İstanbul’u Kim Yönetiyor

Şehirlerde barınma, su, elektrik, ısınma, ulaşım ve atık sistemlerini organize etme ve geliştirme işi belediyeciliktir.

Bu yazının yönetmekten kastettiği ise, şehir için bir gelecek öngörmek ve bunun gerçekleşmesini sağlamak. Bu amaç için şehri yönetenler gerekirse başka kurumların, merkezi yönetimin, hatta şehirlilerin çıkar ve istekleriyle ters düşmeyi göze alır, gündelik belediyecilik işleriyle meşgulken aklını hep öngördüğü gelecek resminde tutar. Başka masalarda başka hedefler doğrultusunda alınan kararlar yönettiği şehre de etki ediyorsa bu kararları sorgular. Tüm niyetler arasında şehri yönetenin en üst katmanda, en kapsayıcı niyeti şehri iyi bir geleceğe taşımaktır.

İstanbul’da İBB belediyecilik faaliyetlerini yerine getiriyor. Yaptıklarını da sık sık rakamlarla kanıtlıyor. Kendini salt istatistik ve rakamla var eden bilginin nitelik tarafı hep eksik kalıyor. Öte yandan İBB’nin belediyecilik faaliyetini rakamla ölçmek, başka metropollerle karşılaştırmak bu yazının işi değil.

Soru basit: İstanbul’u kim yönetiyor? Şehrin gelecek resmi nedir? Kim çiziyor? Bu geleceği ilgilendiren kararları kim alıyor? Şehrin geleceğini kim şekillendiriyor? Ne yazık ki olan bitene baktığımda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) İstanbul’u yeterince savunduğunu, bu şekillendirmede yeterince rol aldığını, dolayısıyla İstanbul’u yönettiğini söyleyemiyorum.

Bugün İstanbul’un -ve ne yazık ki başka kentlerin de- geleceğini belirleyen en önemli hareketleri TOKİ yapıyor. Kurum, süper yetkilerle donatılmış bir çeşit ulusal emlak ofisine dönüşmüş, İstanbul üzerinden ticaret yapıyor. Bu ticaret üzerinde İBB’nin söz hakkı var mı? Varsa bu hakkı nasıl kullanıyor? TOKİ’nin başka nerelerde gözü olduğundan haberdar mı? Ertesi gün nereyi satmaya karar vereceğini biliyor mu? TOKİ’nin İstanbul’u hem çeperlerde hem merkezde şekillendiren ve sıkıştıran hareketlerini İBB onaylıyor mu? Bilmiyorum.

Ali Sami Yen arazisi, Şişli Etfal Hastanesi arazisi, Mecidiyeköy Likör Fabrikası, Karayolları Arsası, Ataköy’de Galleria’nın da üzerinde bulunduğu 160 dönümlük arazi. (Bu ihale sonra -Başbakan’ın telefonuyla- iptal edildi. 5 Eylül’de gazetelerden öğrendiğime göre bu kez de komşu arazi ilanla satışa çıktı.) Benim sayabildiklerim bunlar. İstanbul’un sıkışmış merkezinin nefes alma şansı bulabileceği son büyük kentsel boşluklar. Hepsi birer birer satıldı, satılacak. Ucuz konut yapılacak. Ülkenin herhangi bir noktasında ucuz konuta rastlıyorsanız bilin ki finansmanı İstanbul’dan sağlanıyor. Herşeyin istatistiğini yapanlar şu hesabı da yapar mı acaba?: “Anadolu’da bir birim sosyal konut yapmak için İstanbul’da kaç metrekare satmak gerekiyor?”

TOKİ, doğrudan Başbakan’a bağlı tamamen bağımsız bir otorite olarak İstanbul kentinin geleceğine etki ediyor. Büyük kentsel yeşil alanlar olarak düzenlenebilecek bu son boşlukları İstanbul’un elinden alıyor, kullanım şekil ve haklarını değiştiriyor, daha çok para edecek hale getiriyor ve satıyor.

