Mersin'deki kamusal mekanların değişimini konu alan yazı 1980 öncesi ve sonrası olmak üzere iki dönemi ele almaktadır. İki bölüm halinde yayınlanacak yazının birinci bölümü 1980 öncesine bakmaktadır.
“Süper Kent Mersin Dosyası” kapsamında, kentin kamusal mekanları ve geçirdikleri değişime ilişkin değerlendirmeleri içeren bu yazı, giderek zayıflayan kamusal alan ve dolayısıyla gün geçtikçe nitelik kaybeden kamusal mekan ilişkisi çerçevesinde, Mersin’deki kamusal mekanların geçirdiği değişimi 1980 öncesi ve 1980 sonrası olmak üzere iki dönemde ele alıyor. Bu doğrultuda Tülin Selvi Ünlü tarafından hazırlanan yazının ilk bölümünü yayımlayarak “Süper Kent Mersin Dosyası”na devam ediyoruz.
Mersin’de Kamusal Mekan ve Geçirdiği Değişim
Öncelikle, günümüzde bir milyonu aşan nüfusu ve son yasal düzenlemelerle il genelini kapsayan büyükşehir sınırlarıyla Mersin’in her mahalle, semt ve ilçesindeki kamusal mekanlarını ele alabilmek için geniş kapsamlı araştırmalara gereksinim olduğunu belirtmek gerekir. Bu yazıda yalnızca, geçmişte yazar tarafından yapılmış araştırmalardan yola çıkılarak, kentteki kamusal mekanın gelişimi ve değişimi açısından dikkat çekici özellikler gösteren örnekler üzerinden bir değerlendirme yapılacaktır. Bunun için başlarken, kamu, kamusal alan ve kamusal mekana ilişkin kısa bir açıklama yararlı olacaktır.
İlk olarak, “kamu” teriminin bizim dilimizdeki kullanım biçimi ve çağrıştırdığı anlamın bir ölçüde karmaşa yarattığını belirterek başlamak gerekir. İngilizce’de “public, community, the public” gibi toplum, toplumsal ve topluma ait olanı işaret eden bu kavram, “devlet”ten, “resmi” olanın temsil ettiğinden tamamen farklı (hatta onun karşıtı) bir anlam taşır. Oysa dilimizde aynı kavram, toplumsala ait olan için kullanılırken aynı zamanda, doğrudan devletin resmi kurum ve yapıları için de kullanılır. Dolayısıyla, öncelikle bu yazıda “kamu” ve “kamusal”ın, “toplum” ve “toplumsal”a karşılık geldiğini belirtmek gerekir. Öte yandan, bir başka karmaşa da, kimi zaman fiziksel, somut bir alanı ifade ederken “kamusal mekan” yerine “kamusal alan” kavramının kullanılmasıdır. Oysa, kamusal alan (public sphere) ve kamusal mekan (public space) birbiriyle yakından ilişkili olmakla birlikte farklı anlamlara işaret etmektedir.
Kamu, herkes için ortak olan bir dünyayı ifade eder ve herkes tarafından görülebilir, duyulabilir olan soyut bir alandır. Bu anlamıyla kamu, sınırlı bir mekana ya da doğa parçasına karşılık gelmez (Sennett, 2010). Toplumun ortak ürettiği her türlü düşünce, kültür, yaşam biçimi bu alanın parçasıdır. Dolayısıyla bu alan, bir araya gelmemizi sağlayan bir ortak dünyayı anlatır (Arendt, 1994). Kamusal alan (toplumsal olan) ile özel alan (bireysel olan) arasında birbirini besleyen bir ilişki vardır. Ancak, kamusal alanın eylem ve talepleri ile özel alanın eylem ve talepleri arasındaki bu ilişki daima dengeye gereksinim duyan, gerilimli bir ilişkidir. Çıkarları çoğu zaman çatışan bu gerilimli ilişki toplumsal ilişkiler evrenini oluşturur (Sennett, 2010).
