Mimaride İroni Nedir? Nasıl Yapılır?

14 Haziran 2016'da Arkiteracom'da "Mimarlık Okullarında En Yüksek Not Nasıl Alınır? Garantili." başlıklı bir yazı yayınlandı. Ne gariptir ki, yazının bir ironi olduğunu anlamayanlar olmuş.

Bir ifade biçimi olarak “ironi” oldukça güçlü bir yöntemdir. İroni (Eski Yunanca: eironeía), söylenenin tam tersinin kastedildiği ifadedir. Söylenen ya da yapılan eylem, ciddi görüntüsü altında, karşıt söylenceyi ya da eylemi, çelişki noktasına çekmeyi hedefler. Mizahtan farklı olarak, ironi daha eleştirel yaklaşır. Bunlar Vikipedi’den bilgiler.

Şimdi biraz daha derinlere inelim. Sokrates’in diyalog yöntemi iki aşamalı olduğundan bahsedelim mesela. Yukarıda tanımını yaptığımız ironi bunların ilki.

İkinci aşama ise maiotiktir. Sokrates bu aşamada ustaca sorduğu sorularla muhatabının zihninde doğuştan var olduğunu düşündüğü gizli bilgileri ortaya çıkarır. Bu sefer amaç bilmeyene bildiğini fark ettirmektir.

Sokrates bunun için soru sorma metodunu kullanır. Önce kişinin başlangıç anında sahip olduğu verilere, bunların ne kadar tutarlı ve güvenilir olduğuna bakılır, sonra kalan boşluklar adım adım yöneltilen sorular üzerinde düşünme süreci ile tamamlanır. Sorular haricinde ilave bir katkı olmadan kişinin aslında zihninde uçuşmakta olan, kendisinin de farkında olmadığı düşünceleri çelişkilerden arınmış, netleşmiş ve sağlıklı bir biçimde şekillenir, vücut bulur (En azından bu hedeflenir).

Maiotik, insanın bildiğini sandıkları, öznelliği, taraflılığı ile savaşıdır. Önce kendini, sonra konuyu çözümleme metodudur. Zihni sakinleştirmekle başlar. Objektif sorgulama ile devam eder. Maiotik; kolay anlatılan, hemen anlaşıldı sanılan, ehil sorulara karşılık mantıklı ve samimi bir sorgulama etabına muhtaç bir süreçtir.

Bak bu yukarıdakiler de sağdan soldan edindiğim bilgiler. 14 Haziran 2016’da Arkiteracom’da Mimarlık Okullarında En Yüksek Not Nasıl Alınır? Garantili. başlıklı bir yazı yayınlandı. İlk 24 saatte 5.000 okumaya kadar çıkan bu yazıya çeşitli yorumlar geldi. Ne gariptir ki, yazının bir ironi olduğunu anlamayanlar olmuş. Diğer yorum yapanlar anlamayanları kibarca uyarmak zorunda kaldılar, aslında yazı tam tersini söylüyor diye.

İroniyi anlamayanlardan biri “Kaldırılsın” dedi, sonra birileri uyarmış ki hemen bu talebini kaldırdı. Yazdığı yorumu sildi yani. En sevdiğim yorumcu tipi bu. Önce delicesine sinirlenir, klavyeye sarılır, sözde yazdıkları ile yazıyı rezil rüsva edecekken, durumu anlayınca ilk kaypaklık yapan o olur. “Bir vakıf üniversitesinde hocayım” övünmesine sahip sevgi pıtırcıkları dediğimiz güruhtandırlar bunlar. Neyse…

Hala niye kaldırılmadığını soranlar var. Arkitera’dan bir yetkili ise “Ne zaman Arkitera’da bir sansür gördünüz ki?” diye sordu. Cevap yok. Bazı yorumlarsa evet hemen kaldırılsın, sansür uygulansın diyerek yine ironi yaptılar bana destek çıktılar. Başkaları da destek çıktı. Önceden tanımadığım bu kimselere destekleri için bin teşekkür.

Zamanında AKP Global diye ironik bir Twitter hesabıyla çeşitli seçim afişleri yayınlandı. Benim çok çok hoşuma gidenlerden bazılarını paylaşıyorum efendim.

Yapılan iş: Venedik’i çürümekten kurtardık. Evet, en son gittiğimde bir yağmur, bir yağmur sormayın. Hatta Burano adasını (Murano’dan daha az korunaklı renkli binaların olduğu toprak parçası) sağlam su basmıştı. Evlerin kapılarında, suyun foşur foşur içeri girmesini engelleyen, açılan kapanan ahşap ya da metal plakalar konmuştu. Fakat suyu nasıl keseceksin içeri giriyor tabii. Evet, afiş haklı Venedik çürüyor.

Peki, AKP globalciler ne etmişler? Kanalları ıslah etmişler. İroni değil mi? Türkiye’de değil, bu fikir vallahi ironi değil. Çoğu belediyenin ilk yaptığı şey ıslah adı altında yerleşimin içinden geçen su öğesini beton künkler içine alıp üstünü kapatmak oluyor. Evet, yapıyorlar bunu. Parke taşı seviciliğine ise hiç girmiyorum. “Islah”mış bir de “ihya” ettik diyorlar. O da var.

