Kavuşma Durağı projesinin amaçlarından biri hiç şüphesiz ki hepimizi düşünmeye sevk etmekti. Yapının işlevi gereği insanların toplanarak fikirlerini tartışması, yeni fikirlerin tohumlarının atılması, ve farklı görüşlerin bir araya gelmesi hedeflenmişti. Bugün yaşanan tartışmalara bakıldığında, fiziksel olarak henüz orada toplanmadan önce bile, sadece yapının varlığı ile bizi bu konular üzerinde düşünmeye, tartışmaya sevketti.
Projeyi görüp içerisinde Ömer Yılmaz’ın olduğunu arkadaşımdan duyduğumda ilk söylediğim şey, “Böyle bir şeye en çok tepki verecek kişi Ömer Yılmaz iken projeyi kendi mi yapmış?” demek oldu. Şaşırdım. Daha sonra Ömer Yılmaz’ın konu ile ilgili Twitter’daki açıklamasını okuduğumda, proje çok hızlı yapıldığı için yarışmayla yapılamadığı sonucunu çıkardım.
Bu yüzden sorulması gereken soru bana göre neden bu kadar hızlı yapıldığıydı? İBB yönetimi seçileli aylar oldu, yıllardır boş duran Taksim bir 50 gün daha boş durabilir belki bu kadar aceleye getirilmeyebilir miydi diye sordum? belki de yıllardır Ömer Yılmaz’ın kamu idarelerinin yarışma ile proje yapması konusunda verdiği emeğin güzel bir karşılığı bu algıyı bende yaratmış olması oldu. Biraz bu duruma şaşırarak, biraz öğrenmek isteyerek, biraz da eleştirerek bu sabah Sayın Ömer Yılmaz’a bazı sorular yönelttim.
Bir grup insan, ancak inşa edilirken bilgi sahibi olduğumuz bu yapının tasarım işinin nasıl bir süreçten geçtiğini merak ettik, meydanlarla ilgili tartışma ortamına katkıda bulunmak, süreçlerle ilgili bilgi sahibi olmak ve şeffaflık için bazı sorular yönelttik. Ancak üzülerek gördüm ki, konunun ilgilileri, en başından yapının amacı bile tartışabilmekken, konuları tartışmak yerine soruyu soranlara karşı saldırgan bir tavır sergilediler.
Özetle;
Bu yapının mimarı nasıl seçildi diye sorduğumuzda, peki 2016 yılında şu projede sizin çalıştığınız ofis nasıl seçildi diye cevap aldık,
Neden her zaman yarışmayı savunan biriyken şimdi yarışma yapmadınız dediğimizde, zaman yoktu diye cevap aldık.
Neden zaman yoktu aceleniz neydi bunu hep birlikte zaman vermeyenlere soralım dediğimizde ise, iyi olur soralım diye karşılık aldık.
Ancak günün sonunda üzülerek gördük ki, Ahmet Turan Köksal’ın Arkitera’da yayınlanan yazısında, 8 tivitlik bir diziden 1 tanesini seçerek bizleri bu proje konusunda rahat olmamakla suçlamış, ve bizleri “projeyi neden ben yapmadım diyenler” olarak nitelemiş, bu yüzden hem var olan tartışma ortamına katkıda bulunmak, hem de dünkü yazısına cevap hakkı niteliğinde bu tartışmayı anlatmak istedim.
Öyle ya da böyle, “Kavuşma Durağı” şimdiden tartışmaları ile mimarlık ortamımıza katkı sağladı. iş bittikten sonra sorduğum sorular karşılığında hedef gösterilmek ve bu ithamlara maruz kalmak yerine, ilgililerin eleştiriye açık ve daha şeffaf olmasını dilerdim. Yapı için emeği geçen herkesin eline sağlık.
8 yorum
“Kavuşma Durağının neden bu kadar hızlı yapılması gerektiğini kavramayanlar ve tabii cevap aldığında itham edildiğini zannedenler”
Başlık bir yazı yazmak da lazım ama çok da önemi yok artık.
Yarışmalar hakkında görüş ve katkı vermek isteyen gelir Kavuşma Durağı’nda katkısını koyar. Bunun nasıl hızla yapılması gereken bir hamle olduğunu anlattık, üzerine alınan olmuş hala daha ne diyelim. Gerisi boş laf.
Bunun nasıl hızla yapılması gereken bir hamle olduğunu anlattiginiz icin tesekkur ederim. Yazinizin bunu acikladiginiz kismi bu tartismaya bir katki saglamak acisindan cok faydali oldu. Ancak bu cevabi verene kadar butun gun Omer Yilmaz’dan firca yedik. Bu soruyu sordugumuz icin bizleri “projeyi yapmak isteyenler” , “kiskananlar” falan olarak itham etmenizi de hic anlayamadik. Soruya cevap vermek ve bu yakistirmalari yapmak ayni sey olmasa gerek. Boylesine ses getiren bir ise kalkisip, boylesine elestiriye ve soru sorulmasina kapali olmaniz, tartisma ortamina katki vermek yerine bir kaosa surukledi. Yine de bir sekilde dikkate aldiginiz ve cevapladiginiz icin tesekkur ederim. Yemin ederim projeyi kiskandigim icin neden bu yontemle yaptiniz diye sormadim 🙂
Başından beri tartışmaları takip ediyor ve okuyoruz. Öncelikle kavuşma durağı çok başarılı ve esasında yaratmak istediği farkındalığı çoktan yaratmış durumda. Tasarımı, nasıl temin edildiği ya da edilmesi gerektiği ile ilgili elbette sorgulama,eleştiri ya da öneri gelebilir. Fakat ben ve benim gibi süreci ve tartışmaları takip eden insanların en çok merak ettiği ve şaşırdığı konu şu: Tahammülsüzlük! Sorulana tahammülsüzlük, tartışmaya tahammülsüzlük, şefafflığa tahammülsüzlük vs. vs. Biz değil miyiz her alanda şeffaflık ve demokrasiyi savunan, kapalı kapılar ardında dönen işlerden rahatsız olan?Neden her sorgulamaya geriliyoruz ve bir yaftalama çabasına giriyoruz. Soruların cevabı çok basitken ve bir cümle ile açıklaması mümkünken neden sorulana, soru ile cevaplar veriliyor?