Dolayısıyla kamusal alan, bir toplumun ortak yaşam kültürü, birey ile toplum arasındaki ve devlet ile toplum arasındaki ilişki, bireyin toplum içindeki konumuna ilişkin bilgiler içerir. Kamusal alanın kent ölçeğindeki bileşenleri, kentlilik gibi, hemşehrilik gibi, kent kültürü, kent kimliği ya da kent belleği gibi zaman içinde kolektif olarak üretilmiş pek çok başlığı içerir. Ortak üretilen ve o kente ait olan bu soyut alanın, kentsel mekandaki somut karşılığı ise kamusal mekandır.
Dolayısıyla, kentlilerin herhangi bir eşitsizlik olmaksızın, özgürce, kendi irade ve istekleri ile bir araya geldiği, herkesin ortak kullanımına açık, serbestçe erişilen kamusal mekan, bireyin kendini yeniden üretmesi, kültürel etkileşimde bulunması, dinlenmesi, eğlenmesi, gerektiğinde toplumsal talep, beklenti, eylem, protesto vb. kentlileri ortaklaştıran her türlü etkinlik, düşünce ve değerleri ürettiği yerlerdir. Bu bir meydan ya da park olabildiği gibi caddeler, sokaklar ya da kıyılar da olabilir. Dolayısıyla, bir kenti diğerlerinden farklılaştıran ve kentlileri, o kente ait ortak değerler kümesi etrafında buluşturan her türlü ortaklığın fiziksel düzlemi olarak kamusal mekan, kentsel mekanın en önemli bileşenlerinden biri olarak karşımıza çıkar.
Batıda sınırları, resmi otoritenin dahil olmadığı sivil bir kamusal gövde tarafından çizilen kamusal alan ve buna paralel olarak bir özgürlükler alanı olarak şekillenen kamusal mekanın, Türkiye kentlerinde 1960’lı, 1970’li yıllara değin daha çok yönetim erkinin görünme alanı olarak işlev gördüğü, 1970’lerin sonundan itibaren ise hızlanan kentleşme eğilimi ve sermayenin el ve biçim değiştirmesi ile birlikte tüketim odaklı, kimi zaman toplumsal ayrışma ve seçkinleştirmeyi gündeme getiren yeni nesil kamusal mekanlar olarak şekillendiği görülmektedir (Tekeli, 1998; Akkar, 2012). Mersin’de de benzer süreçler etkili olmuş ancak bir liman kenti olarak, kentteki kamusal alan-kamusal mekan arasındaki ilişki ve bu ilişki çerçevesinde kamusal mekanın şekillenişi Anadolu kentlerinden bazı farklılıklarla gerçekleşmiştir.
1980’li Yıllara Kadar Mersin’de Kamusal Mekan
Bilindiği gibi on dokuzuncu yüzyılda liman kentleri büyük değişim yaşamıştır ve Mersin de bu kentlerden biridir. Kent, 1800’lü yıllarda, deniz kıyısında küçük bir yerleşim olarak belirmiş ve yirminci yüzyılın ilk çeyreğine kadar geçen süreçte oldukça hızlı bir gelişim göstermiştir.
1900’lü yıllardan itibaren Mersin, Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli bir pamuk üreticisi ve ihracatçısı olmasına katkı sağlayan bir liman olarak gelişmeye başlamıştır (Toksöz, 2006). Kent hızla, İzmir, İskenderun, Lazkiye, Tripoli, Hayfa, Beyrut, İskenderiye gibi pek çok liman kentinin de içinde yer aldığı ağın bir parçası haline gelmiştir. Mersin’den yapılan ticarette, bu liman kentleri ile kurulan ekonomik ve sosyal ilişkiler (nüfus hareketleri) kentin gelişimini yönlendiren öğeler olmuştur (Selvi Ünlü, 2007).
Bu süreç, Mersin’i gerek sosyal yapısı ve kurumları, gerekse mekansal gelişimiyle bölgede bir çekim noktası haline getirmiş ve çeşitlilik gösteren bir demografik yapıya sahip olmasını sağlamıştır. Özellikle deniz ticareti ile uğraşan gayrimüslim nüfusun yoğun olarak yer aldığı kent, liman işlevine paralel olarak deniz kıyısı boyunca, iskeleler ile ilişki içinde, doğrusal biçimde gelişmiştir (Şekil 1).