Bak Anadolu’muzdan ortalama bir belediye başkanını (Muhtar da olur) Venedik’e getir, bir yağmur yağsın kanallar taşsın. Maiotik yönlü bir sorgulamaya gir vallada billaha da “Bu İtalyanlar da ne uyuşuk, verin bana kapatırım kanalları, buraları ıslah ederim” diyecektir. Bakın belediye başkanlarını küçümsemek amacım taşımıyorum. İroni de yapmıyorum. Diyeceklerdir.

Muhtarlara gelince, sarayda giydirilen cübbe ve kepleri düşünün. Onların durumu daha ağır. İronik mi, maiotik mi? Haksız mıyım?

Peki, efendim, konu yazımın ironik olduğunu açıklamak üzerineydi ama Mimaride İroni olur mu diye bir soruya kadar geldi. Bu afişlerin üzerinde düşündükçe mimaride ironi yapılır ve hatta uygulanır, inşa edilir gibi geliyor. Hazır Cumhurbaşkanı Gezi Parkı’na yine “Tarihi eser inşa edeceğini” açıklamışken. Sanırım beyefendi tüm ülkeyi maiotik açıdan sınıyor. Tarihi eser, tarihi olmak için orada duran bir şey olmadı. Yeni yapılan şey nasıl tarihi olur. İroninin feriştahı, daniskası, Nirvana’sı artık… Tabii canım Sokrates yanında hafif kalır.

Al işte. Çin seddi. Asfalt. Bir düşünün yahu olur mu? Olur bence.

Bu ironilerden en sevdiğimse, Pisa Kulesi’ni düzeltme meselesi. Bir değerin, gerçek parçasına müdahil olmak, onun asıl değerini anlamadan kırpmak, bozmak ve tahrip etmek. Opera yasaklamak, efendim çıplak diye heykelleri kaldırmak… Bunlar ironi değil oluyor.

Başka bir afişte Amsterdam’ın Red Light sokağını 22.00-06.00 arası kapatma icraatı konu ediliyordu. Yakın zaman Cihangir’de bir plakçı dükkanı basıldı. Durumumuz fena.

Tabii bir de Fuji Dağı’nın söndürülüp imara açılması var. İmar için her şey yapılır. Bu da artık bizim için İroni halinden çıkmış vaziyette.

Gelelim yazıya. Bir sürü soru geliyor. Hızlıca cevaplayayım.

1- Sen kimsin? Öğrenci düşmanı mısın? Neden ismini gizliyorsun?

Mimarım. Eskiden bir vakıf üniversitesinde hocaydım. Emekli diyebilirsiniz. Öğrenci düşmanı değilim, çoğuna iş verdim, abilik, arkadaşlık ve hatta ortaklık ettim. Hak ettiklerini fazlasıyla maddi manevi verdim. Çantamı taşıtmadım onları üzmemeye, şevklerini kırmamaya çalıştım.

İsmimi gizlemeye meraklı değilim, asıl derdim ismimi olaydan uzaklaştırmaktır. Keza ismimi versem beni tanıyan çoğu kişi öğrenci düşmanı olmadığımı bildiğinden şaka yaptığımı zanneder. Yazı ciddiyetini kaybeder (çok somurtuk bir adam değilimdir) Fakat bu not konusunda bu kadar ironiye başvuracak kadar çok ciddiyim aslında. Not takıntısı öğrencileri zombileştirdi. Evet, zombi gibi geziyorlar. Birbirlerini de zombi haline sokuyorlar. Not zombisi gibi onurlarını kıracak durumlar olsa bile not peşinde fakülte koridorlarında geziyorlar. Bunu ancak takma isimle yazarsam bana sinirlenirler, okurlar. Kızarlar. Ayrıca tek ben miyim Arkitera’da takma isimle yazan. Süper yazılar var öyle.

2- Verilen tepkilerden ötürü kızgın mısın? Neden cevap vermedin hiçbirine?

Tam tersi gülerek okudum. Hele hele ilk tepkiler. Biri de bu yazı boş demiş. Başka biri sen doldur demiş. Boş diyen susmuş cevap vermemiş. Bir mühendis hocalarına çok kızgın belli ki demediğini bırakmamış. Örnekler ironik. Yani aslında ben Sokrates gibi soru filan sormadan maiotik cevaplar aldım. Kızgınlığı bırak pek bir mutluyum.

3- Yazı neden bu kadar uzun?

Yahu haklısınız çok uzun. Kısa yazacağım bundan sonra. Becerebildiğim kadar.

4- Başka ironiler olacak mı?

Olacak tabii. Arkitera editörleri benim hesabımı kapatıp, beni siteden atmadıkları sürece ve tabii yazılarımı yayınladıkları sürece ironiler yapmaya devam edeceğim. Bu afişler kadar başarılı olamam ama yine de yazacağım. Yeni yazının hedefinde hocalar var ve hatta daha çok Vakıf Üniversitesi Hocaları. Sıkı durun.

Mimarlık Okullarında En Yüksek Not Nasıl Alınır? Garantili.

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın