Bugün (22 Mart) Pierre Jeanneret'in doğumgünü.
Pierre Jeanneret kim diye soranlara, hiçbir mimarın, içmimarın, tasarımcının, doktorun, bakkalın, kasabın, manavın, mankenin “O kim” diye sormadığı Le Corbusier’in kuzeni, aslında o da çok önemli bir mimar diye açıkladığımız adam.
Le Corbusier; MFÖ’nün en baskın ve göz önünde olmayı seven şovmen üyesi Mazhar Alanson, Beşiktaş’ın seyirciye oynayan adamı Querasma, Yeşilçam filmlerinde büyük büyük rol kesen Kemal Sunal ise, Pierre Jeanneret de MFÖ’nün sessiz ve cool üyesi Fuat Güner, Beşiktaş’ın gösterişsizce işini yapan görev adamı Atiba, Yeşilçam filmlerinde Kemal Sunal’dan mütemadiyen dayak yiyen, adını hatırlayamayıp google’da “Filmlerde dayak yemeden önce bıyıklarını burkan adam” diye arattığımız, emekçi Kudret Karadağ…
Solda Pierre Jeanneret, sağda, yıllar sonra aynı pozu vermeye çalışmış olan Le Corbusier.
Emin olun, bugün çağırsak Pierre’i, pasta yapsak doğum gününde, Le Corbusier arkadan gelip önüne geçer Pierre’in, üfler bütün mumları pastaya tüküre tüküre. Gider, gelen hediye paketlerini Pierre’den önce açar, içinden çıkan arabanın tekerini kırar ikinci dakikada. Salonu süsleyen rengarenk balonların en güzelini alır, Pierre’in hoşlandığı kızın kulağının dibinde patlatır, kız da bu zevzeklikten hoşlanıp bütün parti boyunca Le Corbusier ile takılır.
Çok yükleniyorsun Le Corbusier’e diyenler, parti fotoğraflarını tab ettirince ne kadar da haklı olduğumu, bütün fotoğraflarda Pierre’nin kafasının arkasındaki tavşan kulaklarını görünce anlayacaklar. Hakkını yememek lazım, Le Corbusier çok yönlü bir insan, doğum günü çocuğuna tavşan kulağı yaparken, aynı anda Pierre’in hoşlandığı kızla takılabilir ve hatta o arada pastanın içine de millet dişini kırsın diye bilye saklayabilir…
Ayrılmaz ikili: Jeanneret kuzenler.
Pierre de kendi reklamını yapsaymış biraz, bir balon da o patlatsaymış hoşlandığı kızın kulağının dibinde Le Corbusier gibi diyenler de vardır eminim. Haksız da değiller. Le Corbusier’in bu konuda harcadığı emeği de takdir etmek lazım. Adı Charles-Edouard Jeanneret iken, o zamanlar popüler olan “Le” ekli isimler nedeniyle, dedesinin soy adından (Lecorbesier) esinlenip kendine tabiri caizse bir sahne ismi bulmuş olması da bunun en güzel örneklerinden. Kariyerinin henüz başlarındayken bunu yapması da, bu konudaki öngörüsünü, zekasını ve hırsını göstermekte.
Le Corbusier’in kendi reklamını yapmak ve adını her zaman ön planda tutmak konusundaki hırsı ve medyanın gücünü diğer mimarlardan çok daha etkili kullanmış olması, bir çok önemli mimar hakkında bugünlerde daha az bilgi sahibi olmamıza da sebep olmuş tabi. Yayın evleri bir çok kitapta sadece Le Corbusier’den bahsetmiş, dergiler, gazeteler makalelerde, röportajlarda daha ilgi çekici olduğu için çoğu zaman ona yer vermiş, üniversitelerde okutulan derslerde en çok onun adı geçmiş, hakkında bir çok tez yazılmış…
Bir çoğumuz ünlü “Five Points Towards a New Architecture” manifestosunu, Le Corbusier’in tek başına yazdığını öğrenmişiz, ya da aklımızda öyle kalmış. Manifestonun altında, Le Corbusier ile birlikte Pierre Jeanneret’in de imzası varmış, onu ne yazık ki görmemişiz, çoğu zaman zaten kimse göstermemiş, öğretmemiş.
