Kendine Mimar Diyen İç Mimarlar

Kısa bir ön bilgilendirme

1- İç mimarlık mesleği kendince pek güzel özellikleri olan bir meslektir. Mimarlıktan ayrılır. Yani biri eğer iç mimarsa, gururla “iç mimarım” diyebilir ve demelidir de. Çok zevkli ve çok hareketli çok heyecanlı bir meslektir.

2- Bir iç mimarın, kendini “mimar” diye tanıtması takıntısına anlam veremiyorum. Ayrıca eğer illa mimarlık yapıp o pazarı da kendine bağlayacaksa, kurduğu firmada yanında çalıştırdığı mimarlık diploması olana maaş zoruyla imza attırıyorsa bu etik yönden sıkıntılı olduğu gibi yasanın etrafından dolaşmaktır. İşi ticarete döküp, eczane açıp eczacıdan diploma kiralamaktan farkı yok. Onlar “eczacıyım” demiyorlar pek.

3- Bir kişi mimar olmadığı halde mimarım diye diye kendini pazarlıyorsa bu aslında suçtur ve bununla Mimarlar Odası’nın uğraşması gerekir. Nasıl biri tıp doktoru olmadığı halde doktorum diye iş-para alıyorsa ya da bir kazanç elde ediyorsa, Tabipler Birliği olaya dahil oluyorsa bu da Odanın işi.

Fakat Mimarlar Odası sadece seçim zamanı “dinciler geliyor” diye oy isterken cevvalleşir. Ayrıca sadece üyelerinin bir yere belge vermeleri gerektiğinde birikmiş aidatları tahsil ederken kendi varlığını ortaya koyar, çatır çatır tahsil eder yasal faiziyle borçları. Arada ben mimarlık yapmadım, bak senden bir belge istemedim deseniz bile kabul etmez aradakileri de alır. Bunun gibi mimar değilken mimarlık mesleğinin adı kalmış prestijinden faydalanmaya meraklı kişilerin garip vakalarını ancak biz ortaya çıkarır, biz uğraşırız. Yoksa mimarlığın halini biliyoruz, can çekişiyor ve bir de bu yoklukta çok bayıldığımızdan değil mecbur kaldığımızdan gündeme taşıyoruz.

4- Bu arada baştan diyeyim:

Arkadaşlar, Romalılar, Doğu Romalılar, mimar olmayıp kendini mimar diye tanıtanlar, mimarlık öyle sandığınız kadar matah bir şey değil. Evet, değil. “Mimarol.com” diye bir sitem var, çoğu kişiye zorunda kalmadıysanız tercih etmeyin diyorum ve başka yazılar yazıyorum. Yazının sonuna ekledim linkleri.

Yani mimarlıkta bir cacık yok. Belirli bir çevren yoksa, belirli bir şekilde ün şöhret yapmadıysan ve siyasi ya da başka şekilde bir torpilin yoksa, bir cemaate filan tabi değilsen, istediğin kadar yetenekli ol istediğin kadar etik değerlere sahip ol, yine de aç kalabilirsin.

Hatta eğer etik değerlere fazlaca takıntılı isen hiç şansın yok. Elemanlarını asgari ücrete ya da bedava çalıştırmak mı dersin, solcu görünüp “kent suçu” diye ağzından düşürmeyip en sağcıları yağlamak mı dersin, mimarlık ortamında sinsi sinsi takılmak mı dersin. Bunları yapmazsan ofisi kapaman an meselesi.

Hatta Haliç’e beton yığıntıyı koyup bir de üniversitelerde kıyı tasarımı workshoplarında görünmek öğrencilere ders vermek bile gerekebilir.

Aman boş muhalefet ağzı yapmıyorum, hepiniz bunun farkındasınız.

Yarışma kazansan bile projen uygulanmaz. Hatta öyle olur ki, jüri birinci ikinci üçüncü filan seçer. Sonra devlet adamı gelir, birinci ikinci iyi değil, üçüncüyü yapalım der. O üçüncü de çok hakkaniyetli, çok sanatçı ya, bilmem kaç milyona projeyi yapar. Buna inanmıyor musunuz, Çamlıca Kulesi’nin mimarına sorun, yapmadım derse eyvallah.

İçinde bulunmaktan onur ve gurur duyduğum ekibin iki aşamalı yarışmada birinci olduğu, Düzce Üniversitesi Gelişim Planı Kentsel Tasarım Yarışmasına verdiği öneri rafa kalktı. Uygulanmadı. Yani yarışmaya girip hakkaniyetli ve kıran kırana bir rekabetten birinci çıksanız bile avucunuzu yalayabilirsiniz.

SONUÇ: Mimar olmak akıllıca bir seçim değil. O kadar özenmeyin bence. Ama tabii siz de haklısınız, komşunun mimarlık diploması, komşuya Nobel ödülü gibi gelirmiş.

Asıl muhatabım Melek Zeynep Bulut. Ama bunu daha önceden yapanlar var. Hanım ağa ise Zeynep Fadıllıoğlu. BBC’ye verdiği röportajda mimarım diye “söylemiş”. Sonra da bu yanlış bilgi “peşini” bırakamamış. Dünyanın “ilk kadın cami mimarı” diye geziyor ortalıklarda. Canı sıkıldı mı döner dolaşır haber yaptırır orada burada.

BBC’deki sunum. Adres: https://www.bbc.com/culture/article/20141031-the-woman-who-designed-a-mosque

Ama asıl kendisinin bir dergiye “…cami yapıyorum diye laik arkadaşlarım çok tepki verdi” minvalinde bir demeci vardı ki evlere şenlik.

İkinci arkadaş Ömer Karakuş

Instagram’da çok dolaşmıyorum ama Ömer Bey’in bu “eskisi yenisi” reklamı geldi. Yahu eskisi daha iyi. Örneğin Lavabo Vitra’nın ilk mükemmel serilerinden “Akdeniz”. Tasarımı oldukça iyidir. Fakat Ömer bunu ne bilsin.

Ömer Bey Erzurum Atatürk Üniversitesi’nden inşaat mühendisi. Kültür Üniversitesi’nde bir yüksek lisans programına katılmış. O yüzden kendine “Yüksek Mimar” diyordu. Bak iç mimar bile değil. Mühendislik okumuş ama kendine mimar demiyor, daha uçuyor ve yüksek mimarım diyor. Uyardım, bana çok kızdı.

Hala çok iyi iş yapıyor yanında onlarca kişi çalışıyor YouTube kanalı, osu busu var. Daha çok olsun inşallah. Ancak artık kendine yüksek mimar demiyor. Kazancımız o oldu.

Son olarak da Uzay Mimari kızımız var. Hakkında ne biliyorsak Gülben Ergen’e verdiği alçakgönüllü (!) röportajında gani gani kendisi beyan etmiş.

Ayşe Ören’in Türkiye’nin tek uzay mimari olması değil varlığı tanrının kanıtı zaten.

Şimdi samimi mektubuma geçebilirim.

Sevgili Melek Zeynep Bulut,
Sana bu satırları bir mimar abin olarak yazıyorum. Bu kadar “gözümüze soktuğun” haberler olmasa seni tanıyacağım da yoktu. Gençsin başarılısın. Maşallah. İşlerini, ödüllerini ifşa etmek konusunda çok cevvalsin. Ona da eyvallah. Bir iş yapıyorsun bir ödül alıyorsun, hakkındır tabii duymayan kalmıyor. Ne Anadolu Ajansı kalmış, ne TRT World, ne NTV ve tabii ne Cüneyt Özdemir… Mimari konularda bir otorite olan Cüneyt Özdemir’i zaten çok seviyoruz, Haliç’teki beton yığınını aklamak için özel bir firmanın tuttuğu tekneye Saffet Emre Tonguç ile binmişti rast geldim videolarına. Tam o sırada Saffet Emre boğazdaki bir yalıyı 95 milyon dolar yerine 80’e veririm diye komisyonculuğunu da sokuverdi. Orada kestim devamını izleyemedim bana da yazık.

Saffet Emre Tonguç kendini pazarlama konumlama konusunda Zeynep’in fersah fersah önünde tabii.

Saffet kimleri gezdirdiğini anlatıyor verdiği bir röportajda. Tebrik ediyoruz. Fakat para onun için çok önemli ki Leon Black’i takdim ederken cirodan bahsediyor. Ciro yüksekken zarar da edilebilir. Adamın tahmini serveti 12 milyar dolar. 120 milyar ciro nereden çıktı yahu. Yukarıdaki isimler yeterdi milyar dolar filan ne gerek var zorlamasaydın daha fazla.

