Metaverse hakkında bir yazı yayınlanmıştı Arkitera’da. Başlığına kanıp yazıya tıklıyorsun, basın bülteni gibi bir şey. Tümüyle webden toplama bilgiler… Tahminen genç arkadaş okul için yaptığı ödevini koymuş.
Buradan editörlere de selam olsun… Neyse hem eleştirip hem de aynı şekilde webden toplama bilgilerle yapay zekayı yazmamak için çoğu gelişmeyi denemek istedim öyle kullanılma özelliklerini yorumladım. Okuduğunuz yazı için ortalamanın üstünde emek verdim. Zira yeni teknolojiler hakkında yazı yazmak zor ve ayrıca riskli. Yakın ya da uzak vadede neyin ne olacağını tahmin edip, sektörün gidişatını da koklamak lazım. Mimarlık zaten kendiliğinden zor bir meslek. Devamlı kendine yatırım yapmak zorundasın da sonuçta amaç ne? Sadece geri kalmamak.
Gündem çok hızlı değişiyor. Geçen senenin modası neydi? Aşağıya baksan Metaverse yukarı baksan NFT idi. Herkes “Neler kaçırıyorum acaba” diye endişeleniyordu. Son tahlilde, kendiliğinden sönecek bir BALON olacağını iddia etmiştim ve öyle çıktı. “Demiştim ben” demek çok üstten gören bir tavır gibi gelebilir ama gerçekten dedim ne yapayım. Dur bakalım çok para dönüyor diye “zımni” bir sessizliğe bürünmedin. Çok iyi hatırlıyorum bu tahmini ettiğim için de çoğu zaman da linç yemiştim. “Teknolojiye ayak uyduramayan dinozor” diyen bile olmuştu. Keşke dinozor olsam da teknolojiye ayak uydurmayınca ayıplanıp geçilse. Gerçekten teknolojiye ayak uyduramazsanız geri kalıyor ve bu rekabet ortamında bir de zarar ediyorsunuz. Mecburen bir taraf olma vaziyet almak gerek. Bazen de taraf olanlar tarafgirliği pek abartıyorlar.
Misal. Anadolu’da yaşayan eskiden öğrencim ve şimdi artık meslektaşım biri, bilgisayarına “Unreal engine” kurup SketchUp’ta çizdiği 3+1 evin içinde gezerken, dışarıda kar yağdırttığı için çok heyecanlanmış, videoyu YouTube’a koymuş bana linki ekleyip birden fazla epostayla beni bombardımanına tuttu. O e-postalarında heyecanla “Artık coğrafyanın kader olmadığını, şu anda yaşadığı baba ocağından da dünyaya açılıp maddi ve manevi olarak rahata erebileceğinden” bahsetmişti. Tabii ki bu çağda bu tür gelişmeler varken rahata erebilmek mümkün. “Mümkün de dünyaya açılma meselesi ancak katma değerli bir yazılım ya da akıllıca bir girişimle olabiliyor. Render almayla olmaz ki,” demedim. Bilinçli olarak cevap vermemeyi tercih ettim. Sonra o beni “niye cevap vermedin” diye uyarınca, “ABD’deki gayrimenkul satanlara, sattıkları yerlerin sunulmasında online hizmet verebilirsiniz, 3 boyutlu modellersiniz, müşteri Kaliforniya’da Ağustos’ta filan kar yağdırır. Eğlenceli ve ilgi çekici olur. Fakat artık sadece Çin de değil, Hindistan menşeli modelleme ve görselleştirme yapanlar bu tür işlerin fiyatları öylesine aşağıya çektiler ki rekabet etmeniz olası değil” diye olabildiğince ayakları yere basan bir tavsiye yazmak zorunda kaldım. “Coğrafyanın kader olup olmadığını başka türlü tartışalım ama Metaverse’ten hele hele bu yöntemlerle bir cacık olmaz” diye de aynı kibarlıkla ekledim. Öngörümü yersiz bulmuş üzerine çok da hoşlanmamış olmalı ki, üstü kapalı beni eleştirdi.
Neredeyse 20 sene öncesinde Metaverse’e benzer bir kavramı tezinde (*) sunmuş biri olarak benim yaklaşımımı değiştirmem beklenemez. Eğer çok daha etkili bir sonuca daha hızlı ulaşması gerekiyorsa Yapay Zeka ve hatta Makine Öğrenmesi ile ilgilenmesi gerekiyordu beni eleştirmesine rağmen söyledim işte. Pişman değilim. Boynuzun kulağı geçmesi lazım, eleştirip kestirip atması değil. Ukalaca gelecek ama yeri geldiğinde acımasızca eleştirildiğime göre diyebilirim.
Kulak yerinde ama boynuz hep kırık.
2018’e kadar kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan OpenAI’nin 1902 yapımı tarihi bir binada ofisleri Silikon Vadisi’nin kuzeyinde kalıyordu ve genelde her firma gibi ücretsiz “meetup” denilen etkinliklere katılımcı olurlardı. Ben de arada sırada bu etkinliklere dahil olurdum. Yönetim takımında Elon Musk’ın da olduğu bu şirkete 2019 yılında Microsoft’un 1 milyar dolar yatırınca “kâr amacı gütmeme” sıfatını kaybetti. ChatGPT genel kullanıma açıldı ve 2023’te Microsoft da Google gol atmak için bir 10 milyar dolar daha yatırıp Bing ile beraber hizmet vereceğini açıkladı. Ayrıca Google, Bard denilen hizmetini kamuya duyurdu (ki bence ChatGPT’ye cevap niteliği taşıyamadı) Arada sırada her ikisini karşılaştırıyorum.
Tıklama peşindeki genelde endişe verici ve azıcık korkutan fütüristik yazıları ChatGPT öncesi okusaydınız, pek ciddiye almaya gerek görmeden, belki hızlıca göz atıp geçecektiniz. Ama işler değişti. ChatGPT ile yapılan ödevler, yazılan şiirler, çıkartılan özetler filan göz kamaştırıcı. Artık ciddiye almak gerektiğini düşünüyor geri kalacağız diye kokuyoruz, tıklama peşindeki yazıların hepsine kanıyor tıklıyoruz.
Azıcık YZ ile ilgilensek, içerik sağlayıcılar hemen bizi algoritmalarında mimliyorlar. Devamlı suretle kaçırdığınız 10 ChatGPT eklentisi, görmediğiniz geri kaldığınız yeni start-up’lar, haberimiz olmadığı için dünyayı kurtaran yöntemler, vb. başlıklı içerikler önümüze geliyor. Mesleğinizi elinizden alabilecek detaylar filan diye ileri gidip öyle korkutan bile var. Devamlı bir “haberli olamamanın” endişesini pompalayan aslında tık peşindeki paylaşımlardan kurtulamıyoruz.
Zaten hepsini takip etmeye kalkmak ayrı bir iş gücü kaybı. O zaman da işimizden gücümüzden oluyoruz. Sektörü okumak ve neyin ne kadar ileri gidebileceğini bilmek zorundayız ama devamlı pompalanan endişeleri de hak etmiyoruz. Biraz yavaş.
Elimizdeki cep telefonu ve bilmem ne megapiksel kameralara sahip ya da üzerinden perspektif kopya alabileceğiniz laptoplara, layer açıp orijinal resmi yeniden çizebileceğiniz tabletlere, 300 metreye kadar ölçebilen güçlü ve milimetrenin yüzde biri hassaslıktaki lazer metrelere ve hatta Lidar tarayıcısı olup mekânı 3 boyutlu olarak modelleyebilen cep telefonları var artık hayatımızda. Bunlar bizim zamanımızda yoktu artık siz çok şanslısınız diyenlere bile takılmıyoruz artık.
Çok iyi hatırlıyorum biz yeni yeni AutoCAD çıkmışken (Ben AutoCAD 2.6 ile çalışmışımdır) başta hocalardan gelmek üzere, “Üç tuşa basıyorsunuz, iş bitiyor. Bu bilgisayarlar bizim zamanımızda yoktu” diye yasakçı ve çemkirme içeren serzenişleri işitirdik. Çok da büyük gelişmeler miydi bilinmez ama onlar bu treni kaçırdıklarını anlayınca bize yüklenirlerdi.
Bir gün canıma tak etti, klavyeyi bunu diyen kişiye döndürdüm ve “Şu 3 tuşu göstersene ben de basayım o kadar kolaysa” demiştim. Tabii şaşırıyorlar, yani basitçe bilgisayar teknolojilerini kullanmak büyük kolaylık, bizim zamanımızda yoktu ve biz zorlanmıştık demek istiyorlar anladık ama yeter. Yapılan işi küçümsemek için tekrarlanan o meşhur üç tuşu gösteren olmadı daha.
