IV. Uluslararası Antalya Mimarlık Bienali

2011’den bu yana Antalya Mimarlar Odasının düzenlemekte olduğu Türkiye’nin tek Mimarlık Bienali olma özelliğine sahip Uluslararası Antalya Mimarlık Bienali bu sene 23 Eylül – 15 Ekim tarihleri arasında çeşitli etkinlikler, sergiler konferanslar, atölye çalışmaları ve Deneysel Mimarlık İşleri ile gerçekleştirilmektedir. Bienalin küratörlüğünü Alişan Çırakoğlu ve Ebru Erdönmez Dinçer üstlenirken Bienal Başkanı Abdi Güzer ve evsahipliğini üstlenen Antalya Mimarlar Odası’nın çalışmaların gerçekleşmesinde önemli katkıları bulunmaktadır.

Bu sene “Süreklilik” teması ile ele alınan 4. Uluslararası Antalya Mimarlık Bienali, mimarlık adına sorular sormak, süreklilik teması ile gündemi değerlendirmek, bakmak, görmek, deneyimlemek üzere yola çıktığımız tecrübelerimizi aktarmakta.

Hemen bütün alanlarda giderek öne çıkarılan sürdürülebilirlik kavramı bir yandan çevresel ve kültürel bir duyarlılığı, öte yandan bu kavramlar üzerinden meşrulaştırılan yeni bir tüketim alanını temsil etmekte. Buna karşılık sürdürülebilirlik kavramına komşu olan “süreklilik” kavramı gündelik kültürün aşındırmalarından uzak bir şekilde öne çıkarken, tasarım, mimarlık ve kentleşme ile doğrudan ilişki kurmaktadır.

Küresellik, yerel duyarlılıkları görmezden gelerek yerelliği tüketim nesnelerine dönüştürmekte; tarih, kültür, iklim, gelenek, topoğrafya, malzeme, aidiyet gibi mimarlığı saran kavramlarla yapılı çevre arasında oluşması gereken sürekliliği bir zorunluluk olmaktan çıkarmaktadır. Eklektik yapılaşmaların ve tesadüfi kentsel dönüşümlerin meşruiyet kazandığı günümüz ortamında süreklilik kavramının farklı disipliner ilişkiler içerisinde yeniden hatırlanması ve sorgulanması hayati önem taşımaktadır. Süreklilik bu anlamda korunmuş ya da yenilenmiş çevre, kültür ve tarih bilincine, güçlendirilmiş bir bağlamsal duyarlılığa karşılık gelmektedir.

4. Uluslararası Antalya Mimarlık Bienali mimarlık ve tasarımın yanı sıra sosyoloji, sanat, kültür, coğrafya gibi diğer alanları da içerecek şekilde “süreklilik” kavramını kent mekanına yayarak toplumun her kesiminden kullanıcı ile birlikte yeniden tartışmaya açmaktadır.

Mimarlık Bienalinin ana sergisini Deneysel Mimarlık İşleri kapsamında ele alarak kent mekanına yayılmış işler/ mekanlarla tasarlamış bulunmaktayız. Deneysel Mimarlık İşleri bu anlamda Türkiye’de ilk defa 2011 Uluslararası Antalya Mimarlık Bienali ile üretilmiş önemli bir alt açılımıdır. Kapsamında mimarların kente ve mekana dair deneysel çalışmalarının kent içinde halkın birebir temas edeceği noktalarda sergilenerek mimarlık tartışmalarını gündeme getirmektedir.

Deneysel Mimarlık İşleri


POT
POT + Fulya Özsel Akipek, Tuğrul Yazar
Fibrobeton/Rainbird/Proje Sponsoru ve Destekçileri

 

Mimari bir eleman olan Duvar’ın yeniden tasarlama ve oluşturma üzerine kurgulanmış ortak üretim ve paylaşımı içeren bir projedir POT + projesi. Duvarın boşlukları yenebilir bitkilerin yetiştirilebilmesi için tasarlanmıştır. Bu bitkilerin ekimi bakımı ve hasadı ile sürekliliği, sürdürülebilirliği ve katılımcı bir kent bahçesi hayalinin strüktürüdür POT.