Ayasofya Müzesi’nde “Saffet Emre Tonguç ile Müzede Bir Gece” adlı etkinlik düzenlenmişti, bu etkinlikten, Leyla Alaton sosyal medyada modern dans eden bir kadın fotosu paylaştı. Bakanlık onaylı bu etkinliğin akılda kalan fotosu Ayasofya’nın cami olmasında propaganda yapanlara yağlı ballı ekmek gibi gelmesi de cabası. Neyse.

Ayasofya’nın cami olması, müze kalması değil ayakta kalması önemli bizce. Anladık ki bu iktidar varken siyasi malzeme olacağı varmış. Ne büyük siyasi propagandalar ne büyük zafer kazanmalar… Yahu her türlü Ayasofya bizim, cami olsun bina daha iyi korunacaksa tercih bile ederim. Ancak halı ve bu kadar yoğun ziyaret keşmekeş nem, koku oraya buraya isim yazanlar…

Fakat şimdi Ayasofya’da namaz kılmayandan gezme parası alınmaya başlanacak, ibadet ise 50 yıl sürecek restorasyon yüzünden sekteye uğrayacak belli. Haberlerle altlığı yapılmaya başlandı.

Ayasofya Müze değil ya, herkes rahat herkes huzurlu. Siyaseten ne olacak oldu bundan sonra Ayasofya depremde ne yapar, insan yoğunluğu zarar verir mi, ne kadar kapalı kalmalı, onarımları ne olmalı, Galeriye kaç kişi aynı anda çıkmalı bunlar onların derdi değil. Çok garip, mütedeyyinlerin kutsal saydığı binayı yine mütedeyyinlerden biz korumak zorunda kalıyoruz. Bir de bizi beğenmezler.

Bu arada konuyu dağıttım ama sana dolaysız olarak “Zeynep” diye hitap etmeme kızma lütfen. Zira senden biraz küçük kızımın ismi de aynı, kızım sayıyorum seni. Benim Zeynep, şu anda UC Berkeley’de mimarlık okuyor. Ana babası olarak zorlamışsınızdır diyenler haklı. Zira olmasın diye çok çaba sarf ettik, çok zorladık. Fakat ters tepmiş olmalı ki, çok çalıştı kabul edilmek ve hatta burs almak için. Yani okul ona maddi olarak destek oluyor. Maddi manevi bizim bir dahlimiz olmadı yurdu, kirası, okul parası falan filan yıllık 100.000 Doları karşılayamazdık zaten.

Ayrıca Türkiye’de işe yarayabilir ama UC Berkeley’nin bulunduğu San Fransisko’nun belediye başkanı genel sekreter yardımcısı filan olmanız, Trump ya da Biden ile aranız iyi olması, üniversiteye girerken öne sürülen değil hatta gizlenen bir şey olabilir. Yurtdışını övmek için demiyorum, herkesin eşit olması herkesin işine geliyor. Kimse bunu dert etmiyor. Hah özel üniversitelerin mütevellilerindeki kalantor zenginlerin çocuklarına önden kapı açılmıyor mu? Açılıyor tabii ama milyon dolarlık yardımlar sayesinde. Onlar da benim Zeynep gibilerin burs almasına yarıyor. Dengeyi iyi kurmuşlar. Fakat üç ayrı kamu kuruluşu durduk yere sadece bir kişiye bir iş için sponsor olmuyor. Olacaksa bile şeffaf ve hesap verilebilir kanıtları kimse istemeden paylaşıyor.

Mimar değilsen hala olabilirsin. Bir kere daha üniversiteye de girmen mümkün. Ama tabii sen de haklısın, bu kadar ünlü ve başarılı bir sanatçı mimar olarak sana hangi mimar ders verebilir. Nasıl her şeye yeniden başlayabilirsin. Yine de önerim, bence mimarım deme. Yazılan yerlerden de sildir. Sadece sanatçıyım de. Herkes sanatçı olabilir, sanatçıyım demek için diploma istenmiyor.

Zeynepçim Londra Bienal’inde işin sergilenmiş. Tebrikler. Artık bunu haber yapmamış bir site bile kalmamış duymamak imkansızdı. Gurur duyduk. Duyduk da anladık yahu sağır sultan bile tıklamıştır o haber sitelerine. Bir kere olur iki kere de olur ama artık onlarca ayrı yerde olması garip gelmeye başladı. Sen de fark etmedin mi?

Sonra o haberler bitti bir de ayrıca “özel davet” ile AKM önüne konuyor haberi de onlarca kez tekrarlandı. O kadar çok tekrarlandı ki, sen istediğin için biz de meraklı olduk. Mecburen olayı ve müellifi olan seni incelemek zorunda kaldık. Sen istedin yani. Davete icabet şart.

Baktım ki, önceki işin de büyük ilgi görmüş. Göç İdaresi önüne bir kuşlu enstalasyonun olmuş. Bu işi sana neden verdiler bilmiyoruz. Vardır bir bildikleri.

2016 yılında başlıyor Londra Tasarım Bienali. Ona İKSV Türkiye’yi temsilen katılıyor ve Autoban’ın hazırladığı “Dilek Makinesi” adlı proje ile.

2018’de Tabanlıoğlu alıveriyor bu zor görevi. Bu sefer İKSV değil Kültür Bakanlığı veriyor işi. Bu iki iş örneğin 2015 Milano Expo’dakilere göre yine oldukça iyi tabii. Yani bakanlık pavyonları birilerine verirken nasıl bir yol izliyor bilmiyoruz. Ama aşağıdaki sonuç felaket.

Neyse pandemi falan filan 2019, 2020, 2021, 2022’de Türkiye Londra Bienali’nde yok (Bakanlık birilerine bol keseden verdiyse de ben bulamadım) sonra ne hikmetse 2023’te Kültür Bakanlığı katılmaya karar veriyor. Halkbank ana sponsor, THY de taşıma sponsoru oluyor.

Bienalin sitesinden sen kendin başvuru yapıyorsun ama TÜRKİYE PAVYONU denecek ya, bir resmi kurum lazım. Bir de ne kadar bilmesem bile bir bedeli var bu işi. Elçilik ve Bakanlık veriyorlar parayı. Sen mi başvurdun, onlar karar verdiler ve niyetlenip seni buldular orasını da bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum ama sen ön ayak olmuş ve katılımı halletmiş bir de Bakanlığı dahil etmişsen ayrıca tebrikler.

Zeynep sen, Tabanlıoğlu sonrası bu işi almış oluyorsun. Nasıl işi aldığını bilmiyoruz sorsak bilgi edinme kanunu bile işe yaramaz. Solcu ve pek şeffaf Mimarlar Odası bile bir vatandaş olarak ona sorduğumuz basit sorulara, bilgi edinme kanunu dahilinde olsa bile, sudan bir sebep sunup sıyrılıyor. Kültür Bakanlığı mı sorularımıza cevap verecek?

Yani Londra’ya katılmaya ikna olan Kültür Bakanlığı tepeden inme şekilde Zeynep’i buluyor. Bu işin sunulduğu tüm haberlerde kendine “Mimar Sanatçı” diyorsun. Mimarlık bu tür işler için gerek şart değil ki? Neden bu kadar bastırıyorsun. Rahat ol yahu. Bir şekilde kamu sana patır patır işler veriyor. Neden geriliyorsun? İstersen su ürünleri uzmanıyım de, yoga ve şifalı taş uzmanıyım de, nasılsa iş gelecek.

Fakat o da ne? Bir bakıyoruz ki Zeynepçim senin mimarlık meselesi karışıkmış. Aslında hiç önemli değildi benim için. Mimarlık meslek mensupluğu çok büyük bir artı sağlamıyor diye bakmam bile. Fakat sende sanırım mimarlık diploması yok o yüzden sana önemli geliyor.

Değil. Vallahi değil.

Kızıma da dedim sana da diyorum mimar olacaksan inadına, tamam ol da mimarlık yapma bari. Ancak sen olmadığın halde mimarım diyorsun. Bu suçtur ya neyse ama mimarlık o kadar komik halde ki, suç bile komik oluyor.

Kendi sitende ve diğer yerlerde iki ayrı eğitim bilgisi var. Türkçe olanda “…mimarlık ve tasarım alanında lisans ve yüksek lisans eğitimlerini tamamladı.” yazıyor çoğul olduğuna göre çok fazla eğitim demek bu.

