Mimarlık Yazayım mı? Mezuna mı Kalayım?

Yakın zamanda üniversite puanları açıklandı. Açıklanır açıklanmaz da çoğu üniversite adayının kafasında deli sorular oluştu. Ahmet Turan Köksal ’ın eposta adresine, Twitter hesabında özel mesajlarda ve hiç kullanmayı beceremediği Instagram ’ına hücum etmeye başladılar. Hemen yakınımda cereyan ettiğinden, gelen soruların hepsini, bir tane bile kaçırmadan takip etmeye çalıştım. Çünkü konu çok önemli ve ben de iki sene sonra meslek seçeceğim.

Annem ve babam mimar ve onların itirazlarına rağmen yine de bazen mimarlığa doğru meylettiğim oluyor. Biraz da bu sebeple mimarlığın Türkiye ’deki durumunu gözler önüne seren bir araştırma yapmak istiyordum. Bana hayır diyemeyecek ve ortamda ünlü sayılabilecek bir mimar bulmak zor geldi. Ahmet Turan Köksal’a hazır konu heyecanını korurken röportaj teklif ettiğimde “Ben ünlü filan değilim, daha ünlü mimar tanıdıklarım var, hatta ünlü mimar veri tabanı bile tutuluyor. İsim vereyim git onlara müracaat et.” deyip beni vaz geçirmeye kalktı. Israr ettim. Yine kabul etmmiedi fakat büyük kozu en sona saklamıştım.

Annem araya girince ATK kabul etmek zorunda kaldı. İmla hatası yapsam ve takıntılı olduğu kelimeleri kullansam dahi müdahil olmayacağı şartı ile kabul etti. Tüm sorumluluk bendeymiş. Sürç-i lisan ettiysem affola. (Çok güzel bir kalıp cümle bu. O yüzden kullandım)

Zeynep Berru Köksal: Üniversite puanları açıklandı. Size de sorular akın etmeye başladı. Sizi nereden buluyorlar?

Ahmet Turan Köksal: Ben sadece Twitter’da aktifim. Ancak mimarol.com isimli site de 7. yılını doldurdu. Oradan da çok soru geliyor. Bir şekilde o kadar çok mimarlık üzerine ve biraz da eğitim üzerine yazıyorum ki, beni buluyorlar böylece.

ZBK: Mimarlığı isteyen kişi sayısı çok mu?

ATK: Vallahi çok. Ya da bana çok geliyor. Mimarlık; o olmadı, bu olmadı bari mimarlık olsun mesleği değil. Bunu dediğimde kendi mesleğini övüyormuş gibi geliyor ama bana soru soranların çoğu mimarlıktan bihaberler. Kendilerine uygun olup olmadığını bilmiyorlar.

ZBK: Siz hazır mıydınız?

ATK: Çevrendeki çoğu mimar aynısını diyecektir ama ben gerçekten ortaokulda bile takıntılı bir şekilde mimarlık isterdim. Rahmetli babam beni mimar olmak için zorlayacaktı kendince. Hani çocuk tiyatrocu olmak ister babası onu zorla hukuk okutur ya, işte babam da ben tiyatrocu olacağım deyince baskı yapacak beni mimarlığa zorlayacaktı. Ama bana ilk dediğinde “Aaa çok iyi olur. Çok da seviyorum zaten” deyince zorlama hevesi kursağında kalmış oldu. Şaka bir yana ben hazırdım. Sadece mimarlık istiyordum, sadece mimarlık yazdım. Dört tane; ODTÜ, İTÜ, YÜ (YTÜ sonradan oldu), Mimar Sinan Üniversitesi.

ZBK: Sorulardan öğrencilerin hazırlıksız olduklarını söylediniz. Şimdi niye böyle peki?

ATK: Eskiden öyle değildi demek istemiyorum. Bizim kuşak biraz enteresandı. Şimdiki kuşak artık Z mi, L, M mi hangi kuşaksa dijitale doğdukları için yaklaşımları biraz daha farklı oluyor. Lise eğitiminin genel olarak çok iyi olmamasını da eklersek…

ZBK: Lise eğitimi size göre kötü mü?

ATK: Ben orta eğitim uzmanı değilim. Sadece lisede araştırma yapmayı ve sorgulamayı bilmeyen, özgünlük konusunda bazı sıkıntıları olan öğrencilerle karşılaştığımdan bu yorumu yapıyorum. Bir de ne yazık, düşük puanla öğrenci alan üniversitelerde öğretim görevlisi olmanın da etkisi var. Ben de yukarıda sıraladığım üniversitelerde kadrolu olmak isterdim.

ZBK: Şimdi hangi üniversitedesiniz?

