İller Bankası’nın Yıkımı Üzerine

Yıllar önce doktora tezim için araştırma yaparken bu hafta yıkılan İller Bankası’nın mimarı Seyfi Arkan hakkında bilgiye ulaşmanın ne kadar zor olduğunu fark etmiştim. 1930’ların Arkitekt dergisi de olmasa erken Cumhuriyet döneminin en üretken, Türkiyeli mimarlarından birinin çizimleri ve proje açıklamaları hakkında hiç ilk elden bilgimiz olmayacaktı. Florya Köşkü ve Hariciye Köşkü’nün dönem fotoğrafları, çok sayıda ulusal ve uluslararası dergi ve gazetede mimarının adı geçmeden yayınlanmış olsa da, Arkan’ın mesleki kariyeri hakkında bilgi kaynağı çok azdı. İstanbul’da oğlu Melih Şallı ve eşini evlerinde ziyaret edip bir söyleşi yapmıştım. Küçük el yapımı tek kopyası olan bir kitapçık ve birkaç belge saklamış, geri kalan az sayıdaki çizim fotoğrafı, mektup ve gazete kupürünü ise Milli Saraylar arşivine vermişlerdi. Bir kopyasını çekmem için bu kitapçığı bir saatliğine bana güvenerek verdiklerinde, sokaklarda panik içinde bir fotokopici aradığımı, “ya şimdi bana bir şey olsa, bu kitapçık da kaybolacak” diye kaygılandığımı hatırlıyorum. Milli Saraylar arşivindeki belgeler de çok azdı. Arkan, ufak bir çantaya büyük bir kariyeri sığdırmak zorunda kalmış ve birçok yapısının değil orijinal çizimi ya da yazışmalarını, kopyalarını dahi saklayamamış olmalıydı. Neyse ki binalar ayakta duruyor diye düşünmüştüm o sıralar. Türkiye mimarlık tarihinin tüm kitaplarında övgüyle söz edilen mimarın, İller Bankası gibi kamuya açık binalarına hiç değilse ulaşmak mümkündü.


Solda: Hans Poelzig’in Seyfi Arkan için referans mektubu. Sağda: Atatürk’ün Arkan’a yazdığı mektup (Kaynak: Seyfi Arkan Dosyaları, Milli Saraylar Arşivi, İstanbul. Arkan’ın ailesine teşekkürler)

İller Bankası’nın yıkılması üzerine bu yazıyı yazarken bu arşivlerde Arkan’ın neleri saklayabildiğine tekrar dönüp baktım. Almanya’da aldığı mimarlık eğitimi günlerinden dünyaca ünlü mimar ve eğitmen Hans Poelzig’in 1931 ve 1933 tarihli iki, ve Erich Zimmerman’ın 1931 tarihli bir referans mektubunu; “Atatürk’ün özel mimari Seyfi Acram” olarak tanıtıldığı ve Almanya ziyareti hakkında bir resmini basan Almanca bir gazete kupürünü; Atatürk ile Florya Köşkü’nün arazisinde yaptıkları keşif gezisinin fotoğraflarını, ve bu fotoğrafların da eşliğinde Florya Köşkü hakkında Ayda Bir dergisinde 1952 yılında yayınlanan bir makaleyi; Sümerbank uluslararası mimari proje yarışmasını bir Türk gencinin kazandığını duyuran, projenin ve kendisinin bir fotoğrafını basan bir gazete kupürünü; İnönü’nün Güzel Sanatlar Akademisi’nde gezdiği sergide Arkan ile çekilmiş bir fotoğrafını basan 2 Ağustos 1942 tarihli Son Posta gazete kupürünü; 1950 sonrasına ait birkaç projesinin çizim fotoğraflarını ve birkaç aile fotoğrafını saklayabilmişti. Ailesi, Arkan’ın kızına “Sur” ismini veren Atatürk’ün 6/7. VIII.1935 tarihli ve imzalı mektubunu özenle saklamıştı. Mektupta Atatürk Sur’un şans ve talih anlamına da geldiği yazmıştı ki, Arkan aynı yıl kazandığı İller Bankası’nın (o dönemki adıyla Belediyeler Bankası’nın) mimari proje yarışmasına “Sur” rumuzuyla katılmıştı.


1. Ödül ödüle layık görülen, “Sur” rumuzlu projenin maket fotoğrafı (Kaynak: Yazarı bilinmiyor, “Belediyeler Bankası Proje Müsabakası”, Arkitekt Dergisi, Cilt: 1935 Sayı: 1935-10 (58) Sayfa: 287-295)

Arkan için önemli olduğu anlaşılan bu belgeler, onun erken Cumhuriyet dönemi mimarlığına katkılarını temsil etmekte çok yetersiz kalıyordu. Oysa sadece 1933 ve 1938 yılları arasında girdiği uluslararası mimari yarışmaların, tasarladığı yapıların bir listesi bile ne kadar enerjik, başarılı ve gelecek vaat eden genç bir mimar olduğunun kanıtıydı: Hariciye Köşkü, Makbule Atadan Evi, İstanbul Tiyatro ve Konservatuarı’na ait uluslararası proje yarışması, Akhisar Tütüncüler Bankası, Sümerbank proje yarışması, Belediyeler Bankası proje yarışması, Meslek Okulu projesi, Florya Köşkü ve Plaj Tesisleri, İstanbul Limanı Yolcu Salonu proje yarışması, Zonguldak Kömür-iş ve Türk-iş İşçi Mahallesi, Adana Hesaplı Konut Mahallesi, Meclis Binası yarışma projesi… Bu projeler aracılığıyla Arkan, açık plan; binanın içi ve dışı arasındaki sınırların eritilmesi; işçi evleri ve toplu konutun işlevci standartları; minimal mesken tipleri; toplam sanat eseri; yatay pencereler, düz çatılar, ve bezemesiz duvarlar; özyönetim ve halk egemenliğinin mimari oluşumları gibi modernizmin biçimsel, sosyal ve kavramsal konuları hakkında düşünmüş, bunlara ait soruları dönemin ilerlemeci ve milliyetçi idealleri sarkacında yorumlamıştı.

