Mimari proje ve tasarım fiyatını belirleme işi tıpkı o tasarımın konumlandığı ve kente kattığı değer ve kentin talebi ile direkt bağlantılı olmalıdır. Biz mimarlar her yıl aynı hesaplama hatasını yapmaya devam edersek bir süre sonra durum mimari tasarım bedelleri, mesleğin itibarı ve mimarların ekonomisi açısından makas daha da fazla açılacak ve durum sonradan toparlanamaz bir hale gelecektir.
Yıllardır tasarımcı mimarın zihninde aynı soru: “Alım gücüm diğer mesleklere göre her geçen gün neden azalıyor?”, bunun elbette ki politik ve ekonomik bir sürü sonucu var ve bunlar bir meslek örgütünün tek başına değiştiremeyeceği boyutlarda ama ben daha çok kendi müdahale alanımız olabilecek önemli bir konuya değinmek istiyorum.
Bildiğimiz gibi mimarlık mesleğini özellikle serbest yürütmeye çalışanların emeğini fiyatlamak için kullandığı temel kaynak; mimarlık mesleğine başladığım yıllarda proje bedelini elle o katsayılarla dolu ama özünde ortalama yapı maliyetine bağlı formülü kullanarak hesaplardık. Şimdilerde ise odanın web sitesi üzerinden mesleki uygulama başlığı altındaki o hepimizin bildiği yazılımı kullanmaya başladık.
Mimarlık Hizmet Bedeli = Yapı Yaklaşık Birim Maliyeti x Yapı Yaklaşık Alanı x Sınıf Ücret Oranı x Hizmet Bölüm Oranı x Hizmet Dalı Oranı x Bölge Geçim Endeksi Katsayısı x Zorluk Kriteri Katsayısı
Bu formülün detayları TMMOB Mimarlar Odası Mimarlık Hizmet Şartı ve En Az Bedel Tarifesi’nde ayrıntısıyla tariflenmiştir. Yazılımın kullandığı formül de budur. Uzun süredir kullanılan bu formüldeki yıllara göre değişen tek değer yılda bir kez güncellenen Yapı Yaklaşık Birim Maliyetidir. Başka bir deyişle yapılacak inşaatın kabaca hesaplanmış ortalama maliyetidir.
Çoğumuz, özellikle de nispeten daha yeni meslektaşlarımız bedel hesabı uygulamasının hangi girdilerle ve hangi formülasyonla çalıştığını bilmez, ya da sorgulamaz.
Kente değer katması, kullanıcıya mutluluk getirmesi beklenen, müteahhide ve emlakçılara gerçek değeri üzerinden para kazandıran ve mimar tarafından tasarlanan mimarlık ürününün bedeli mevzuatta tarif edildiği ve formülde de gördüğümüz gibi metrekare maliyeti üzerinden hesaplanıyor. Daha iyi anlaşılması için örnek vermek gerekirse; 20 milyon dolara satılan bir Patek Philippe kol saatinin tasarım bedelinin kullanılan 50 gram çelik, deri kayış, 5 gram titanyum alaşım bir kadran ve 15 gram safir camın maliyeti üzerinden hesaplanmaz, bu örnekte tasarımcı yaklaşık 100 dolarlık bir maliyeti 20 milyon dolara çevirmektedir ve kazancı da doğal olarak 50 dolar civarı değil bir tasarımda en az 5 milyon dolar civarıdır.
Görüldüğü gibi yapı maliyet sınıfları üzerinden proje bedeli hesaplamak 21.yüzyılın kazanç dünyasında mimarlık mesleğinin kümülatif değerini azalttığı gibi mimarın toplumdaki ekonomik itibarını da buna paralel azaltmakta, mimarı tasarımcı olarak yapının değerini değil maliyetini etkileyen bir unsur olarak zihinlere yerleştirmektedir. Mimarlık mesleği tasarımın değeri, fiili dünyada tasarıma başlama kararından kullanım ve satış stratejisine kadar bulunduğu konumla, o konumun ekonomik değeriyle direk bağlantılıdır.
Bu sefer sektör içi bir örnek vermek gerekirse; 1 metreküp betonun fiyatı, 1 ton demirin fiyatı, seramik yapıştırıcısının fiyatı nakliye olanakları dışında imalatın yerine göre değişmez. İçinde bulunduğumuz düzende ekonominin ölçü birimlerinden biri olan metrekarenin fiyatı şehirlerde neredeyse sokak sokak cadde cadde değişmektedir. Yapıyı inşa eden müteahhit için ve son kullanıcı için yapı maliyeti değişmezken satış bedelleri ve kar oranları ciddi oranda değişmektedir.
Emlak sektörü bölgesel emlak endeksleri için hazırlattıkları yazılımlarını kullanarak nokta bazlı detaylı fiyat analizleri ile emlak değerlerini anlık olarak analiz edebilmektedirler. Böylece de mimari eserin o anki gerçek değeri üzerinden ücret politikalarını belirlemektedirler.
Konuyu daha iyi anlamak adına biraz rakamlara bakalım ve hesaplamaları da çok karıştırmamak için konut üzerinden yapalım; TC Merkez Bankası https://evds2.tcmb.gov.tr/ sayfasından aldığım TUİK yapı ruhsatlarına üzerinden çekilen verilere göre tüm Türkiye’de 2010 yılı başı ile 2020 yılı sonuna kadar 17.811.539.274,00 m2 (on yedi milyar sekiz yüz on bir milyon beş yüz otuz dokuz bin iki yüz yetmiş dört metrekare) ruhsatlı konut üretilmiş. Yine TC Merkez Bankası verilerine göre 2010 ve 2021 aralığındaki konut metrekare birim fiyatları 1.015,40 TL’den yüzde 293,84 artışla 3.999,10 TL’ye yükselmiş. Aynı oran İstanbul’da yüzde 311,49 olurken İzmir’de yüzde 348,39 olmuştur.
Peki bizim ücret hesaplamalarımızda kullanılan Yapı Sınıfına Göre Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri 2010 ile 2021 aralığında nasıl değişmiş? Konut tasarımında kullanılan yapı sınıfları üzerinde değerlendirme yaparsak: 3A yapı sınıfı birim maliyeti 448 TL’den yüzde 203,57 artışla 1360 TL’ye çıkmış, 3B yapı sınıfı birim maliyeti 511 TL’den yüzde 252,25 artışla 1800 TL’ye çıkmış, 4A yapı sınıfı birim maliyeti 577 TL’den yüzde 232,75 artışla 1920 TL’ye çıkmış, 4B yapı sınıfı birim maliyeti 640 TL’den yüzde 259,37 artışla 2300 TL’ye çıkmış, 4C yapı sınıfı birim maliyeti 761 TL’den yüzde 225,88 artışla 2480 TL’ye çıkmış. Bu beş yapı sınıfı birim maliyet artış ortalaması ise bu 10 yıllık aralıkta yüzde 234,76 olmuştur.
Bu durumda mimarların yanlış hesaplama yüzünden kaybına kümülatif bakmak gerekirse Türkiye geneli değer artışı ile yapı maliyetleri arasındaki oransal makas yüzde 56,36 ile aleyhimize açılmıştır. Üretilen 17.811.539.274,00 m2 (on yedi milyar sekiz yüz on bir milyon beş yüz otuz dokuz bin iki yüz yetmiş dört metrekare) konut göz önüne alındığında ve bu kadar konutun gerçek değeri alıcıların cebinden çıktığına ve mimarların cebine de girmediğine göre sektörün mimarlara ciddi oranda borcu olduğu görülmektedir. Yanlış hesaplama yüzünden ne kadar kaybettiğimizin hesabını da ekonomistlere havale ediyorum. Ama düz hesapla bile mimarlar olarak sektöre hediye ettiğimiz bu fark bile çok ciddi rakamlara denk gelmektedir.
Örneklerden de anlaşılacağı gibi mimari proje ve tasarım fiyatını belirleme işi de tıpkı o tasarımın konumlandığı ve kente kattığı değer ve kentin talebi ile direkt bağlantılı olmalıdır. Biz mimarlar her yıl aynı hesaplama hatasını yapmaya devam edersek bir süre sonra durum proje bedelleri, mesleğin itibarı ve mimarların ekonomisi açısından makas daha da fazla açılacak ve durum sonradan toparlanamaz bir hale gelecektir.
İşin daha da kötüsü asgari ücret denilen kavram yıllar yıllar içerisinde piyasanın zihinlerine tavan ücret olarak yer etmiştir. Bu apayrı bir örgütlü mücadele konusudur.
Mesleki itibarımız ve hakettiğimiz ekonomik refah için ücret politikalarımızı yapının maliyeti üzerinden değil tasarımı yapılan yapının anlık gerçek değeri üzerinden oluşturmak ve artık zaman kaybetmeden gereken güncellemeleri hayata geçirmek zorundayız.