Projenin üretim aşamasından önce form ve malzeme konularında Fibrobeton’un Düzce tesislerinde önemli labaratuar araştırmalar yapan ekibin, duvarın oluşturulmasında birbirini tamamlayan akışkan yüzeylerden su akşını sağlayan Gyroid örüntüsü bilgisayarda modellenerek maksimum ışık ve hava geçirgenliği ve bitkiler için yer açılması sağlanmıştır. Bu anlamda da geleneksel malzemeye – toprağa kireç, akrilik gibi ek malzemeler katılıp sıkıştırılmış ve form verilmiştir.

MOTION IN THE SHELL/ KABUKTAKI HAREKET
Melike Altınışık

Mimaride alışılagelmiş yapım geleneklerinin doğadan öğrenerek çağdaş ve dijital üretim teknolojileri ile bütünleşmesi sonucu ortaya çıkan ‘Kabuktaki Hareket’ tasarımında, Bienal’in gerçekleştiği eşsiz Akdeniz coğrafyası esin kaynağı olmuştur. Üretilen iki ana kabuk, farklı malzemeler ve farklı üretim teknikleri kullanılarak, doğanın içerisinde farklı deneyim alanları yaratan araçlar olarak tasarlanmıştır.

‘Kabuk’ kendi varoluşu gereği durağan bir kavramı temsil ederken, onu süreğen yapan ‘Hareket’i sağlayan şey, yani ‘süreklilik’ insan ile başlamaktadır. Bu anlamda öncelikle insan kabukla karşılaşır, kabuğu keşfeder ve sonra kabuğu deneyimlemeye başlar. ‘Kabuktaki Hareket’in merkezinde var olan insanın bu bireysel deneyimi üzerinden ‘süreklilik arayışı’ yolculuğuna çıkar.

Kabuktaki Hareket deneyim üreten ‘an’lar yaratarak, geleceğe taşınan ‘anı’ların süreklilik arayışından beslenir. Deneyim kabukta başlar, hareket onu sürekli kılar.

Projenin gerçekleşmesinde Fibrobeton ve Kasso firmalarının önemli katkıları ve destekleri bulunmaktadır.

ALVEOSIS
Nilüfer Kozikoğlu/ Urban Atölye

Alveosis, Nilüfer Kozikoğlu’nun malzeme ve strüktür uzerine araştırmaları ile kurduğu aynı zamanda tasarım üretimi yapan Urban Atölye ‘nin bienal için yürüttüğü deneysel çalışmadır. Nilüfer Kozikoğlu’nun ifadesiyle Alveosis; Karalioğlu Parkında dev bir yaratığın kemiklerini andıran ya da dev bir kök gibi algılanan yerleştirme boşluklu dallı tübüler bir ağ yapı…boşluklarında da bir canlı barındırmakta… Alve Boşluklu, hücresel anlamında alveolur kelimesinde geliyor, alveosis hücresel yapının oluşumuna hallerine vurgu yapan bir isim.
Nilüfer Kozikoğlu’nun malzeme ve strüktür araştırmalarının bir parçası olan ve Alve ismini vermiş olduğu boşluklu formları, daha öncesinde İtalya PG galeride ve 2011 Antalya mimarlık Bienalinde sergilenmiş ve bu çalışmalarının labaratuarda gelişmiş en son aşaması yeni geliştirmiş oldukları bir yapım yöntemi ile birlikte 2017 Mimarlık bienalinde sergilenmektedir. Hedef sistemi büyütürken yapısal dalların içinin de boşluklu üretilmesidir. Alveosis, Fibrobeton tesislerinde kumaş kalıp üzerine lif katkılı beton püskürtülerek imal edilmiş bir çalışmadır.

