Hem keyifli bir etkinlik izlemek hem de bu ilginç Karadeniz kentini görmek isteyenler yollara düşsün derim.
Geçtiğimiz haftasonu Sinopale dolayısıyla Arkitera.com ekibini temsilen Sinop’taydım. Çağdaş sanatı çok farklı bir boyutta ele alan Sinopale’yi yakından izlemenin yanısıra ilk kez bulunduğum bu kenti üç gün boyunca deneyimlemek de ayrıca keyif vericiydi.
Karadeniz’in özgün kentlerinden biri olan Sinop, uçaktan indiğiniz andan itibaren küçük bir sahil kasabasındaymışsınız hissi veriyor. Tabi bunda kente dair görüğünüz ilk mekan olan havalimanı etkili olmuyor değil. Mesela kentin küçücük havalimanında uçaktan inerken bir Türk filmindeymiş edasında karşınızda bekleyenleri selamlayabilirsiniz. Giden yolcu ile gelen yolcunun aynı girişi kullanması ise ayrıca eğlenceli bir görüntü ortaya çıkarıyor.
Baştan başa yürüyerek gezebileceğiniz kadar küçük bir kent olan Sinop’ta göreceğiniz pekçok şey “bozulmamış”lık algısı yaratıyor. Mesela kıyılarda dizilmiş sıra sıra çay bahçelerinde gecenin geç vakitlerine kadar külahta çekirdek çitleyen, okey oynayan insanları görmek kafanızda hemen bir nostalji imajı yaratıyor.
Çoğu Karadeniz kentinden farklı olarak Sinop aslında bir tatil beldesi. “Karadeniz’de yaz tatili mi yapılır!” diyenleri şaşırtabilecek güzelliğe sahip Sinop, henüz (iyi ki de) Ege/Akdeniz sahilleri kadar yıpratılmış yerlerden biri değil. Ancak geçimini turizme bağlamış olan Sinop’ta da sahiller oteller tarafından işgal edilmiş. Fakat dışarıdan makul bir ücretle girişe açık olan sahiler aslında Ege kıyılarından çok daha kamusal diyebiliriz. Yaz tatilinde farklı mekanları deneyimlemek isteyenler için görülmesi gereken bir kent diyebilirim.
Kentin en farklı özelliklerinden biri de trafik ışığının olmayışı. Geniş caddeleri olmayan Sinop’ta trafik ışığı olmamasına rağmen ilginç bir trafik düzeni hakim ve üstelik yaya olarak hiçbir tedirginlik hissetmiyorsunuz. Ancak Sinoplular’a göre özellikle yazın tatilcilerin gelmesiyle kalabalıklaşan kentte ciddi bir trafik sorunu var. Sinop’un yarımada biçimindeki coğrafi konumundan dolayı kente giriş çıkışın aynı güzergah üzerinden yapılması trafik sorununu ortaya çıkarıyor. Tabii sayısı artan araçlardan dolayı otoparkların yetersiz kalması da kentte başka bir sorun teşkil ediyor.
Sinop’ta kale ve surlar görülmesi gereken tarihi yapılardan biri. MÖ 7. yüzyılda inşa edildiği bilinen kent surları yıllar içinde kentin bir parçası olmuş. Bu durum farklı bir yerleşim profilini de ortaya çıkarmış. Sahil boyunca yer alan surların üzerinde konumlanan evler surlarla organik biçimde bütünleşmiş.
Kentte dikkati çeken mimari örneklerden biri sahil yolunda bulunan postane taş binası, diğeri ise meydandaki jandarma binası. Kentin tescilli yapılarından biri olan İl Jandarma Binası, 1922–1923 yılları arasında Jandarma Binbaşı Nurettin Akbal’ın şahsi çabaları ve halkın yardımıyla yaptırılmış. 1986 yılına kadar İl Jandarma Alay Komutanlığı binası olarak kullanılan yapı bugün Jandarma Komutanlığı’nın misafirhanesi ve gazinosu olarak kullanılıyor. Yapının teknik detayları şöyle anlatılıyor:
Kuzey-güney konumlu, dikdörtgen planlı olan yapının dış duvarları tamamen kesme taştan yapılmış, pencere üstlerinde kabartma şeklinde kare taşlarla bir friz oluşturulmuştur.Binaya giriş doğu ve güneydeki kapılarla sağlanmış olup doğudaki üst kata ait olan kapıya sağdan ve soldan 14’er adet taş basamaklı merdivenle çıkılır.Yapının ara bölme duvarları bağdadi tekniği ile yapılmış üzeri harçla sıvanmıştır.
Günümüzde Atom Enerjisi Bilgi Merkezi binası olarak kullanılan eski PTT binası da kentin tescilli yapılarından biri. Yapım tarihi ve kimler tarafından yaptırıldığı net olarak bilinmeyen binaya dair en eski veri, 1913-1921 yıllarında onarımının yaptırıldığıdır. 1913’te PTT’ye devredilen yapı uzun süre PTT binası olarak kullanıldıktan sonra 1985 yılında Ankara Bölge Kurulu’nun kararıyla onarılıyor. Ancak bu onarım sırasında yapıya dair birçok detay boyandığı için yapının özgün yapısı tam anlamıyla korunamamış. Yapının teknik detayları şöyle anlatılıyor:
İki köşede çıkıntılı dikdörtgen planlı, kuzey-güney konumlu, kuzeyde anıtsal, batı ve güneyde tali girişleri olan, zeminle birlikte 2 katlı, ana cephe simetrik, dış duvarlar kesme taşlarla, iç bölümler ahşap örtülü, pencere çevreleri mermer süslemeli, çatı kiremit kaplı bir yapıdır.
Sinop’ta görülmesi gereken yapılardan biri de Sinop Tarihi Cezaevi. 1214 yılında Si̇nop’u alan Selçuklu Sultanı İzzetti̇n Keykavus tarafından yaptırılan i̇ç kale 1560 yılından itibaren zindan olarak kullanılmış. Cezaevi olarak kullanımına dair belgeler 1568 yılına dayanan kaleyi Evliya Çelebi seyahatnamesinde şöyle anlatmış:
Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar.
1887 yılında inşa edilen hapishane, özgün yapısıyla Alcatraz Hapishanesi’ne benzetiliyordu. 1996 yılında tamamen boşaltılarak müzeleştirilen bina, tanınmış birçok yazarın da mahkum olduğu bir mekan olarak birçok esere konu olmuştu.
Fotoğraf: İlknur Sudaş
Hapishanenin hem yapı olarak yeterince iyi korunamadığı, müze olarak ise başarılı programlanamadığı görülüyor. Mesela koğuşları gezerken neredeyse her yeri kaplayan duvar yazılarına rastlayabilirsiniz. Veya ünlü dizi ve filmlerin çekim mekanı olan koğuşların dekorlarıyla korunarak farklı temsiliyetlerin yaşatıldığını görebilirsiniz.
Diğer taraftan bilgi tabelalarında hapishanede mahkum olarak bulunmuş ünlü kişilerin aktarılma biçimi de bir o kadar ilginç. Sinop Cezaevi’nde Yatan Ünlüler başlıklı tabelada mahkumlardan “cezaevinin ünlü konukları” olarak bahsediliyor. Halbuki Sinop Cezaevi bir misafirhane olmadığı gibi mahkum edilen isimler de konuk değildi…
Her kentte olduğu gibi Sinop’ta da Atatürk heykelleri çokça yer alıyor. Nüfusun çoğunluğunun CHP seçmeni olduğunu düşünürsek Sinop ulusalcı yapısıyla diğer Karadeniz kentlerinden ayrışıyor. Kentin farklı noktalarında konumlandırılmış Atatürk heykelleri, neredeyse her işletmede görebileceğiniz Atatürk posterleri bunun göstergelerinden biri. Ama bir heykel var ki, en ilginç kent heykellerinden biri olmaya aday. Belediye meydanında, defterdarlık önünde bulunan bu Atatürk heykelinde Sinop’un dalgalı denizine, rüzgarlı havasına fazlasıyla gönderme yapılmış.
Mimari ve kentsel dokusuyla gerçekten Karadeniz’de atipik bir örnek Sinop. Burada aktardıklarım sadece kısa zamanda hızlı bir kent turunda edindiğim izlenimler. Çok daha fazlasını merak edenler, görmek isteyenler için büyük potansiyel barındırıyor. Hem keyifli bir etkinlik izlemek hem de bu ilginç Karadeniz kentini görmek isteyenler yollara düşsün derim. Gitmişken üzümlü cevizli nokul ve Yaşar Pastanesi’nde dondurma yemeyi de ihmal etmeyin.
2 yorum
3 gün önce sinoptaydım yazınızı özenle okudum gerçekten kısa bir süre kalmışsınız ve Sinop’un bir kısım güzelliğini görmüşsünüz. Sinop dediğiniz gibi Karadenizin gerçek anlamda bir tatil beldesi bunun içinde cezaevi gibi tarihi mekanlarda var fakat hamsiolos gibi mükkemel bir yeri Karakum gibi harika plajlarıı da var . Ve ve sinopun arkeoloji müzesi ki onunla paralel birde Diyojeni var ki şehrin girşinde birde heykeli var her yıl giderim ve o heykele hayranlıkla bakarım. Ayrıca sahilde yer alan hediyelik eşyalar bölümünü ve yine sahilde yer alan tekneler ile kısa bir tekne geziside yapılabiliyor. Hemen sahilin arkasında gemi modelcileri var kesinlikle bi kaç tane alıp götürmelisiniz Sinoptan kalan güzel bir hatıra ve hepsi el emeği . Ve sinop mantısınıda untmayın buarada nokul Samsunun Bafra ilçesine ait bir tatlı türüdür ve sadece bayramlarda yapılır (:
Katkılarınız için çok teşekkürler.