Yıkarak Yapmak Başlığı Altında Çamlıca Kulesi
Bu yazı İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Öğr. Gör. Pınar Geçkili Karaman tarafından yürütülen ‘‘ICM 454-Birey ve Mekân’’ adlı seçmeli ders kapsamında İstanbul TV ve Radyo Kulesi hakkında yazılmıştır.
Kısa Özet:
Dünya bir sahnedir. Perde açılır ön sahnede işlenenleri yüzlerce kişi izler, belleğine işler. Bir de yan ve arka sahneler bulunur. Arkalardan, yukarıdan, sofitadan birisi bir delikten oyunu, seyircileri görebilir. Sökerek bakar. Ama seyirci tamamen oyuna odaklanmıştır. Oyuna yukarıdan, sağdan veya soldan yeni dekorlar gelir. Seyircinin gözlerinde birçok katman oluşur. Yeni dekorları senaryonun parçası sanıp algılarını açamazlar. O perdeyi sökemezler. Yıkarak bakamazlar…
Bu perdeyi sökmenin bir yolu belki de Hays’ın manifestosudur. Hays’a göre (Town, 2015) mimarlık, örtük olanı ortaya çıkartır. Örtük olanın, arada saklananın, farklı varoluşların veya kusurlu olanın büyük potansiyelleri vardır(Karaman, 2021a). Yaşamımıza etki eder, algılarımızı dönüştürür. Algılarımızı dönüştürebileceğimiz bir yöntem de yıkarak, sökerek veya parçalayarak yapmaktır.
Yıkarak bakmak farklı olanın, ötekileştirilenin potansiyelidir (Tanyeli, 2017). Çamlıca Kulesi’nin yıkarak yapmak başlığı altında 2 durumlu tartışması bulunur:
1)Çamlıca Kulesi mimari yaklaşımıyla eski halini hiçe sayan, malzemesi ile çevresinden ve önceki halin çıkmalarını kullanmayan yıkarak ortaya çıkartılan bir yapıdır. Bu oluşum yıkarak yapıldığı için evrensel mimariye farklı bir bakış açısı sunar.
2) Toplumun elektrik direklerini görüntü kirliliği olarak görme zihniyetini yıksaydık ortaya nasıl potansiyeller çıkardı?
Çamlıca Kulesi- İstanbul Tv ve Radyo Kulesi
1.1.Yapı Birleşimi
Çamlıca Kulesi, Üsküdar’da bulunan Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’na ait verici (telekomünikasyon) kulesidir. İlk kulenin yapım yılı 1976’dır. Yüksekliği 166 metredir. Fakat 2010 yılında kulede yangın çıkmış ve verici zarar görmüştür. Aldığı hasarlar ve teknolojilik eksikliklerinden dolayı 2020 yılında yıkılmıştır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2011 yılında açtığı Çamlıca Tepesi TV Radyo Kulesi Fikir Projesi Yarışması ile Melike Altınışık Mimarlık’ın projesi seçilmiş ve uygulama kararı alınmıştır. Yapı 2021 yılında hizmet vermeye başlamıştır.
Yapının toplam yüksekliği 369 m olup, deniz kotundan yüksekliği ile birlikte yüksekliği 587 metreye kadar ulaşmaktadır.
İstanbul’un bu telekomünikasyon yapısı ile 100 radyo yayını, frekansları birbirine karışmadan, birbirlerinin güçlerini kesmeden, aynı yüksek kalitede yayın yapabilmektedir. Yeni yapı bu işlevlerin yanı sıra, açık hava tiyatro alanı, restoranlar, seyir terasları gibi yeni birimleri de beraberinde getirmiştir.
