Mimarlık Niye Seçilmez?

Çünkü ancak mimarlık sizi seçer.

Siz seçtiğinizi sanırsınız ama size o bulaşır. Maskeyle dolaşmaz, ellerinizi yıkamaz, hijyene dikkat etmezseniz Covid olursunuz ya işte buna da öyle yakalanırsınız.

Böyle bir amansız bir hastalığa yakalanmışsanız aşağıdaki komplikasyonlara hazırlıklı olmanız gerek. Bilinçsizce seçmişseniz (bulaşıcı olduğundan yakalanmışsınızdır, çaresizlikten de olabilir) ücretsiz tıbbi yardımı yine bu yazıda bulabilirsiniz.

Karşılığında sadece bu yazıyı mimarlık düşünen birilerine mümkünse hastalığa yakalanmadan önce önermenizi ve koruyucu tedbirler almasını sağlayabilirsiniz. Her türlü iyilik yapmış olursunuz.

Semptomlar

1- Öncelikle bakış açınızı değiştirir. Tamam sanatsal filan yaratıcı yönü vardır ama sonuç istatistiklerine bakalım: Değişim genelde olumsuz yöndedir. Her şey tasarlanmış mı diye bakarsınız. Kötü tasarımları eleştireceğim, belediyeleri gömeceğim, ranta, ihalelere ve kent suçlarına karşı duracağım derseniz, asabınız bozulur. Bir de üzerine ihalelere, yolsuzluklara karışmam kimseyi görmem, oyunu kuralına göre oynamaz yani asgari gereklilikte ahlaklı olursanız ve işsiz, muhalif ve hatta servet düşmanı olarak kalıverirsiniz.
2- Hayatınızda hiçbir projeniz rahat rahat yetişmez. Bilmediğiniz bir güçle olmayan bir zaman üzerinde savaş verirsiniz. Proje yetişmez, maket yetişmez, her şey çok emek ister.
3- Yine bilmediğiniz bir güce-olguya karşı bir beğendirme ve kabul edilme kaygısı yaşarsınız. Bu güç önceleri okuldaki hocalar filan olabilir, sonra müşteri, rantiye müteahhit ve belediyeler hatta akrabalar filan (Onlara ne oluyorsa).
4- Self-muhasebe yapmaya kalktığınızda da siz bile kendinizin iyi ya da kötü olduğunuzu tam olarak bilemezsiniz. Emin olamazsınız.
5- Devamlı eksiksinizdir. Bir şey öğrenmek zorunluluğunuz vardır. Uyanık, zehir gibi, çevresinden haberli, sebep sonuç ilişkisini bilen ve hatta enerji korunumu kanununu bile ezbere bilen entelektüel olmanız gerekir. (Bir mimarın bilmesi gereken 250 şey diye bir makale var bu sitede.)
6- İsteseniz de istemeseniz de her şeyi yetiştirmek, mevzuata uygun tasarım yapmak, uygun fiyata çıkarmak, çevreci ve sürdürülebilir olmak, estetik olmak, taşıyıcı sistemi çözmek, yapı malzemesini bilmek, maketi yapabilmek, kimsenin bilmek zorunda olmadığı tüm modelleme ve render yazılımlarını yalayıp yutmak ve mükemmel seviyede kullanmak, kendinize kütüphaneler arşivler kurmak, yazılımların bir de lisansları ile uğraşmak, kuvvetli bir bilgisayara sahip olmak, mimarlık tarihi bilmek, statik betonarme bilmek, yerel kültürlere hakim olmak, öğrenciyken gezmeyi tozmayı unutmak, sosyalleşmeyi iptal etmek, maddi olarak hayatta kalmayı becermek ve tüm bunlardan sonra İşin Felsefesine hakim olmak
7- Belirli şekilde anksiyeteye sahip olmak ama bütün zorluklara karşı çelik gibi sinirle her zorluğa dayanma zorluğu
8- Uykusuzluğa dayanıklılık.
9- Tabii ki bir ayrı hastalık olarak mimarlığı kutsarsınız, egonuz tavan yapar garip sevilmeyen rekabetçi hırslı ve sonunda bir bakmışsınız “star mimar” olup, önce kendinizi sonra depremzedeleri bile kandırır hale gelirsiniz. Öyle de tehlikelidir.
10- Haberiniz olmaz ve en yakın arkadaşlarınızı bile hayal kırıklığına sürükler onları derinden üzersiniz. Sırttan bıçak saplamak bile kolay gelir. Süper egosu düşük bir Ego zehirdir.

Konakçılar

Hastalık bulaşınca “konakçı” denen ve vücuda yapışıp gerekirse kan, gerekirse para ve enerji (yaşam enerjisi) emen, umudu körelten varlıklar olacaktır.

