Fujimoto'nun House_N'i, Cezanne'ın düşüncesinin mimaride, üçüncü boyutta hayat bulmasıdır.
“Perspectiva” Latince bir sözcüktür, “içinden bakmak” anlamına gelir. İbn-i Heysem’in 10. yy’da ışık ışınlarıyla yaptığı sayısız optik deney sonucu geliştirdiği ışınlar geometrisi, kitabının Avrupa’da elden ele dolaşması sonucu Rönesans’ta bir resim tekniği olarak kullanılmasıyla gelişen,kurallara bağlanan perspektif, ölçülebileni güzel ve doğru olarak tanımlayan Rönesans döneminden 20.yy a kadar nesneyi, doğayı, insanı birebir resmetme yöntemi olmuştur. Panofsky’nin deyimiyle inşa edilmiş bir bakma biçimidir perspektif. Fotoğrafın icadı, kültürel olarak perspektifsel resme doyulmuş olunması, atomun parçalanması gibi çağın bilimsel alandaki gelişmelerinde farkında olunsun yada olunmasın benzer ilerlemelerin oluşu , sanatsal alanda bir devrim olarak adlandırılan “Kübizm”in oluşumuna parelel gelişmelerdir. Sanatı üzerine konuştuğu sırada, “Bir resim” demiştir Picasso, “yıkmalardan oluşan bir toplamdır”.
Kübizm sanatta bir devrim olarak değerlendirilir. John Berger Picasso’nun başarısı ve başarısızlığını anlatırken Kübizm devriminin hazırlıklarının 19. yy’da Courbet ve Cezanne tarafından başlatıldığını söyler. Cezanne’ın, herhangi bir şeyin resme geçirilmiş görünüşünün, o şeyi gerçekte yaşamış olmakla aynı şey olmadığının farkında olduğunu, çünkü bakış açısı değiştikçe görülen nesnenin görüntüsünün de değişeceğini anlatır.
Cezanne, başını birazcık sağa çevirdiğinde, önündeki şeyin, başını birazcık sola çevirdiği zamankinden başka bir yönünü gördüğünü anlamıştı. Her çocuk, yatakta yatarken, önce bir gözünü, sonra öbür gözünü kapayarak keşfeder bunu. Ressamlar önce doğa resimleri yaptıklarına göre, her ressamın da bunu gözlemlemiş olması gerekir. Fark şuradadır ki Cezanne bunu önemli bulmuştur.
Cezanne, başını birazcık çevirdiğinde gözlemlediği değişikliklerin önemli olduğunu hissederek, ya birini ya da diğerini resmetmek yerine bu farklı durumlardan bir senteze doğru gitti; her ikisini de aynı anda, aynı tuval üzerinde kabul eden bir çözüm.
Cézanne-Su Kıyısında Ağaçlar (1900-04)
Cezanne, görüş açısını birazcık değiştirdiğinde gördüklerini çeşitlemeleriyle tuvale geçirmekle, bir ağaç, birkaç olası ağaca dönüşüyordu. “Su Kıyısında Ağaçlar” tablosunda düzen, değişik bakış açılarının önerdiği olasılıklar arasında kurulmuştur. Yeni tür bir kesinlik-kuşkunun kabul edilmesine dayanan bir kesinlik- var edilmiştir. Resimdeki doğa artık incelemesi için seyircinin önüne serilmiş bir şey değildir. Şimdi resim seyirciyi, onun duyularının kanıtını, gördükleriyle kendisi arasında hiç durmadan değişen ilişkileri de içermektedir. Cezanne’den önce her resim, bir ölçüde pencereden bir anlık görülmüş bir manzara gibiydi. Cezanne ise resmine farklı anlarda görülebilecek anları katarak perspektifi yıkma yolunda ilk adımları atmış oldu. Burada önemli olan gerçek yaşamdaki durumun, bakılan imgeye her an farklı yönlerine doğru bakma durumumuzun resmin içine katılmış olmasıdır.
Cezanne, eşzamanlı görüş açıları bulunabileceği meselesini ortaya attı ve gündeme getirdi; böylelikle de durağan bir doğa görüşü imkanını, sanattan bir daha geri gelmemek üzere çıkarıp atmış oldu. Cezanne’ın başlattığını devam ettiren kübistler, tüm nesneleri küpler ve silindirler gibi geometrik şekillerle çizmeye başladılar ve görüngülerin iç içe geçişini görsel olarak açığa çıkarabilecekleri bir sistem oluşturdular. Böylelikle de sanatta, durağan var olma durumları yerine, süreçleri açığa çıkarma imkanı doğdu. Her türlü durağan kategoriden, gerçek hayatta hareket etmemizle oluşan devingenliğin sanatı meydana geldi.
İnsan etrafına bakarken aynen aslında olmayan ama gözünün belli bir açıyı algılayabilmesinden dolayı sanal bir görme piramidiyle etrafına bakar. Pencereden dışarıya baktığımızda tüm sokağı bir anda algılayamayız, başımızı çevirdikçe görme piramidimizin izin verdiği ölçüde etrafı algılarız. Atlarda görme piramitleri çok geniş olduğunda dolayıdır ki at gözlüğü takarak etrafın tümünü algılaması engellenerek yolda kalması sağlanmaya çalışılır. Cezane bu görme piramidiyle saniye saniye değişen görüntüleri resmetmiştir.
