Modernist Kökler, Çeşitlilik ve Sürdürülebilirlik: Brezilya Mobilyası Isaloni’de

Dünyanın en prestijli tasarım etkinliklerinden biri olarak her yıl sektörün önde gelen markalarını ve tasarımcılarını bir araya getiren Milano Tasarım Haftası’nı, bu sene ABIMÓVEL’in [Brezilya Mobilya Üreticileri Birliği] davetiyle, Brezilya tasarımı odağında inceledim.

iSaloni’deki Brezilya Standı

Senelerdir yürüttüğü “Brazilian Furniture Project” kapsamında hem iSaloni’deki hem de uluslararası tasarım sahnesindeki varlığını sağlamlaştıran Brezilya; zengin kültürel mirası, özgün modernist kökleri, benzersiz hammadde çeşitliliği, sürdürülebilir uygulamaları ve yenilikçi yaklaşımıyla ön plana çıkıyor.

Brezilya’nın Milano Tasarım Haftası’ndaki temsilini ele almadan önce, bu sene Adriano Pedrosa’nın küratörlüğünde Foreigners Everywhere [Yabancılar Her Yerde] temasıyla gerçekleşen Venedik Bienali 60. Uluslararası Sanat Sergisi’ne göz atmakta fayda var. 2014’ten bu yana São Paulo Sanat Müzesi’nin küratörü olan Adriano Pedrosa, son on senedir Histories [Tarihler] adını verdiği, büyük ölçekli sergileriyle, Latin Amerika kültürünü Avrupa, Afrika ve Amerika’nın etkileri bağlamında yeniden okuyarak; koloniden imparatorluğa evrilen, cumhuriyet yıllarında diktatörlüğü de tecrübe eden, çok rejimli, çok katmanlı ve çok kimlikli Brezilya’nın sanat tarihi yazımında yüzyıllardır ötelenen ve ötekileştirilen öznelere odaklanıyor. Portekizcede “tarih” anlamına geldiği gibi, “hikâye” anlamına da gelen “histórias” kelimesinden yola çıkarak, tarihyazımının kurgusal ve sübjektif doğasını çabasızca ortaya koyuyor. Venedik Bienali’nin Latin Amerikalı ilk küratörü olan ve Venedik Bienali’nden sonraki en eski sanat bienali olan São Paulo Bienali’nin 2006’daki küratörlerinden biri olan Pedrosa, 2011’de de Jens Hoffmann ile birlikte İsimsiz başlıklı 12. İstanbul Bienali’nin küratörlüğünü üstlenmişti.

Milano Tasarım Haftası’ndaki Brezilya tasarımına odaklanan bir yazı için Pedrosa’ya gereğinden fazla yer verdiğim düşünülebilir; ancak söz konusu tasarımı oluşturan biçimsel ve kavramsal dağarcığı incelemek için, bienalin kuvvetli bir bağlam sunduğu kanısındayım. Tasarım haftası bitmeye yaklaşırken, 20 Nisan’da açılan bienal, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 88 ulusal pavyona ev sahipliği yapıyor. Benin, Etiyopya, Fas, Senegal ve Tanzanya’nın bu sene ilk defa katıldığı sergiye Rusya, Ukrayna’yı işgal etmesi nedeniyle bu sene de davet edilmedi. İsrail ulusal pavyonu ise, Gazze’deki çatışmada ateşkes ilan edilinceye dek açılmayı reddediyor. Giardini ve Arsenale alanlarına yayılan ana sergi, Güncel Çekirdek [Nucleo Contemporaneo] ve Tarihi Çekirdek [Nucleo Storico] olmak üzere, iki bölüme ayrılıyor.

Tarihi Çekirdek, Avrupa ve Amerika’daki modernizmlerin aksine, üzerine pek az şey yazılan Güney Yarım Küre modernizmlerine odaklanıyor. Bir deneme, bir taslak, sınırları ve modernizmin tanımlarını sorgulamayı amaçlayan spekülatif bir küratoryal egzersiz gibi kurgulanan bu kısım, kendi içinde de üç ayrı kısma ayrılıyor: Portreler [Portraits], Soyutlamalar [Abstractions] ve İtalyanlar Her Yerde [Italians Everywhere]. Dünyaya yayılan İtalyan diasporasına adanan üçüncü kısım, başka coğrafyalardaki modernizm hikâyelerinin gelişiminde önemli roller üstlenen İtalyan şahsiyetlere odaklanıyor ki bunlardan biri de Brezilya modernizminin önde gelen figürlerinden Lina Bo Bardi.