1.2. Yapı Bozumu
a) Yapının İstanbul’un lideri gibi duruşunun bir sebebi de cephe tavrıdır. Kuleyi nerden görürsek görelim, göz gözeymişiz gibi hissederiz. Çamlıca Kulesi’nin size sırtını dönmesi gibi bir durum yoktur. Önü-arkası, sağı-solu yoktur. Cephe manzarayla birlikte deforme olur.
b) Elektrik direkleri formu, eklemlenmesi, materyali ve üçgensel hali doğaya tezat olarak durmaktadır. Çamlıca Kulesi’nin şu anki hali doğadan esinlenilen, içimizden, alışık olduğumuz bir tasarımdır. Fakat yine de fütüristik gelen elektrik direği değil, yeni halidir.
c)Yapı, yıllardır salt bir işlev ile bilindiğinden sadece mühendislik eseri diye bilinir. Ama MAA birçok disiplinle çalışarak ve tasarımı göz önüne alarak bir üretim yapar. Hatta tasarımı farklı bir noktaya taşır. Salt işlevli yapıların sadece mühendislik ile anılmasına karşın duruş sağlar. Bir mimarın, mühendislik üretimlerinde bu denli müdahale etmesi, yapıyı ve ülke mimarlığını başka seviyelere taşır.
d) Yapının blokları zeminde inşa edilmiş ve çekirdekle kütleler yukarıya taşınmıştır. Normalde alttan yukarı doğru inşa edilen yapılara karşın bu sefer yapı yukarıdan aşağıya doğru yapılmaktadır. Bu sistemin gerçekleştirilebilmesi tasarımı, şantiye sürecini yönetmiş ve değiştirmiştir.
2. Mesele
Dünya bir sahnedir. Perde açılır ön sahnede işlenenleri yüzlerce kişi izler, belleğine işler. Bir de yan ve arka sahneler bulunur. Arkalardan, yukarıdan veya sofitadan birisi bir delikten oyunu, seyircileri görebilir. Oyunu sökerek izler. Ama seyirci tamamen oyuna odaklanmıştır. Oyuna yukarıdan, sağdan, soldan yeni dekorlar gelir. Seyircinin gözlerinde birçok katman oluşur. Yeni dekorları senaryonun parçası sanıp algılarını açamazlar. O perdeyi yıkamazlar, sökemezler. Yıkarak bakamazlar… Fakat arkalarda bir yerlerden bakan o şahıs, tüm bu katmanların arka planını işleyişini takip eder.
Bu perdeyi sökmenin bir yolu da belki de Hays’ın manifestosudur. Hays’a göre (Town, 2015) mimarlık, örtük olanı ortaya çıkartır. Örtük olanın, arada saklananın, farklı varoluşların veya kusurlu olanın büyük potansiyelleri vardır(Karaman, 2021a). Yaşamımıza etki eder, algılarımızı dönüştürür. Algılarımızı dönüştürebileceğimiz bir yöntem de yıkarak, sökerek veya parçalayarak yapmaktır.
Yazın perde yığını altında kalan potansiyelleri sökmeye hedefler. Bu sökümler şu şekildedir:
A) Söküm 1: Öteki Mimarlığı İnşa Etmek
Mimarlıkta dil sürekli değişmektedir. Çünkü her tavrın önüne bir yenisi eklenir. Böylelikle mimarlık, üretim ve insan sürekli değişir. Fakat kendi dönemi içerisinde yapının oluşumu da sökümü de hep bir kalıp içerisinde olur. Yapı bulunduğu kültüre, kimliğe, doğasına ve malzemesine uymalıdır. Bir şey sadece bir yerde var olabilir (Tanyeli, 2017). Sadece oraya aittir. Başka bir yerde var olursa da orada ötekileşmektedir. Orada öteki, kusurlu, hasta diye tanımlanır (Karaman, 2021b).
Oysa, bir durumu, kültürü tek bir mekâna yapıştırmak o mekânın üstünü bir perde yığını ile örtmekle aynı şeydir. Mekânın tüm potansiyelleri, gitgide yığın altında erir. Bir şey sadece tek bir mekâna, tek bir zamana ait olmazsa birçok mekânsal olasılıklar çıkacaktır (Tanyeli, 2017).
