Önce sakin ol ve aklındaki o çılgınca fikri, usulca yere bırak!
Yasak meyve tatlı olurmuş. Mimarlık, iç mimarlık, Peyzaj, Şehircilik, Endüstri Tasarımı vb. (işbu yazıda bundan sonra genel olarak “mimarlık” diye geçecektir. Meslek ırkçılığı aklınıza gelmesin sakın, sadece genel olarak toparlamak için kullanılmıştır) zamanında en çok tercih edilen, en çok arzu edilen ve hatta imrenilen meslek seçimlerinden biriydi şimdiyse yazmaya kalkanlara ağzı birliği edilmişçesine “sakın ha” deniliyor.
Eski bir akademisyen, Silikon Vadisi’nde yeni bir tasarım stüdyosu sahibi olarak diyorum ki “Ben de aynı fikirdeyim. Mimarlık yazmayın.”
Sebebini soracak olursanız, çok fazla sayıda mimarlık mezunu oldu, rekabetin az olduğu mesleklerde mutlu ve kazançlı olmanız daha yüksek. O yüzden aşağıdaki maddeleri çok iyi tartarak düşünün. Önce neden mimarlık yazabileceğinizi, sonra neden yazmamanız gerektiğini, sonra acı gerçekleri yazacağım. Acıtacak ama yanlış yok bizde. Varsa yorumunuz aşağıya yazın, yazmasına yazın da ne yaz ne de kış. 3-4 yıl içinde düzelecek bir durum da yok.
Son olarak tüm bunları düşünüp tartıp ona göre karar vermenizi önereceğim. Tek ihtiyacımız olan iyi tartmak.
Bir sakin!
Madde madde sıkıntıya sokmadan, sizi germeden yazacağım. Yok ben daha fazla okuyayım soru sorayım filan diyorsanız ÜCRETSİZ DANIŞMANLIK VEREN 10 yıldır faaliyette olan www.mimarol.com isimli blogu tavsiye ederim. Dili biraz sert. Ama olsun bedava. Kimseye eyvallahı yok. İster bakın ister bakmayın.
1- Yazmayıp ne yapayım? Benden öncekiler mimarlık yazmış ve belki sıkıntı çekmişlerse ben neden istediğim mesleği, istediğim gibi seçemiyorum. Nereden geliyor “Bu ip doldu, cambazsın ama sana yer yok” tavırları? Benim çok iyi bir mimar olma ihtimalimi neden elimden alıyorsunuz?
2- Tıp mı yazayım? O kadar puan nasıl alacağım? Haydi aldım doktorları, dövüyorlar, hatta soğukkanlı şekilde öldürüyorlar ve hala da diyorlar ki, biz olmazsak onlar ne yapacak. Doktorlar çok şımardı. İsteyen yurtdışına gitsin filan. O kadar çalış çalış ve hem de sağlıkçı olup maddi hem de manevi sürün. Bir pandemide kaç sağlıkçı eridi gitti? Yazık değil mi onlara.
3- Annem babam, akrabalar benim için ne planlamışlar? Doktur mu olsun, eczacı mı? Onların planlarına göre mi hareket edeyim? Benim hayatım yok mu? Dedem, ninem ileride siyatikleri azdığında, onlara avuç avuç istedikleri ilaçları yazan biri mi istiyorlar. Devlet nasılsa ilaçları karşılıyor, yaz babam yaz. Bunun için yıllarımı verip okuyacağım ki kulaktan dolma ilaçları kullanmak için bana şu ilacı yaz diye emir verenleri memnun edeceğim. Niye?
4- Çevredekiler ne der, şunun kızı, oğlu, şuraya girmiş buraya kayıt olmuş. Yüzde kaç bursluymuş? Bıktım karşılaştırmalardan. Kinayeli laflardan. SANA NE BENİM OKULUMDAN, MESLEĞİMDEN? Bu benim işim, benim hayatım benim görüşüm. Her bayramda seyrandan akraba sorgulamaları darlamalar… İyiysen kıskanmalar, kötüysen küçümsemeler.
5- Mimarlık yazmayayım da FTR mi yazayım. Çocuk gelişimi? Psikoloji ya da diyetisyenlik. Bunlar ne kadar farklı alanlar. Arada sırada öne çıkıyorlar revaçta oluyorlar ya sonra? Babam demişti eskiden tekstil mühendisliği tıptan fazla puanla girilen bir yermiş? Şimdi esamesi okunmuyor. Demek ki bu da değişken. Mimarlık dünyanın en eski ikinci mesleğiymiş. Neden şimdi kötü oldu.