Rahmetli babamdan dinlerdim, trilin kullananlar, rapido kullananları şanslı sayarlarmış. Çünkü onlar çok daha rahat etmişlermiş. Sonra letraset kullananları bu sefer yazı şablonu kullananlar ayıplamışlar. Yani teknolojik bir gelişmeyi bir şekilde kullanma imkânı olmayanlar, kolaylık sahibi olanları kıskanmışlar ve onların suçuymuş gibi gelişmeleri kullananlara kızmışlar. Acı çekerek yorularak iş yapmak daha iyiymiş gibi.
Öncelikle yeniliği kullanmanın, en yeni yazılımları bilmenin ve hatta en üst teknolojiyi cebinde taşımanın bir maliyeti ve yükü var. Devamlı değişiyor, devamlı suretle öğrendikleriniz demode kalıyor, güncel kalabilme zorunluluğunu da katınız.
Asıl onu geçtim. Bu teknolojiler herkeste var, yani en yakındaki rakiplerde de var. Bu iş almayı ve teslim etmeyi daha da zorlaştırıyor. Yani CAD öğrenmenin, BIM bilmenin, en iyi render motoruna hâkim olmanın sadece size özel bir durumu yok. Rekabet herkesin bilgiye donanıma sahip olduğu ortamlarda daha fena hissediliyor.
Bilgisayar teknolojilerini kullanmadığı ve yakalayamadığı için kullananı suçlayanların zamanında mimar mühendis olmak çok zordu doğru ve fakat ülkede o kadar az mimar mühendis vardı ki her türlü el üstünde tutulurlardı. İş bulamama gibi bir kaygıları da yoktu. Rekabet yok gibiydi. Zor olduğu belli bir işi alıp da teslim ettiğinde bir konut alacak kadar para kazananları biliyoruz. Şimdi eskisi render yapamadığı için mecbur kalıp yeni aldığınız laptop ve üzerinde çalışan yazılımın yıllık kirasını çıkarabilecek misiniz o belli değil. Her zamanın ayrı zorluğu var kabul edin bunu.
Yazının konusu bu değil. Şimdi işler kuşak çatışmasının tatlı ama haksız çakışmasının önüne geçti.
Artık Yapay Zekâ var.
Yapay zeka için İngilizce AI kısaltması kullanıyor ve hatta çoğu geliştirici firma internet adresi için alan adı olarak .AI kısalması kullanıyor ama ben Türkçe yazı yazdığım için YZ diyeceğim.
Önce benim olayı ilk kavradığım zamana bakalım. Arkadaşım Cüneyt Özdaş’ın (Brazil isimli render motorunun geliştiricilerinden biridir ve şu anda 3DS MAX ekibinde görev alıyor. Arada görüşüyoruz) İskenderiye
Kütüphanesi için 1990’ların sonunda açılmış yarışmada, jüri tarafından istenen mimari programın karışıklığını gidermek için MAX’te script özelliği ile 3 boyutlu leke şemaları çıkartmasıyla şahit olmuştum. Evet, o okunması ve anlaşılması dahi zor olan tuğla kalınlığında bir kitapçık şeklinde gelen mimari programa uygun alternatifler çıkartabiliyordu bu ufacık script.
Sonra sonra MAX ile dönel merdiven hesaplamayı gördük, sonra oluşturulan bitkilerin mevsime göre yapraklarını ayarlayabiliyor, fraktal ile her ağacın farklı türetilmesini sağlıyorduk. Akabinde Proxy objelerden tut, Dynamo ve Grassropher ile parametrik türetmeler başladı.
Bir diğer karar verme süreci de “nesting” meselesiydi. MDF Laminat plaka kullanarak bir dolap yapmanız lazım. Dolap parçalarını otomatik olarak en az fire ile tabakalar üzerine seren ve CNC kesime gönderen yazılımlar çıktı. Aslında yaptıkları işi o zamanlar gözümüzde biraz büyütmüşüz zira plakaya konma ihtimali olan her alternatifi deniyordu. Saniyede binlerce kez deneme yapıyordu ve diyelim ki 6 tabakada kesim olacak yedinci tabakaya geçen sonucu eliyordu. Aradığı şey 5 tabakada bitebilir miydi? Hepsini deneyip bitmediğini anlayınca 6 tabaka harcanan sonuçlardan en fazla malzeme artanı seçip önümüze koyuyordu. O kadar hızlı bir karar verme süreci var ki bilmem kaç çekirdekli işlemci sayesinde, gerçekten samanlıkta çıkan sonuç kabul edilebilirdi. Şimdi daha iyi yapıyorlar. Yapay zeka kullanan da var. Hatta MDF Laminat düz renk değilse yani üzerinde bir ahşap deseni varsa suyuna sokrasına da hesaplar yapabiliyordu.