Yerleştirmenin yapısal özelliklerinin yanısıra bizleri heyecanlandıran diğer bir konu boşluklu ve süreklilik sağlayan ağ yapısının içine mantar miseli ile karışık talaş kitleri doldurulması. Çalışmanın süreç içerisinde yaşayan digger organizmalarla kuşatılma ve nasıl uyum sağlayacağı durumu. Tasarımcıla bugün biyofilik tasarım diye özetlenen canlılarla cansızları birlikte ortak varlık sürekliliği üzerine bir araştırmayı mimarlık izleyenlerine sunuyor

LOCAL V2.0/ YEREL 2.0
Selçuk Kişmir- N. Gökçe Tüfekçi

Çalışma Bienal temasiyla iliskili olarak ‘kentler ve mimari için süreklilik arayışı romantik bir özlemden öteye geçebilir mi?’ bir yeni yerel tespiti yaparak merkeze almakta..Bu kapsamda dünyanın cesitli lokasyonlarindan derledigi, tasarlanmış bir yapıyı ve yapının oluşma sürecine katılan aktör ve unsurları çözümleyen bir geniş matris sunmayı hedefliyor. Tek bir yapıyı ortaya çıkaran küresel ölçekli tasarımcı, yüklenici ve tedarikçi ağını ortaya koyarken aynı aktörlere atıfta bulunan geleneksel alt yerelleri de fonda tutarak ikili bir okumaya imkan arıyor.

ÂDETA MÜKEMMEL | JUST AWESOME –
Burak Haznedar, Büşra Koçak, Ufuk Polat

‘Âdeta Mükemmel | Just Awesome’ anlatıları bienal teması olan ‘süreklilik’ ve onun sahip olduğu lineer tarihsel altlık üzerinden şekillenmektedir. Gilbert Ryle yitirilmemiş her anın durumun kendisinde saklı olduğunu belirtir. Bu durum Ludwig Wittgenstein’ın “tümce, gerçekliğin, biz onu nasıl düşünüyorsak, öyle bir taslağıdır” yaklaşımı ile ele alındığında pratiğe dönük olarak hızlı bir değişkenlikten söz etmek mümkündür. Böylece, anlatıcı ve ardında yer alan, onu ortaya çıkartan unsurlar üzerinden anlatının sorgulanması da önemini yitirecektir.

‘Âdeta Mükemmel | Just Awesome’ çalışması, yapılı çevrenin saklı durumlarını ‘yeni’ bir tarihselcilikle ele almakta ve daha önce üretilmemiş mükemmellikte yeni tarihsel süreçler ve anlatılarını üretmeyi amaçlamaktadır. ‘Âdeta Mükemmel | Just Awesome’ panolarında okuduklarınızın ve gördüklerinizin gerçek olduğu söylenemez, muhtemelen. Gerçekse de biz bunları kanıtlayamayız, en azından şimdilik…

GEL-GIT | TIDE
Sacit Arda Karaatlı, Lebriz Atan Karaatlı

Süreklilik temasını bir ip oyunundan yola çıkarak ele aldık. Kedi beşiği oyununda tek bir ipin doğru yöntemler bilindiği takdirde sonsuz alternatiflere gebe olması, tasarımımızın çıkış noktasıdır. İp, ağaçlar ve dallarının yarattığı hareketliliğin soyutlanmasıyla elde edilen dinamik ahşap çubukların arasında dolanmaktadır. Yerleştirme, düzgün bir karolaj üzerinde, hiyerarşik bir gabaride, anıtsal bir duruş sergiler. Rüzgarla, insanlarla, hayvanlarla kısıtlı da olsa hareket eden sistemin yarattığı Gel-Git, öneriye ismini vermektedir.

