Cevizli'deki Tekel Tesisleri yeni kentsel gündem konularımızdan birisi. 49 yıllığına İstanbul Şehir Üniversitesi'ne verilen tesisler ve arazi için zaman zaman tepkiler yükseliyor.
Tepkileri nasıl değerlendirelim?
Santral İstanbul, 2004 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne tahsis edildi. Oğuz Özerden ve Yiğit Ekmekçi girişimiyle sonradan anladığımız kadarıyla altından kalkılamayacak ekonomik zorluklarla baş edilerek örnek bir kampüs oluşturuldu. Bugün Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü için İstanbul’daki tüm üniversite yapı ve kampüsleri içinde en iyilerinden birisi diyebiliriz.
Santral İstanbul öncelikle bir kent içi kampüsü. Yapıların tasarımları ve inşaat kaliteleri de ülke ortalaması içinde oldukça iyi. İçinde barındırdığı Enerji Müzesi ve Çağdaş Sanatlar Müzesi de kampüsün katma değerleri. Çağdaş Sanatlar Müzesi binasının başına gelenler bu yazının konusu değil ama bahsetmeden de geçilmez; bu kısa notu düşerek yazının asıl konusuna devam ediyorum.
Santral İstanbul’a itiraz edilir mi? Şehir Üniversitesi’ne tahsis edilen Cevizli Tekel yapıları ve arsalarıyla ilgili düşüncelerimizi berraklaştırmak için Santral İstanbul örneği üzerinden düşünebiliriz: Santral’in en önemli sorunu kentle bütünleşmiyor olması. Etrafındaki yüksek duvarlar ve kontrollü giriş kapıları ile Santral İstanbul da bir “gated community”. Kurulduğu yıllardaki çevresini dönüştürme iddiasından oldukça uzakta.
“Gated community” olmasına rağmen Santral içinde bulunduğu bölge hatta İstanbul için bir kaçış alanı.
Cevizli Tekel, İstanbul Şehir Üniversitesi’nin geliştirmesiyle İstanbul için “gated” olmayan bir Santral İstanbul olabilir mi? Sanırım yazının bu kısmı için sorulması gereken soru bu.
Rahatlıkla “Cevizli Tekel” park olsun denebilir. Parklara olan ihtiyacımız açıkça ortada. Sahil yolu ile deniz arası mevcutta zaten kilometrelerce uzanan bir park. Şimdilerde ise İBB’nin denizi doldurarak elde ettiği çok büyük bir park, Cevizli Tekel’in 3 km yakınında yapılıyor. Ama İstanbul’un kişi başına düşen park alanı ortalaması istatistiklerinde durumunu da sıkça çıkan haberlerde görebiliyoruz. Bu açıdan değerlendirildiğinde Cevizli Tekel park olabilir. Ama Cevizli Tekel iyi bir kampüs de olabilir.
Fotoğraf: Uğur Ceylan
Fotoğraf: Uğur Ceylan
Endüstriyel miras yapılarının korunması, projenin bir üniversiteye yakışır şeffaflıkta üretilmesi, elbette projenin yüksek nitelikli bir tasarım olması zaten her proje için söyleyebileceğimiz genel tespitler.
Sonuç olarak “Cevizli Tekel ranta kurban” “Yandaşa peşkeş çekiliyor” benzeri konuyu değil tarafları hedef alan söylemler yerine “Nasıl bir Cevizli Tekel?” sorusuna cevap aramak bana daha doğru görünüyor.
Fotoğraf: Uğur Ceylan
Kamunun elindeki hiçbir gayrimenkul herhangi bir şekilde satılmamalı. Ancak elbette Cevizli Tekel ve Santral İstanbul örneğinde olduğu gibi kiralamalar ile kullanılabilir. (Paralı eğitim bu yazının konusu değil ve vakıf üniversitelerinin hayatımızın bir gerçeği olduğu varsayımı ile yazıldı.)
Her tür fonksiyon bilinçli bilinçsiz muhalefetle şehir merkezlerinden çeperlere doğru itiliyor. Fonksiyonları olmayan şehir merkezleri ancak turistler için sanal şehirler olabilir. Eğitim fonksiyonu kent merkezinde öncelikle yer alabilecek ihtiyaçlardan birisi.
Kamunun elindeki arsalar için proje geliştirme süreçleri için yine kamu tarafından tanımlanmış bir süreç yönetimi olmalı. Projelerin niteliğinden ve katılımcı olarak şekillendirildiğinden kimsenin kuşkusu olmamalı. Elbette bugün ülkenin geldiği noktada katılımcılığı sağlamanın zorluklarını da göz ardı etmek olanaksız. Ancak ülkeyi bu hale sokan zihniyet bu yoldaki zorluklara da katlanmak zorunda. Süreçler katılımcı ve şeffaf olmalı, bunun istisnası yok.
Editörün notu* fotoğraflar Uğur Ceylan tarafından Arkitera.com için çekilmiştir.