Şekil 1. Yirminci yüzyıl ortalarına kadar Mersin’de kentsel yerleşik alan ve kentin ana ticari omurgası niteliğindeki Uray Caddesi. (Harita: Selvi Ünlü, T; Ünlü, T, 2009)
Kentin yirminci yüzyıl başındaki mekansal gelişiminde, doğu-batı doğrultusundaki ana cadde olan Uray Caddesi, demiryolu istasyonu ile kentin ana iskelesi; Gümrük İskelesi’ni birbirine bağlayarak kentsel gelişimde belirleyici olmuştur. Kentin geliştiği bu ilk dönemde Uray Caddesi’nin, Gümrük İskelesi’ne ulaştığı noktadaki kentsel açıklık, iskeleden kaynaklı ticari faaliyetin sürdüğü “Gümrük Meydanı” olarak adlandırılan kentin ilk kamusal mekanı olarak belirmiştir. Gümrük Meydanı, iskelenin uzantısındaki gelişimi ve kentin ana ticari ekseniyle kurduğu doğrudan ilişkiyle kendiliğinden gelişmiş, sınırları yine bu ilişkilerin ürettiği ticari kullanımlarla belirlenen bir kent meydanı olarak şekillenmiştir (Şekil 2).
Şekil 2. On dokuzuncu yüzyıl ve yirminci yüzyılın ilk yarısında Gümrük Meydanı. (Karpostallar: Ali Murat Merzeci Koleksiyonu)
Gümrük Meydanı, kentin ticari faaliyetlerinin ve meta değişiminin yanı sıra kentsel yaşam kültürünün de üretildiği bir alandır. Bir başka deyişle Gümrük Meydanı, varlığını sürdürdüğü yirminci yüzyıl başına kadarki süreçte kentte, burjuva kamusallığının yaşam bulduğu somut mekandır (Selvi Ünlü, 2013). Dolayısıyla, devletten bağımsız olarak ve yönetici erkin herhangi bir müdahalesi olmaksızın, tamamen kamusal gövde tarafından üretilen bir meydan olarak Gümrük Meydanı, kentlilerin, alanın barındırdığı ticari ve sosyal kullanımlarla kurdukları ilişki ve yaşamsal gereksinimleri doğrultusunda, kendi istekleri ile dahil oldukları ve bunun dışında, siyasi ya da yönetsel herhangi bir anlam yüklenmemiş, yalnızca ortak toplumsal deneyimlerle şekillenmiş bir kamusal mekandır.
Aynı dönemde kentin bir diğer kamusal mekanı ise günümüzde “Cumhuriyet Meydanı” olarak adlandıran alandır. Uray Caddesi, Gümrük Meydanı’ndan batıya doğru devam ederek, kentin doğusundaki ticari kullanımları, 1920’li yıllarda batıda yeni gelişmekte olan konut alanlarına bağlamaktadır. 1940’lı yıllara kadar, Uray Caddesi’nin Gümrük Meydanı’ndan sonraki bölümü, yolun sonundaki Kışla binası nedeniyle Kışla Caddesi olarak adlandırılmıştır. Söz konusu cadde, bugün “Cumhuriyet Meydanı” olarak anılan alanda büyük bir kentsel açıklığı geçerek Kışla binasına kadar devam etmektedir. Kentsel mekandaki bu konumu, çevresindeki kullanımlarla ilişkisi ve Cumhuriyet dönemi öncesindeki kullanım biçimi ile söz konusu alan tıpkı Gümrük Meydanı’nda olduğu gibi, bir kıyı kenti olarak Mersin’in denizle kurduğu ilişki doğrultusunda, konut alanları ile çalışma alanları arasında bir dinlenme, eğlenme ve görünme alanı ve daha çok kültür-sanat ve eğlence yapılarının yer aldığı bir sosyal odak olarak kendiliğinden şekillenmiştir. Eski kent kartpostallarından anlaşıldığı üzere söz konusu alan, kentin geliştiği ilk yıllarda da kamusal mekan olarak işlev görmüş, bir dönem açık hava sineması olmuş ve Cumhuriyet’le birlikte “Millet Bahçesi”, “Belediye Bahçesi” gibi değişik adlarla ancak aynı amaçla kullanılmıştır (Şekil 3).