Sonra tabii en kısa yol hesabı yapma meselesine geldik. Çoğu BIM programı borulama ve kablolama işlerinde en kısa yol önerisinde bulunup maliyeti azaltıyorlardı. İnşaat uygulamalarındaki bir diğer gelişme ise “Clash Control” denen bina içindeki kablo ve boruların birileriyle ve kirişlerle merdivenlerle kesişip kesişmesi kontrolü sorun varsa uyarmasıydı.
Tabii bir de takım çalışmalarında değişikliklerin proje üzerine işlenirken ortaya çıkan hataları kontrol etmek ama en güzeli ise “design option” ile binanın tüm farklı opsiyonlarının maliyet, hız ve estetik açısından karşılaştırılması hoş bir özellikti.
Tüm bunlar iyiydi de sonuçta değerleri siz veriyorsunuz o da bir şey çıkartıyor. Akabinde siz doğrusunu ya da güzelini seçiyordunuz. İlk nesil deneme yanılma yöntemiyle plaka üzerine yerleştirme yapan yazılımlar, kısa yol hesabı yaparken denemeyle çözüm bulanlar, tam olarak bir yapay zeka uygulaması değillerdi. Ancak artık hem yapay zeka hem de makine öğrenmesi özellikleri olan uygulamalar var.
Moda oldu her şeye “Yapay zekâ ile şunu yaptık, bunu başardık” demek. Robot kolla, kuruyemiş paketi dolduran fabrikada bile “yapay zeka” kullanıyoruz deniyor. Neymiş 250 gramlık paketlerde artı-eksi tolerasyonu bir grama düşürmüşler. Duruma göre karışık kuruyemişte paket karışımına en son tartıda çekirdek mi, fıstık mı, fındık mı koyulacağına makine karar veriyormuş. Yahu bunun neresi yapay zeka. Otomasyon yapay zeka değildir.
“Karanlık fabrika” dese ayrı mesele. Yani eğer insansız bir üretim varsa fabrikanın ışıklandırılmasına da gerek yok. Robotların insanlar gibi ışığa ihtiyacı yok ki. Sadece kalite kontrol için, ışıkla gören bizler için ışıkta kontrol için gerek var. Ama karanlık fabrika da yapay zeka uygulaması değil.
Makine öğrenmesi var bir de. Bu yapay zekanın bir alt kolu. Makine önceki tecrübelerine ve verilere göre işlemi her zaman daha iyi hale getiriyor. Yani yapay zeka (YZ) bir makinenin veya bir sistemim zekaya sahip olan hali simüle teknolojisi.
Fransa’da delikli kartlarla kumaş ve halı dokuyan dokuma makinelerine karşı işçiler ayaklanmış zamanında. Sonra sonra yeni iş kolları ortaya çıkınca bu ayaklanmanın gereksizliği ortaya çıkıyor.
Şu anda YZ yüzünden tehlikede olan yani mimarlıktan önce elden gidecek meslek tabii ki şoförlük. Zaten katma değeri olmayan bir şey araba kullanmak. Trafik kuralları belirli zaten. Hesapta olmayan durumlar için hazırlıklı yapay zeka sistemleri, otonom sürüşü gittikçe daha güvenilir hale getiriyor. Yani insan hatası yüzünden meydana gelen trafik kazaları oranı, YZ’nin eksikliğinden ortaya çıkanlardan fazla olduğu an şoförlük mesleği tarihe karışacak. Sonra sırada basit hukuk davalarına bakma işi gelecek. IBM Watson o konuda “korkunç” başarılı. Basit sağlık teşhisleri de YZ ile çözülecek. Evde kan tahlili yapabilen aletler çoğaldıkça ÖNLEYİCİ TIP ilerledikçe zaten işler değişecek. Yılda 120 kez (üç günde bir) ufak bir aleti cildinize değdirip aldığı 1 gram kan ile veri tabanına verileriniz işleyen aletlerin erken teşhisleri ile ömrü uzatacak. Öğretmenlik meselesi evrildi bile. Kızım yüksek matematik derslerini, dediğinin anlaşılmasını engelleyen aksanı yüzünden Hint asıllı öğretmeninden almak yerine Youtube’dan öğrenerek daha yüksek not ortalamasına ulaştı. Yavaş yavaş uzun metinlerin özetlerini, verilerden çıkartılacak sonuçları, ChatGpt’ye yaptırıyoruz. (*)
ChatGPT’ye girdim ve aşağıdaki komutu yazdım. Saniyeler içinde cevap geldi.
