Haliç Metro Köprüsü

Haliç Metro Köprüsü üzerine...

Haliç Metro Köprüsü İstanbul’un önemli bir yapısı olacak. Bu konunun gündeme gelmesi, halka tanıtılması, beğeni bulması, tarihi İstanbul’un siluetini bozmaması, hatta ona katkı koyması gerekir.

Sayın Kadir Topbaş Bey’in ilk başkan olduğu yıllarda “Ben İstanbul’a bir eserimi bırakmak isterim” şeklinde bir konuşmasını hatırlıyorum. Bu bahsedilen eser boynuz şeklinde olacağını düşündüğü Haliç Metro köprüsü idi. Yani Belediye başkanı olarak kendine bu projeyi yapma imkanı ve imtiyazını tanımıştı. Halbuki şehirlerde yapılacak önemli yapılar yarışma ile elde edilir. Dünyanın her yerinde bu böyledir. İstisnası yoktur. Üstelik de tarihi bir çevre içindeki Metro Körüsünü tasarlamak için bu konuda birikim sahibi olmak gerekir.

Ben şahsen, Kadir Bey ve Hakan Kıran’ın müellifi oldukları bu proje ile geçen sene Ekim ayında The Marmara Otelinde düzenlenen sempozyum da tanıştım. İnşaatı yapan kuruluş projeyi ve inşaatın safhalarını sunmuştu. Proje ana hatları ile iki adet yüksek kule ve ona bağlanan askı kablolarından oluşuyordu. Bu çelik kuleler ve askı kabloları beraberce hacimsel bir büyüklük yaratıyor, Siluet’deki cami ve minarelerle yarışarak adeta onları eziyordu.

Sempozyumda çok eleştiriye uğradı. UNESCO’ya onay için sunulan proje iki defa geri dönmüş kuleler çok yüksek bulunmuş, indirilmesi önerilmişti. Ancak ne kadar indirilirse indirilsin tarihi dokuyu bozduğu kesin.

Haliç Metro Köprüsü ilk defa İstanbul Mimarlar Odası Başkanımız Prof.Dr. Deniz İncedayı ve Kandilli Rasathanesi Başkanı Prof.Dr. Nuray Aydınoğlu’nun da katıldığı bir TV kanalında tartışıldı. O tartışmada askılı köprünün tarihi çevreyi ve silueti bozduğu vurgulandı. Fazla geç kalmadan konuya el atılması konuşuldu. Şu anda köprünün temel kazıkları çakılmaktadır. Bu noktada inşaat durdurulabilir.

Yeni bir proje için yarışma açmak en doğru yoldur. Ülkemizde birçok yapı, yarışma ile elde edilmiştir. Köprü yapımı konusunda mesleki birikimi olan Mimar ve Strüktür mühendisleri uluslararası bu yarışmaya davet edilmeli ve oluşturulacak yetkin bir jürü tarafından değerlendirilmelidir. Halen yapılmakta olan askılı köprü hayata geçerse geriye dönüşü mümkün olmayan bir durum ortaya çıkacaktır.

Bu konunun gündeme taşınması gerekir. Üniversiteler, Mimarlar, Mühendisler, İstanbul’u seven gerçek İstanbullular harekete geçmelidir. Tabii ki medyaya da önemli bir görev düşmektedir.

Ben Mimarlık Vakfı Başkanı olarak, Vakfımızın Kurucular Bildigesiİ’ni meslektaşlarıma sunuyorum.

“Eşitsizliğe yol açan ayrıcalık arayışı, özgürlük ve eleştiriye tahammülsüzlük, küçümseme, gurur ve ön yargı, ilerleme ve gelişmenin başlıca engelidir.

Mimarın onuru ve saygınlığı ancak, Mimarlık hizmetinin, insanlığın mutluluğuna, kültür ve uygarlığın gelişmesine, sağlıklı bir çevrenin oluşmasına katkı sağlayacağı yönde sürdürülmesiyle korunabilir.

Onurunu ve saygınlığını, hak ederek koruyabilen mimarların ortak katkıları, insanlığın yolunu aydınlatan en güçlü araçlardan biridir.”

Ben, bu kurucular bildirgesinden hareketle konunun gündeme gelmesine çalşıyorum. UNESCO olaya müdahale ederken, Türk Mimarları ve Mühendisleri’nin, İstanbul hemşehrisi ve aşığı aydınların harekete geçmesini diliyorum. Aksi takdirde tarih bizi affetmeyecektir.

Etiketler

3 yorum

Bir yanıt yazın