Şekil 3. Bugün Cumhuriyet Meydanı olarak adlandırılan alan, kentin geliştiği ilk yıllardan itibaren bir kamusal mekandır. (Karpostallar: Ali Murat Merzeci Koleksiyonu)
Ne var ki 1940’lı yıllardan itibaren, kentin bu her iki kamusal mekanında çeşitli değişimler yaşanmış, fiziksel özellikleri, taşıdıkları anlam ve toplumsal düzeydeki kavranış biçiminde değişiklikler olmaya başlamıştır. Gümrük Meydanı’nın gerek gelişim biçimi, gerek içerdiği ilişkiler bütünü ve gerekse fiziksel biçimlenişi, kentin plansız döneminde gerçekleşmiş ve 1960 yılında modern limanın inşaatına kadar da bu nitelikleri sürdürmüştür. Ancak 1960 yılında limanın inşası ve 1970’li yıllarda da Gümrük Binası’nın yıkılmasının ardından Gümrük Meydanı, bağlamını kaybetmiş, fiziksel olarak tanımsızlaşmış ve 1980’li yıllardan itibaren meydan niteliğini büyük ölçüde yitirmiştir (Şekil 4). Limanın inşasıyla birlikte denize dolgu yapılmış, Gümrük İskelesi kaldırılmış, ardından Gümrük Binası yıkılmıştır (Şekil 5).
Şekil 4. Gümrük Meydanı, 1970’li yıllar (Fotoğraf: Akdeniz Belediyesi Arşivi)
Gümrük Meydanın’ndaki bu değişim, kentteki sosyal ve ekonomik değişimden bağımsız değildir. Kentin ekonomik etkinliği, yirminci yüzyılın ilk yarısına kadar uluslararası ticarete dayalı iken Gümrük Meydanı, Gümrük İskelesi ile birlikte kentin uluslarası ilişkilerini temsil etmiş, 1960’lı yıllarda modern limanın inşası ile birlikte, Mersin’in gündelik yaşamıyla liman ilişkisi büyük ölçüde kopmuştur (Ünlü, 2012). Öte yandan, ulus devlet politikalarıyla kentin ticaret burjuvazisinin kompozisyonu da değişmeye başlamış ve kentteki kültürel çeşitlik giderek azalmıştır (Selvi Ünlü, 2018).
Gümrük Binası, Gümrük İskelesi’nin ortadan kalkması ile buna bağlı ticari etkinliğin azalması, Gümrük Meydanı’nın yeniden düzenlenmesi ihtiyacını doğurmuştur. Alana yönelik üretilmiş olan tasarım projesinin hayata geçirilmesi sonucu Gümrük Meydanı, kendi içine kapalı, kentin o dönemki en hareketli yaya bölgesine arkasını dönen bir kamusal mekan haline gelmiştir (Şekil 5).
Şekil 5. Gümrük Meydanı, geçmişteki kullanım biçimini ve kent için anlamını yitirmesine paralel olarak adını da yitirmiş, “Ulu Çarşı” adını almıştır. (Üstteki Fotoğraf: Vanlı, 1976, Alttaki Fotoğraf: Tülin-Tolga Ünlü Arşivi, 2009.)
Aynı şekilde, kentin günümüzde Cumhuriyet Meydanı olarak adlandırılan diğer kamusal mekanında da benzer bir nitelik değişimi yaşanmıştır. Cumhuriyet sonrasında, yönetici erkin kentsel mekanda görünmeyi tercih ettiği alan, Cumhuriyet Meydanı olmuş ve alanın doğusunda Vali Konağı inşa edilmiştir. Böylece alan, sivil bir kamusal mekandan, modernleştirici ideolojinin simgeleri ile yeni anlamlar yüklenen bir başka mekana dönüşmeye başlamıştır.
Vali konağının inşasının hemen ardından alanın kuzeyinde, Cumhuriyet modernleşmesinin simge yapılarından biri olarak Halkevi binası inşa edilmiştir. Yapılı çevredeki bu değişimle birlikte gerçekleşen mekansal biçimleniş, alanın kullanımındaki değişimi beraberinde getirmiştir. Cumhuriyet öncesinde dinlenme, eğlence ve rekreasyon amaçlı kullanılan alan artık daha çok resmi tören ve kutlamalar için kullanılmaya başlamıştır (Şekil 6, 7, 8 ve 9).
