Her zaman geçtiğim yolda gördüm bu heykeli. Heykel, esasında şehir içinde, açık alanda sergilenen bir sanat eseri. Kavramsal sanatı bu kadar iyi tarif eden nadide örneklerden. Özellikle açık havada sergilenmesi açısından oldukça özelleşen bir eser.
Bursa’da, ana yoldan ayrılan sokağın (Bursa Su ve Kanalizasyon İdaresi-BUSKİ’nin sokağı) refüjünde yer alıyor. Büyükçe bir beton kanalizasyon borusu, silindir şeklinde… Ve kanalizasyon için kullanılan beton elemanlardan oluşturulan bir kaide üstünde, yoldan geçenlerin dikkatini çekecek açı ile konumlandırılmış silindirin boşluğu, boşluğun içinde ise bir araba. Araba da bir platform üstünde değil; beton silindir borunun içinde, tekerlekleri silindire teğet olacak şekilde konumlanmış. Bu haliyle de görsel atalet… Her öğesiyle bambaşka amaçlarla kullanılan malzemelerin bir araya gelerek bambaşka bir kompozisyon oluşturduğu, her yönüyle kavramsal bir sanat eseri.
Marcel Duchamp’ın pisuarı (Çeşme) ile bilinen “kavramsal sanat”. Kısaca bilgi vermek gerekirse (literatür bilgisi haddim değil, genel kültür en fazla); “sanat neydi?” sorusuna kavramsal açıdan yaklaşmayı önerir. Amaç etkilemek değil, soru sormaktır. Düşündürmek, düşünmek, fikir yürütmek. Güzel bir eser çıkmaz ortaya belki ama şaşırtan, anlam arayan eserler çıkar. Tıpkı bu eserde olduğu gibi. O silindir borunun içine o arabanın nasıl girdiği, nasıl öyle durduğu, niçin oraya konduğu, kimin koyduğu… Sorular da düzenli olmaz tabii o şaşkınlıkla.
Sosyal medyada gelen yorumlar da benzer şekildeydi. Ama sanat bakış açısıyla değil, anlam verememe üzerine. Şaşkınlıkla değil alay edercesine. “Bu heykel mi şimdi, bunun neresi güzel!” gibi beğenmeme ifadeleri ile, “Bu kadar büyük boru döşüyoruz, ona göre diyor BUSKİ…” gibi alay eder ifadelerle. Kavramsal sanat aklına gelen çok az insan vardır belki.
Ama en acısı, bu eseri yapan BUSKİ’nin tepkisi oldu. İnternet ve gazeteler aracılığıyla niçin yapıldığının haberini yaptılar. Ve sebebi gerçekten bu kadar büyük boru döşediklerini göstermek içindi. Bu kompozisyonu sergileyenlerin dahi sanat ile ilişkisi reklam seviyesindeydi. Reklam etmek için sanat kullanıldı. Kavramlar karıştı. Sanat mıydı bu? Yoksa sadece reklamdan mı ibaretti?
Sonrasında ise birkaç değişiklik yapıldı eserin üstünde. Silindirin yanlarına kocaman BUSKİ yazıldı. Kaide için özel kesim plakalar kondu. Üstüne boruları ve nerede kullanıldığını anlatan yazılar yazıldı. Reklam için. Aracın altına da platform konuldu ve görsel atalet de yok oldu. Kavramsal sanatı oluşturan öğelerin üstü örtüldü adeta, reklam ile. Reklam geldi, sanat gitti. Artık geçenler sormuyor, “Bu neydi?”, “Nasıl yapıldı?”. Artık soru sormaya değer bir şey de kalmadı ortada.
Kavramsal sanat hayali, reklam gerçeğiyle yüzleşti. Yeterince resmi, yeterince soğuk…
Sanattan bihaber, sanatsal bakış açısından uzak olmamızın üstüne düşünülmeli, araştırılmalı. Sorunun kaynak kodlarına inilmeli, bulunmalı, gün yüzüne çıkarılmalı, bilinmeli, farkında olmalı, çözülmeli…
1 Yorum
Yazının devamı konu harici olduğu için burada yayınlamayı uygun bulmadık. Blog’da ekledim. İsteyen buradan ulaşabilir;
https://goo.gl/029hgQ