Alışılageldiğimiz yerel malzemenin ve çıkma malzemenin kullanılması bağlamı atmosferi güçlendirir. Peki bunu hiçe sayarsak? Oraya yeni malzeme, yeni mimari anlayış getirirsek mimarlığa, ülkeye yeni potansiyeller doğacaktır. Tıpkı Melike Altınışık’ın tasarladığı Çamlıca Kulesi gibi.
İnşa 1: Varoluş
Çamlıca Kulesi ülkenin bulunduğu mimari duruşa tezat, geleceğin mimari dili olan parametrik tasarımı ele alır. Eski halindeki elektrik direklerinin formunu eklemli halini hiçe sayarak amorf bir kütle oluşturur. Eski halindeki boşluklu strüktürlere karşın dolu, net bir kaplama malzemesi seçer. Yeni mimari programların yaygınlaşmasını sağlar. Yeni mimarlık algısını oluşturur. Çünkü o yenidir. O, doğadandır ama bir o kadar da doğanın hiç görmediğimiz yüzüdür. O, estetiktir.
Melike Altınışık Çamlıca’daki elektrik direklerine benzer bir tasarım yapsaydı parametrik tasarım ülkede bu kadar hızlı öne çıkmayacaktı. Çamlıca isminden bu kadar bahsettirmeyecekti. Şehirde sürekli bakıştığımız, göz göze, karşı karşıya geleceğimiz bir simge olmayacaktı. Hatta bir simgeye farklı noktalardan bakıp nasıl tavırlara büründüğünü göremeyecektik.
İnşa 2: İşlev
Çamlıca Kulesi’nin yeni halinde kafe, seyir terası gibi yeni birimler bulunmaktadır. Bu durum, yapının salt bir işlevi bulunmasına rağmen halkı kendisine çekmesine sebebiyet verir. Halka, telekomünikasyonun ne olduğunu sorgulatır. Asıl kurgu şudur:
İnsanlığın bu kadar uzak kaldığı zirvedeki bir mekân; kuşların, otlakların istila ettiği bir nokta bir anda tüm dünyaya açılır. Yerli halk ziyaret eder. Turist İstanbul’u ziyaret ettiği ilk andan itibaren kuleden haberdar olur. Çocukların hayal perdesine Çamlıca Kulesi’nin gölgesi düşer. Kullanıcı değişir.
B) Söküm 2: Elektrik Direklerine İkna Etmek
Evrenselleştirilen parametrik mimarinin İstanbul’da gözükmesiyle eski halinin kötülenmeye çalışılması, halkın elektrik direklerini/ vericileri görüntü kirliliği olarak görme durumu vardır. Oysa bu algıya yıkarak baksaydık, seyirci perdesinde delikler açsaydık neler olurdu? Bu düşlerin halkın belleğinde oluşması için 3 ikna başlığı oluşturuldu.
İkna 1: Çamlıca Kulesi’ni neden yıkarak konuşuyoruz?
1. Bulunduğu ülkeye/evrene farklı bir üslupla yaklaşması
2. Farklı inşaai tekniklerinin oluşturulması
3. Yeni mimari programların kullanılması
4. Eski halinin oluşturduğu atmosferi tamamen yıkan ve çıkma malzemesini kullanmayan üretim yapılması gibi heyecanlı unsurlar, mimarlık algısının perde yığını altında kalmasına sebebiyet verir. Önceki halinin hiç görmediğimiz potansiyelini örter. O potansiyel hiç gün yüzüne çıkmamıştır. Çünkü elektrik direklerinin potansiyeli geleceğe yönelik bir potansiyeldir. Fakat önceden potansiyeli çıkanlara bakacak olursak:
Örneğin Manifaturacılar Çarşısına da fütüristik eklenti yapılırsa veya yıkılıp yerine fütüristik bir şey inşa edilseydi ne düşünürdük? Fütüristik bir yapı da kimliği kültürü barındırabilir. Hatta potansiyelleri de beraberinde getirir. Dijital sanatların kültürün yüzeylerine yapışması gibi kuvveti bir bağlam oluştururdu. Fakat bu durum yanlış icra edilirse ne derdik?