ATK: Bilmiyor musunuz hanımefendi?

ZBK: Biliyorum da röportaj…

ATK: Tamam, şimdi herhangi bir üniversitede öğretim görevlisi değilim. Ülkemdeki üniversitelerde çok tercih edilen bir kişi olamadım. Sanırım bunda benim de suçum var. En son, saat ücretli olarak ders verdiğim otoparktan dönme binadaki üniversitenin rektörüyle defalarca “-2. katta mimarlık stüdyosu olmaz” diye görüşmek istedim. (dekan ve bölüm başkanı hafif geldiler.) Rektör benle görüşmedi. Ancak her gece havuz kanallarına çıkıp iktidarı övmeyi bilirdi. İşte böyle, çok tercih edilen ders saati ücretli hoca olamadım. Çok da rahatsız değilim. Yurtdışında hem de içinde mimarlık fakültesi olmayan ama iyi bir üniversitenin design school dedikleri bölümünde basit bir seçmeli ders tadında bir seminerim (lecture) oldu o kadar. Onu da hocalıktan saymamak gerek.

ZBK: Peki, öğrenci kendini nasıl hazır hissedebilir?

ATK: Güzel soru. Öğrenci dediğin araştırır. Rehber hocaların “şu meslekteki iş imkanları şunlardır.” diye ezberlediği bilgileri takmaz. Mimarlık mı istiyor? Çok mu istiyor? Etrafında mimar bulur. Hem mesleğini seven bulur hem de sevmeyen. Olumlu olumsuz taraflarını şöyle bir test eder. Diyelim ki öğretmen olmak istiyorsa öğretmenlerin peşinde dolaşır. O olmuyorsa başka bir mesleğin. Hayatında mimar ile konuşmamış genç arkadaş, bana mimarlığı anlat diyor. Anlatamam siz çözün deyince sinirleniyor.

ZBK: Sinirleniyor mu?

ATK: Evet, bir gün bir arkadaşa mimarol.com’daki önceki soruları okuyunuz dedim diye fırça yedim. Zamanı yokmuş. Neye var o zaman?

ZBK: Çok güzel sorular gelmiyor mu peki?

ATK: Geliyor tabii. Aile baskısından şikayet edenler var. Onları motive etmeye çalışıyorum.

ZBK: Aile baskısı ne oluyor?

ATK: Öncelikle çoğunluk “devlete sırtını dayamak” gibi bir takıntıya sahip. Mimar olursam memur olamam değil mi diyenler de var. Neden olmayasınız, olursunuz diyorum ama bunun KPSS’si var, kadro beklemeniz lazım. Sağlıkçı ol, bu işte para var diyenler oluyormuş. Tıp mı kazanılmış da mimarlık ile karşılaştırılıyor? Hayır. Hemşirelik okuyayım mı, PDR daha mı iyi diye soruyorlar. Ne bileyim ben?  Böyle cevap verince de fırça atıyorlar. Evet, bila bedel hizmet veriyorum yine de kızan bol vallahi. Neden cevap veremiyorum, çünkü ben PDR ne iş yapar bilmiyorum ki. Eh soru soranı da tanımıyorum, nereden bileyim de size şu uygun, mimarlık uygun değil diyeyim.

ZBK: Aile baskısından kurtardığınız öğrenci oldu mu?

ATK: Tabii. Öğretmenlik yazdıracaklardı kızcağıza, okul bittikten sonra atanamayanlar kervanına katılırsın dedim. Mimarlığı sevdiğini istediğini anladım. Anne babasını razı etti şimdi 2. sınıfta.

ZBK: Mimarlık yazayım mı diyenlere ne diyorsunuz?

ATK: Ne kadar istediğinizi sorguladınız mı diye soruyorum.

ZBK: Nasıl sorgulayacaklar?

ATK: Şöyle aşağıdaki maddeleri takip edebilirler:

1-     3 boyutlu görme ve tahayyül etme yeteneğine sahip misiniz?

2-     Mekanların oluşturulma şekli ve mekân içindeki doluluk boşluklar sizi ilgilendiriyor mu?

3-     Şu mekân şöyle olursa daha iyi olurdu diye elinize kalem kağıt alıp biraz karaladınız mı?

4-     Şehircilik ve ulaşım hakkında fikirleriniz var mı?

5-     Mimarlığı kendiliğinizden araştırdınız mı?

Eğer bu maddeleri geçiyorsanız şu andaki kriz durumunu bile takmayın yazın diyorum.

ZBK: Kimlere yazmayın diyorsunuz?