KÜLTÜREL SÜREKLİLİĞİN İZİNDE KIRSAL PEYZAJ KEŞİFLERİ: EGE BÖLGESİ

Meltem Erdem Kaya (Proje Yürütücüsü), Serdar Kaya Fatih, Elif Alkay, Ozan Zeybek, Filiz Bektaş Balçık, Doğanay Tolunay, Hüseyin Dirik, Joan Iversonnassauer, Ezgi Güler, Gökçe Şahin, Safiye Elif Serdar, Damla İşcan

Türkiye kırsalını farklı bir bakış açısı ile yorumlayan bu araştırma, kırsal yerleşimlerin özgün yapısını “peyzaj kimliği” üzerinden deşifre etmektedir. Peyzaj kimliği, insanların doğa ile etkileşimleri sonucu gelişen çok yönlü bir sürecin ürünüdür. Bu süreç içerisinde ortaya çıkan ürünler insanın doğaya adaptasyonunun pragmatik örnekleri olarak değer kazanır. Kültür – kültürlenme biçimleri ve bu biçimlenmeye yön veren sosyal birliktelik köy’ün peyzaj kimliğinin üreticileri olarak belirginleşir. Jeomorfolojik yapı, özgün kırsal mimari karakter, iklimsel yapı, çeşitlilik gösteren kırsal ekonomi ve sosyo-kültürel yapısı ile zengin kırsal dokulara sahip olan Ege Bölgesi’nden seçilen 30 köy bu araştırmanın temel uygulama alanı ele alınmıştır. İki sene içerisinde gerçekleştirilen saha çalışmaları ile 30 köyün peyzaj kimlik bileşenleri tanımlanmış ve bu yolla köyler belgelenmiştir. Köy gezileri kırsal dokunun haritalanması ve köylere ait hikayelerin, problemlerin ve potansiyellerin ortaya konulması adına rotaların izinde kırsal peyzajın keşfini mümkün kılan bir yöntem olarak önem kazanır.

AKDENİZ ÜÇGENİ MEDITERRANEAN TRIANGLE
#akdenizüçgeni
#mediterraneantriangle

SO? Mimarlık ve Fikriyat
Oral Göktaş, Sevince Bayrak

MEF Mimarlık / FADA
Aras Kalkan, Ayberk Özdemir, Dilşad Turna, Eren Hatice Gedik, Gamze Adıgüzel, Merve Akdoğan, Osman Faruk Akkum, Rümeysa Aksoy, Serpil Kardaş, Şengül Has
Malzeme Sponsoru ve Mühendislik Danışmanlığı: Asmaz Ahşap Yapılar

Akdeniz Üçgeni, Antalya’nın Akdeniz’i seyrettiği noktalardan birinde, gölgenin mekânsal gücünü denemek için tasarlanmış tamamı ahşaptan imal edilmiş bir strüktürdür. Arasına yerleştiği iki ağaçla gün boyu işbirliği yaparak, değişen ışık ve gölgelere sebep olan ahşap üçgenler, kamusal alanda bir yerleştirmenin insanla, güneşle, gökyüzü ve manzara ile kurabileceği ilişkileri çoğaltmayı amaçlıyor.

KÜP


 

ATÖLYE ÇALIŞMALARI:

IKUxIABA:


İstanbul Kültür Üniversitesi’nde IKUxIABA Projesi kapsamında Mart-Eylül 2017 aralığında üç atölye yürütülmüştür. Atölye yürütücüleri İKÜ bünyesindeki öğretim görevlileridir. Atölye içerikleri ve yürütücüler, yürütücülerin uzmanlık alanları doğrultusunda Süreklilik temasını dijital, sanat ve inşa kanalları olarak belirlenmiştir. Mart-Mayıs arasındaki süreçte atölye çalışmaları üniversite kapsamındaki Çalıştay III dersi saatlerinde yürütülmüştür. Haziran-Eylül dönemdeki yaz buluşmalarıyla projeler tamamlanmıştır. Olanak yetersizliklerinden ötürü projeler pafta olarak sergilenmiştir ancak Bienal açılışından bir gün önce katılımcı öğrenciler küratörlük çalışması düzenleyip Karaalioğlu Parkı’ndaki sergi alanlarını proje maketleri, interaktif pano, mekan ve sergi kurgusuyla proje paftalarını “deneysel mimarlık işi”ne dönüştürmüşlerdir. Atölye çağrı manifestoları ve projeler:

Dijit Atölyesi
Erhan Karakoç Yürütücülüğünde; Simla Cengiz, Harun Başaran, Beyza Portakal, Zeynep Alpsoy, Ahmet Özer, Rumeysa Sarıyer, Eray Özkan, Hakan Elibul, Alper Karatoyun