MASP – Museu de Arte de Sao Paulo

Exhibition design by Lina Bo Bardi, MASP – Museu de Arte de Sao Paulo, 1970. Photo: Paolo Gasparini © Instituto Bardi / Casa de Vidro / Paolo Gasparini. https://nieuweinstituut.nl/en/projects/art-on-display/lina-bo-bardi

Avrupa modernizminin sade ve işlevsel yaklaşımını, Brezilya’nın kültürü, iklimi ve kaynaklarıyla harmanlayan ikonik mimar, Pedrosa’nın 2014’ten bu yana küratörü olduğu São Paulo Sanat Müzesi’ni (MASP) 1968’de tasarlarken; binanın havada asılı hissi veren dış kabuğundan ilhamla; sergileme için de katı duvarları cam panellerle değiştirdiği, radikal bir format ortaya koydu. Ziyaretçiler, eserler ve mekân arasındaki sınırları muğlaklaştıran bu şeffaf, açık ve geçirgen yerleştirme biçimi; eserler arasındaki hiyerarşileri de kırdığından, Venedik’teki İtalyanlar Her Yerde [Italians Everywhere] sergisi için de belirlenen sergileme biçimi oldu. 17. yüzyıldan 19. yüzyıla uzanan bir aralıkta, Avrupa sanatı üzerine, Güney Yarım Küre’nin en kapsamlı ve değerli koleksiyonuna sahip olduğu söylenen São Paulo Sanat Müzesi, bu formatı 1990’da terk ettiyse de; Pedrosa, daha değerli addedilen eserleri, daha az değerli addedilenlerle bir tuttuğu spekütalif sergilerine harika bir bağlam sağlayan bu özgün mekânsal öneriyi geri getirdi. Müzeye geri getirmekle kalmayıp, Venedik’teki uluslararası sergi için de uyguladı.

Cocoloba Sergisi, Milano Üniversitesi

Milano Tasarım Haftası’ndaki Brezilyalılara geçmeden önce —Venedik Bienali’nin zengin ve nüanslı malzemesine dayanarak— Brezilya’daki İtalyanlara göz kırpmak istedim. İşgalle ülkeyi kolonileştiren Portekizliler’in yanı sıra, dünyanın en büyük Afrika, Japon, Lübnan ve İtalyan diasporasına sahip olan Brezilya, yağmur ormanlarının eşsiz biyoçeşitliliği ile birlikte, çok türlü ve çok kültürlü bir renkliliğe ev sahipliği yapıyor. Tasarım haftasındaki sergilerden biri, adını 20. yüzyılın sonunda keşfedilen bir Amazon ağacından alıyor: Cocoloba. Fuorisalone’nin heyecan verici etkinliklerinden biri olarak, bu sene yetmişinci yılını kutlayan INTERNI’nin Cross Vision programı kapsamında, 15-28 Nisan’da Milano Üniversitesi’nde yer alan Cocoloba’nın küratörü Bruno Simões, görece kısa boyu nedeniyle habitatındaki diğer ağaçlara oranla çok daha az güneş ışığı alan bitkinin; geceleri fotosentez yapma becerisi geliştirmesindeki özgün dirençliliği, Brezilya tasarımının bir manifestosu olarak görüyor. Elliden fazla tasarım markasına ev sahipliği yapan sergi, Brezilya’nın farklı bölgelerinden, farklı malzeme, biçim ve tekniklerin heyecan verici bir kutlaması niteliğindeydi. Bu çeşitliliğin en göz alıcı ifadelerinden biri de ahşaba yapılan muameledeydi.

Lebrock’tan Tyra Chair, Caboca’dan Bench 05, am.o Atelier’den Mima Lounge Chair ve Oiamo’dan Turi Stool

Seçkinin farklı tekniklerle üretilen dört ahşap oturma elemanını mercek altına alalım: Mima Lounge Chair, Tyra Chair, Turi Stool ve Bench 05. Hepsi el yapımı. Bench 05, düşen dalların (Craibeira ağacı) formuna sadık kalırken, Tyra Chair, adını ve postürünü pergamberdevesinden alarak, ahşaba esnek, akışkan, fütürist bir hava katıyor. Brezilya’nın güneyindeki yerel zanaatkâr kolektifleriyle birlikte koleksiyonlar oluşturan Oiamo’nun Turi Stool’u ise adını, orada konuşulan Tupi-Guarani dilinde “ateş” anlamına gelen “turi”den alarak, yerli toplulukların karbonlaştırılmış ahşap tekniğine atıfta bulunuyor. Ahşabı yakarak üzerinde bir kömür tabakası oluşturan, böylece onu böceklere ve çürümeye karşı koruyan bu kadim teknik, Japon mimarisinde de yaygın. Seçtiğim son ahşap sandalye olan Mima Lounge Chair ise, Brezilya’nın yerel kökleri yerine, modernist kökleriyle iletişime geçerken, üç kuşaktır babadan oğula aktarılan kusursuz üretim tekniklerini taşıyor.