ATK: Bunu da maddeleyeyim:

1-     Örneğin eczacılık mı yazayım, PDR mi yazayım, mimarlık mı yazayım diyenlere sakın mimarlık yazma diyorum. Mimarlık alternatif bir meslek değildir. Bunu şunu tutturamadı puanı, bari mimar olsun denirse hayatınız kayar.

2-     Ben üniversitede gezip tozmak istiyorum mimarlık zormuş ben zora gelemem diyenlere.

3-     Devlete kapağı atabilir miyim diyenlere.

4-     Not takıntısı olup, her ne olursa olsun muhakkak her konuda geçer not almalıyım diye hırslı olanlara.

ZBK: Türkiye’deki mimarlık eğitiminden memnun musunuz?

ATK: Değilim. Ben de suçluyum bu arada. Kendimi dışlamam doğru değil. Türkiye’deki mimarlık bölümü sayısı yüzleri geçeli çok oldu. Her önüne gelen mimarlık okumak istiyor. Efendim kolay okunurmuş, kız mesleğiymiş (ne alaka), toplumda bir ağırlığı varmış. Çok tercih edilince vakıf üniversiteleri hemen doluyor diye mimarlık bölümü açma yarışına girdiler. Ortalıkta hoca yoktu, devletteki mimarlık hocaları emekli olur olmaz vakıf üniversitelerine geçtiler. İlk zamanlar oturmadı hiçbir şey. Hocalar öğrencilerden şikayetçiydi, öyle sıkboğaz ettiklerinde gariban devlet üniversitelerindeki çocuklar gibi zannettiler. Sonra onlar da yaşlanınca ortalıkta yeni hocalar peydah oldu. Her taraf hoca oldu. Hatta bu aralar dışarıda iş alamayanlar onu bunu araya sokup “hoca” oluverdiler. Çoğunun pedagojiden haberi yoktu. Hiç asistanlık filan da yapmamışlar hayatları boyunca. Direkt “hoca”. Bir ara Instagram’da modaydı “Bilmem ne vakıf üniversitesinde jüri qeyfi.” diye storyden geçilmiyordu. Her şeyin kalitesi düştü düştü düştü. Üzerine bir de not manyağı öğrenciler ortaya çıkınca üniversite diye bir kurum kalmadı. Bunun için üniversiteden sonra 36 saatte mevzuat, yönetmelik dersi verenler çıktı. Bir de o 36 saate görselleştirme ve animasyon da ekliyorlar.

ZBK: Kurslar kapatılmalı mı?

ATK: Yooo. Onların suçu yok ki, mevzuatı okumayı bilmeyen kişiyi mimar diye çıkartırsan böyle kurslar daha çok çıkar. Stajı naylon yaparsa öğrenci bunları bilmez. Bari okulda bir seçmeli ders açılsaydı.

ZBK: Çok mimarlık isteyen biri eğer kazanmıyorsa mezuna kalmalı mı?

ATK: En irite olduğum lafların başında da bu geliyor. Mezuna kalmak ne yahu. Nereden çıktı, kim uydurdu.

ZBK: İşte biliyorsunuz ne olduğunu, bir yıl daha sınava hazırlanmak.

ATK: O da bir kabus. Bir yıl daha sadece o sorulara, test sistemine hazırlanmak. Bir yıl boyunca yeniden gerilmek ve arkadaşlar üniversitedeyken aynı konuları bir daha görmek. Bayramda seyranda gelen akrabaya dert anlatmak. Ona karışamam, tavsiye veremem bu konuda. Fakat şu tabiri kullanmayın rica ederim.

ZBK: Peki o zaman son olarak şunu sorayım. Ben de mimarlık istiyorum bazen. Yazmalı mıyım?

ATK: Yukarıdaki maddeleri bir daha senin üzerinden geçelim.

1-     Çok istiyorsan konuşalım. Tıp olmazsa, eczacılık ya da PDR olmazsa mimarlığa bakarım denmez. Mühendis görüşün varsa ayrı, sağlık bilimleri için ayrı. Mimarlık sanat ve teknik birleşimi çok zor bir meslek. Ama damarlarında akıyorsa zehir; seni tutmaya, engellemeye kimse çalışmamalı.

2-     Lisede seni bayağı zorladılar. Almanca ve İngilizce seviyen fena değil. Gezip tozmak gibi bir takıntın olmayacak umarım.

3-     Devlette memur olmak çok kötü bir şey değil ama daha yaratıcı bir mimarlık hayatın olmalı olacaksa. Olmayacaksa, mimarlık olmasın.

4-     Not takıntın okulda da yok şükür. Ben ya da annen gidip ortaokul lise hocalarından bir kere bile not istemedik. Eksik kalsın. Notun ölçme ve değerlendirme kıstası olması gerek. Hakkınla kazan notu. Böylece hayata da kolay alışırsın.

