Muhatabımız Müteahhit Değil Sayın “Kültür” Bakanı

Emek Sineması için kendi amaçlarına göre proje hazırlatan yatırımcı-müteahhit çıkıyor büyük bir pişkinlikle gazetelerde kendi projesini anlatıyor.

Ne de olsa gazetelere tam sayfa reklamlar vererek AVM’lerini, kapalı sitelerini pazarlamaya çalışan bir kişi. Onun sinemadan, kültürden anladığı bu. Projesinin ne kadar korumacı olduğunu, binanın yıkılması için parasıyla aldığı rapordan falan söz ediyor.

Ancak sözkonusu olan kültür mirası olan bir kamu yapısı.

Biz de müteahhitin projesini tartışmaya çalışıyoruz! Böyle bir tuhaflık ancak muz cumhuriyetlerinde falan olabilir.

Bu olacak şey mi? Müteahhit kültür yönetiminden, kültür mirasının projelendirilmesinden ne anlar? Onun amacı para kazanmak. Bu olan biten bir kültür yönetimi skandalıdır. Skandal bile demek az gelir, çünkü normal bir hukuk devletinde bu yapılan suç teşkil eder.

Elbette ki bütün fikirler tartışılabilir. Binanın restorasyonu, yeniden işlevlendirilmesi için birbirinden farklı bir çok fikir ortaya konabilir. Ama kamu yönetimlerinin görevi bu alandaki yaratıcı enerjiyi harekete geçirmektir. Oysa burada bu işi yapmaya çalışan yatırımcı-müteahhit gözümüze baka baka yalnızca kendi perspektifini bize dayatmaya çalışıyor. Söylediklerinin hepsi taraflı. Bir de hiç utanmadan sanki başka bir proje yapılamazmış gibi parayla alınmış bir rapordan söz ediliyor.

Yıllardır İstanbullular bir absürd tiyatrosu ile karşı karşıyalar.

Bir deli bir kuyuya bir taş atıyor. Hepimiz onu çıkarmaya çalışıyoruz. Oysa bu işte bir mantık hatası var. Bu yatırımcı-müteahhitin elbette ki Emek Sineması’nın bir replikasını yapma özgürlüğü var. Onu çok istiyorsa AVM ve rezidanslar inşa ettiği alanda yapabilir. Onun bu hakkına biz karışamayız. Ama o da kalkıp Emek Sineması’nı yıkmaya ve replikasını yapmaya kalkmasın.

Sayın “Kültür” Bakanı’na tekrar tekrar seslenmek lazım: Görevini yap, kültür kuruluşları ile gelişmeleri planla. Yoksa bir rezalete imza atmış olacaksın!

Hatırlayanlar bilir: Aynı müteahhit Emek’in altına 4 kat otopark koymaya çalışmıştı, Koruma kurulu da “bina yıkılmadan bu inşaat yapılamaz” diye reddetmişti.

Şimdi de “koruma” adına yıkıp replikasını inşa etmeye çalışıyor. Emek Sineması’nda elbette ki binada değişiklik yapılabilir, taşıyıcı sisteme de müdahale edilebilir. Ama neden başka bir fikir, başka bir mimari tasarım olmasın? Buradaki sorun müteahhitin niyeti ile ilgili. Bir başka mimar da pek ala başka bir öneri getirebilir. İstanbul’u bir müteahhitin projesine mahkum etmeye kimin hakkı var? Kültür ve sanatla ilgili kuruluşların Beyoğlu’ndaki sinemaları ve kültür merkezlerini geliştirmek için nasıl düşünceleri var, önce bunlara bakmamız gerekmiyor mu? Mimarlar bakalım nasıl öneriler getiriyorlar, başka hangi fikirler var, İstanbulların bunları öğrenmeye hakkı yok mu?

Kamunun görevi budur. Bu yüzden artık bu absürd tiyatrosunun sona ermesini ve müteahhitin aradan çekilmesini istiyoruz. Sayın “Kültür” Bakanı’nın para kazanmaktan başka amacı olmayan bir kuruluşla işbirliği yapmak yerine kültür kuruluşları ile işbirliği yapması gerekli. Bu yüzden müteahhitin aradan çıkması gerekli. Karar verildikten, proje geliştirildikten sonra çok istiyorsa, kendisi de inşaat işleri için davet edilebilir. Onun işi başka. Kültür muruluşlarının işi başka. Sayın “Kültür” Bakanı’nın görevi bir kamu alanını spekülasyona açmak değildir.