-Manifaturacılar çarşısını katlettiler!
-Eski Manifaturacıları istiyoruz!
-Manifaturacılara yeni bir katman ruh eklendi!
-Manifaturacılar yeni işlevler ev sahibi yapıyor…
Peki bunu neden Çamlıca’nın eski hali için demiyoruz?
Sonuç olarak geleceğin potansiyeli olan elektrik direklerini şimdiden ortadan kaldırdığımız için Manifaturacılar gibi, AKM gibi belleğimizde yer edinemedi. Bu yüzden Çamlıca’nın eski hali kaybolunca sesimizi çıkarmadık. Hatta memnun kaldık. Oysaki elektrik direklerinin bir şeye ihtiyacı vardı. Zaman…
İkna 2: Ay, gölge, çocuk ve Çamlıca Kulesi
Parametrik yaklaşımla tasarlanan Çamlıca Kulesi 369 m yüksekliğindedir. Dünyadaki en uzun 18. kule vasfındadır . İstanbul’un katmanlı yapısından yükselen parametrik tasarım, uçsuz bucaksız yere kadar uzanan, bu katmanlı şehre bir kelebek gibi konup İstanbul’un her yerinden gözükmesiyle şöhret edinir. Bunun bir sebebi de telekomünikasyon yapısı olmasıdır. Yani yapı işlevi gereğiyle reklamını yapar, tanınır.
Bu özelliği olmasaydı, yapı bu kadar silüete karışıp iki yaşındaki bir çocuğun İstanbul’u tanıma tasvirine karışabilir miydi? Bir çocuğun hayal perdesinde yer edinebilir miydi? Çocuk İstanbul’un liderini Çamlıca Kulesi, diğerlerini ise yandaşları olarak görür müydü? Oysa İstanbul’un lideri yoktur.*
Çamlıca Kulesi işlevi gereği gözükmek zorundadır. Peki bu temaşanın olduğu bir düzen nasıl çözülebilir? Eski halini düşünelim. Eski hali çocuklarda bu algıyı yaratmazdı. Çünkü çoğul olarak duran direklerin şehrin her yerinde bireysel veya düzlemsel olarak dağılmıştı. O zamanki çocuk İstanbul’u Çamlıca Kulesi ile değil Galata Kulesi gibi birçok ögeyle ve çevresindekilerle tanırdı.* Şimdi belki ikna edebilirim. Sizce de elektrik direklerinin dönüştürülmesi veya kulenin direklerle birlikte yaşaması çocukları yine bu kadar etkiler miydi?
İkna 3: Kentsel tarım için hazır altlık
Gelecek Tahayyülü: Boşluk içinde konumlanan elektrik direkleri artık tamamen (gökdelenlerin arasına, kalabalıklığa) yaşamımızın içine girer. Elektrik direklerinde tarım yapılabilir ve evlerle bağlantı kurar. İnsanlar pencereden ellerini uzatıp direklerden domateslerini koparabilir. Elektrik direklerinin üstüne kütleler yerleşip yaşam alanı oluşturulabilir.
Gelecekte yapıların yükseleceği hatta Çamlıca’nın günümüzdeki kadar belirgin olmayacağı kesindir. Peki ‘‘Elektrik direklerinin yüksekliğini, eklemli ve boşluklu yapısını, sökülüp evrilme potansiyelini neden kullanmayalım?’’ sorusunu bana sordurur.
3. Son Söz
Çamlıca Kulesi’nin ülkesine kattığı değer, ülkesine yeni mimarlık anlayışlarını taşıması, dış mekândan iç mekâna kadar düşünülmüş, birbirine bağlanmış parametrik tasarımın mükemmelliği ortaya güçlü bir eser çıkarmaktadır. Uğur Tanyeli’nin Yıkarak Yapmak isimli kitabından (Tanyeli, 2017) feyz ile:
Çamlıca Kulesi’nin yıkarak yapmak başlığında 2 durumlu tartışması bulunur.