Bunlar olmaması gerekenler sanırım geçiyorsun bu dört maddeyi.

1-     3 boyutlu görme yeteneği…

ZBK: Sözünüzü keseyim. Resim kabiliyeti ile alakası var mı bunun?

ATK: Yok. Resim kabiliyetin fena değil ama bunun resimle alakası yok. Ressamlar otomatik olarak mimar oluyorlar mı? Hayır. Resim yeteneği olması iyi bir şey ama gerek şart değil. Ben başka bir şeyden bahsediyorum müsaade edersen.

ZBK: Buyurun efendim.

ATK: Teşekkürler. Terzi kendi söküğünü dikemezmiş. Yıllardır mimarlık okumak isteyen gençlere yardımcı olurum, ama kızım için yardımcı olamıyorum. Demek ki kolay bir iş değilmiş.

3 Boyutlu görme yeteneği, perspektif çizerken neyin önde, neyin arkada, yukarıda olduğunu bilmek ya da örneğin bir mekânın kesitini alırken, kesit düzleminin nereyi kestiğini tahayyül edebilmek (hayal etmekten farklı bir husus bu) ve bunu 2 boyutlu düzlemde ifade edebilmek demektir.

ZBK: Nasıl test edeceğiz?

ATK: Yatıp uyuduğun odayı yukarıdan bakarmış gibi düzlemsel olarak çiz. Sonra onun içinden geçen kalınlıksız bir cam duvar tahayyül et. O camın kestiği yerleri çiz. Sonra bunu sokaklar için, arabalar için, kalem için yapabilmeyi düşün. Bir şeyler çıkıyorsa kaleminden (ilk seferde olması şart değil) böyle bir yeteneğin vardır.

Resim altı: Bu benim odam. Kesitin ne olduğunu anladım sayılır. Bu arada gerçekten pencerem yok, çatı penceresi var.

Sonra acaba bu odayı farklı tefriş edersem ne olur (eşyayı yeniden yerleştirmek gibi), tüm daireyi farklı yapsak ne olur diye düşünmen lazım. Yine bir şeyler çıkıyorsa ne ala.

Diğer konularda da fikrin ve özel yaklaşımların varsa ve tabii mimarlığı araştırıyorsan bu mesleği seçebilirsin.

ZBK: 3 boyutlu görme yeteneğimizi geliştirmek için ne önerirsiniz.

ATK: Mimarlığı kazanın kazanmayın basit 3 boyutlu modelleme yazılımlarını öğrenin. Örneğin SketchUp ya da Formit. Bunlar kullanımı bedelsiz yazılımlardır. Yalayıp yutunuz. Türkçe kitabı var, ama onu almayın, kitaba gerek yok. Internet’te bir sürü kaynak var.

ZBK: İlk ve tek Türkçe SketchUp kitabını siz yazmadınız mı?

ATK: O yüzden almayın diyorum. Bu yazılım kitapla öğrenilmez. Fakat 3 baskı yaptı. Alan hala alıyor.

ZBK: Peki, benim durumumu nasıl görüyorsunuz?

ATK: Seni takip ettim. İyi bir mimar olabilirsin ama mühendislik, teknik ve sosyolojik yönlere de yönelebilirsin. O yüzden onları da kendin test et ve sadece mimarlık kalıyorsa elinde, gel konuşalım.

ZBK: Teşekkürler efendim.

ATK: Ben de teşekkür ederdim.

Etiketler

3 yorum

  • ozgur-savas-ozer says:

    Konu ile ilgili söylenecek çok fazla şey var tabi ki de, şu “mezuna kalmak” deyişini düşündüm düşündüm, bana hiçbir şey ifade etmedi. Anlamadım yani. Zeynep Hanım”ın işaret ettiği anlama nasıl geliyor çözemedim. 🙂
    “Duyar kasmak”ı da böyle çok uzun süre düşünmüştüm, onu bir yerinden anlayabildim sonuçta, doğru anladıysam. Bununla da bir müddet uğraşırız.

  • korhan-gunsor says:

    Ücretsiz 3D programların kralı blender3D””dir. Hatta bazı bakımlardan tüm 3D programların kralı. Sketchup””ın falan çok lite bir sürümü ücretsiz. Neden blender3D hiç bilinmez Türkiye””de? Bi yaygınlaşmadı gitti…

  • hasan-balci says:

    Sakın! egonuza mağlup düşüp mimarlık yazmayin. Anne ve babanız, özellikle mimarlarsa, iyiliginizi herkesten iyi bilir. İçinizdeki “ben çok güzel tasarım yaparım” diye bağıran o sese sakın yenik düşmeyin.

Bir yanıt yazın