Okuldaki derslerde defalarca karşımıza çıkmış Villa Savoye, “Le Corbusier’in, modern mimarinin ve Uluslararası Stil’in en önemli eserlerinden biri” denilerek. Projeyi Pierre Jeanneret ve Le Corbusier birlikte yapmıştır denilmemiş ya da bizim dikkatimizden kaçmış nasıl olsa sınavda Le Corbusier yazsak yeter, diğerinin adı zaten zor yazılıyor diye düşünerek.
Bir çok yerde “Yüzyıla damgasını vuran, Le Corbusier imzalı ikonik mobilya tasarımları” diye çıkmış LC serisi mobilyalar; LC1, LC2, LC3, hepimizin bildiği LC4 Chaise Lounge ve bu seriye ait diğer parçalar. Aslında Pierre Jeanneret ve Le Corbusier’in, ofislerine Charlotte Perriand’ı davet etmesi ile başlamış mobilya tasarlama macerası ve bu 3 isim, birbirinden efsane tasarımlar ortaya çıkarmışlar, “hep birlikte”. Ama serinin adı bile, Le Corbusier’in sahne adının baş harfleri ile adlandırılmış.
Pierre Jeanneret, Charlotte Perriand ve Le Corbusier tarafından tasarlanmış olan, LC serisi bazı mobilyalar
VW’in ikonik tasarımı Beetle’ın ilham kaynağı olarak gösterilen Voiture Minumum*’da pek çok kaynakta Le Corbusier tasarımı araba diye geçmiş, 1936 yılında Pierre Jeanneret ile birlikte katıldıkları bir yarışma için, ikili tarafından birlikte tasarlandığına pek değinilmemiş…
Le Corbusier ve Pierre Jeanneret’in bir yarışma için tasarladıkları Voiture Minumum
İki kuzen II. Dünya Savaşı’na kadar uzun yıllar birlikte çalışmışlar, tasarlamışlar ve üretmişler. Fakat bu döneme kadar ortaya çıkan bütün işler, çoğunlukla Le Corbusier’in adıyla anılmış ve Pierre Jeanneret hep kuzeninin gölgesinde kalmış. II. Dünya Savaşı’nda mecburen ayrılan ikilinin yolları, 1951 yılında, Le Corbusier’in kuzenini tekrar birlikte çalışmaya ikna etmesi ile yeniden kesişmiş. Le Corbusier, bağımsızlığını yeni kazanmış olan Hindistan’ın Pencap Eyaleti’nin başkenti Chandigarh’ın yapılandırılması için baş danışman olarak davet edilince, -bence bu zor işin altından tek başına kalkamayacağı için- bu görevi kuzeni Pierre ile birlikte üstlenmiş. Le Corbusier, senede iki-üç kere Chandigarh’a gidip bir süre sonra da projeyi bırakırken, Pierre, buraya yerleşmiş ve tam 14 sene burada yaşamış.
