmetine verildiği 2012 yılına kadar geçen sürede, özgün makine ve teçhizatın büyük oranda kaybolduğu izlenmektedir. Bu nedenle, yeniden kullanım projeleri üretim süreci yerine, daha iyi korunmuş olan yapıların kendisine odaklanmıştır. Çağdaş müdahaleler ile özgün mimari ve teknolojik özellikleri ortaya çıkarmak ve yeni ile eskiyi her ölçekte birbirinden ayırt ettirmek amaçlanmıştır. Bu sayede, mevcut yapı stoğunun etkin kullanımı ve tüm yönleriyle sanayi mirasının korunması arasında bir denge kurulmakta; eski ve özgün olanlar yadsınmadan, yeni işlevler çerçevesinde bir bütünlük kurgulanmaktadır.

 

Etiketler

Bir yanıt yazın