İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı'ndan İTÜ de yönetim değişikliği olması nedeniyle istifa etmem sonucu olarak 23 Ağustos 2012'de 2010-2012 dönemi (27 Aralık 2010-27 Aralık 2012) MİDEKON Dönem Başkanlığı görevim sona ermiştir.
“Mimarlık Fakültesi Dekanları Konseyi (MİDEKON) kimin konseyidir?” başlıklı yazıda da belirtildiği gibi 29 Kasım 2012’de yapılan çağrı ile MİDEKON Genel Kurulu üyeleri olarak; Mimarlık Fakültesi / Mimarlık ve Tasarım Fakültesi / Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi / Mimarlık, Tasarım ve Güzel Sanatlar Fakültesi / Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakülte’ lerinin asaleten veya vekaleten atanmış dekanlarına (Mühendislik-Mimarlık Fakülteleri kuruluş belgesi gereği konsey dışında tutulmuştur) 7 Aralık 2012 günü saat 14:00’te İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı’ nda gündemi 2012-2014 dönemi için yürütme kurulu seçimi olan toplantı çağrısı önceki dönem başkanı önerisi ile İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı tarafından gönderilmiştir. Toplantı gündemi ve çağrısı önceki dönem başkanı tarafından hazırlanmış İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı sadece çağrıyı yapmış ve ev sahipliğini üstlenmiştir. Toplantıya ellibeş fakülteden dekan/dekan vekili ataması yapılmış kırkdört dekanlık davet edilmiş; onbir dekanlıktan temsilci katılmıştır. Dört dekanlıktan toplantıya katılım olamayacağı bildirilmiştir. Diğer dekanlıklardan herhangi bir bilgi gelmemiştir. Toplantı, MİDEKON Kuruluş Belgesi’ nde yazılı olan kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.
“Mimarlık Fakültesi Dekanları Konseyi (MİDEKON) kimin konseyidir?” başlıklı yazı ile ilgili görüşlerimi 2010-2012 dönemini de içeren ciddi eleştiri/suçlamalar olması nedeniyle açıklamak gereği duymuş bulunmaktayım.
1. MİDEKON tarihinde ilk kez (içlerinde temsilcileri/yardımcıları ilgili toplantıya katılarak görüşlerini belirten üyelerin de bulunduğu) Konsey üyelerinin bir bölümü sadece toplantıya ilişkin değil genel bir eleştiri/suçlama ortak görüşü oluşturmuşlar ve/veya imza atmışlardır.
2. Yine MİDEKON tarihinde ilk kez; metni hazırlayanlar ve/veya yazıya imza atanlar bu metni sadece toplantıya katılan ve/veya kararı kabul edenler ve konsey üyeleri ile paylaşmak yerine; MİDEKON’ un itibarını zedeleyeceğini bile bile Arkitera gibi bir portali kullanarak tüm mimarlık ortamına yaymışlardır.
3. Metin YTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı e-posta adresinden; gönderen ve gönderilenlerin görülmeyeceği şekilde; e-posta olarak iletilmiştir. YTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı 7 Aralık 2012’deki MİDEKON toplantısına Dekan Yardımcısı düzeyinde katılan, oy kullanan ve görüş bildiren fakültelerden birisidir.
4. Eğer içtenlikle doğru bulunarak yazıldı ve imzalandı ise hiçbirine katılmasam da ilgili yazıdaki tüm eleştiri ve suçlamaların sorumluluğunu, Mimarlık Fakültesi Dekanları Konseyi kurumsal yapısına ve kimliğine zarar gelmesini önlemek için, 2010-2012 dönemi yürütme kurulu dönem başkanlığı yapmış olduğum için üstlenmekteyim.
5. Belirttiğim sorumluluklara verdiğim önem nedeniyle; MİDEKON kurumsal yapısı ve kimliğine zarar veren “Mimarlık Fakültesi Dekanları Konseyi (MİDEKON) kimin konseyidir?” başlıklı metnin oluşumundan dolayı; Mimarlık Fakültesi Dekanları Konseyi tüm üyelerinden, önceki ve şimdiki yürütme kurulu üyelerinden, 7 Aralık 2012 toplantısına katılan ve suçlanan dekan, dekan vekili ve dekan yardımcılarından ve ilgili kurumlardan özür dilerim.
1 Yorum
İlk yazının mimari ortamla paylaşılmış olması, olumlu bir adım olarak görülmelidir diye düşünüyorum. Mimarlık ortamının parçası olan her birey, mimarlığın gelişiminden sorumludur.
Kurumlar/Konseyler, kendi içlerine kapalı birimler olarak düşünülmemeli, işleyişinde/gelişiminde gözlenen aksaklıklar varsa, bunların dile getirilmesinden daha doğal bir şey olamaz. Eğer konu/sorun, mimari ortamda bir yayın portalında ifade edilmişse, bu rahatsızlık yaratmamalı. Mimarlık fakültelerinin dekanlarını içeren bir konsey, neden kendi içine kapalı olsun?.
Bu yazıda, birkaç defa kullanılması nedeniyle dikkat çekici olan “eleştiri/suçlama” ifadesi. Eleştirinin bir tür suçlama gibi algılanması, özellikle akademik/akademisyenleri ilgilendiren bir bağlam söz konusuysa çok sorunlu/hatta belki de tehlikeli. İlk yazının son paragrafında, ilgili isimler zaten niyetlerini,“bu soruların soruluyor olmasının, aksaklıkları düzeltmek amacını taşıdığını” ifade etmişler. Burada, “bir suçlama” değil, konseyin gelişimi için yapıcı bir tavır görülmesi, bundan sonraki evreler için daha sağlıklı olacaktır.
Kurumlara/konseylere eleştiri getirilmesi, onların kimliğine zarar vermek ya da itibarını zedelemek olarak algılanmamalı ayrıca. Gelişimin tetikleyicisi, eleştirinin kendisidir. Bugün dünya üniversiteleri, öğrencilerini yetiştirirken, onları, soru sormaya, mevcut durumları kimi zaman olduğu gibi kabul etmek yerine, eleştirmeye teşvik ederken, ülkedeki üniversitelerin eğitim sisteminin –az sayıda olumlu çabalar varsa da genel anlamda- çökmesi durumu açıklamıyor mu?. Eleştirmeme yönünde yetiştirilen öğrenciler ve bilim insanları, baskılar, bürokratik sistemin parçası olmuş akademisyenler… kendi içine kapalı olan, soru sormayı eleştiri, eleştiriyi suçlama olarak kabul eden bir sistemin ilerlemesini/gelişmesini nasıl bekleyebiliriz?