Oscar Niemeyer’in tasarladığı Rio Rocking Chair, ETEL

Modernist kökler demişken ETEL’den söz etmemek olmaz. Bir yüzyılı aşan koleksiyonunda Lina Bo Bardi, Oscar Niemeyer, Sergio Rodrigues, Jorge Zalszupin ve Giuseppe Scapinelli gibi isimlerin ikonik parçalarını ağırlayan markayı Milano’daki mağazalarında ziyaret ettik. 1980’lerde tasarımcı Etel Carmona tarafından kurulan marka, bugün kızı Lissa Carmona’nın yönetiminde, usta zanaatkârlık, seçkin malzeme kullanımı ve zarif tasarımlarıyla zamansız mobilyalar üretmeye devam ediyor. Kurulduğu günden beri sertifikalı ahşabı tercih ederek ekolojik kesim, genç ağaçların korunması ve sürdürülebilir orman yönetimine hassasiyet gösteren marka; yeni tasarımlarında upcycling (yeniden değerlendirme) ile çevresel duyarlılığını yeni bir seviyeye taşıyor. Markanın çalıştığı çağdaş tasarımcılardan Studio MK27, Toquinho Bench ile farklı renk ve dokudaki artık ahşabı bir araya getirerek Brezilya’nın kendine özgü çeşitliliğine de atıfta bulunuyor.

Naturalia Koleksiyonu, ETEL

ETEL’in tasarım haftasına özel projesi Reset Modernity, Reinstituting Nature [Moderniteyi Resetlemek, Doğayı Yeniden Konumlandırmak] ise Milan merkezli tasarımcı ve mimar Patricia Urquiola ile işbirliği içinde tasarlanan Naturalia Koleksiyonu’nu ortaya koyuyor. Tül perdelerin uçuştuğu, kır bitkileri kokan, ferah ve sade bir showroomda deneyimlediğimiz koleksiyon, kahve masası, kanepe, bank ve tekli koltuktan oluşuyor. Masa için sentezlenen biodegradable malzemenin içeriğinde Brezilya topraklarının doğal pigmentlerine boyanmış ahşap talaşı, şeker kamışından elde edilen biyoplastik, macela otu ve sebze reçineleri var. Bu bitkisel karışım, küp formundaki malzeme numunelerini sabun ya da çay karışımı konsantresi zannetmenize neden olabiliyor… Ahşap çerçeveli oturma birimleri için de iki farklı “giysi” seçeneği var: yazlık kullanım için işlenmemiş pamuklu kumaş ve kışlık kullanım için endüstrisi fazlası yün. Showroomunu ziyaret ettiğimiz bir başka prestijli mobilya markası da Avrupa pazarına iddialı bir giriş yapan Ornare idi. Şık aksesuarları, zengin özelleştirme seçenekleri, son teknoloji mekanizmaları, Brezilya’ya özgü malzemeleri, pürüzsüz bitişleri ve zarif dokunuşlarıyla Ornare; Milano’nun tarihi Palazzo Gallarati Scotti’sindeki lüks mağazasında giysi dolapları başta olmak üzere, çeşitli mobilya parçaları ile mutfak ve banyo koleksiyonları sunuyor.

Şehir merkezinden, fuarın gerçekleştiği FieraMilano kompleksine dönelim. Brezilya tasarımını küresel sahnede yüceltmeyi amaçlayarak, 2015’te ABIMÓVEL [Brezilya Mobilya Üreticileri Birliği] liderliğinde ApexBrasil [Brezilya Ticaret ve Yatırım Tanıtım Ajansı] desteği ile başlayan “Brazilian Furniture Project”in, dokuz senede iSaloni’deki varlığını belirgin şekilde sağlamlaştırdığını görüyoruz. Tek bir sergileyiciyle başlayan proje, bu yıl otuz farklı imalatçı firmaya ve kırk farklı tasarımcıya destek oluyor. Geçen yılki fuarın ardından, ticari iletişimde önceki yıla kıyasla %193 artış gözlemlenmesiyle proje bu sene daha önce olmadığı kadar iddialı. Estojo Cenografia tarafından özenle tasarlanan Brezilya standı, 2023 boyunca yirmi bir imalatçı ile çeşitli ulusal tasarımcılar arasındaki işbirliğinin meyvelerini sunan “Design + Industry” sergisi ile birlikte, altı markayı ağırladı: Arboreal, Century, Cristais São Marcos, Green House / IBTW, Modalle ve St. James. iSaloni’nin üçüncü holünde konuşlanan bu geniş stand dışında, onuncu ve on sekizinci hollerde ZEN Design ve Sollos/Jaderalmeida markaları yer aldı.