Ana amaç, Kaleiçi’nin sıkışık ve sürekli dokusunu dijital bir ortamda yaşatabilmektir. Bunun için bu sürekliliği bozmak adına Kaleiçi’nin yoğun kullanılan nirengi noktaları belirlenmiştir. Bütün nirengi noktaları o noktalarla ilgili hazırladığımız kısa videolara yönlendirilen QR kodlara bağlanmıştır. Kaleiçi’nin soyutlaştırılmış büyük maketi üzerine yerleştirilen QR kodlar insanlar için bir fragman etkisi yaratması hedeflenmiştir. Günümüz teknolojisi kullanılarak; alan tanımlamayan, yol gösterici kolay erişilebilinir bir mekanizma oluşturulmuştur.

SÜRE: Süre(kli) ve Süre(ksiz) Atölyesi
Demet Dinçer Yürütücülüğünde; Ali Karaaslan, Alihan Tuncay, Anıl Özgür, Arda Burak Erol, Ayşen Feyza Kınalı, Beyzanur Mert, Elif Ağaoğlu, Ebra Dilara Başer, Eren Kurman, Erk Solmaz, Müge Özkan, Mustafa Doğukan Durmuş, Selva Kaya

Proje Özeti 1: Hadrian Kapısı Kaleiçi’nin simgelerinden biridir. Geçişe olanak sağlayan kapının, aynı zamanda bir sınır oluşturması akışı durdurup ardından tekrar bir akış başlatması; sürekliliğin ve süreksizliğin en güzel örneklerindendir. Bu gözlem sonucu kentteki sokaklar ile kurduğumuz ilişki ve ilişkisizlik üzerine durup düşünmemizi sağlayacak olan günlük ritüellerden oluşan sürekliliğin süreksiz kılınması deneyimidir. Sokakta oluşturulmuş durak noktalarında Kesik Minare’nin tamamlandığı görselle karşılaşmakta, durmadığımız bir mekan durak kılınmaktadır.
Proje Özeti 2: Antalya’nın geçmişinden bugününe tanıklık eden, dönüşüm içerisindeki süreklilik ile sahil bandını oluşturan kayaların, insanlar tarafından farklı biçimde deneyimlenerek mekansallaştırılma önerisidir. Kaya projesinde hedef kullanıcının her zaman gördüğü, hiç kullanmadığı, kullanırken dikkat etmediği geçmişi olan bu kayalara başka bakış açısıyla bakabilmelerini sağlamak ve mekanın süresiz bir biçimde işlevselleştirilmesidir.

Süre(siz) Mekan Atölyesi
Kadir Uyanık Yürütücülüğünde; Bedirhan Koç, Beste Hacaloğlu, Feleknaz İmir, Fethican Çetinkaya, Şevval Sayın, Yeşim Ürün

Çalışmada zaman-mekan ve doluluk-boşluk kavramlarının birbirleriyle olan ilişkileri sorgulanmıştır. “Sürekliliği” gösteren en önemli şey, zaman ve mekan kavramlarının nasıl algılandığıdır. Kentlerdeki boşlukların, sosyolojik ve psikolojik değerler önemsenmeden rant uğruna niteliksiz yapılarla doldurulması ve bu kapitalist düzenin ardında kalan boşlukları ötekileştirmesi sonucu yaşamın “süreksizliğe” uğradığı mekanlar ortaya çıkar. Bu boşluklar, “süresizliğin” deneyimlendiği mekanlardır. Projede, kentteki her boşluğun “eşit ve adil” şekilde değerlendirilmeyi hak ettiğini vurgulamak ve atıl bırakılmış “boşlukları sergilemek” amaçlanmıştır. Bunun için; kullanılmayan bir mekandaki kıyı köşelere ağını ören bir “örümcek” gibi, Kaleiçi’ndeki iki tane çıkmaz sokak ve terk edilmiş bir yapı kırmızı iplerle sarılmıştır.

Etiketler

Bir yanıt yazın