Mimar Düğünü

Düğünü düzenleyecek organizatörün haline üzülürken buldum kendimi. Hem damadın, hem de gelinin mimar olduğunu hatırladım. İyice kahroldum...

Geçen gün masada bir maket gördüm, bizim böyle bir projemiz yok, kim yapmış bu maketi diye düşünerek aldım elime. Maket değilmiş meğer düğün davetiyesiymiş. Yanına bir iki düşey eleman ekleyip Çamlıca Cami Yarışması’na göndersem, en az mansiyon alırım. Maketin, daha doğrusu davetiyenin hatırına.


Resim 01-Etrafına eklenecek 6 minare ile ödül kazanma ihtimalinin oldukça yüksek olduğuna inanıyorum.

“Davetiyede isim yazdığı için iptal olur muhtemelen ödül, gelinle damadın ismini karalayıp rumuz mu yazsam, ama annelerinin babalarının adı da yazıyor, akraba torpili yaptırdı demesinler, onları da mı karalamak lazım acaba” benzeri gayriciddi şeyler düşünürken, “Davetiye böyleyse kim bilir düğün nasıl olacak” diye ciddi konular üzerine düşünmeye başladım birden. Düğünün nasıl olacağını düşününce, aklıma tek tek düğün öncesindeki aşamalar geldi. Düğünü düzenleyecek organizatörün haline üzülürken buldum kendimi. Hem damadın, hem de gelinin mimar olduğunu hatırladım. İyice kahroldum…

Organizatör bu aşamaları geçecekti mimar müşterileri ile:

Yer seçimi: Mimarlar radikal olmayı, farklı gözükmeyi, insanlara öncülük etmeyi severler. Herkesin evlendiği bir otelin salonunda, ya da üç mezuniyet töreninden ikisinin yapıldığı bir yalının bahçesinde yapılacak düğün, bir mimar için son seçenek olmalıdır. Onlar, en farklı, en keşfedilmemiş yerde evlenmelidirler. Öyle olmasa bile, onlara böyle hissettirilmelidir. Çünkü Karaköy’ü ilk kez mimarlar keşfetmiştir. Ve Nişantaşı’nda yeni açılan “gastropub”ı, Zona Tortona’yı, Niğde Gazozu’nu, Cos’u, Birsen Tezer’i, Gümüşlük’ü, Dahon’u da. O yüzden, organizatörler yaratıcı önerilerle gelmelidirler. Tütün deposu, eski fabrika, silo, antrepo, tren garı, balık pazarı, meyve hali, sur kalıntısı, ayçiçeği tarlası, gazhane, baruthane, mapushane gibi yerler tercih edilebilir. Düğün bu tür yerlerde yapılamasa bile, fotoğraf çekimleri kesinlikle bu yerlerden birinde yapılmalıdır.


Resim 02-Ayçiçek tarlasında evlenmeye kalkarsanız, ayçiçeklerin boyundan, kim ne takı getirdi görmeniz zor olabilir. Demiryolunda evlenirseniz de tren çarpabilir. Buralarda fotoğraf çekmekle yetinebilirsiniz.

Müzik: Mimarlar müzikten çok iyi anlarlar. Birçoğunun lisede ya da üniversitede müzik grubu olmuştur, “Gençliğimiz stüdyolarda geçti” ya da “Ben zamanında DJ’lik yaptım” diyeni de boldur. Onlara öyle kolay kolay her DJ’i, her “playlist”i beğendiremezsiniz. Öğrencilik yıllarından itibaren H2000, One Love, Chill Out, Soundgarden vb. bütün festivallere gitmişler; Babylon, İKSV, Roxy, Hayal Kahvesi gibi mekanların müdavimi olarak, hem Türk hem de yabancı müzisyenlerin bütün albümlerine, en az nakarata eşlik etme seviyesinde hakim olmuşlardır. Proje teslimlerinde sabahladıkları geceler için hazırladıkları yüzlerce “gb”lık müzik arşivlerindeki tüm şarkıları ezbere söyleyebildikleri gibi, dinlemedikleri radyo kanalı da kalmamış, Müslüm Gürses ile Interpol’ü art arda dinleseler garipsemeyecek kıvama gelmişlerdir. Aralarında, Nick Cave taklidi yaparak, Neşet Ertaş coverı yapanlar bile bulunur. O yüzden, düğünde çalacak DJ, Bruno Mars’tan “Marry Me”yi çaldıktan sonra, tereddüt etmeksizin Ankara’nın Bağları’na geçiş yapabilmeli, akabinde çaldığı “Flying Home” (Lionel Hampton) ile takım elbisesinin altına Camper giyen, damadın en yakın arkadaşı Selim ile pistin kenarında gençlere alkış tutan gelinin anneannesine swing yaptırabilmelidir.