1)Çamlıca Kulesi mimari yaklaşımıyla eski halini hiçe sayarak, malzemesi ile çevresinden beslenmeyen ve yıkarak ortaya çıkartılan bir yapıdır. Bu yeni oluşum evrensel mimariye bir katkı sağlamaktadır.
2) Toplumun elektrik direklerini görüntü kirliliği olarak görme zihniyetini yıksaydık ortaya nasıl potansiyeller çıkardı?
Yani metin, bir yandan kulenin bilinçli olarak mimarlık camiasına kattığı değerden bahsederken bir yandan da bilinçsiz yok ettikleri, üzerine perde çektikleri ara kesitleri ortaya çıkartır.
Yıkarak inşa edilebilenlerden örnek alıp yeni inşalar yaratmak yine bizim elimizdedir. Toplumun gözüne inen bu perdeyi kaldırmak için de ikna çabaları oluşturulmuştur. Bu iknalar hücre gibi birçok konuya yapışarak çoğalabilir.
Melike Altınışık Mimarlık’ın İstanbul mimarisine eklektik yapısı ve uyumuyla başarılı işlere imza atması, bizim gözümüzün önüne bazı perdeler indirir. Peki o perdede birkaç delik açsak, bazı konuşmaları, bakış açılarını sökerek nasıl potansiyeller ortaya çıkartırız? Söküm yaptığımızda eski halinin potansiyelli olduğunu görürüz. Eski hali aslında gelecek için en potansiyelli atmosferlerden biri iken nasıl hiçe sayılabilir?
Yazar Yorumu
Yazı Çamlıca Kulesi’nin şu anki halini kötü veya iyi olarak eleştirmez. ‘‘Çamlıca Kulesi, alışıla gelmişliğin dışında olsa nasıl olurdu?’’ sorularının cevaplarını arar. Bu sorulardan birini Melike Altınışık kendisine sormuş, cevaplamış ve inşa etmiştir. Mekânı, zamanı yıkarak yeni bir potansiyel üretir. Yazar, bu potansiyelinin kökenini ortaya çıkartır (söküm 1) ve yeni potansiyellerini (söküm 2) tartışır.
Yazarın, yıkarak yapmak konu başlığı altında çok da tartışılmayan Çamlıca Kulesi’ni ele alması kuvvetlidir. Fakat şu an içinde bulunduğu Taksim AKM sahne mekaniğindeki görevi ile etkilendiği şeyleri bu metne dökmüş ve çakıştırmıştır. Hayata kattıklarımız, hayatın bizi etkiledikleri üzerindendir. Ve bu durum normaldir. Yıkarak yapmak bu durumun alt üst olmasıyla ortaya çıkmıştır. Yıkarak yapmak konusunu ele alırken bulunduğu ortamı -AKM’yi- yıkamayan ama şu ana kadar da üzerine bu kadar dert edinmediği Çamlıca Kulesi’ni ele alması çelişkili bir durumdur.
Yazar kendisine şu notu bırakır:
Her zaman yıkarak yaz, yıkarak konuş, arafta olmanın zorluğunu potansiyele çevir. Bağlama her ne kadar zıt düşsen de perdede delikler açarak araftakileri ortaya çıkar. Ama bazen de sahne ışıklarını kendine çevir.
*Bu görüş, 31 Mayıs 2022 tarihinde Dr. Öğr. Üyesi Fernaz Öncel’le Çamlıca Kulesi üzerine tartışırken, deneyimleri üzerinden ortaya çıkmıştır.
Referanslar:
Hays, M. K. (2015). Mimarlığın Arzusu: Geç Avangardı Okumak. İstanbul: YEM Yayın
Karaman, P. (2021a). Dönüşümün Poetikası: Aalto Deneyselliğine Dair. İstanbul: Ketebe Yayınları
Karaman, P. (2021b,03 17). Yer ve Kimlik. [Ders Sunumu]. İstanbul.
