"Slogan Bulamadım" Direniş süreci içerisinde gördüğüm en anlamlı, beni en etkileyen duvar yazılarından biriydi bu.
Bende uyandırdığı duygular çok başka. Bir anlamda direnişi özetliyor gibi geliyor bana. Tek bir şeye indirgenemeyecek kadar çok şey istiyoruz aslında. Ancak öncesinde özgürlüğümüzü istiyoruz. Evet, Gezi Parkı hepimiz için bir çıkış noktası oldu ancak bu, tüm yapılanların son noktasıydı. İlk günün ardından, direnişin Türkiye’nin hatta Dünya’nın birçok yerinde yapılmaya başlaması ise bu işin “bir ağaç” gibi basit bir söyleme indirgenemeyeceğinin göstergesi idi.
Direniş boyunca kimse kimseye sen de gel demedi. Kimse kimseyi çağırmadı. Ama herkes paylaştı. Herkes gönüllüydü. Sürekli, herkes birbirini uyardı. Şiddet olmamalıydı. Direnişteki birlikle, içimizde en ufak bir önyargı vardı ise de yok oldu. Nice bir araya gelmez diye düşünülenler bir aradaydı. Neye karşı savunduğumuz açıktı. Kimse birbirine “neden?” diye de sormadı. Bunu sormamıza bile gerek yoktu, çünkü hepimiz her şeyin farkındaydık.
Hiçbirimiz uyuyamadık. Belki gidip meydanda bulunamadık, ama meydanlara yakın olanlar evlerimizi açtık, yaralanan arkadaşlarımıza yardımcı olduk. Belki internetten bir haber alırım, duyurabilirim; bir arkadaşıma yardımım dokunur dedik. Sokakları tencere-tava sesleri ile uyandırdık.
Olanları medyada görememek ise bizi daha da çok bu “twitter belası”na bağladı. Özgür düşüncelerimizi, paylaşımlarımızı buradan paylaştık. Bu özgür paylaşımlar yüzünden bile gözaltına alınanları duyduk.
Nesil olarak şimdiye kadar birçok şeyi önemsemediğimiz söylenirdi: Bilgisayar başındaki gençlik, okumayan gençlik, izlemeyen, dinlemeyen gençlik… Bence bu gençlik herkese bir direnişin nasıl olabileceğini gösteriyor. Ayrımcılık yapılmadan, belli bir saygı içinde… Beğenilmeyen gençlik, o bilgisayar başındaki gençlik, bu sefer herkes ekranlar karşısında uyutulurken bilgisayarları aracılığı ile bir bütün oldu. O bütünlük yeri geldi marjinal oldu, yeri geldi çapulcu oldu. Biz o yakıştırmalarımızı da sevdik. Aldık “çapulcu” kelimesini bambaşka yerlere taşıdık; hepimiz “çapulcu” olmakla gurur duyar olduk. Zaten yaratıcılık ve mizah konusunda bambaşka bir nesil olduğumuz da bu direnişle birlikte ortaya çıktı.
Yazdıklarıma bir son, bir slogan bulamıyorum ben de. Her sokakta, her duvarda yazılar, çizimler var. Yaratıcı fikirler her yerde. Yapılanları “bu benim aklıma nasıl gelmez” diyerek takip ediyorum. Direnişin başından beri gerçek anlamda bir “üretim” söz konusu. Çevrenin psikolojisi; kullanıcı durumu, gereksinimleri… Gezi Parkı’nda şu anda tasarımın özgür düşünceyle ne noktalara gelebileceğini vurgulayan, her anlamda tasarımın alası var aslında.