Gezi Parkı ile İlgili Yanlış Bilinenler: Gayrimüslimlerin Mallarının Akibeti

Gezi Parkı olayları yaklaşık 20 gündür ülkemizi ciddi bir şekilde etkiledi ve etkilemeye devam ediyor.

Herşeyin Sayın Başbakan tarafından buraya yapılması düşünülen Topçu Kışlası ve bu kışlanın ne için kullanılacağı, bu kışlanın yapımı için Gezi Parkı’nın ve ağaçlarının kesileceği konusunda döndüğü düşünüldüğünde ana hattın kaybolduğu görülüyor.

Ana hat Gezi Parkı ve etrafında yer alan arazilerin önemli bir kısmının Ermeni Vakfı’na ait olması ve bu vakfın hak iddia etmesinin önlenmesi için buraya bir taşınmaz yapılmak zorunda kalınmasıdır. Bu durum aynı zamanda ülkemizde yer alan gayrimüslimlerin malları konusunu da yeniden göz önüne getirmiştir. Hikayeyi başa sararsak eğer:

Fatih Sultan Mehmet döneminde Levanten ve Ermenilerin olduğu bölgenin 2. Beyazıt döneminde önemli bir kısmı vakıflaştırılıyor. Surp Agop Kilisesi yerlerin kendisine ait olduğunu iddia ediyor, kabul ediliyor, vakfiyesi buraya kaydırılıyor ve burada bir Ermeni mezarlığı inşa ediliyor. 3. Selim zamanında da yine kendi adına burası Ermeni mezarlığı olarak devam etmekteyken vakfiyesi kendi adına yazılıyor. 2. Mahmut zamanındaki askeri yenileştirme hareketlerinin etkisi ile Ermeni mezarlığı ortadan tamamen kaldırılıyor ve Topçu Kışlası inşa ediliyor. Bu arada Ermeni mezarlığının alanı; Gezi Parkı, AKM, Fransız Konsolosluğu’nun duvarları ile Gezi Parkı’na sırtını yaslayan restoranların olduğu tüm bölgeyi kapsıyor. İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı dönemine kadar kışla sürekli bir kısmı yıkılarak geliyor. Bu arada bir dönemde mahalli ligin maçları burada orta bölümünde oynanıyor. İsmet İnönü artık bir yıkıntı halinde olan kışlayı tamamen yıktırıyor ve meydan ve park haline getirtiyor.

Şu halde arazinin mülkiyet hakkı konusunda Surp Agop Vakıfı’nın ciddi bir iddiası ve belgeleri mevcut durumda. Burada hükümeti sıkıştıran nokta buraya bir mülkün yapılmaması halinde Surp Agop Vakfı’nın vakfiye belgesi de olduğu için mülkiyet iddia ederek burayı almak istemesi. İşte hükümet bu durumu bildiği için acele bir kararla, tarihi bir değeri bulunmayan bu araziye bina yapmak istiyor. Arazinin güncel değeri için de kısaca söylenebilecek olan İstanbul’un sıfır noktası diyebileceğimiz bir yerinde bulunan ve bize göre emlak değeri İstanbul’un en yüksek yerlerinden birisi olan bölgenin 38.000 metrekare yüzölçümü ile tahmini değerinin 400-500 milyon USD (Amerikan Doları) değerinde olduğudur. İşte yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere değeri çok yüksek ve siyasi nedenlerle bir Ermeni vakfının eline geçmesi ihtimali bulunan bu arazi için hızlı bir şekilde yapılan çalışmalar ve gelinen nokta çok üzücüdür.

Gayrimenkul Hukuku Derneği olarak gayrimüslimlerin şahsi ve vakıf malları konusunda uyarılarda bulunmaya devam ediyoruz. Ülkemizi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde ciddi tazminat davaları ile karşı karşıya bırakan bu olgular nedeniyle son dönemde hem mahkemeler hem idareler bu taşınmazların iadesi yoluna veya tazmin etme yoluna gidiyor. Ancak milliyetçi bir tavırla değil insani bir tavırla bakarak bu gayrimenkullerin bu insanlara ait olduğu gerçeğini görerek yaklaşmamız ve bu güzel coğrafyada bir zamanlar kol kola birlikte bu ülkeyi yarattığımız insanlara yasal haklarını teslim etmemiz bizleri daha büyük bir ülke yapacaktır. Güçlü ülkeler tarihleri ile barışık mülkte adalet sistemi eşit ülkelerdir.

Etiketler

Bir yanıt yazın