6- Mühendislik mi yazayım? Türkiye’de iyi mühendislik para etmiyor. Maaşlar yetersiz. Çalışma koşulları?
7- Hukuk, İşletme, İktisat… Onlar da daha az mı yığılma var? Elini sallasan dolu.
8- Fizik, Astrofizik, Kimya… Temel bilimlerde Türkiye’de araştırmacı olmak çok dertli değil mi? Kim beni hayatım boyunca fonlayacak.
9- Öğretmenlik yazayım da atama mı bekleyeyim?
10- “Devlete sırtını daya” eskidenmiş o. Az maaşım olsun ama her ay yatsın, kimse beni kovamasın. “Salla başı al maaşı” Öyle mi? Değil. Artık her şey siyasi. Devlet memurlarını zorla mitinge götürüyorlar. Gitmeyeni fişliyorlar. Devlet memurluğu ve maaşı ile yaşanacak durumda değil. Daha da kötü olacak. Bunu nu hedeflemeliyim.
11- Mimarlık yazmayayım da seneyi mi bekleyeyim. Ne olacak evde sınava hazırlanmak, kurs ücretleri, test kitapları.
KABUSSSSSS…
12- Arkadaşlar bir şekilde üniversitede bense mimarlık yazma dediler diye duracağım. Hayat devam ediyor. Evde oturan çalışmayan genç işsiz sayısı o kadar fazla ki. Annem babam da artık bir üniversiteye girmem gerektiğini düşünüyor. Benim çocuğum neden lise mezunu kalsın ki diyorlar.
13- Diğer meslekler kolay değil, şu aralar çok fazla zorluk ve sıkıntı var diye tüm hayatımı, işimi mesleğimi mimarlıktan farklı bir şekilde seçmem doğru olur mu? Birkaç sene kötü olur sonra yerine oturur belki Hep böyle mi olacak?
14- Rekabet çoksa, rakipler istemeden seçmişlerse eleneceklerdir ve sadece seven yetenekli ve tutkulu olanlar mimarlık yapacaklardır. Ben de onlardan biriyimdir belki.
15- “Sen çal kapımı” diye bir dizi vardı mesela. Başka diziler de var aynı minvalde. Oradaki mimar kız, adam filan, ödül mödül alıyordu ve ama ne sabahlama var ne de zorlanma. Mesaiye kalma, projede revizyon filan yok. Her şey tıkırında.
Mimarlık bu dizileri seyredenlerin inanacağı şekilde bir meslekse, ne duruyorsunuz hemen yazın en başa. Bu tür dizilerde mimarlık, başroldekilere hiçbir zaman bir problem maddi bolluk içinde, arada sırada toplantıya girilip çıkılan, yemek yeme, arabaya binip bir yere gitme gelme, bankaya gidip hesap açma, sinemaya gitme, AVM’den alışveriş etme filan gibi sıradan, zaten kendiliğinden olan bir şey.
O kadar zenginler, o kadar bolluk içindeler ki, zengin oğlan, fakir kız (tam tersi de makbul) ikilemesinde zengin olan kimse o çok geçekten zengin. Zengin işte, para pul hiç konuşulmuyor. Onlara göre hiçbir şey pahalı değil. Ha bir de zengin patron, patroniçenin hizmetlileri yardımcıları ya da çöpçatanlar da hep komikler, hep mutlu çalışanlar. Onlar da farklı karakterler. Hiç sorun yok.
Hep aynı işin yapıldığı bir fabrikada, hep aynı tür ekim ve hasat yapılan tarlada bile her yıl, her ay, çalışma durumu değişkenlik gösterir. Traktör bozulur, susuzluk olur. Vergi ve mevzuat değişir. Rakipler bilmem ne yapar. Hayat güllük gülistanlıksa aşk, meşk problemleri doğmaz. Onlar her türlü zorluğun üzerine oturur. Mimarlık zordur. Yokmuş gibi kolay ve havalı bir meslek gibi gösterilirse yalan olur. Varsayalım ki öyle değil. Bildiğin yalan. Kuyruklu hem de.
Dizilerdeki mimarlar, süper giyiniyor ve devamlı suretle katman katman makyajlı geziyorlar. O suratın o makyajı tutması için dinlemiş olması lazım. İyi bakılmış olması lazım. Sinek kaydı tıraş olacak zaman olması lazım. Mimarlık bunlara engel kardeşim. Engel.
Hepsi çok güzel, hepsi çok yakışıklı. Böyle dakikalarca bakışıyorlar. Zaman da bol. Normalde toplantı da iki mimar sadece göz hareketiyle çözüme uygun stratejiler ortaya koyar ve anında vaziyet alırlar.
Proje, müteahhit, imar planı, rekabet, şantiyede bir sorun, belediyedeki mevzuat aykırılıkları, estetik kaygı, müşteri kaprisi ve iş almadaki zorluklar filan hiçbiri yok. Aşk meşk olayları arasında “mimar olmak” otomatikman verilen bir “cool” bir sıfat.
Acaba öyle görmek, öyle olduğunu var saymak hoşumuza gidiyor da rahatlıyor mu seyirci? Bırakın mimarlığın peşini. Ciddiye almıyorduk ama artık kabak tadı veriyor.
Genç arkadaş. Bunlara bakıp da mimarlık yazıyorsanız hiç sesim çıkmaz. İlk zorlukla karşılaştığınızda aynı rahatlıkla pes etmeniz mümkün olacaktır. Rahat olun.
1- Her yer dolu. Her şehirde hiçbir temel, hiçbir kültür, hiçbir TARİHİ ALTLIK olmadan fakülte açılıyor. Akademik kadro da evlere şenlik. Hoca desen, anında isteyen hoca oluyor. Herkes kendini kandırıyor. Biz de arada kaynıyoruz. Herkes üniversite mezunu. Herkes en süper diplomaya sahip. Her şehirde gani gani üniversiteler. Mimarlık mezunları yüksek notlarla.
2- Rakip çok üzerine bir de rakipler çok kifayetsiz. Önüne gelen bir şekilde mimarlığa girdiğinden ve önüne gelen de bir şekilde mezun olduğundan, piyasa yeni mezun işsiz mimar kaynıyor. Bunların bazıları torpille filan iş buluyor ya da alıyor diyelim. Fiyat kırıyor da olabilirler. O yüzden asgari ücretle çalışan yeni mezunlar var. Hatta tecrübe kazanayım diye bedava çalışanlar var. Hatta ve hatta kendi bilgisayarını çalıştığı yere götürüp kırık yazılımla suça ortak olanlar bile var.
3- Bir şekilde mimar olmuş patronlar ise çok ama çok ukala ve hatta mobbing çok görülen bir durum. Biraz itiraz etseniz, hemen sizin yerinize geçecek o kadar çok aday var ki sesiniz çıkamıyor.
4- Okullardaki hocaların çoğu da fena. Nasıl hoca olmuşlar belli değil. Ama görsen küçük büyük dağları onlar yaratmış.
5- Bir sürü yazılım öğrenmek, çok iyi bilgisayar kullanmak gerek. O yazılımlar çok pahalı. Öğrenci sürümleri olanların biri yetmiyor hepsini bilmek lazım. Bilmezsen o senin suçun.
6- Hoca bilgisayar teknolojilerine yatkın değilse projede bilgisayar destekli yazılım kullanmak yasak. (Eskidendi diyecektim hala yasaklayanlar varmış. Garip.)
7- Maketi, kâğıdı, kalemi, malzemesi her şeyi pahalı. Hocalar mimarlığa giren kişinin zaten bunları çatır çatır ödemeye razı olduğunu, herkesin diploma için ailenin sınırsız bütçe ayırdığını zannediyor. Empati yapan hoca neredeyse yok gibi.
8- Toplu maketler yapılıyor odalara sığmıyor, çıktı alma parası çok yıpratıcı. Her hafta çizim göster.
9- Okuldaki not rekabeti hat safhada.
10- Çok zor bir eğitim. Sabahlayıp duruyorsunuz çok normal bir meseleymiş gibi.
11- Staj yeri bulmak bile mesele
12- Çok okumak, çok görmek ve çok uyanık olmak gerekiyor. Mimar her şeyi bilmek zorunda.
13- Mezun olunca iş yok. Evet, yok. Mimari bürolar projecilikten para kazanamıyor ki doğru dürüst maaş versinler. SGK’yı asgari ücretken yatırıp üzerine elden para verirlerdi. Şimdi asgari ücret yatırıyormuş gibi yapıp parayı geri isteyen var.
Evet var.
14- Biraz böyle öğrenciyken gezmeye, eğlenmeye meraklıysanız aynı anda ağır bir eğitimi sürdürmek oldukça zor olacaktır
15- Kıskançlık ve “o yaptı ben de yapmalıyım” gibi takıntılarınız varsa bu meslek sağlığınızı dahi bozabilir.
