Mimar iş ilanlarının kısa bir değerlendirmesi
Birçok mimarlık öğrencisi okuldaki ikinci senesinden sonra mütemadiyen iş ilanlılarına bakmaya başlar. İlk olarak staj yeri aramakla başlayan bu serüven mezun olunmasıyla birlikte yerini junior mimarlık pozisyonlarına bırakır. Çalışmaya başlandıktan sonra kazanılan tecrübelere göre bu arayış daha spesifik birtakım isteklerin ilanda görülme arzusuna doğru evrilir.
Türkiye`de mimarların iş aradığı en büyük portallardan birisi hiç şüphesiz Arkitera/Kariyer bölümü. Sitenin bu kısmı neredeyse her hafta sonu muhakkak açıp baktığım bir bölüm. Aktif çalışıyor olsam da olmasam da piyasanın isteklerini, ilanların yoğunluğunu ve ilan veren büroların yapısını buradan takip etmeye çalışıyorum. İlk işimi de burada yayınlanan ilanlar bölümünden daha mezun olmadan bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim. Yıllar içerisinde birçok kez yine buradan bulduğum ilanlara başvurup birçok görüşmeye gitmiş bulunmaktayım.
Geçen zaman içerisinde ilgimi çeken en büyük değişiklik, ilanların neredeyse hiçbir şekilde değişmeyişi oldu. Yaklaşık 6 yıl önce ilan veren bir mimarlık bürosunun aynı ilanı virgülüne dahi dokunmadan yine bugün yayına koyabiliyor olmasını kelimenin tam manasıyla hayret verici olarak nitelendiriyorum. Bu durum ben de birkaç meseleyi sorgulama ihtiyacı hissettiriyor. Bürolar hep aynı kişileri mi arıyor yoksa ne aradıklarını bilmiyorlar mı? (Ya da hobi olarak düzenli aralıklarla ilan mı veriyorlar?)
Meselenin sadece iki soruya indirgenemeyeceği çok aşikâr ancak benim için en büyük iki başlık bu şekilde ortaya çıkıyor. Verilen ilanın çizdiği genel çerçeve ve kullanılan grafikler benim için büroların mesleki duruşları ve piyasadaki pozisyonları hakkında ipucu veren en önemli ayrıntıların başında geliyor. Bazı ilanların grafikleri, yazı puntoları ve kullanılan renkler çok özenliyken bile, maalesef içeriklerinin aynı özende olmadığı hemen göze çarpıyor.
Verilen ilanlarda genellikle 5 yıl ve üzeri tecrübeli mimarlar, 2-3 yıl deneyime sahip olanlar veya yeni mezunlar aranıyor. Buraya kadar hiçbir problem yok. Problem, tüm bu farklı tecrübelere dayanan pozisyonlar için istenilen özelliklerin aşağı yukarı aynı olmasıyla başlıyor. Uygulama konusunda tecrübesi olan birinde aynı zamanda çok iyi üç boyut programları kullanma yetisi de aranıyor ya da metraj keşif yapmayı bilmesi istenen tecrübeli bir mimardan aynı şekilde grafik programlarına da çok iyi bir şekilde hâkim olması isteniyor. Tabii ki bunları birarada bünyesinde barındıran bir mimar bulunabilir ama “bu yetiler aranılan pozisyon için gerekli midir? Ya da profesyonel dünyada işler sahiden böyle mi yürüyor?” sorularını sorduğumuzda alacağımız cevapların önemli olduğunu düşünüyorum.
Böyle ilanlardan çıkarttığım genel kanı şu yönde, tecrübeli bir mimar ya da mesleğe yeni başlamış birisi de olsam, ben açık olan her pozisyonda değerlendirilmek isteniyorum. İş yerinde mesleki bir organizasyon şeması yok ve büronun anlık ihtiyaçları çerçevesinde o anda proje için ihtiyaç duyulan kısımda o işe hâkim biriymiş gibi bir efor sarf etmem bekleniyor. Bu da yeni mezun biri için çok mümkün olmayacağından uzun mesailer yapmayı, ilerleyen safhalarda kaygıyı, motivasyon düşüklüğünü ve “sanırım ben bu işi iyi yapamayacağım” düşüncesini beraberinde getiriyor.