Listesi şudur:

1- Lisede: “Senden daha iyi puan beklerdik” diyen yarış atı terbiyecisi dershane hocası, kendine bile rehber olamamış rehberlikçi, rekabetçi ana baba ve kıskanç + rekabetçi akraba, arkadaş…
2- Lisede: “Sakın mimarlık seçme tıp yaz, olmadı devlete sırtını daya öğretmenlik yaz (hayatın boyunca atanama ve genç halinde çürü git) olmadı “mezuna kal” mimarlığa girme” deyip seni ters psikolojiyle mimarlığa sokan tipler.
3- Normalde asistan bile olamayacak, özel sektörde bir ay bile çalışamayacak yalaka ve yandaş tiplerin, doçent, profesör, bölüm başkanı, dekan, rektör olabildiği tonlarca mimarlık fakültesi açıp hepsini boş beleş hale getiren, diplomalı işsiz üreten üniversiteleri açan YÖK.
4- Paranı almak için %50 burs aldığını müjdelemeden önce fiyatlarına iki katı zam yapan Vakıf (özel) Üniversite. Orada üç kuruşa öğretim görevlisi çalıştıran yönetim.
5- Bir de Peyzaj Mimarlığı, Şehir Bölge Planlama, İç mimarlıktan, mimarlığa geçersin, belki de çift anadal yaparsın diyenler.
6- Öğrenciyken: Ulaşım, barınma, doğru dürüst insanca ve dengeli beslenme, insan gibi giyinme masrafları…
7- Öğrenciyken: Maket malzemesi, çizim takımları, fotokopi ve ozalit türü masraflar, bilgisayar ve kırık program mafyası…
8- Öğrenciyken: Kaprisli, öğrenciyi aşağılayan ve aslında kendi egosu dışında bir şey görmeyen kifayetsiz hocalar
9- Öğrenciyken: İyi hocalar ama bu sefer de hem felsefi hem de tasarım yetisi açısından sizi zorlayanlar. “Bir dur hocam ya” diyemeyeceğiniz kızamadığınız tipler. Onlar da ezikler büzükler ama bir cacık varmış gibi ahlaklılar. Bu tip iyi hocalar da pes etmeli ki çocuklar onları örnek filan almasın. Yazık.
10- Öğrenciyken: Olmayan staj olanakları.
11- Mezunken: Bir cacığa yaramayan ve sadece seçim olduğunda ortaya çıkan Mimarlar Odası. Bir de onun aidatları.
12- Mezunken: Seni bedava çalıştırmaya meyilli, sigortanı bile yatırmayan ve “her an kovarım bak” diye mobbing yapmaya bayılan, senden daha fazla “ağlak”, egosu şişmiş mimarlık bürosu sahibi.
13- Çalışmadığında bile devlete vermen gereken sağlık primi.
14- Erasmus ya da Work and Travel filan yapmaya kalksan sana vize vermeyen seni potansiyel muhacir gören Avrupa Ülkeleri ve ABD. Bundan hiç rahatsız olmayan Dış İşleri Bakanlığı.
15- Aman yurtdışına çıkma yanlışlıkla bir yer görme sen para harcama biz zenginden vergi almaya niyetli değiliz diyen Maliye Bakanlığı.
16- İktidardan, iktidardaymış gibi memnun olan muhalefet.
17- Reklam, işbirliği, influencer filan derken sosyal medyada maymunluktan şebeklikten vazgeçmeyen ve kazandığı paralarla şovun dibine vuran ve eğitim aldığın için seni suçlayan fenomenler.
18- Elinden bırakamadığın telefonun. Sosyal medya takıntın.
19- “Artık sen de biraz çalışıp eve para getirmesen bile bize yük olmayı bıraksan” diyen ebeveyn
20- Erkeklerde askerlik
21- Kızlarda evde kaldın bakışları (Hâlâ mı? Evet hâlâ…)
22- Mimarlık yaz sonra yurtdışına kapağı atarsın diye mabatlarından çözüm uyduranlar

Bu tür konakçılar cidden kan emerler.

Tedavi

Hastalık bulaştıysa bile telkin ile hastanın kafasından mimarlık yazması fikri atılmalıdır. İşbu yazı dahil mimarlık okumayı kötüleyen ve ters psikoloji yapan yayınlara maruz bırakılmamalıdır.

Etraftaki iyi mimarlara, iyi mimarlığın nasıl bir cezaya sebep olduğu konusu anlatmaları istenmelidir. Kesin kararlı olup hastayı yol yakından kendi hayatlarından örneklerle telkin etmeliler. Ancak dikkatli olunması gerek bir anda mimarlığı fütursuza övebilirler bir anda kendi hallerini unutup mesleği kutsayabilirler. Zombilik gibi bir durumdur bu çok güven olmaz onlara. Dozajı ve maruz kalma süresi limitli olmalıdır.

Hasta “Mimar olmayayım da ne olayım diğer seçenekler daha mı iyi?” diye sorduğunda cevap vermeyin. Düzgün cevap veremediğinizi anlarlarsa hastayı kaybedebilirsiniz.

“Doktor ol sonra çok zengin olup kendi evini çizersin, zevkini alırsın” diye uydurun. İleride çoğu mimarın bu gibi tiplerden nefret ettiklerini de söylemeyin.

İçinde tasarım ile ilgili parçalar olan diğer yaratıcı mesleklere yönlendirin.

Hem de böyle İTÜ İngilizce, ODTÜ, YTÜ İngilizce mimarlık gibi sıralamada ilk üçe girecek kadar yüksek puan alan öğrencileri karantinaya alınız. Gerekirse zor kullanınız.

Son cümle:

İroni yaptığımı zanneden okuyuculara hitaben:

Yapmıyorum.

Etiketler

Bir yanıt yazın