Tanyeli, U. (2017). Yıkarak Yapmak. İstanbul: Metis Yayıncılık
İstanbul TV ve Radyo Kulesi (Küçük Çamlıca Televizyon Kulesi)
1 Yorum
Yazıyı sonuna kadar okudum.
Rahmetli Süleyman Demirelvari bir yaklaşımı var. Yani aslında uzun ve hatta konuyla ilgili olabilir ama hiçbir şey demiyor.
Bu yazıdaki “Çamlıca Kulesi” ni kaldırıp başka bir bina koyun yine olur. Olur yani.
Açıkçası sonuca varmayan yazıları okuyunca “click bait” tuzağına düşmüş gibi hissediyorum kendimi.
Çok üzücü.
Neyse yarışmada birinci olmadı bu tasarım üçüncüydü. Birileri bunun yapılması emretti ve oldu.
https://twitter.com/atkoksal/status/885244337327656960?s=20&t=oOZAxzIGaWwoRrcBHuBURA
burada uzun uzun anlatmıştım zamanında.
Yazının sonuç kısmında şu ibareler var.
“Yazı Çamlıca Kulesi’nin şu anki halini kötü veya iyi olarak eleştirmez. ‘‘Çamlıca Kulesi, alışıla gelmişliğin dışında olsa nasıl olurdu?’’ sorularının cevaplarını arar.”
Arıyor ama vermeyiyor bence. Nasıl olur diye bir cevap bulamadım ben yazıda. Varsa çıkartın lütfen. Yok.
Devam edelim.
“Bu sorulardan birini Melike Altınışık kendisine sormuş, cevaplamış ve inşa etmiştir. Mekânı, zamanı yıkarak yeni bir potansiyel üretir.”
Neyi yıktığını da bir bilsek. Tepedeki eski antenleri mi? Onların parça parça olması yerine birleştirilip bir tane kule oldu işte. Ne yıkıldı ne gibi bir manifesto var?
Ben kuleyi yine de çok kötü bulmuyorum ama 3. olup işi yapmak benim kabul edeceğim mesele değil. Bir de parametrik hali ve ne yazık çok kötü kaplama işçiliği ile veeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee o garip gece ışıklandırması ile şöye uzaktan bakıldırında ARTIK kule pek kötü geliyor gözüme. Benim tarzım değilmiş gibi artık. parametrik öğeler içeren her şey iyidir diye bir kaide yok.
NEYSE
Binaın gerçek bir mimari eleştirisi ayrıca yapılabilir. Zordur. Uzundur. iyi kötü demek mimari eleştirinin görevi değildir ama ben kısa yoldan fikrimi belirtmek istedim.
“Yazar, bu potansiyelinin kökenini ortaya çıkartır (söküm 1) ve yeni potansiyellerini (söküm 2) tartışır.”
Ben yazarın çıkardığı yeni potansiyel de göremedim pek. Kıral çıplak yani. Yazı da çıplak. Yazar da pek romantik ama hele son paragrafı beni benden alıyor.
“Her zaman yıkarak yaz, yıkarak konuş, arafta olmanın zorluğunu potansiyele çevir. Bağlama her ne kadar zıt düşsen de perdede delikler açarak araftakileri ortaya çıkar. Ama bazen de sahne ışıklarını kendine çevir.”
Sahne ışıklarını kendinize çevirmişsiniz de. Sahnede bir şey yok.
Bakın ben de sizin yazınızı yıktım da yazdım. Şimdi sahe ışıkları bende öyle mi? Neler diyorsunuz siz kuzum?
Öyle uzun süsülü kelimelere gerek yok. Gerçek bir mimari eleştiri bekliyoruz bina hakkında.
Ben düz adamım kızmak gücenmek yok. Böyle dolanbaçlı yazıları okuyup bir sonuca ulaşmamak beni üzer.
Kolay gele.