1- Şu anda durum kötü diye bana uygun meslekten vaz geçemem.
a. Bu meslek size göre mi? Test etmeyi unutmayın. 3 boyutlu görme yeteneğiniz ve mimar gibi yaklaşma altlığınız var mı test ediniz. Uzun süreli tecrübelerime göre mimarlık öğrencilerinin ancak %10 kadar kısmında görülüyor bu yeti. Gerçekten iyi bir mimara gidip ona sizi test etmesini isteyin. Kolay bir mesele değil. Ben şanslıydım ve rahmetli babam, ben daha fakülteye girmeden teknik resim ve tasarı geometri ile testi yapmıştı ve geçmiştim herhalde, mimarlığa girmeme ses çıkarmadığına göre.
b. Ne kadar dayanabileceğinizi hesaplayın. Tüm yukarıdaki problemleri yıkılmadan ne kadar süre göğüsleyebilirsiniz. Eğer durum pamuk ipliği ise seçmeyin.
2- İyi bir mimarlık eğitimi sizi hem sanatçı hem teknik hem de algılama biçimi açısından çok iyi yetiştirir. İlla projeci mimar olmak zorunda değilsiniz. Başka işler de yapabilirsiniz. Mimarlar her şeyi bilir her şeye maydanoz olurlar. Bu hem iyi hem de kötü bir mesele. Kendinizi iyi tartın, bazen gaza basın, yeri geldiğinde frenlemeyi de yani süper egoyu güçlü tutmayı da bilin.
3- Her şeyi her an değişebilecek şekilde kabullenin. Uyum sağlayın. Ben mimarlık hayatımda:
a. Yazarlık (hala yapıyorum)
b. Öğretim görevliliği (20 yıl yaptım artık yapmıyorum. Türkiye’de yapmayacağım)
c. Tasarımcılık (Hep yaptım)
d. Üretim (15 yıldır ve hala devam ediyor)
e. Tüccarlık (Eski eser alıp onarım satmak hayatımın bir bölümü)
f. Teknoloji girişimciliği (Internet yeni yeni otururken)
g. Mimarlık (Yarışmalara girmek dışında proje müellifi olmadım yapmadım. Artık yarışmaya da girmem)
4- Her şeyi yapabilmeye “maymun iştahlılık” diyebilirler ama size faydası varsa devamlı maymun iştahlı olmak da istikrarlı bir meseledir. Takmayınız.
5- Yurtdışı bağlantılarınız olsun. Eğer Türkiye’ye faydanız yoksa, size ihtiyacı olan yerlere göçmekten imtina etmeyin.
6- BIM denen kavramı yalayın yutun. Yaratıcılığınızı köreltmeyin.
7- Her şeyi bilin. Bilmemek ayıp değil, “ay bunu da bilmeyeyim eksik kalsın” demek ayıp. Bilin yeterli.
8- İyi tasarımcılarla ve kendini iyi tartmış yetişmiş kişilerle beraber olduğunuzu ve bunun ne para pulla ne de torpille kazanılmayacağını bilin. Mimarın giyinmesi, oturması kalkması, davranışları ve bakış açısı diğer meslek gruplarından farklıdır.
9- Ya da öyle olur gibi olur.
Zor bir karardır mimarlık yazmak. Ancak hayata ve zorluklarına karşı biraz daha güçlü bakıyor ve damarlarınızdaki mimarlık etkisini hissediyorsanız, ben dahil kimseyi dinlemeyiniz.
Ancak çok çok ufak da olsa bir şüpheniz varsa. Kaçarak uzaklaşın. İşbu tavsiyem sizin için altın değerindedir. Kendi çocuğuma da verdim bu tavsiyeyi? Dinledi mi peki?
İşbu yazıyı herkese gönderin. Mimar olsun olmasın herkese gönderin. Okunma sayısı benim için önemli sizin için gereksiz bir detay ama sizi bilen bilmeyenler, benim gibi neden bu mesleğin dertlerini çektiğinizi anlasınlar.
6 yorum
artırıyorum. bilgi çağında, mimarlık konusuna kafayı takmış biri için fakülteye gitmek zaman kaybı bile olabilir.
okulda marketler ve paftalar için harcanan vakit yerine bol miktarda akademik okuma yapmak; teknik çizim, cad, modelleme gibi bazı temel yetenekleri 3 ayda edinip bir ofisin kapısını çalmak -ki bağzı ofislerde diplomalı mimarlara tercih edilmeniz olası- daha kestirme bir yol olabilir. mimarlık tutkusu olan kişi zaten eleştirel ve analitik düşünme yeteneklerini de zamanla geliştirecektir. meraklı ve çalışkan olması yeterli.
iyi bir tasarımcı olmanın da tek yolu üniversite değil. birçok önemli mimar, “mimarlık eğitimi” almadı 🙂
not: bu cümlelerin yazarı yüksek lisans bitirdi. doktora için ülke değiştirmeyi planlıyor 🙂
marketler değil “maketler” olacaktı. editlenemiyor sanırım.
Sayın Richter Ölçeği
Size katılıyor ve doktora eğitiminizde başarılar diliyorum. Çok doğru bir tespit ama tabii direkt yazmak mümkün olmuyor.
Başarılar.
‘Babam Sınıfta Kaldı’ dizisi de vardi. Onda da pek calismazlardi. Beynimizi iyi yikamislar.
Ben lise son sınıfta sınava hazırlanan bir öğrenciyim. Mimar ve ya iç mimar olmayı planlıyordum ta ki bu yazıyı okuyana kadar. Bu kadar zor ve önü kapalı olduğunu bilmiyordum. Maalesef çoğu mesleğe ilgim yok. En ilgili olduğum bu meslekti ama artık o kadar istiyor muyum bilmiyorum, biraz bile şüpheniz varsa seçmeyin diyorsunuz. O zaman hangi mesleği seçmeliyim. Maalesef Türkiye şartları bana istediğim mesleği sunmuyor. Mutsuz olduğum bir mesleği sırf para getiriyor diye yapmak istemiyorum. Çok sıkışmış hissediyorum. Şuan vereceğim kararlar hayatımın geri kalanını etkileyecek. Lütfen yardımcı olur musunuz? Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Ailem öyle çok zengin değil. Türkiye’deki çoğu insan gibi benim de babamın bana halihazırda bırakabileceği bir iş yok yani çalışmak ve iyi yerlere gelmek zorundayım. Bunu mutlu olacağım şekilde yapmak neden bu kadar zor?
Asya sana tek tavsiyem var; bu mesleği seçme! Bu ülkede yapılabilecek meslekler bellidir. Sağlık ve eğitim alanlarında İŞ BULABİLECEĞİN, ATANABİLECEĞİN, GELECEĞİNİN GARANTİ ALTINDA OLACAĞI MESLEKLERE YÖNEL. AİLENİ DİNLE. Herkes bir şeyler söyler, mimarlığı yıllarca allayıp pulladılar, ülkemizde belirli ofisler ve bağlantılar dışında kalan herkes SÜRÜNÜYOR. Mesleği layıkıyla yapmayı geçtim, ucundan bir parçası olurken bile ÖZEL SEKTÖR DENİLEN UCUBE ORTAMDA ONUN BUNUN ELİNDE SÜRÜNÜRSÜN. Bakma sen arkiteraya, eski mimarlara.. Meslek alenen bitirildi. Bu sayfada bile gördüğün projelerin %90ı yerli değil. Türkiye örneği çok az, hayal ettiğin tasarım ortamı yok. Okullarda verilen eğitimler piyasaya seni hazırlamıyor. Okul eğitimi ve tüm o zorlu tasarım sürecinin piyasada bir karşılığı yok. İyi bir işe girmek için çok büyük bir torpile ihtiyacın olacak. Çok stresli çalışma ortamı ve inanılmaz bir rekabet var. Geçen yıllarına yazık olur. Hayatın kabusa dönebilir. Aileni dinle. Türkiye 5. dünya ülkesi, orman kanunları geçerli. Bakma sen buradaki süslü laflara. Dışarı çık ve şehrini gez. Mimar bunun neresinde diye sor. O zaman anlarsın ne kadar kıymetsiz olduğumuzu. Belirli mesleklerden şaşma. Meslek odalarına, meslek sahiplerine düşen sorumluluk alınmadı, önüne geçilemedi hiçbir şeyin. Ekonomi de ortada. Asla özel sektörde sürüneceğin bir alana yönelme. Kanını emerlerler ve hiç de utanmazlar benden söylemesi. Okuldaki hocalarının kem kümleri arasında, egoları karşısında ezile ezile okur piyasada da sürünürsün. Türkiye’de ve hatta dünyada mimar enflasyonu var. Ekmek yiyen çok çok çok az. Sağlık alanına yönel ve istediğinde yurt dışına gidebilme gibi bir alternatifin olsun her zaman.