LinkedIn bilgilerinde Kadir Has Mezunu olduğunu ama Sorbonne dahil hangisine ne okuduğuna rastlamıyoruz. Fakat hangi mimar, ayrıca iç mimarlık yeteneği olduğunu söyler ki. Sanırım sen önce iç mimarlığı eklemişsin, mimarlık sonradan gelmiş.

İngilizce olanında ise sadece Kadir Has, Tasarım ve Sanat Fakültesi mezunu olduğunu yazıyor. Fakülte detayına inip neden bölüm yazmıyor acayip.

Hatta Dünyanın en büyük Gümüşhane Sitesi olan gumushane.gen.tr’dan aldığımız bilgiye göre “Gümüşhaneli Mimar ve Sanatçı” Public Award kazandı deniyor.

Resim altı: Zeynep ile ne kadar gurur duyuyorsam, Amerika Birleşik Devletleri ve tüm AB ülkeleri, Brexit ile çıktığı için İngiliz Milletler Topluluğu hatta Çin ile Rusya’daki yani tüm Dünyadaki Gümüşhane sitelerinden daha büyük olması sebebiyle Gümüşhane.gen.tr ile de gurur duyuyorum. Logonun altına yazmışlar.

Her tarafta bastıra bastıra “mimar sanatçı” yazan yazdıran Zeynep’in aldığı ödül de HALK OYLAMASI. Yani küçültmek istemiyorum da Internet ile çıktığında Dünyanın en önemli kişileri oylamasında Atatürk Madonna’yı geçsin diye kampanya yapılmıştı.

Sonra Cüneyt Özdemir’e çıkıyorsun tebrikler. Sonra Kültür Bakanlığı da bu başarı için “özel davet” ile AKM’ye getirtip kuruyor. Yahu zaten bakanlığın kendisi seçmiş Zeynep’i. Kendi seçtiğine özel davete ne gerek var. Ya da bunun böyle sunulmasına.

Zeynep hem mimar hem de sanatçısın ama neden mimari danışmanla çalıştın ki. Celaleddin Çelik benim tanıdığım sevdiğim bir mimardır. Gerçek mimardır, Mimar Sinan Mezunu, İTÜ yüksek lisans.
Şimdi bildiğim kadarı ile Celaleddin’in uzmanlık alanı akustik değil. Ama akustik ve mimari danışman. Bu çalışmada asılı demir çubuklar rüzgârdan çangıl çungul ses çıkartıyorlar. Tahminim o ki bu fikri Celaleddin vermiş. (Akustik danışmanlığı yazdığına göre) Eh mimari danışmanlık da veriyor ayrıca.

Celaleddin bana ulaştı ve danışmanlığı verdiği işin fikriyle beraber Zeynep’ten geldiğini resmi ve dikkatli cümlelerle yazdı. Arkadaşımdır onu töhmet altında bırakmam. Bir mimara danışmanlık veren mimar olarak asıl onu da tebrik etmeliyim. İyi iş.

Zeynep’e bizzat sordum gördüyse de cevap vermedi. Görmediyse buradan görsün. Yine de yakın arkadaşları ve fanatik şekilde onu koruyan takipçileri bu yazıya rastlarlarsa kendisine iletsinler. Zaten “rr” isimli hiç takipçisi olmayan 6-7 aylık bir hesaptan “sanane bundan” mesajı geliyor. Tek tweeti bu. “rr” Zeynep değilse, “bana ne” olduğundan “rr”ye ne? Üçüncüye ne düşer?

Neyse, Zeynepçim sen büyük işleri sorgusuz sualsiz al. Sonra reklamını, halkla ilişkilerini iyi yap. Herkes bunu kanıksamış kimse laf etmez merak etme. Dikkat ederler bakarlar ama ses çıkarmazlar. Herkesin işi var gücü var ve tabii kimse babası eski genel sekreter olup da partiye bu kadar yakın olan kişiyle takışmaz. Normal. Halkbank, Bakanlık ve THY ne kadar cömert olsalar o kadar iyi.

Gel gör ki, senden çok daha iyi portfolyosu olan gerçek mimar gençler bana mesaj atıyor. 1 yıldır iş bulamıyorum. Bulduğum işte bedavaya çalışmamı zorluyor, tecrübem yok diye. Bedava ya da asgari ücretle Cumartesi dahil bazen Pazar günü de çalışmam gerekiyor, ayrıca bilgisayarımı da getirmemi istiyorlar diye mesaj atıyor. Ne yapayım diye soruyor. İşe gidiş için yol parası hakkında endişeleri var. Benden para istemiyorlar. Eğer bu işe girmezlerse tecrübesiz oldukları için hiç işe giremeyecekler.