Verilen emir: “Mimarların egoları hakkında bir şiir yaz”
ŞİİR:
Mimarların egoları, boyunduruklarından kurtulup
Gökyüzüne doğru yükselirken, yeryüzünde bir iz bırakırlar
Birçok hayatı etkilerler, ama umursamazca ilerlerler
İster büyük ister küçük olsun, her işleri kendi kusursuzluğunu yaratmak için
Projelerindeki hayalleri gerçeğe dönüştürürler
Ancak başka birinin fikrine açık olmak zorunda değillerdir
İnatçılıkla direnirler, eleştiriye karşı savunurlar kendilerini
Oysa biraz mütevazı olmak, başarının sırrıdır çoğu zaman
Her yapıtları kendi adlarına ölümsüzleşirken
Egosu büyür, insanlığı unutur, çevresindeki dünyayı göremez olurlar
Bir gün gelecek, bıraktıkları eserler bile anılmaz olacak
Ama özgüvenleri sürüp gidecek, gözlerindeki ışıltı hiç sönmeyecek
Mimarların egoları, yaratıcı güçlerinin kaynağıdır
Ancak zamanla anlamaları gerekir ki, tek başlarına değillerdir
Bir ekip çalışması, birlikte yaratmak daha büyük başarılara götürür
Egosunu bir kenara bırakıp, insanlığa hizmet etmek, gerçek mutluluğun anahtarıdır.
Güldük eğlendik tamam. Ortaokul öğrenicisinin işi olacak kadar naif bu şiirde kafiye de yok. Bence dert değil zira istenirse aruz vezni öğretilir yapay zekaya. Belki öğrenmiştir.
Şiir yazdırırken çıtayı yükseltmeyi denedim.
Peki şiirde Posta Gazetesi seviyesi aşılmış. (Prof. Cem Say anlatmıştı bir öğrencisinin yazdığı şiir Posta Gazetesi basmamıştı) Yazının konusu yapay zekâ ile edebiyat değil mimarlık. Yani şiir sizi kesmediyse şimdiden müjdesini vereyim ChatGPT’nin yeni sürümleri görsel de çıkartacak.
Olay sadece şiir ile kısıtlı değil. AutoLisp bilmiyor musunuz? Sorun değil. Buyurun basit bir kod yazdırdım.
Şiir ile dalga geçtiğimiz zannetmeyin. LISP kodu yazabiliyor ve hatta Saatleri Ayarlama Enstitüsü Romanını 1000 kelimelik özetini çıkartıyor. Hala güvenilir değil bu arada. Hala iyi bir öğretmen ödev olarak verdiği konuda YZ’nin bilmediği yeri SALLAMA huyunu yakalayabilir.
Mimaride (buna doğal olarak, iç mekan, şehircilik ve tabii peyzaj mimarlığı alanlarını da ekleyebilirsiniz Mimarlık bunları kapsar filan dediğim yok sadece konuyu genellemek için diyorum. YZ’den bu alanlar da aynı yola yakın şekilde faydalanacak ve etkilenecekler çünkü) YZ uygulamaları ChatGPT sonrası daha GÖRÜNÜR hale geldi.
Ben de bölümleyerek anlatmaya çalışacağım.
1- Rastgelelik
Temel tasar derslerinde, bir zemin üstüne farklı renkteki geometrik desenlerle bir kompozisyon yapmanızı isterlerdi. Zemini hazırlarsınız ve sonra şekilleri de renkli fon kartonundan kesersiniz. Onları kim alt alta üst üste düzenleyecek. Elinize kesip hazırladığınız şekilleri alıp, 20 cm yukarıdan bırakırsınız rastgele. Ne zaman ki hoş bir kompozisyona benzedi, o zaman bozmadan yapıştırırsınız.
Peki bu geçek bir tasarlama süreci midir?
