“Söylesem (yazsam) tesiri yok, sussam gönül razı değil…”1
Kısa bir süre önce büyük ümitlerle ve heyecanla beklediğimiz İstanbul “Taksim Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması” sonuçlandı. Eşdeğer ödül verilen son 3 Proje halkın oylamasına sunuldu ve bunlar sırası ile ;
15 Numaralı Proje 86.597 oy
19 Numaralı Proje 77.592 oy
16 Numaralı Proje 45.539 oy :
Toplamda 209.728 oy (Tüm katılımcı sayısı)
olarak, 16 milyon nüfusu olduğunu sık sık belirttiğimiz İstanbul Metropol kentinin en önemli meydanı “Taksim Meydanı” için en güzel, en başarılı, ve de en katılımcı proje seçimi yapılmış oldu (Oldu mu ?). Dikkatinizi çekerim, 16 milyon İstanbullu olduğu sık sık ifade edilen bir ortamda katılımcı sayısının bu denli düşük olması (toplam verilen oylar 209 bin, seçilen proje 86 bin oy) sizce ne ifade ediyor acaba…
Ya İstanbullu bu yarışmaya pek fazla ilgi göstermedi, ya da İstanbullu seçilen her üç projeyi de (eşdeğer ödüllü üç proje de neredeyse birbirinin aynısı) Taksim Meydanı’nın simgesel ve tarihsel kimliğini anlatmakta yeterli olgunlukta ve yeterli nitelikte görmediği için oylamaya katılmadı. İkinci şık bence daha geçerli gibi görünüyor ve ben de kişisel olarak bu gerekçelerle oy kullanmadım.
Öncelikle şunu belirtmek isterim. 65 yıllık bir İstanbullu ve 40 yıllık bir meslek adamı olarak yarışmaya katılan ve günlerce emek veren, bilgi birikimi ve görgülerini paftalara aktaran meslektaşlarımın emeklerini takdir ediyor, onları saygı ile selamlıyorum.
Ancak yarışma sonucu ortaya çıkan eşdeğer ödüllü 3 projenin eksikleri, bilinçli ya da bilinçsiz görmezden geldikleri İstanbul’un en önemli kamusal alanının Taksim Meydanı’nın siyasal hafızasının yok sayılmasının kabul edilebilir olmadığını ve yarışma sonuçları açısından çok büyük bir eksiklik olduğunu belirtmek isterim.
Şimdi konuyu biraz açalım ;
Öncelikle “Meydan”ın sözlük kavramı nedir, ona bir bakalım…
olarak tanımlanıyor. Cumhuriyet Meydanı, Hürriyet Meydanı, Ok Meydanı, At Meydanı gibi…
Sözlük anlamlarında böyle açıklanan meydanların kentsel tanımlamasına bakıldığında, meydanlar metropol ve megapollerin oluşturdukları (tıpkı İstanbul gibi) büyük kentlerde toplumların, kentlilerin kalbinin attığı, nabzının tutulduğu yerlerdir. Bir meydanın boyutları, geometrisi ve mimari nitelikleri o meydanın fiziksel olarak nasıl bir meydan olduğunu büyük ölçüde belirler. Ancak bu yeterli değildir. Bütün mimari mekanlar gibi bir meydanı meydan yapan oradaki yaşanmışlıktır,2 bir başka deyişle orada meydana gelmiş olan olayların, açıkça ya da gizlice sürüp giden etkileri ve izleridir. Kısacası meydan “bir kentin kültürünü, yaşayışını, ekonomik ve sosyal tarihi yansıtan çok katmanlı hafızası, yani toplumsal belleğidir.”
Gerek Antik Yunan’da, gerek Roma’da, gerek Ortaçağ’da ve nihayet günümüzde tüm büyük kentlerin meydanlarında bu toplumsal belleği yaşatacak, hatırlatacak simgesel nitelikte bir anıt, bir heykel, bir çeşme-havuz ya da hepsi bir arada yer almakta ve o meydanlara simgesel imaj ve kimlik kazandırmaktalar.
Başarılı bir meydan oluşumu için aranan 10 temel ilkeden birincisinin bu olması boşuna değildir (İmaj ve Kimlik).3
Bu tür meydanların başarılı örnekleri arasında Moskova’da Kızıl Meydan, İtalya’da Siena Meydanı, Roma’da Trevi Çeşmesi Meydanı (Aşk Çeşmesi) ve Navona Meydanı, Arjantin’de Plaza de Mayo Meydanı, Pekin Tiananmen Meydanı, Danimarka Kopenhag Meydanı gösterilebilir.
Görülen o ki meydanlar çoğu kez adlarını üzerinde yaşanan olaylardan veya meydanda bulunan bir objeden (yapı, heykel, anıt vs.) alıyorlar. Tıpkı Taksim Meydanı’nda Maksem’den (su taksimi yapılan yer) veya Cumhuriyet Meydanı’nda (Cumhuriyet Anıtı) olduğu gibi.
Şimdi bu genel bilgilendirmeden sonra gelelim bizim özelimize “Taksim Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması” sonuçlarına…
Eşdeğer ödül alan her üç projede de konunun ele alınış tarzı (genel yaklaşım) birbirine çok yakın ve benzer niteliktedir.
—
Taksim Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması Şartnamesi’nden:
—
Bunlar olumsuz eleştirilerim. Düzeltilebilir mi, eksikler giderilebilir mi? Kuşkusuz evet. Ancak uygulama projelerinde ısrarla üzerinde durulması gerekir diye düşünmekteyim. Olumlu görüşlerime gelince:
İleride daha başarılı, rasyonel ve kazanımlı sonuçlar alabilmek adına bu yöntemin de (yarışma + halk oylaması) gözden geçirilmesi yararlı olacaktır diye düşünmekteyim.
Sonuç olarak seçilmiş olan (15 nolu) proje mutlaka ama mutlaka yukarıda belirtmeye çalıştığım olumsuz kriterler açısından gözden geçirilmeli, kentsel imaj, simgesel değerler ve en önemlisi toplumsal bellek (sosyal, tarihsel ve kültürel) dikkate alınarak, uygulamaya bundan sonra başlanılmalıdır. Aksi takdirde “2020 Taksim Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması” tarihe salt “Taksim Meydanı Ağaçlandırma Projesi” olarak geçecek ve daha da kötüsü, 1984-89 yılları arası Dalan Dönemi’nde seçilen irrasyonel (akıl dışı) projeler gibi kentsel tarihin “çöp arşivine” kaldırılmış olacaktır.
Kuşkusuz iki kez oy verdiğim ve seçilmelerinden büyük memnuniyet duyduğum ve bu kentte yaşayan bir birey olarak kent ve kamu yararına çok şey beklediğim bu yönetimin (İBB) iyi niyetinden, doğruyu ve güzeli arama çabasından asla kuşku duymuyor; bu görüş ve önerilerden yararlanacaklarını umuyorum.
—
Dipnotlar :