İlanlarda sıkça rastladımığız “CAD programlarını biliyor olma” cümlesi beni yine hayretlere sevk ediyor. Neden ofisler kendi kullandığı programı açıkça yazmak yerine ucu kainata açılan bir istekle karşımıza çıkmayı uygun görüyor? Eğer her gelen kendi bildiği programla devam etme şansına sahipse böyle bir ilan veren büronun içerisinde işlerin nasıl yürüdüğü gerçekten merak ediyorum. Mesela işe yeni başlayan bir kişi Archicad kullanıyor, ofisin geri kalanı Revit kullanıyorsa diğer mimarlar ile nasıl bir veri alışverişi yapıyor, her seferinde dosyalar başka programlarda da açılır bir hale mi getiriliyor? Projede mekanik, statik, elektrik gibi diğer disiplinlerle çalışmaya başlandığında karşı taraftan dosyalar hangi formatta isteniyor? Her çalışan kendi uzantısında dosya talebinde bulunuyorsa iş veren bu programların lisanlarından ofisinde kaç tane bulunduruyor? Bu sorular uzayıp giderken akla gelen bir diğer olasılık ise bu ilanların içeriklerini hazırlayanların CAD kelimesinin ne anlama geldiğini bilmeyip bunun bir program olduğunu sanmaları oluyor. (olur olur, olmaz demeyin)
İlanların hiçbirinde (yaklaşık 4 sene önce sadece Bodrum bölgesinde çalışmak için aranan bir iç mimar ilanı hariç) mimara teklif edilecek ücrete dair de en ufak bir ipucuna rastlanmıyor. İlanlarda mimarlık ofisinin çalışma ortamından, kaç kişilik bir ekip olduklarına, genellikle hangi alan üzerinde yoğunlaştıklarına dair hiçbir bilgi yer almıyor ve başvuracak adaylardan bu bilgiler adeta sır gibi saklanıyor. Yani ilan verenler aradıkları kişiye nasıl imkanlar ve atmosfer sunacaklarından bahsetmek şöyle dursun bazı ofisler sitelerini bile yazma gerekliliği duymuyorlar. Sizin ilan sahibi ofisin adını internette aratarak sitesine ulaşmanız ve sitede ofisle ilgili birkaç bilgisi bulabilirseniz bunlardan bir fikir oluşturmanız gerekiyor. Eğer böyle bir şey de mümkün değilse benim gibi, yeni kurulan bir sanayi sitesine topuklu ayakkabılarınızla gidip, çamura batıp, henüz binada ısıtma sistemi olmadığı için karşınıza konan elektrikli sobayla ayaklarınıza bulaşan çamuru temizlerken müdürü beklemek durumunda kalabiliyorsunuz.
Bir de yine ilanlarda çokça rastlanan “şu veya bu üniversitelerden mezunsanız başvurularınızı bekliyoruz” ifadesi. Bunun sebebini ise anlamak mümkün değil. İş veren o üniversiteden mezunların hepsinin yetenekli olduğunu mu sanıyor? Ya da o üniversitelerde verilen bakış açıları birbirinin aynı, her giren kişi hiçbir değişikliğe uğramadan aynı verilerle donatılıp mı üniversiteden mezun ediliyor? Böyle bir durumun mümkün olmadığını bildiğimize göre o üniversitelerin kendini geliştirememiş öğrencileri yarışa hep 1-0 galip başlıyor. Hepimizce malum olan, üniversitelere yerleştirme sisteminde mimarlık kabiliyetlerini ölçebilecek tek bir parametre yok. Ama iş veren “bu çocuk ergenliğinde oturmuş ders çalışmış beni yarı yolda bırakmaz, ne dersem yapar, matematik fen bilimlerinde bu kadar net yaptıysa bizim 1:10 detayları eksiksiz, hadi bilemedin birkaç boşla halleder” gibi bir düşünceye mi sahip çok merak ediyorum.
Pek bilinmeyen X özel üniversitesi burssuz bir mimarlık öğrencisi tasarım, detay, görselleştirme vb. alanlardaki yaklaşımlarıyla fark yaratacak olsa bile muhtemelen portfolyosunun ilk sayfasında yazan üniversite adından dolayı içerisinde yer alan projelere bakma gereği duymadan dosyasını kapatıp diğer başvuran adaylarla devam ediyor olabilirler.
Peki yurtdışında okuyan kişiler bu işverenlerin gözünde hangi kategoriye giriyorlar? AA London mezunu biri ilana başvurduğunda aradıkları üniversiteler listesinde bu güzide okulun adı olmadığı için başvuran eleniyor mu yoksa ona bir şans verilip “E senle bir görüşelim, İTÜ mezunu da değilsin ama neyse…” mi deniliyor? Bunun cevabı benim için çok net olsa da ilanlara aradığı kişinin mezun olduğu üniversiteyi yazanlar için ne ifade ettiğini, bu tür ilanları veren bir iş verenden duymayı çok isterdim. Dünyanın başka hiçbir yerinde görülmeyen bu talebin, işvereni bunu istemeye sevkeden dinamiklerin ivedilikle araştırılması hatta üzerinden bir master tezi okumamız gereken bir mesele olduğunu düşünüyorum.
Arkitera ilanlarından böyle bir tablo ortaya çıkarken, yine mesleki tecrübelerim ve üniversite hayatım boyunca sıklıkla ilanlarına baktığım Almanya ve Avusturya`da ilan portföyü farklı bir durumda cereyan ediyor. Bilmeyenler için; Avusturya ve Almanya’da mimari bir projenin aşamaları LPH 0-9 gibi belirli başlıklar altında toplanıp sıralandırılmakta. Kısaca açıklamak gerekirse LPH 0; projede tasarım başlangıç aşamasını ifade ederken, LPH 9 projenin tüm yapım sürecinin kontrolden geçilerek kayıt haline alınıp teslim edilmesini ifade etmekte.