Davetiye ve Diğer Baskı İşleri: Müzik konusundan daha da zorlu geçecektir organizatör için. Çünkü bu, mimarların hakkında tez yazabilecekleri bir konudur. Fakülteye ilk girdiği sene ozalitçilerle tanışır ve ozalitin bir soyad olmadığını, Necdet’in, Cemil’in, Seda’nın akraba olmadığını öğrenir mimarlar. Birinci sınıf, hangi ozalitçi daha ucuz, hangisi daha yardımsever, hangisi daha kaliteli baskı alabiliyor sorularının cevaplarını aramakla geçer. İkinci sınıfın ortalarında bu soruların cevaplarının çoğu bulunduğu gibi, artık uzmanlığa geçiş dönemi başlar. Son sınıftaki bir mimar, baskı tekniklerini, kağıt seçeneklerini, kartuş markalarını herhangi bir ozalitçiden daha iyi bilir. Ozalitçideki yazıcılardan biri bozulsa, teknik servisten önce o müdahale eder. Mezun olup, portfolyosunu hazırlamış olan bir mimar ise, gözü kapalıyken eline aldığı bir davetiyenin gramajını, üstündeki baskının kaç dpi çözünürlükte alındığını, kağıdı elleyen ozalitçinin kullandığı kremin ph değerini birkaç saniye içinde söyleyebilir. Bu işin şakası yoktur. Bir mimarı, dokulu kağıda Photoshop’tan italik bir font seçip, “Dünya’nın en anlamlı “Evet”ini dinlemeye hazır mısınız?” gibi klişe şeyler yazarak tatmin edemezsiniz. Organizatör, mimar müşterilerine öyle bir davetiye yapmalıdır ki, bu davetiye elime geçtiğinde bana ilham verip, 2 sayfa yazı yazdırabilmeli, herhangi bir ilçe belediyesinin açtığı kentsel tasarım yarışmasına gönderildiğinde en az mansiyon ödülü aldırmalıdır.

Mekan Süsleme: Bir organizatörün “mekan” kelimesini, mimar müşterisiyle konuşurken cümle içerisinde kullanması, Rus uçağı düşürmek gibi bir şeydir. Organizatör bundan sonra olacakları göze almış demektir. Bu kelimeyi altını dolduramadan kullanan organizatörün mandalinaları gümrükten geri döner, portakalları deposunda çürür, yılbaşında vizesiz St. Petersburg’a gitme planları yalan olur. O yüzden, etrafı, salonu, buraları nasıl süslememizi tercih edersiniz gibi cümleler kurmak, daha akıllıca olacak, beklentiyi yükseltmeyecektir.

Masa Yerleşimi: Bir mimar, organizatörle düğün mekanını incelerken gözleri ile rölöve alır, aklından konsept projeyi çizmeye başlar. Aynı gece sabahlayıp, AutoCAD’de kim nerede oturacak diye çizmekle kalmaz, teyzesinin kızı ile dayısının oğlunu SketchUP”ta, pistte çiftetelli oynarken modeller, “Vray”de de renderlarını alır. Mekan nerelerden rüzgar alıyor, hangi kapıları aynı anda açınca cereyan yapıyor, kimler sigara içiyor, kimler içmiyor, hangi masada oturan hangi masada oturanla göz göze gelemez gibi veriler sabahlanarak çizilen projede düşünüleceği için de, ne anneanneler ve babaannelerin sırtı tutulur, ne sigara içenler sigara odasına giderken servisi aksatırlar, ne de küs olan amca ile enişte yemek yerken göz göze gelip keyifleri kaçar. O yüzden, organizatörün bu aşama hiç yokmuş gibi davranıp, işi tamamen mimar müşterisine bırakması, kendi sağlığı açısından son derece faydalı olacaktır.


Resim 03-Yemek sırasında verilecek içkilerin masada kaplayacağı yeri, masa başında çekilecek fotoğraflarda davetlilerin önünü kapatıp kapatmadığını belirlemek için yapılmış bir çizim.