Zeynepçim gel bu yükü sadece bana yükleme senle beraber cevap verelim.

Diyelim ki onlara, herkes eşit değil, herkes tek bir emirle 3 ayrı kamu kuruluşundan yardım alamıyor. Şansına küs diyelim. Tamam herkes eşit değil, kimse servet düşmanı değil ama kamu kuruluşlarının sana sağladıkları senin kişisel servetin ya da babanın malı değil ki. O iş bulamayanın da hakkı. O çocuk Halkbank’tan kredi kartı alsa ve asgari ödeme tutarını ödeyemese, banka sponsor olur mu, siler mi borcu? Yarışmaya girse maketini uçakla teslim etmek istese THY indirim yapar mı?

Ben demeyeyim sen de “Şansınıza küsün” diye.

Sonuç:
Zeynepçim bu yazdıklarım aslında ileride liyakatinle iş alman gerektiğinde ne yapmaman gerektiğini de tavsiye ediyor. Eğer iktidar değişirse lazım olabilir. Zaten bence ismini bu kadar öne çıkartarak biraz eskittin. Biraz uzak durman gerek bu halkla ilişkilerden ve ifşa oyunlarından.

Uzay mimarlığı

Mimarlık Okumak Kölelik mi?

Mimarlık Mesleği Hakkında ve Acı Gerçekler

Mimarlık İsteyenler Dikkat!

Etiketler

12 yorum

  • Aybige Tek says:

    Uzun zamandır beni bu kadar heyecanlandıran umut veren neşeli yapan mükemmele yakın ve Lokali mükemmel anlamış bir yazı okumamışım. Allahım emeğinize sağlık. Sanırım kan yenilendi gençler herşeyi biliyor hençler herşeyi anlıyor. Zoomlarda chatten atılsak da satılsak da UMUT var. Emekleriniz için şahsım adıan çok teşekkür eder. Acilen Mimarlar Odası üyeliklerinin kayıt sonrası olması gerektiğine dikkat çekmek isterim. Bir insanı meslekte ciddileşmek istediğinde cezalandırmak ve olmadığı senelerin paralarını almak bu devirde bana çok ilkel geliyor 🙁 Çok üzücü de geliyor!!!!! Peki diyelim verdik cezamızı neden yaşadığımız o zorluklarda ve ünlü ofislerde sabahlara dek gözlerimizden yaşlar aka aka çizim yaparken yanımızda yoklardı? Akıllı mimarlar sorar sorgular ve her parametreden yaşama bakar NOKTA 🙂 SAYGILAR ÜSTADIM! Sağlığınıza sağlık gelsin. Gerçekler güzeldir konuşmak güzeldir. Mesleği yumuşacık dost canlısı yapar iletişim!

    • Mete says:

      Nietzschenin dedigi gibi umut etmek iskenceyi uzatir mimarligi birakin hayati yasayin. Bu arada dayim bir arazi almis mimarlik terk oldugum icin bana proje yap dedi. Is konustuk baya. Yazin Revitten Villa falan tasarlarim belki. Ankara-Kirikkale yolu arasi guzel bir arazi var. 10 donum. Neyse yaz olsun bi bakiyim. Bir mimara da imza attiririm. Puhaha.

  • Aybige Tek says:

    Bir iki imla hatası yapmışım 🙂 Ciğerden konuşur gibi yazarken affedin Türkiye Mimarlık Alemi 🙂 Hatalara ne kadar zalim bir ortam olduğumuzu biliyorum. Sırf bu yüzden gelip özür dilemek istedim 🙂 Oysa hatalar da güzeldir 🙂

  • Ahmet Turan Köksal says:

    Mete samimi filan olduğunu zannediyor, aferin. Mimarlıktan nefret ediyor yarıda nbırakıp başka bir bölüme geçmiş.Ona da aferin. Öyle filan ama buradan da çıkamıyor.

    Dayısı ha Mete’ye yeni öğrendiği Revit ile proje çizdirir ha piyasadan birini bulur. Aynı şey. Nasılsa proje önemsiz bina kötü iyi fark etmez.

    Dayı da haklı. Mete de. Ah bir de bizden bizim yazılardan uzak kalabilseler. Samimi yorum filan, azalarak bitseler.

