Bulunduğumuz coğrafyada şehirleşmede unutulmuş ya da en son el atılan kaldırımlar ve otoparklardır. Yollar gibi kaldırımlar ve otoparklar da medeniyet ölçütü değil midir?
Şehir yaşamının büyük sorunlarından biri yayalar için güvenle dolaşmak; araçları olanlar için ise kaldırımları işgal etmeksizin park etmektir. Her iki talep de günümüz kentleri için önemli birer sorun niteliğindedir.
PARK sorunundan başlayacak olursak;
Hepimizin bildiği gibi nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu şehirlerde park alanları yetersizdir. Bu nedenle, özellikle büyük kentlerde araçların ana ve ara arterlerin her iki yanına ve çoğu kez de kaldırımlaraa park edildikleri dikkati çekmektedir. Bu durum, yaya dolaşımını güçleştirmekte, görüntü kirliliğini artırmakta ve acil durumlarda geçiş üstünlüğüne haiz araçların müdahalesine olanak bırakmamaktadır.
Ayrıca bu durum benzeri mekanlardaki yetersizlik nedeniyle yetmemiş gibi gelişigüzel park edişler, ayrı bir sorun teşkil etmektedir. Yayalar ve engelli vatandaşlar açısından da ulaşım, ulaşılabilirlik imkansız olmakta. Yerel yönetimlerin acil eylem planlarında yer alması gereken sorunlardan biri de kaldırım ve otopark sorunudur. Önlenemez şekilde büyüyen bu sorulara çözüm üretmek yalnızca belediyenin sorumluluğu da değildir. Vatandaş olarak bizler de üstümüze düşeni yapmalıyız. Belediyelerin projelendirdiği çalışmaların hayata geçmesi için katkı sağlamamız gerekir. Yaptığımız yapılarda yukarıda bahsi geçen ihtiyaçları uygulamak durumundayız. Şehirdeki yeni yapılaşmalarda araç park alanlarının olmaması ayrı bir tartışma konusu ve önlem alınmazsa sorunun ileriki yıllarda daha da artacağını göstermektedir. Belediye imar ve denetim ekibinin şartnamelerinde bu hususun mutlak olgunlaştırılması gerekmektedir. Belediyelerin geçici çözümler ile bazı caddelerdeki yol kenarlarını düşük fiyat ile paralı hale getirmesi cadde düzeni açısından az da olsa katkı sağlayabilir. Ancak bu da sürekli artan araç sayısı karşısında uzun vadeli bir çözüm olmayacaktır. Bu konuda yerel yönetime vatandaş olarak destek vermezsek şehir trafiği iyice içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.
Gelelim kaldırım olayına;
Hepimizin yaşamında yeri vardır kaldırımların. Kelime olarak basit algılasak da, hayati öneme sahiptir kaldırımlar. Oysa kaldırıma basmadan bahçemize hanemize ve iş yerimize girebilir miyiz? Tabii ki de hayır fakat çevre düzeni ve şehirleşmede olmazsa olmaz olan kaldırımlar insanların hayatına mâl olabilecek bir özelliği kazanmış durumda. Her işyerinin önünde ayrı bir kaldırım yüksekliği ve yetmezmiş gibi basamaklar da hendekten atlayacakmışız gibi karşımıza çıkmakta. Normal bir insan için ulaşılabilir olmayan kaldırımlar, engelli vatandaşlarımızın da kabusu olmuştur.
İnsanlarımız kaldırımlarda yürümekte oldukça zorluk yaşıyor. Şehrin her yerinde birçok esnaf yayalar için yapılan kaldırımları dükkânlarına katmış durumda. Buna kaldırımlara konan merdivenler, market rampaları, ptt panoları ve klima kabinlerini eklediğimizde kaldırım diye bir şeyin olmadığını görüyoruz. Halbuki bu tür ilaveler kaldırım üstüne değil de işyerinin içine yapılması gerekiyor. İşyeri küçülmesin diye kaldırımlara yapılan merdiven vb ilaveler yayaların yürüyüş alanını gasp ediyor.
Vatandaş, kapatılan kaldırımlar karşısında yolda cambazlık yapmak durumunda kalıyor. Çıkan görüntü esnafın da bakış açısının değiştiğini gösteriyor. Çünkü esnaflar dükkânın içinden çok ürünlerinin dışarıda ilgi gördüğüne, “ürünleri kaldırıma koyarsam daha çok satarım” düşüncesine inanıyor. Ancak kaybedenin kendisi olduğunun farkında değil aslında. Bundan dolayı birçok vatandaş ailesini yanına alıp alışveriş merkezlerine gitmeyi tercih ediyor.
Vatandaş da haklı! Kaldırımlar ve yol kenarları işgal altında! Vatandaş eşini çocuğunu alıp, yolda arkasından gelen araçların korna eşliğinde mi yürüsün? Ya da daracık bir kişinin geçebileceği şekilde kapatılmış kaldırımlarda kuyruk kuyruğa mı yürüsün? Vatandaşlarımızın haklarını ihlal eden esnaflara müsade edilmemeli, kaldırımlara ve yollara malzeme bırakılmamalı.
Sonuç olarak;
Çarpık yapılaşmanın devam etmesi, şehrin yeniden yapılanmasında eski binaların yerini alan yeni binalarda da otoparkların yapılmaması, araç sayısının buna paralel olarak artması ileride trafiğin oldukça sıkışacağını ve yolların yetersiz kalacağının işaretidir. Kaldırım işgallerinin önüne geçmek için kararlılık şart olmadığı sürece yapılan denetimlerin hiçbir işe yaramayacağını görülüyor. Vatandaş ve esnaf olarak duyarlı davranmadığımız zaman bu sorunun da çözümsüz kalacağını gösteriyor. Güzel bir şehir istiyorsak belediye hizmetlerine engel yapıları revize etmeliyiz. Demek oluyor ki yanlızca belediyeyi değil, kendimizi de sorgulamalıyız.