Aslında değil. Bir nevi rastlantıdan hoşa gideni seçme. Sonra da talep edenlerin beğenisine göre ha gileri hoşa gittiyse detaylarını istatistiki olarak öngörüp rastgelelikten bir sonuç çıkarmak. Mdflam plakaya, parçaları mümkün olan her türlü versiyonla deneyip, en büyük parçanın kaldığı hali sonuç diye göstermeye benzene bir durum bu. Sizden önce 1000 kişinin beğendiği renkler ve öğelerle iş çıkartıp, beğeniyi yükseltme işi.
2- Kolaj İşleri
Discord temelli çalışan bazı yapay zekâ uygulamaları ile geliştirilen resimler şimdiden viral oldular bile. Papaya giydirilen beyaz mont mesela. Ben hiç şaşırmamıştım aslında.
Papa işi benim için biraz “şov bizinız” olduğundan bu tür üretimlere şaşırmamıştım.
Kabul etmek gerek ki bu tür KOLAJ görsellerinin çok iyi olduğunu düşünmüyorum. Ancak mimariyle ilgilenen amatörlerin, gerçek mimarlara “Aha şöyle bir şey istiyorum” demelerine yarar. Ki çok tehlikeli öyle müşteriden kaçmak da gerekebilir. Bu bilinçli müşteriden daha fena bir şey. Sadece imzanızı satın almak istiyor olabilir. Satan satar, bizim işimiz değil.
Frank Lloyd Wright’ın şelale evi gibi bana konut yap filan derseniz ya da Zaha Hadid gibi takıl… İnanın bir şey çıkıyor ama bu yazıyı yazmaya sebep olan mesele bu tür imajlar değil.
Hatta bir öğrencim bilgilendirdi, Instagram’da biri varmış Türk evlerini bu tür yöntemle görsellerini oluşturuyor. Yeni Şafak Gazetesi haber yapmış ancak gel gör ki neredeyse her mahalle kompozisyonunda yanlışlar var. Belli ki zavallı YZ’ye doğru Türkevi verileri girilememiş. Çıkanlar saçaklı Uzakdoğu evlerinden türeme gibi. Tabii hepsinde yağmur oluğu sorunu da var. Neyse.
Sistem şöyle çalışıyor.
Discord’da sunucuya bağlanıp artık aboneliklerinizi belli edip bazı anahtar kelimelerle sonuç bekliyorsunuz. U1, U2, U3, U4 hangisinin aklınızdaki daha yakın olduğunu ve yakın olanın ne kadar değişeceğini V1, V2, V3, V4 ile belirliyorsunuz.
İşte size oyunca. Logo tasarımı konusunda çok fayda görülebilir ama yavaş yavaş logoların da nasıl yapıldığını anlıyor olduk. Bir de son imaj muhakkak dibine kadar filtre yapılmış halde.
Mimarlar için imaj geliştirme yöntemi çok yararlı değil gibi şimdilik.
3- Render İşleri
Render terimi dilimize oturdu. Baskıya sunuma ve hatta görsel hale getirme işi demek. Bir süreç (process) yani. Eskiden baskı için bir gazetenin mizanpajını yapma, harfleri dizme ve metal çökertme gibi ilkel yöntemlerle resimleri ayarlama gibi tüm iş süreçlerine render denirmiş. Şimdi bilgisayarın verilen modeli veya işlenecek bir videoyu, verilen talimatlara uygun olarak hazırlama işine deniyor.
Bazı render motorları artık gelişen oyun motorları sayesinde gerçek zamanlı render alabiliyorlar. O gelişmeleri biliyorsunuz.
YZ temelli render uygulamaları, verdiğiniz anahtar kelimeleri de kullanarak sizin sahnenizi değiştiriyor. Biraz rustik, doğal ve sisli yap diyorsunuz. Bir de onun yüzde değeri var. Çok yüksek değer verirsiniz sizin brüt beton duvar tomruktan yapıyor, kenar köşelere süslemeler koyuyor, diye taşıyıcılara bilezikler dönüyor, ortamı kasvetli hale getiriyor.
Örnek: https://www.evolvelab.io/veras
Evolvelab firmasının Veras isimli ürünü. Ücretsiz sürümü 30 adet görüntü almanıza izin veriyor. Revit üzerinde çalışıyor.
Önce dış mekan denemesine bakalım. Kaynak: https://rascoh.com
Şimdi diyeceksiniz ki, cepheyi bozdu. Evet kenarlar köşeler bozuk ama nasıl render alacağınızı size prompt denilen anahtar kelimelerle gösteriyor.