ZEN kataloğundan bir sayfa

Bugün Latin Amerika’nın en büyük murano cam üreticisi olan Cristais São Marcos, tam bir “İtalyanlar Her Yerde” örneği. Ülkelerine göçen İtalyan cam ustası Aldo Bonora’dan tekniği öğrenen Brezilyalı bir aile tarafından 1962’de kurulmuş. Her sene ayrı bir koleksiyon çıkaran marka, murano kalitesini tüm dünyaya uygun fiyatlarla sunmaya devam ediyor. Neredeyse yarım yüzyıldır faaliyet gösteren bir başka marka da St. James. Yenilikçi tasarım ve ustalıkla üretim taahhüdüyle 1976’daki kuruluşundan bu yana, yemek takımı pazarında etkisini uluslararası alanda genişleten marka, her koleksiyon için farklı tasarımcıların farklı tarzlarına alan açsa da zarif ve sade çizgisini koruyor. Mobilyalara geçmeden önce; dolap, banyo ve kapı için kulp, askılık, tutacak, sabunluk gibi çeşitli metal aksesuarlar üreten ZEN Design’dan söz edelim. 2004 yılında kurulan markanın tasarımcısı Cleber Luis, kullandığımız gündelik nesnelerin sağaltıcı bir rolü olduğuna inanarak, evsel alanlarımızı küçük spa merkezleri olarak ele alıyor. Kamusal alanda da tercih edilen, hatta lüks mağaza/otel zincirlerine hizmet veren marka, şıklığı da konfor kadar önemsiyor. Sıvı sabun kutularının parfüm şişelerine, kulplarının mücevher parçalarına benzemesine şaşırmamalı. Ürün katalogları için de moda endüstrisinin albenili görsel dili tercih ederek; Brezilyalı bir model, televizyon sunucusu ve iş kadını olan Ana Hickmann ile çalışmışlar.

Modalle’in “Dolce Far Niente” Koleksiyonu

Konforun insanların yaşamlarını değiştirebileceği iddiasıyla yola çıkan Century, 1940’lardan bu yana döşemeli mobilyada Brezilya’nın en seçkin üreticilerinden. 300’den fazla kumaş ve bitiş seçeneğiyle zenginleştirilmiş kataloğunda, geniş ebatlar ve ergonomiye verilen itibar dikkat çekiyor ki bu, Brezilya’nın modernist köklerinden gelen ve fuardaki tüm markalarda da hissedilen bir tavır. Genişlik tercihi, Modalle ve Green House / IBTW markalarında başka bir seviyeye ulaşıyor. “Design to Live Together” [Beraber Yaşamak İçin Tasarım] mottosuyla çıkan Modalle, hem iç hem de dış kullanıma uygun mobilya takımlarını, aile ve arkadaşlarla paylaşılan keyifli anlar için tasarlarken, ülkenin uçsuz bucaksız topraklarında bir arada yaşayan farklı etnik ve kültürel toplulukları da akla getiriyor. Markanın en dikkat çeken koleksiyonlarından “Il Dolce Far Niente” ilhamını İtalyan kültüründen alıyor. “Tatlı Tembellik” anlamındaki deyim, şezlong, kahve masası ve şemsiye ile tamamlanan bu rahat oturma grubunun karakterini belirliyor. Markanın alametifarikası ise, dış mekân kumaşlarının iç mekân samimiyeti taşıyor oluşu. Elbette bu şaşırtıcı dirençliliğin altında gelişmiş bir teknoloji var ve bu teknoloji, geri dönüşüm meselesinde de epey hassas.

Green House’un Elementos Koleksiyonu

IBTW markasına ismini veren de bu teknoloji. “In Between” yani “Arada” anlamına gelen marka, hem iç hem de dış mekânda kullanabilen mobilyalar üretiyor. “Green House / IBTW” olarak anılmasının nedeni, aynı imalatçı firma tarafından üretiliyor olması. İki markanın da malzeme ve renk skalası çok geniş. Green House’ın dış mekân için tasarladığı Elementos Koleksiyonu’nun göz alıcı renkleri, Brezilya’nın nesli tükenmekte olan üç kuşundan esinleniyor. Fuarın geniş Brezilya standındaki bir başka marka ise Arboreal; sertifikalı masif ahşaptan yemek masaları, sehpalar ve kişiye özel parçalar üreten bir marka. Brezilya modernizminin mirasından beslenen Sollos/Jaderalmeida ise başka bir holde, minimal çizgilerini yansıtan, farklı bir sergi tasarımıyla karşımıza çıktı. Kaliteli malzeme seçimi ve işçiliğin yanında, form keşiflerinde de yaratıcı davranan marka, hafiflik ve sağlamlığın sofistike bir karışımını ortaya koyuyor. Görece genç bir marka olmasına karşın, bugüne dek yüzden fazla tasarım ödülünün sahibi olmuş. Fuarda yeni tanıştığım tüm mobilya markaları arasında (sadece Brezilyalı olanlar değil) favorim oldu.

iSaloni’de Sollos’un sergi alanı

Etiketler

Bir yanıt yazın