İstanbul’un bu boşluklardan birine değil, hepsine, hatta daha fazlasına ihtiyacı var. Bu noktada İBB, İstanbul’un yönetici otoritesi olarak TOKİ’nin ve bağlı olduğu merkezi yönetimin karşısında varlık göstermiyor. Sessizliğini onay olarak almak gerekir. Metro bağlantısıyla daha da önemli hale gelen Ali Sami Yen arazisine mesela, büyük bir kent parkı yapma fikrini veya Ataköy sahiline bir hayvanat bahçesi yapma fikrini geliştirmiyor. Meclisini toplayıp TOKİ’nin talep ettiği aşırı emsalleri birazcık indirip tüm uygulamaları istisnasız onaylıyor. Hepsinin satılmasına, şehri rahatlatacak fonksiyonlar yerine konut ve alışverişle donatılmasına ses çıkarmıyor. Bu arazilerin, projelerin pazarlığını yapmıyor. İstanbul’un çıkarlarını korumuyor. İstanbul’u yönetmiyor.

TOKİ kendisine verilen hedefleri tutturmak için İstanbul’daki tüm kamu arazilerini, hazine arsalarını satmayı göze alabilir. Belki de bunu planlıyor. İstanbul, ucuz konutun finansmanı için eldeki en pratik kaynak. Her gün gazetede bir ihale ilanı. TOKİ İstanbul’u satıyor. Haritadan satışa çıkabilecek yerleri buluyor: TCDD arazileri, TDİ arazileri, DHMİ arazileri, karayolları arazileri, okulların merkezdeki değerli arazileri, belki mezarlıklar vs. İBB seyrediyor. Şehir büzüşüyor, nüfus artıyor, yoğunluk artıyor, şehrin fiziksel sınırları giderek genişliyor. Bu kez İBB, şehirde rutin belediyecilik faaliyetini gerçekleştirmek için türlü cambazlıklar yapıyor. Şehrin altına tüneller açıyor, otobüslerin boyunu uzatıyor, tuhaf geometrili kavşaklar inşa ediyor, kaldırım daraltıyor vs.

İstanbul için herkesin emelleri farklı. Başbakan kenti finans merkezi yapmak istiyor. Tüm bankalar aynı yerde olsun, satması kolay olur diye düşünüyor olmalı. Ziraat Bankası ve Halkbank’ın İstanbul’da 54’er dönüm arazi satın aldığını gazetelerde okudum. Vakıfbank’ın da 20 dönüm talebi olduğu yazıyordu. Merkez Bankası da aynı yolda. Kısa bir araştırma, bu dört binayla birlikte İstanbul nüfusuna asgari 20.000 baş ekleneceğini gösteriyor.

Öte yandan TOKİ ucuz konuta para bulmaktan ve Başbakan’ın gösterdiği rakamsal hedefe ulaşmaktan başka hiçbir şey düşünmüyor. Şehre yeni konut uyduları ekliyor, ayrıca sattığı arazilere de üst segment konutlar yapılıyor. Kurumun her hareketi İstanbul’da nüfus artışı için teşvik edici. İBB de bu sırada şiştikçe şişen şehre elektrik, su yetiştirmeye çalışıyor. Ben bu şehre suyun yetmediğine değil, yettiğine şaşırıyorum. İBB, nüfusu kontrol altına alacak önlem paketleriyle birlikte İstanbul’u yönetmek için ipleri eline almazsa, bugüne dek olduğu gibi bugünden sonra da şehir tarafından yönetilecektir. İBB veya planlama bölümü İMP, İstanbul’un geleceğine yönelik ne planlarsa planlasın TOKİ’nin ve merkezi yönetimin bugüne dek yaptıkları ve bundan sonra yapacakları bu planları çok etkileyecektir. İBB’nin rutin belediyecilik faaliyetlerinin yanında İstanbul’u sahiplenmesi, yönetmek için iradesini ortaya koyması, satış listesindeki araziler için TOKİ ve Başbakan’la, köprünün yeri için karayollarıyla ve -şaşılacak şey ama yine- Başbakan’la, taşınacak bankalar için yine Başbakan’la, yatırımcılarla, sonra şehirliyle; İstanbul’un geleceği için herkesle pazarlık etmesi gerekir. Şehir yönetmek bu olmalı. Gerisi belediyeciliktir.

Ben bilmek istiyorum. İstanbul’u kim yönetiyor?

Etiketler

Bir yanıt yazın