Tescilli bir eser olan İller Bankası bu arayışların çoğunun kamuya açık bir binada gözlemlenebileceği, incelenebileceği ve takdir edilebileceği bir yerdi ki, şimdi o da yok. Mimarlar, akademisyenler, şehir plancıları, korumacılar, sanatçılar yazılar yazdı, imzalar attı, sosyal medyada paylaştı, anlatmaya çalıştı, yüksek sesle konuştu, ama olmadı. Bir sabah Melih Gökçek’in yıkılan İller Bankası molozları üzerinde gülümseyerek zafer işareti yaptığı, kendi sosyal medya hesabında paylaştığı bir fotoğrafa uyandık. Arkasında, yapımına 2013 yılında başlanan Hergelen Meydanı’ndaki cami görülüyordu. İller Bankası, bu yeni caminin çevresini boşaltmak ve manzarasını kapamamak için, ya da belki yerine başka bir bina yapılması için yıkılmış olmalıydı. Bu yıkım sayesinde, Ankara’nın erken Cumhuriyet dönemi planlaması sırasında yeni yapılar ile oluşturulan modern kentsel aksından da bir parça silinmiş oluyordu. Cami inşaatını yapan gizemli mühendislik şirketi Siyahkalem’in web sitesine göre: “Ankara Ulus İtfaiye Meydanı’nda 2013 yılında inşaatı başlamış olan proje, 2.600 m² iki katlı namazgah katına sahip bir cami ile yaklaşık 900 araçlık 5 katlı otopark ve bir kültür merkezinden oluşmaktadır. Toplamda 70.000 m² inşaat alanına sahip proje kapsamında ayrıca konferans salonları ve İslam Sanatları Müzesi yer almaktadır.” (Yani burada yeni inşaat mı beklemeliyiz?) Gazetelerde yazılanlara göre bazı çevreler İller Bankası’nın camiye çok yakın ve orantısız durmasından rahatsız olmuş, ama bunun önceden alanda bulunan İller Bankası’ndan kaynaklanmadığı açık. Yeni yapılan caminin mimarı, Arkan ve çoğu dünyaca takdir görmüş modern cami mimarının yaptığı gibi tarih içinde dönemini yansıtma kaygısını duymamıştı; ya da öykündüğü klasik cami tipolojisini mükemmelleştirilen Mimar Sinan’ın yaptığı gibi ideal modeli şehir içindeki bağlamına göre incelikle şekillendirmemişti; aksine 16. yüzyıl camilerini, üzerine bastığı bir şehir alanı yokmuşçasına kopyalamıştı. Hergelen/İtfaiye Meydanı’nda yapılan mimari ve kentsel tasarım hatasının faturası bunun bizzat mağduru olan İller Bankası’na kesilmişti anlaşılan.


İller Bankası iç mekan fotoğrafları (Kaynak: Modernist Açılımda Bir Öncü Seyfi Arkan, 2012, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara) 

Arkan’ın yapılarındaki bir diğer özellik ise, tüm yüzeylerin, kapı-pencere pervazlarının, mobilyaların, lambaların bir dil bütünlüğü içinde mimarın bizzat kendisi tarafından tasarlanmış olmasıdır. İller Bankası’nda da mimar tüm küpeşteleri, dolapları, yüzey kaplama motiflerini, kapıları, kasaları, aynaları, ahşap lambrileri ve bakırları teker teker, özenle tasarlamıştı. Bu tasarımlar için yapılmış yüzlerce eskiz ve detay çizimi kaybolmuş olmalıydı, ama geçen haftaya kadar hiç değilse kendileri hayattaydı. Şimdi İller Bankası başka bir yere aynen tekrar yapılacakmış. Tescilli bir binayı yıkmak böyle söyleyerek mümkün olmuş olmalı. Umarım tüm binanın çok dikkatli bir rölövesi yapılmış; tüm bu detaylar teker teker çizimlerle belgelenmiş; taşınabilir tasarım nesneleri toz tutmayan, nem oranı kontrollü, sağlam kutularda, özenle sarılıp sarmalanmış da öyle saklanmıştır! Neler bekliyorum değil mi? Açlık grevindeki eğitimcilerini bile ölüme terk eden bir dönemden geçiyoruz; kültür eserleri yıkılmış, tasarımlar parçalanmış, çizimler ve belgeler atılmış, mimarları, akademisyenleri, sanatçıları, uzmanları ciddiye alan olmamış, kimin umurunda?

Not: Kapak fotoğrafı Cemal Emden (Kaynak: Modernist Açılımda Bir Öncü Seyfi Arkan, 2012, Mimarlar Odası Yayınları, Ankara)

Etiketler

Bir yanıt yazın