Gelelim iç mekan örneklerine. Bu konuda daha başarılı bence.
İnanılmaz değil mi? BIM öğrenmezseniz gelecek karanlık diyorduk ama bu eklentilerle bir şey yapmazsanız daha da eksik kalacaksınız. Aldı mı hepimizi bir korku.
En son büyük bir yapı kompleksi için örneklere bakalım da daha fena olalım.
Bunun rakibi de var. Hem bu SketchUp, Revit ve Rhino ile çalışabiliyor.
Web sitesi: https://arko.ai/
Modernizing a victorian house with #dalle text diffs pic.twitter.com/rejXlL10mh
— Aditya Ramesh (@model_mechanic) April 11, 2022
4- Eskizden Gerçeğe
Eskiz aslında bir düşünce yöntemidir. Beylik laf etmiyorum. Benim için de öyle. Ki ben zaten “kâğıt mimarı”yım.
Evet, ne yarışmada ödül alan önerilerim inşa edildi. Camiler konusunda o kadar ilgili olduğum halde ne de bir cami yaptırabildim. Ben www.camigor.com sitesini yapıp da 12-13 yıldır ayakta tuttum. Ona da kızgındılar. Ayrıca 200 haneli köye 1000 kişilik köy cami istenirse yapmam, her camiye iki minare ve her minareye üçer şerefede inat eden cami yaptırma derneklerini yatıştırmaya kalkarım, bu durumda kimse bana cami tasarlatmaz. Yıllar önce Gaziantep’te Mimarlar Odası üyelerine, Revit dersi vermem istenmişti. Öğrencilerden yeni mezun sayılacak bir mimar tam o sıralarda, aynı anda yedinci ve sekizinci camisini yapıyordu. Üzerine girdiğimiz üst geçit yarışmasında alt geçit önerirsen ve Kurbağalıdere’yi Rıhtım ile tünel bir kanal ile bağlarsan dikkate alınmazsın tabii. Zaten almadılar, güldüler geçtiler. Ben de kağıt mimarı olarak kaldım ve bundan memnunum.
Zaten kâğıt mimari terimini ben uydurmadım. Yazdığım bir kitabı Nazimî Yaver Yenal’a ithaf etmiştim. Ondan yadigâr.
Eskiz her türlü iyidir de şimdi eskizden imaj çıkarma işi de kâğıt mimarlarının değil YZ’nin işi.
Bunlardan en basiti ve hızlı kullanılanı Scribble Diffusion isimli uygulama. https://scribblediffusion.com adresinden erişilebilir.
Bu sonuçlar bu kadar kötü mü? Değil aslında. Nvidia’nın Canvas isimli ürünü peyzaj ve arazi yaratmak için çok başarılı ama o kadar karmaşık bir arayüzü var ki. Denedim, oturup kendi arazimi kendim uydururum daha iyi dedim.
5- Hesaplamalı Tasarım (Parametrik Tasarım)
Renderlarla çıkan bu güç aklınıza gelmemiş olabilir. Fakat hesaplamalı tasarımın gücü ve karar verme olgusu üzerinde durmamak olmaz.
Bunun en iyi örneklerinden biri ve 15 günlük deneme süresi de veren Architechtures isimli firmanın uygulaması.
Revit üzerinde çalışan bu eklenti ciddi derecede zaman kazandıracak gibi.
Bu tüt YZ destekleri için BIM yazılımları çok hoş bir ortam sunuyorlar. BIM, artık hayatımıza YZ girmişken artık kaçamayacağımız bir durumda. Bu tür işleri ayrı bir eklentiye ihtiyaç duymadan Grasshopper ve
Dynamo ile kotarabilirsiniz. İnanın biraz bu konulara aşinaysanız kendi eğitim setleri bile çok yardımcı oluyor.
İşsiz misiniz ya da staj yeri bulamıyor musunuz, ücretsiz videolar YouTube’da var.
Dynamo içinse şahane bir kaynak var https://dynamobim.org
6- Deneme Yanılmalı Plan Çözümleri
Benim bu konuda hoşuma giden uygulama Finch3d. Hatta beta testçisi konumundayım. Kurcalayıp duruyorum.
Eğer sistemi iyi kurar ve kuralları iyi belirleseniz yani istenen mimari programı doğru verirseniz tüm denemeleri yapan bir plan üretici ile çalışabilirsiniz.