Viyana Mimarlar odasının sitesinde gördüğünüz ilanlar neredeyse çoğu zaman çok özgün ve spesifik ihtiyaçlara karşı açılmalarıyla dikkat çeker. İlanların birçoğu sundukları pozisyonun yasalar gereği net ya da brüt ücret üzerinden ne kadar olacağını ve sahip olduğunuz yetilere daha fazla ödemenin yapılabileceğinin açıkça yazılmasıyla başlar. Daha sonra mimarın hangi alanda çalışacağı, hangi programları kullanması gerektiği ya da hangi dilleri hangi derecelerde bilmesi istendiğinden bahsedilir. Açık pozisyona aranan kişinin tecrübesine göre bölümlere ayrılmış ilanlarda, tecrübeli kişilerden beklenen istekler bazen o kadar detaylı bir şekilde dile getirilir ki (ahşap detayları konusunda uzman gibi) istenen özellikler sizde yoksa başvurma gereği duymazsınız.
Bazen çok daha detaya inilip pozisyona başvuran kişinin azimli olması, takım çalışmasına yatkınlığı ya da tasarım gücüne güvenmesi gibi özelliklerin beklendiği de eklenebilmektedir. Hemen ardından ofis kendini tanıtır ve çalışana sunacağı imkanlardan bahseder. Bu kısmı okumak bende her zaman büyük bir motivasyon sağlamıştır. Böyle bir açıklama, işe alınacak kişinin orada ilk olarak değerli görüldüğünü hissettiriyor ve aşağı yukarı görüşmeye gittiğinde neyle karşılaşacağını tahayyül etme olanağı sağlıyor. Kimisinde bedava meyve barı bulunurken kimisinde masör imkânı bulunduğu, şirkette toplu aktivitelerin gerçekleştirildiği, seminerlerin yapıldığı gibi farklı alanların sunulduğunu görmek mümkün.
Almanya’daki ilanlarda Avusturya`dakine oranla bu LPH`ler çok daha fazla kullanılarak pozisyon çok daha detaylı bir şekilde açıklanıyor. İş tanımınızın daha ilanı okurken belirlenmiş olduğunu görüyorsunuz ve sizi, eğer LPH (0-3) için işe aldıysalar neden 1:20 detay çizemediğinizi kimse yüzünü buruşturarak sorgulamıyor ya da “sana hak ettiğinden fazla verdik biraz mesaiye kal işler birikti” gibi bir mobbingde bulunmuyorlar.
İlanlarda genel olarak CAD ve ofis programlarını bilmek gibi cümlelerin kurulduğu da çok nadir görüyor. Hangi programın kullanım bilgisinin istendiği ve hangileri bilinirse tercih sebebi olacağı açıkça yazılıyor. Almanya`daki ilanlarda Avusturya`daki ilanlar gibi ücret bilgisine yer verilmiyor ve ücretler eyaletler arası değişkenlik gösteriyor.
Türkiye`de verilen ilanların bu özensizliğinin ve açık uçluluğunun sebebini yaklaşık on senedir çözemedim. Profesyonel mimarlık dünyası ile karşılaştırdığımda durum daha da karmaşık bir hal alıyor. Bunun nedenlerinden biri ülkede birçok ofisin lisans satın almadan programları kullanıyor olması olabilir. Bir diğer önemli sebebin de her yıl ihtiyacın çok daha fazlası binlerce mimarlık öğrencisinin mezun olup piyasaya adım atması ve bundan ötürü iş verenin her zaman seçme şansının ve pazarlık payının çok yüksek olmasından kaynaklanıyor olduğunu düşünüyorum.
Çok geniş bir seçim aralığı tanımlayan ve ne istediğini ifade edemeyen ilanların sebepleri saymakla biteceğe benzemiyor. Nedenler her neyse hızlı bir şekilde çözüm yolunun bulunmasını ümit ediyorum. Yoksa, yakında içeriği sadece “mimar aranıyor” olan ilanlar görmeye başlayabiliriz.
Yazının içerisinde sözü geçen sitelerin linklerini aşağıya ekliyorum:
https://www.arkitera.com/kariyer
https://wien.arching.at/service/inseratejobboerse.html
https://www.baunetz.de/stellenmarkt/index.html?wt_mc=bnhp.mehr-link.stellenmarkt.index
1 Yorum
“Kendini sıra dışı şekilde yeriştirmiş bireysel yetenekler” algısını çok ciddi bir şekilde problemli bulan bir yazı var yukarıda.o ama.. diye geçtiğiniz kısımda tekrar bir soluklanmanızı rica ediyorum.
Azize, sizin de belirttiğiniz gibi zaten arzum, işverenin istediği nitelikleri detaylı şekilde yazması. Mezun olunmuş okulu yazmak bu kategoride değerlendirilemez. Bu psikolojinin alanına giriyor 🙂