Görme piramidi
Merkezi perspektif aslında dile getirilmeyen son derece temel bir öncülden hareket eder: Bu, hareketsiz tek bir gözle bakıyor olduğumuz öncülüdür. Ama gerçekte insan hareket etmese dahi insan gözü hareket eder, baktığı noktayı değiştirir; görme piramidi sabit olarak durmaz, değişir.
Yolda giderken bile gözümüzü hareket ettirdikçe oluşan görme piramitlerini kadın-erkek algı dünyası açısından esprili bir dille ele alan karikatürler vardır. Bir kadın başka bir kadınla karşılaştığında tepeden tırnağa süzerek saniyeler içerisinde birçok görme piramidi oluşturur. İki erkek ise tek bir görme piramidi ile bakışıp geçerler. Burada bahsettiğimiz piramit, ekvator gibi olmayan bir şekildir, bakarken insan gözünün görme kapasitesinden dolayı dışına çıkamadığımız bir biçim.
Göz hareketiyle oluşan görme piramitleri
Sou Fujimoto’nun House_N olarak adlandırdığı tasarımını ilk gördüğümüzde bir insan hangi iç dürtülerle böyle bir ev tasarlamak ister diye düşündürür insanı. Burada söz konusu olan matruşka diziliminin basit iç içeliğinden fazlasıdır. Üç adet boşluklu kutunun iç içe diziliminde farklı anları, gözün farklı bakışlarını her bir kutuda yakalayıp bir evde bir araya getirme vardır.
House N
İç içe yerleşmiş olan bu boşluklu kutuların sırayla tek başlarına yapılmış olduğunu düşünelim. İlk başta sadece en içte olan en küçük kutunun var olduğunu düşünelim. En küçük kutudaki boşluklardan dışarıya baktığımızda görme piramidimizle görülebilecek olan sokak perspektifi, ortada olan sadece ikinci kutunun olduğu durumda görülecek olan sokak perspektifinden farklı olacaktır. Sadece üçüncü kutunun olduğu durumda, kutu üzerindeki boşluklardan göreceğimiz sokak perspektifi, birinci ve ikinci kutuların perspektiflerinden farklılık gösterir. Kutuların tekil olarak var olduğu bu üç durumda duvar boşluklarından görülen perspektifler, aslında gözün hareketiyle oluşan farklı anlara denk düşmektedir. Hiç kutu olmasa, her göz hareketimizle gözümüzün biyolojik olarak izin verdiği ölçüde görebileceğimiz görüntüler, bu üç kutuda ölçekleri büyüdükçe boşluklarla yerleştirilerek aynı anda var edilmiştir. Gözümüzün farklı anlarda doğal olarak görme piramidimiz ölçüsünde gördüğü perspektifler bir evin duvarlarını sayısını üçe çıkartmak yoluyla parçalanarak ve bakma yolumuz olan pencerelerin konumları değiştirilerek aynı yapıda oluşturulmuştur.
Her kutunun tekil olarak farklı anlarda görülen farklı perspektifleri boşlukları aracılığıyla temsil edişi
Farklı anlarda görülen perspektiflerin aynı anda kabul edilerek tek mekanda birleştirilmesi Cezanne’ın resimde yaptığını, Fujimoto House_N’de yapmıştır; farklı bakış açıları farklı projelerde değil, aynı projede “Su Kıyısında Ağaçlar” tablosunda olduğu gibi, aynı anda tasarlanarak normalde tek bir çeperden oluşan yapı kabuğu dışa doğru arttırılarak parçalanmıştır. Bu parçalanma resimde Kübizm’in temelini atarken Fujimoto’nun mimarisinde iç mekanın dış mekanla olan ilişkisinde ikincil mekanlar oluşturmuştur. Fujimoto’nun burada uyguladığı yöntem (dışarıdan görülen bir tahmin), bakışın değişmesiyle algılanan perspektifteki değişimi bir projede, bir mekanda Cezanne gibi uygulaması olmuştur. Her bir kutu ile insanın farklı anlarda değişen bakışındaki görme piramidi ile göreceği alanlar boşluk olarak pencerelerle sağlanmış ve Cezanne’nin tablosunda olduğu gibi her üçünü de aynı anda kabul eden bir çözüm , tek bir yapı kabuğunun olası üç yapı kabuğu haline gelmesiyle yeni bir düzen olarak tanımlanmıştır. Yapı kabuğunun çevreyi görmeye izin veren boşluklarla, konum olarak ve ölçeksel anlamda değişecek şekilde bir araya getirilmesiyle Fujimoto’nun House_N’i, Cezanne’ın düşüncesinin mimaride, üçüncü boyutta hayat bulmasıdır.
1 Yorum
Resim sanatı ile mimari arasındaki, varlığı irdelenen, ilişkiyi reel bir şekilde ele almanız ilginç olmuş.