Masa Dekorasyonu: Bir mimara dekorasyon demek ise, Amerika’nın uçağını düşürmek gibi bir şeydir. Bu kelimeyi duyan mimarlar, ya “Yok canım, o kadar da değil, dekorasyon dememiştir, dediyse de yanlışlıkla demiştir” der ve konunun üzerinde durmazlar, ya da “Kartonpiyer işleri de yapıyor musunuz, hahaha” diye dalga geçerler. Organizatörden, “Masa üstü tasarımı nasıl olsun”, “Masa üstüne hangi tasarımcıların objelerini koymamızı istersiniz”, “Masa düzeninde minimal bir tasarım mı tercih edersiniz, eklektik mi”, “Biz salonun neoklasik süslemelerine bu tür objelerin yakışacağını düşündük, siz ne dersiniz” gibi cümleler kurması beklenir.

Gelin Buketi: Mimarlık fakültelerinde her 5 mimara, arkadaş olarak seçebileceği 1 peyzaj mimarı, 1 de içmimar düşer. Kantinde oturulan her uzun masada, 7 kişiden biri kesin peyzaj mimarıdır ve senelerce, vizeler öncesinde, mimar arkadaşlarının yanında ezberlemiştir pinus pineaları, prunuz domesticaları, populus nigraları, laurus nobilisleri, valar morghulisleri. Mimarları bu yüzden beyaz lale demeti mi yapalım, orkide mi diyerek kandıramazsınız. Organizatörün bu aşamada yapması gereken, müşterisini sıradan bir çiçekçi yerine, teraryum, beton saksı, bakır vazo gibi tasarım ürünler de yapan bir çiçekçiye götürmek olmalıdır. Beton saksılar ve aksesuarlar şu ara çok moda olsa da, organizatör müşterisini gelin buketi aranjmanında beton seçmemesi konusunda uyarmalıdır. Çünkü bu buket “Bütün kızlar toplandık şarkısı” eşliğinde bekar davetlilere doğru fırlatılacaktır.


Resim 04-Düğünün en kritik anlarından biri. Gelinin fırlattığı çiçeği yakalamak.

Fotoğraf-Video Çekimi: Üniversitede fotoğraf dersi almayan, pinhole atölyesine katılmayan, “kimsede yokken” internetten Lomography fotoğraf makinası sipariş etmeyen çok az mimar vardır. Yarı profesyonel ya da profesyonel makinesi olmayanı ise yoktur. Mimarlık fakültesine girdiğinizde koridorda çevirdiğiniz herhangi biri, size DSLR makine alırken Canon’u mu tercih etmelisiniz, Nikon’u mu, gerekçeleriyle anlatabilir. Hatta koridorda çevirdiğiniz mimar değil de, mimarlık fakültesinden seçmeli ders almış bir makine mühendisi ise, kendisi bu konuda Chip dergisine makale bile yazabilir. Organizatör bu aşamada “Allah’tan müşteri makine mühendisi değil, mimar” diyerek dua etmeli, mimarların konuya hakimiyetini de küçümsemeden, mimar müşterilerinin dikkatini, google’da “düğün fotoğrafı çekilecek ilginç yerler” yazarak bulduğu mekanlar ile çekmeye çalışmalıdır. Hazır mimarlık fakültesinde bir makine mühendisi yakalamışken de, kendisinden bir iki latin dansı figürü öğrenebilir, bu figürleri ilk dans provası yapan gelinle damata satarak, dekorasyon diyerek kaybettiği itibarını, geri kazanma şansı yakalayabilir.


Resim 05-Damadın annesinden daha iddialı giyinmiş olan sandalye, yapımında güzel sanatlar mezunu bir heykeltıraşın iki hafta uğraştığı pasta…

Organizatör bu aşamaları geçtiğinde hala mesleği bırakmadıysa, daha onu düğün pastası, gelin arabası, sandalye süslemesi, gelinlik ve damatlık, ışık sistemi, catering gibi aşamalar beklemektedir. Ki bu aşamaların hepsini başarıyla tamamlayan bir organizatör, mimar müşterileri tarafından evlilik hazırlığı yapan diğer mimar arkadaşlarına da tavsiye edilir. İşte bu andan itibaren, hayatının gidişatı tamamen değişecektir…

Etiketler

4 yorum

Bir yanıt yazın