Beyoğlu’nda kültür kuruluşları büyük bir dinamizm gösteriyor. Bu müteahhit gibilire ve diğerleri de bu gidişi baltalamaya, Beyoğlu’nu piyasa aktörlerinin mantığı ile tüketmeye çalışıyorlar. Beyoğlu’nda bu akıl almaz işi yapmaya çalışanar “biz burayı Bülent Eczacıbaşı’na yedirmeyiz” diyorlar. Çünkü onlar Beyoğlu’nu, Emek’i yalnızca kar edilecek bir yer olarak algılıyorlar. Bu söyledikleri bile konuya nasıl yaklaştıkları hakkında bir fikir veriyor. Elinde çekiç olan bir kişi herşeyi çivi olarak görmeye başlar ya, aynen öyle.

Beyoğlu’ndaki kültür kuruluşları bir araya gelerek Emek’i şeffaf birşekilde projelendirseler ve yönetseler fena mı olur? Sinemaları ticari bir mantıkla yönetmek yerine Venedik’te olduğu gibi festivallar, yeni projelere açsalar İstanbul, Beyoğlu neler kazanır? Ama gördüğümüz gibi, kamu görevini yapmadığı için mesele sürekli çarpıtılıyor. Bir deli bir kuyuya taş atıyor, hepimiz oturmuş onu çıkarmaya uğraşıyoruz.

Ama Emek tek örnek değil. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bile Tepebaşı’nın, kentin kültürel etkinlikler için kullanılabilecek en önemli kamu alanını yıllardır ofis ve otopark olarak kullanılıyor. Kullanan kim? Kenti planlamakla görevli Metropoliten Planlama Bürosu! Eğer kamunun planlamadan, şehircilikten anladığı buysa, bir müteahhitin de Emek Sineması’ndan bunu anlaması çok şaşırtıcı değil.

Emek Sineması’nın yalnızca mimari projesini tartışmak bence yeterli değil. Bir kamu yapısı olan sinemanın dönüştürülmek amacıyla bir yatırımcı-müteahhit kuruluşa devredilmesi kültür yönetimi açısından tartışılması gereken bir sorun…
Bu projenin piyasa ve kar odaklı olmayan kuruluşlarla geliştirilmesi gerekir.

Bu olay kamu açısından bir kötü yönetim örneğidir.

Projenin öznesi müteahhit olamaz. Proje hizmetleri uzman kuruluşlardan alınır. Sonra müteahhitler veya hizmet için işletmeciler sürece dahil olur. Çünkü ne yapılacağına bürokratlar karar veremez. Emek’te
tam tersi yapılıyor. Mimarlar, projeyi geliştirenler müteahhitlere hizmet veriyor. Böylesine bir uygulama kabul edilebilir mi?

Mimari açıdan bir binanın taklidini yapmak onu korumak değildir. Tek mimari seçenek de değildir. Bir yapının restore edilmesi için, eğer bir kamu yararı sözkonusu ise, yani yapıtescilli bir kültür varlığı ise, kamunun bağımsız uzmanları ve kuruluşlarıarayüz olarak işlevlendirmesi gerekir. Çünkü restorasyon tıpkı sanat eseri üretmek gibi yaratıcı bir iştir. Nasıl bir heykeli kilo ile, resimi metrekare ile sipariş edemezseniz, bir sinemayı, bir kültür alanınıı, bir mimari çalışmayı ihale ile veremezsiniz. Bunu kim iddia ediyorsa, gözümüze baka baka yalan söylüyor demektir. Çünkü sanat kereste gibi ölçülemez, değerlendirilemez. Projenin şeffaf bir biçimde hazırlanması sonra uygulamanın bu projeye göre mütahhitlere veya uygulamacılara ihale edilmesi gerekir. Kamu ihalesi ile bir kültür yapısını spekülasyona açmak olsa olsa bir kötü yönetim örneği olur.

Lütfen bakın Sütlüce’ye, Kongre Merkezi’ne… Kongre Merkezi’ne… Kamu bu projeleri ihale ile yaptırdı. Şimdi de hiç bunlardan ders almamış gibi Taksim’deki kışlayı siparişle yaptırmaya çalışıyor.

Bu tür uygulamalara bütün profesyonellerin karşı durması ve kamuya profesyonelliği öğretmesi lazım.