Bu ve bunun gibi yazılım, eklenti, yöntem doğacaktır. Piyasa birden hareketlendi ve bir şekilde fonlanıyor. Herkes elinden geleni arkasına koymuyor. Bu durumda bazı yöntemler eleme yöntemi ile öne geçeceklerdir. Biz tasarımcılar bunları nasıl kullanacağız. Devamlı tekrar eden ve ZANAAT sayılan işlerden sıyrılacak mıyız?
İşbu yazı tüm dünyadaki denemeleri ortaya koyuyor diyemeyiz. Yazmak iki ay sürdü. Bu iki ayda kim bilir neler anons edildi. Hız bu kadar korkutucu.
Ama yolun nasıl geliştiğini görebiliyoruz. Kesinlikle insan tasarım gücüne ulaşamaz diyemiyoruz. Ne Go oyununda ne de satrançta bilgisayar insanı yenebilirdi eskiden. Şimdi her ikisinde de bilgisayarların katıldığı turnuvalar var. Bir şekilde mesleğimizin YZ ile kesiştiği yerlere dokunmamız gerekiyor.
Şu şu konularda daha çok geride diyoruz ama diğer yandan dünyanın en büyük arama motoru(**) elindeki her bilgiyi yapay zekanın hizmetine sunuyor. Bu kadar hızlı ve doğru kararlarla bilgiyi kullanabilmek dahi yadsınamayacak kadar özel bir durum.
Tam yazıya hazırlanıyorum tüvidırda önüme bu düştü. Mimarlık öğrencisinin ismini ifşa etmeden konu etmeye karar verdim. Tabii ki kendisi ironi yapmış. Ancak çatı çizmek bana sorarsanız 3 boyutlu görebilmenin en gerekli ve hatta en ZEVKLİ işidir. Çok severin çatı çözmeyi, aşıkları mertekleri yerleştirmeyi. Hoş şimdi çelik profilden yapıp geçiyorlar.
Diğer taraftan YZ’ye düşman mı olalım diye içinizden geçiyor olabilir.
Yapay zekâ için olumlu ya da olumsuz yaklaşılabilir. Ben genelde yaratılan müthiş durumları görmekten yanayım.
Zira teknoloji kötü bir şey değildir. Hayatımızı kolaylaştırır. Katılıyorsunuzdur. Aynı şekilde teknoloji bazı durumlar için iyi de olmayabilir. Zanaatler ölür, kültür değişir insanlar robotlaşır falan filan. Ama asıl tespit teknolojinin nötr dahi olmadığıdır. Teknoloji nötr olarak GÖRMEZDEN gelinemez.
Yani Kranzberg’in teknoloji yasalarını bir kere daha gözden geçirmekte fayda var.
Teknoloji ne iyidir ne de kötüdür; nötr de değildir. Buluş, gerekliliğin anasıdır. Teknoloji büyük ve küçük paketler halinde gelir. Teknoloji birçok kamu sorununda birincil unsur olsa da teknoloji politikası kararlarında teknik olmayan faktörler önceliklidir.
Yine de teknolojinin iyi ya da kötü olduğunu düşünmeye zamanımız var ama nötr olmadığını da kenara koyarak.
(*) 2007’de onaylanmış doktora tezim, “Web enformasyonunun ‘Web mekânı’ olarak sunulma yöntemleri ve bilgi iletimine katkısı” Adı böyle olmak zorunda kalmıştı. Yüksek lisans da buna yakın bir konudaydı. Fakat ne yazık YÖK veri tabanında, Yüksek Lisans tezime erişim yok. Sebebini bilmiyorum. Ben tezimden gurur duyuyorum yani gizlemedim, şerh koymadım. Neden kapalı bilmiyorum.
(**) Arama motoru demişken, aşağıdaki görseli ararken Google bana ne önerdi.
2 yorum
Bu yazı bazı sosyal medya paltformları ve Instagram’da paylaşılmıştı. Sayın Taner Döğer (Instagram kullanıcı ismi taner.doger) Lookx’ten bahsetti.
https://www.lookx.ai/muse/list
Oldukça yeni bir girişim olduğundan ben yazıya koyamamıştım. Kendisine teşekkür ediyor ve ekliyorum.
Rendercilar seri uzgun. Rip V-ray, Rip Corona, Rip Twinmotion, Rip Lumion. Herneyse muhendis olarak Catia + Keyshota devam.