Şekil 6. Alanda inşa edilen Valilik binası (Valilik binasının hemen batı bitişiğinde yer alacak olan Halkevi binası henüz inşa edilmemiş). (Kartpostal: Ali Murat Merzeci Koleksiyonu)
Şekil 7. Mersin Halkevi ve Cumhuriyet Meydanı. (Fotoğraflar: Tülin-Tolga Ünlü Arşivi)
Şekil 8. Halkevi’nin inşasının ardından, 2000’li yıllardaki son düzenlemesine kadar kısmen sivil niteliğini sürdürse de, bu tarihten itibaren yalnızca ulusal bayramlar ve resmi törenlerin geçit alanı olarak kullanılmaktadır. (Fotoğraflar: Abdülkadir Şaşmazer Arşivi)
Şekil 9. Cumhuriyet Meydanı, günümüzde yalnızca resmi tören ve geçitler için kullanılan ve içinden geçilip gidilen bir alan niteliğindedir (Fotoğraf: Tülin-Tolga Ünlü Arşivi, 2009).
Son olarak, 2018 yılında Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan yarışma2 ile Cumhuriyet Meydanı’nın “korunması, gerektiğinde tören alanı işlevini sürdürmesi ve yakın çevresinde yer alan Kültür Merkezi, Arap Ortodoks Kilisesi, Atatürk Evi Müzesi ve Kent Müzesi (Belediye Binası) gibi kültürel değerlerle ilişkilendirilerek tasarlanması” öngörülerek, yarışmacılardan Cumhuriyet Meydanı’nda “bir yeraltı otoparkı çözümüne ilişkin ilkesel ulaşım önerileri” geliştirmeleri istenmiştir. Dolayısıyla ilerleyen süreçte kentin bu en önemli kamusal mekanının önemli bir değişim geçireceği anlaşılmaktadır.
Kentte, 1960’lı yıllara kadar, mahalle ölçeğindeki küçük açıklıklar ve parklar dışında, Gümrük Meydanı ve Cumhuriyet Meydanı ölçeği ve niteliğinde başka bir kamusal mekandan söz etmek güçtür. 1960’lı yıllara kadar kentsel yerleşik alan neredeyse 1920’li yıllardaki sınırları içinde kalmıştır. Ancak, 1960’tan 1980’li yıllara kadar geçen yirmi yıl gibi kısa bir süre içinde kentte önemli değişimler yaşanmaya başlamıştır. Özellikle 1980’li yıllardan itibaren, başta bugün Akdeniz Belediyesi sınırları içerisinde kalan kent merkezinde olmak üzere yoğun bir yapılaşma gerçekleşmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (araştırmanın yapıldığı dönemki adıyla DİE’nin) 2000 yılı bina sayım verilerinde bina bitiş tarihlerine göre, Mersin’de 2000 yılında oluşmuş yapılaşmanın %74’ü 1980 yılı sonrasında gerçekleşmiştir. Bu yıllarda kent merkezinde artan yapılaşma baskısı, günümüzde Toroslar Belediyesi sınırları içinde kalan kentin kuzeyindeki alanlarda ve Yenişehir Belediyesi sınırları içerisinde kalan batı kesiminde yoğunlaşmıştır (Ünlü, 2007). Bu süreç, 1960’lı yıllara kadar kendiliğinden gelişmiş olan kentsel mekana müdahaleyi beraberinde getirmiştir3. Ancak bu planlama çalışmaları, kentin plansız dönemdeki karakterini sürdürmeyi başaramamış ve imar taleplerine yönelik parsel üretmenin ötesine geçememiştir (Ünlü, 2007).
Söz konusu yaklaşımın sonuçları belki de en somut olarak kentin kamusal mekanlarında görülmüştür. Geçmişte, kentsel yaşam pratikleri ve gündelik yaşamla birlikte ilişkisel olarak şekillenen kamusal mekanlar üretilmişken, 1980’li yıllardan itibaren, kamusal gövdenin doğrudan müdahil olmadığı (ya da olamadığı), temel olarak konut üretimini hedefleyen ve kamusal mekan gereksinimini özel mülkiyet içinde çözmeyi öngören kentsel mekan üretme yaklaşımı, ülkedeki pek çok kentte olduğu gibi Mersin’de de kamusal mekanın anlamını, üretim ve kullanım biçimini değiştirmeye başlamıştır.