Hindistan kültürünü, insanlarını, doğasını çok seven Pierre, kendisine göl kenarında bir ev, bir de tekne yapmış. Kısa sürede aşçısıyla, bahçıvanıyla, çalışanlarıyla çok iyi arkadaş olmuş, onlarla sık sık Sukhna Gölü’nde gezintilere çıkmış, bu sayede hem yaşadığı yeri, hem de insanlarını çok iyi tanıma fırsatı yakalamış ve bu bilgilerini de burada yaptığı projelere başarı ile aktarmış…
Pierre Jeanneret, Le Corbusier ile birlikte Chandigarh’ın şehir planlamasına ve mimarisine büyük katkılar sunmuş olsa da, daha çok, burada yaşadığı dönemde tasarladığı ve Chandigarh Serisi olarak anılan mobilyalarla tanınmakta. Jeanneret’in, Villa Savoy ile ya da LC4 ile değil de; lokal malzemeleri ve lokal üretim tekniklerini kullanarak tasarladığı bu mobilyalar ile anılıyor olması, galiba bu tasarımları Le Corbusier’in gölgesinde yapmamış olmasından kaynaklanıyor…
Pierre Jeanneret tasarımı Chandigarh mobilyalarından bazıları
İyi ki Chandigarh’da Le Corbusier’in gölgesinden kurtulup birbirinden özgün mobilyalar ortaya çıkarmışsın Pierre Jeanneret. İyi ki Le Corbusier gibi şovmenlik peşinde koşmak yerine, kendini disiplinli bir şekilde işine gücüne vermişsin. İyi ki başka mimarların, tasarımcıların, sanatçıların hakkını yememişsin. İyi ki doğmuşsun Pierre Jeanneret…
Bu arada, bir dahaki doğum günü partine gıcık kuzenini çağırmazsan çok sevinirim…
*Le Corbusier ve Pierre Jeanneret, Voiture Minumum adlı tasarımlarıyla, 1936 yılında bir yarışmaya girmişlerdir. VW’in efsane arabası Beetle ise, Ferdinand Porsche tarafından yine o yıllarda, Hitler’in isteği ile tasarlanmıştır. Porsche’un tasarlamış olduğu ilk Beetle (Bizim bildiğimiz üretilmiş halinden daha basit ve farklı) ve Voiture Minumum’un benzerlikleri tartışmalara konusu olmuş, bunun üzerine Le Corbusier bu aracın aslında ilk kez 1928 yılında kendisi (muhtemelen kuzeni ile birlikte) tarafından tasarlandığını açıklamıştır.
EK: Bazı kaynaklar, Le Corbusier ve Pierre Jeanneret arasındaki ilişkiyi mutualizme benzetmekte. Le Corbusier’in, daha içine kapanık olan kuzeni Pierre’i Paris’teki entelektüel ortama soktuğunu, bununla birlikte Pierre’in de iş disiplini ve mimari birikimi sayesinde Le Corbusier’in kariyerine ciddi katkılar yaptığı görüşünde, mutualizm benzetmesi yapanlar. Yani Le Corbusier olmasa, Pierre Jeanneret olmazdı, Pierre Jeanneret olmasa Le Corbusier olmazdı onlara göre.
Ben ise, emek yemek ve narsistliğe varan kendini beğenmişlik konularında; başka mimar ve tasarımcılarla olan ilişkilerinde de sabıkalı olan Le Corbusier’in, bir çok insan gibi, kuzeni Pierre’i de sıklıkla kullandığını ve ortak yaptıkları işlerde bilinçli olarak kendini ön plana çıkardığını düşünmekteyim. Evet ikili arasında simbiyotik bir yaşam söz konusu, ama bu kesinlikle mutualizm değil…
2 yorum
Ampülü Tesla mı buldu Edison mu tartışmasını hatırlattı bu metin. Fotoğraflarda Pierre Corbusier’den çok daha kendinden eminmiş gibi görünüyor.
Le Corbusier’in yaptığı her bina için kitap, makale yazdığı için eleştirildiğini de duymuştum. Derdi mimarlık yapmaktan çok mimarlık satmak gibi gelmişti bana.
Kuzenini hiç bilmiyordum açıkçası, burada okuduğumda da en çok dikkatimi çeken Hindistan’da kalması. Kendi yolunu çizip tasarımları o yöreyle birleştirmesi. Bence oldukça cesurca.
Çekingen, içine kapanık biri izlenimi uyandırmadı bende. Daha çok sürekli arayış içinde, insanların şöhretinden daha çok önemsediği ve aradığı şeylerin olduğu, kendinden emin bir insan izlenimi…