Benim bu soruya cevabım kendimce şu: İstanbul’da yıllarca çok kötü uygulamalar ve şeffaf olmayan bir belediye anlayışı gördük. Bu yönetim bu kadar başarılı işler yapıyorken, gerçekten başarılı insanlarla çalışıyorken, liyakata değer veriyorken, eleştirmeyelim, bekleyelim, görelim, sabredelim” mi diyoruz.?
Bu gergin ve ötekileştiren tutum kimseye yaramaz bunu yıllardır hepimiz gördük ve biliyoruz.
Efendim Ömer Yılmaz ile konuyu hiç konuşmadım. Bir yıldır ABD’deydim. İBB’den tanıdıklarım vardı, Arman’ı da tanırım ve çok severim. Fakat onlarla da konuyu hiç konuşmadım. Sürpriz şekilde (biraz da sağlık problemleri yüzünden ve ülkemdeki tıp insanlarının daha iyi olmasını da fırsat bildiğimden) ülkeye geldim. Ömer Bey ile hasret gidermek için bir balıkçıda yemek yedik. Fakat konu buraya gelmedi. İnanın hiçbir fikrim yoktu.
Yazımda da belirttiğim gibi kimseyi de töhmet altında bırakmak gibi bir niyetim yoktur. Sizi de tanımam sonra tek sizi de değil başkasının tüvidini de koydum. Amaç sizden sonra gelecek yorumlara rehberlik yapmaktı.
ben bu strüktürün YAPILACAĞINI BİLMİYORDUM ve YARIŞMALARI KONUŞMAK için yapılacaksa hem de SES GETİRMEK ve İLGİ ÇEKMEK İÇİN hafiften çok fazla gürültü çıkarmadan DUYURULMADAN PROJELENDİRİLECEĞİNİ TAHMİN ETTİM. 600.000 TL’lik iş. Yapanlar kar etmemişlerdir, mimar, statikçi, rendercı biliyorsunuz çok bir şey ALAMAMIŞLARDIR. Amaçları SES GETİRMEK ve diğer çadırı kaldırtabilmektir belki de. O yüzden Arman’a teşekkür etmek istemiştim.
kesinlikle kimseyi yersiz övme ya da yersiz yerme niyetim yoktur.
Ne Arman’ın, ne İBB’nin ne de Ömer’in benim övgüme ihtiyacı yok. Hatta biz Ömer’le az buz kavga etmeyiz az buz tartışmayız. Bilenler bilir.
Sizin de niyetinizin kötü olduğunu zannetimiyorum siz ve sizin gibi kişilerin sadece ufacık bir bilgilendirmesine çaba sarf ettim.
Okuduğınuz için teşekürler.
Çağlar Biberi çok haklı gördüm. ”Zaman yoktu, yarışmayla yapamadık, ben yaptım (oldu)” diyen Ömer Bey bence itirafname yazabilir artık, gelmiş o kıvama. İBB için ”liyakata önem veriyorlar, başarılılar ile çalışıyorlar, işi biliyorlar” algısını KESİNLİKLE kabul etmiyorum. +SOL düşüncemi bir zengin çocuğu ve onun sürekli bıyıkaltı güler modu asla temsil edemez, etmeyecektir de. Koruma Kurulu kararı ”ÇADIR (Devleti)” yüzünden eleştiriliyor, ”onu da kaldırsaydınız öncesinde” deniyor. Evet doğru ama Kurum 1 MAYIS KIŞKIRTMASININ önüne geçmiştir KAMU YARARI gözeterek. KAVUŞMA durağı diye TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ çakallığı ile Çadırın karşısında NİSPET turları düzenleyerek aslında KIŞKIRTMA VE TOPLUMU BÖLME DURAĞINA dönüştürmenin ayağını kopartmıştır Kurul. Bir SOL DÜŞÜNCE bu şekilde denizaltı operasyonları asla çekmez, çekmemeli. Her zaman SAMİMİ olmalı ve ÖÇ ALCAM! diye hareket etmemeli. ”Gerçek” SOL DÜŞÜNCE, o Çadırı da içine alan bir durak yapar ve işte o zaman KAVUŞMA DURAĞI adına der.
“Yarışmayla yap(ılmasa da olur)”
“Yarışmayla yap-tır-t-maya” herzaman karşıyım ve bunun gibi geçici bir projeye tepkileri abartılı buluyorum ancak tepkilere gelen cevapları tasvib etmiyorum. Karşı çıkanları teşhir etmek ve Twitterlerini o selikde yazilara eklemek vs hiç değil bence.
“hiç hoş değil bence”