*Yazı kapsamında yer verilen görsel malzemeler, arşiv ve koleksiyon sahiplerinin yazılı izni olmaksızın kullanılamaz.
2. Söz konusu yarışma için: https://www.mersinkiyiyarismasi.com ve yarışmaya ilişkin görüş yazısı için: https://www.arkitera.com/gorus/1191/mersin-tevfik-sirri-gur-stadyumu-ile-camlibel-limani-arasi-kiyi-ve-rekreasyon-duzenlemesi-fikir-projesi-yarismasi-uzerine-dusunceler, Erişim Tarihi: Haziran 2018.
3. 1938 yılındaki Jansen planı dışında kente yönelik bilinen ilk plan 1967 tarihli İller Bankası Planı’dır. Ancak, ne yalnızca bugünkü kent merkezine yönelik hazırlanmış olan Jansen Planı ne de söz konusu İller Bankası Planı, kentin bu hızlı gelişimini öngren planlar olamadıkları gibi, büyük oranda uygulanma şansı da bulamamış planlardır. Dolayısıyla kentin yeni gelişen alanlarını da dikkate alan ilk kapsamlı planlama çalışmaları 1980’li yıllarda başlamıştır.
Kaynaklar
Akkar, M (2012) “Kamusal Mekan”, Kentsel Planlama Ansiklopedik Sözlük, Melih Ersoy (der.), Ninova Yayınları, İstanbul, 175-178.
Arendt, H (1994) İnsanlık Durumu, İletişim Yayınları, İstanbul.
Bektaş, B (2011) Kapalı Siteler Üzerine Yerel Bir Değerlendirme: Mersin Örneği, Toplum ve Demokrasi, 5(11-12), 97-114.
Çevik Aladağ, A Ş (2011) Kamusal Alanda Sanat Eseri̇ni̇n Kalıcılığı ve Mersi̇n Kültür Parkının Değerlendirilmesi, Mersin Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Develi, Ş (2007) Eski Mersin’de Yaşam, Avcı Ofset, Mersin.
Doğan, A E (2007) Mekân Üretimi ve Gündelik Hayatın Birikim ve Emek Süreçleriyle İlişkisine Kayseri’den Bakmak, Praksis, Sayı 16, Ankara, 91-122.
Habermas, J (2010) Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, İletişim Yayınları, İstanbul.
Selvi Ünlü, T (2007) On Dokuzuncu Yüzyılda Mersin’in Kentsel Gelişimi, Mersin Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Selvi Ünlü, T (2013) Mersin’de İki Kamusal Mekan Üzerine Bir Mekan Kavramsallaştırması Denemesi, Mersin’den Planlama, Mimarlık, Tasarım Yazıları-Tamer Gök’e Armağan, Sarıkaya Levent, Y; Uçar, M, Mersin Üniversitesi Yayınları, 137-160.
Selvi Ünlü, T (2018) Osmanlı’dan Ulus-Devlete Doğu Akdeni̇z Li̇man Kentleri̇nde Mekana Müdahale ve Kent Kimliğindeki Değişim-Mersin ve Volos Örneği, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, 35(1), 51-88.
Sennett, R (2010) Kamusal İnsanın Çöküşü, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Ünlü, T (2007) “Mersin’in Mekânsal Biçimlenme Süreci ve Planlama Deneyimleri”, Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dergisi, 22(3), 425-436.
Ünlü, T (2012) The Changing Character of Public Space in An Eastern Mediterranean Port City: From Customs Square To Grand Bazaar in Mersi̇n, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, 129 (2), 181-203.
Tekeli, İ (1998) “Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde Kentsel Gelişme ve Kent Planlaması”, 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları, Tarih Vakfı Ortak Yayını, İstanbul, 1-24.
Toksöz, M (2006) “Bir Coğrafya, Bir Ürün, Bir Bölge: 19. Yüzyılda Çukurova”, Kebikeç İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi, Sanat Kitabevi, Ankara, Sayı 21, 97-110.
Vanlı, Ş (1976) Mersin Gümrük Meydanı, Mimarlık, 76(4), 103-13.