Evet, yatırımcı-müteahhit kuruluş üzerinde bulunduğu arsayı değerlendirmek için Emek Sineması’nı yıkmayı uygun görüyor. Çünkü sinema binası yapılırken kimsenin altını yedi kat oymak, üstüne kat çıkmak gelmemiş. Mevcut haliyle Emek Sineması yatırımcı-müteahhitin ihtiyacını karşılamıyor. Tıpkı bir köşkün yıkılıp, apartman yapılması gibi, müteahhit hazırlattığı projede yer üstünde ve yer altında inşa edilecek yeni katlarla ve hacimlerle kullanım alanını beş misli artırıyor. Bir de aklınca yeni binanın üst kotuna da “hatırasını yaşatmak için” Emek Sineması’nın bir taklidini inşa edeceğini söylüyor. Böylece yatırımcı müteahhit kuruluş Emek Sineması’nın yıkımına sinemaseverlerin göstereceği tepkileri önlemeyi amaçlıyor. Yatırımcının yaptığı kendi açısından anlaşılır bir şey. Ama bu fikrini kendisine saklasın ve artık lütfen aradan çekilsin. Kimseye kendi kafasındaki düşünceyi zorla empoze etmeye hakkı yok.

Ancak sorun yalnızca yatırımcının sinemaya yaklaşımında değil, bu yaklaşımı aynen benimseyen kamunun bakışında. Örneğin bir yatırımcı pekala Topkapı Sarayı’nı üzerinde bulunduğu mülkü, yani araziyi kendi yaklaşımına göre değerlendirebilir ve bir otel olmasının daha karlı olacağını iddia edebilir. Bize çok aykırı gözükse de bunda bir tuhaflık yok. Tuhaflık bu bakışın Kültür Bakanlığı tarafından da benimsenmesinde.

Kimse bir tüccarı daha çok para kazanmak istediği için suçlayamaz. Sonuçta karşımızdaki bir hayırseverlik kuruluşu değil, işletmeci değil. Kar amaçlı bir kuruluş. Nereden baksanız bir yatırımcıdan beklenebilecek bir proje. Yatırımcı karını maksimize etmeyi amaçlıyor.

Bir yatırımcı için sinema başka ne olabilir ki? Nasıl inşaat metrekare ile ölçülen bir değer ise, sinema da gişe hasılatı gelirlerine dayanan bir ticari etkinlik olmalı. Zaten sinema izleyicileri (tıpkı içki tüketicileri gibi) hayatları boyunca sinema biletlerinin bedelinin neredeyse yarısını vergi olarak ödemiyorlar mı?

Emek Sineması’ndaki asıl mesele yıllardır sinema biletlerinden alınan vergileri ve diğer gelirleri kullanıp da bu projeyi aynen yatırımcı ve müteahhit kuruluşlar gibi algılayan ve değerlendiren Kültür Bakanlığı ile belediyelerde. Yıllardır kamu tarafı bu yaklaşımı benimsediği için bakın yılların Yeşilçam’ından geriye ne kaldı?

Öyleyse sormamız gereken şu: Emek Sineması’na ne yapılacağına bir yatırımcının karar vermesi mümkün mü? Emek Sineması bir kamu mülkü. Kamu mülkiyetinde olan tarihi bir kültür yapısının bir yatırımcı tarafından projelendirilmesi hatalı.

Binada elbette ki mimari değişiklikler yapılabilir, kültür yapısının kullanım performansının geliştirilmesi için bazımekanlar yeniden tasarlanabilir ve işlevlendirilebilir. Ancak Emek Sineması’nın ne olacağına bir yatırımcı karar veremez.

Bu durumda kamunun görevini yapması gerekir. Kültür Bakanlığı’nın önce kültür kuruluşları ile daha katılımcı bir yönetim planı hazırlatması, sonra eğer bu yönetim planına göre ihtiyaç duyuluyorsa mimari hizmet alması gerekir. Sayın “Kültür” Bakanı’nın görevi Emek Sineması’nda para kazanmaktan başka amacı olmayan bir kuruluşla işbirliği yapmak değil, kültür kuruluşları ile işbirliği yapmak.

İstanbul’da Emek Sineması’nı daha iyi yönetebilecek bir dolu kültür kuruluşunun bulunduğunu söylemek bile fazla. Böyle bir mekanda alışveriş merkezleri yapmayı tahayyül eden ve para kazanmayı amaçlayan bir kuruluşun yönetim tecrübesi, yaklaşımı doğru olur mu? Yapılan ihale kültür sanat yönetiminde geçerli olan bütün yöntemlere aykırı bir uygulama. Kültür Bakanı’nı yapılan yanlıştan dönmesi lazım.

Sayın “Kültür” Bakanı’na tekrar tekrar seslenmek lazım: Görevini yap, kültür kuruluşları ile gelişmeleri planla. Yoksa bir rezalete imza atmış olacaksın!

Etiketler

Bir yanıt yazın