    Ha Mete benim asker arkadaşım olduğuna göre Amerika’ya gelince haber eder herhalde. O ne zaman gelirse ayarlar ben de Türkiye’ye tatile gelirim herhalde. Laubalilik çok banal ya ondan 12.000 km uzaklıktan bile çekilmiyor.

  • Kitsch Hunter says:

    bence temelde mesleğin adlandırılması ve tanımı da sıkıntılı .nasıl mekanı iç- dış diye ayırabiliyorlar ki zaten. mimarlık mimarlıktır . içi ,dışı olmaz . düşünsenize frank lloyd wright’a biri dese ki: sen binayı tasarlayacaksın .içini başkası yapacak. adam sopayla kovalardı heralde.

    • Özgür Savaş Özer says:

      O mesleğin adının “iç mimar” değil “iç mekan tasarımcısı” olması gerekir.

      • ystyron trist says:

        O mesleğin adı “iç mimar” değil zaten “içmimar”. Acaba arasında ne gibi farklar olabilir? Mesela TDK’nin “bitişik yazılan birleşik kelimeler” kurallarına bakabilirsiniz ya da İÇMO ile konuşun. Mesleğin isimlendirilme süreci yurtdışından farklı bir şekilde gerçekleşmiş durumda. O nedenle düz mantıkla İngilizce’den direkt çeviri, düz mantık hatalarını da beraberinde getirir. Mimarlık bir bütündür, içi dışı olmaz zaten. Ama bu farklı bir meslek dalını da, bilgi eksikliğinden ötürü yok saymayı beraberinde getirmez.

  • Ahmet Faruk Varan says:

    Ahmet Bey emeğinize sağlık. Mesleğe yeni atılmış genç ve mesleğini seven bir mimar olarak aktardığınız problemlerin, toplumun genel çürümüşlüğünün mimarlık üzerindeki yansıması olduğunu düşünüyorum. Çaresiz olmakla beraber umudumu yitirmemek için sonuna kadar çabalayacağım.

  • murat teber says:

    Bir peyzaj mimarı olarak soruyorum; bu isim ve iş tanımı karışıklıklarını nasıl önleyeceğiz.’ Mimar olmayıp mimarlık yapan birisine karşı duruşunuzu takdir ettim.’ Peki peyzaj mimarı olmayıp da peyzaj mimarlığı yapan mimar meslektaşlarınıza ne söyleyebilir ya da yaptırım yapabiliriz. Bununla ilgili görüşlerinizi merak ediyorum Ahmet bey? Mimarlar bu işleri yapacaksa biz bu okulları boşuna mı okuduk?

  • Ahmet Turan Köksal says:

    Murat Bey ve Peyzaj Mimarları, Şehirciler, İç mimarlar, mühendisler, kapıcılar, mali müşavirler ve bunlar gibi meslek erbapları

    Eğer bir kişi mimarsa ya da değilse, yine de sizin mesleğinizi ve sorumluluklarınızı TAKLİT EDİYOR ben şuyum buyum diyorsa siz de müdahil olun. Baktı aymazlık yapıyor Zeynep gibi siz de ifaş edin. Bak ben hiç korkmadım yazdım. Bu kızcağızın durumunu bilip sesini çıkarmadan onunla işbirlliği yapanlar o kadar çok var ki. Bak ben cesaret ettim.

    Bir mimar eğitimi yoksa ben peyzaj mimarıyım derse aynı tepkiyi veririm. Beni bilen bilir. Size bunu nasıl kanıtlarım bilmem ama artık SIKILDIM vallahi.

    Merak ediyorum filan. Etme kardeşim. Sor soruştur öğren lütfen mimarları kayırmadığımı. Bir yazı yazdık zannediyorsunuz ki mesleği kutsuyorum. Yazıyı nasıl okudunuz bilmiyorum ama mimarları ve mimariyi yerin dibine sokuyorum ayrıca.

    Lütfen sorup soruşturmak zor geliyorsa kinayeli yazmayın. Yok zor gelmiyorsa diğer yazılarımı da okuyun filan.

    Rica ederim yeter herkesin mesleği kendine yeter. ONURLA GURURLA mesleğinizi yapın. Yalan beyan veren varsa siz de onları ifşa edin.

    Bir değil iki değil

Bir yanıt yazın