Üniversitede bulunan Bilim ve Teknoloji Koleksiyonu Sergi Alanı içinde inşa edilmiş Ulaşım Tarihi Müzesi çok önemli bir işlevi yerine getiriyor. Ama daha fazla ilgi gösterilmeli.
ODTÜ Bilim ve Teknoloji Koleksiyonu Sergi Alanı içinde inşa edilmiş Ulaşım Tarihi Müzesi çok değerli araçları içinde barındırıyor.
Şahsen dört sene önce geldiğim 2005 yılında açılan ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi’ne büyük bir heyecanla geçtiğimiz Nisan ayı sonunda 30 kişiyle tekrar geldim. İç bölümü eskilerin kasvetine uygun çağdaş stille hangar biçiminde tasarımlanan müzeye bir grup klasik otomobil tutkunu gençle yerinde inceleme gözlem yapmak için ziyaret yaptık. Önce dışarıda açık havada sıralanmış eski otomobilleri büyük bir merakla keşfetmeye çalıştılar. Otomobil müzesinin kapalı alanına girildiğinde çoğunun filmini izleyip, araştırıp hakkında konuştukları ilk Türk otomobiliyle karşılaştılar. Elbette en çok ilgi gösterip fotoğraf çektirdikleri araç anısı her birimizin içinde kahredici acılar bırakmış efsane ilk Türk otomobili Devrim Arabası’ydı. O etkileyici görünümü sadakatin gurur meselesi olduğu yılları hatırlatıyor. İlk getirildiğinde olmayan koruma uyarı ipi çevresindeydi. Bazıları ip gerisinden dokunmaya çalıştı. Film sonrası uyanan ilgi nedeniyle olsa gerek bilinçli gelenler elbette içine girip daha ayrıntılı görmek istiyor. Bilenler duyarlı olanlar kafa yorup okuyanlar tabii ki biliyor. Ama sadece ‘En çok hasılat yapan filmler’ listesini izleyenler, değerlerimizi umursamayanlar bu mucizenin farkında bile değil. Evet maalesef insanlarımızın bazıları böyle bir otomobilin varlığını yönetmen Tolga Örnek’in 2008 yılında ürettiği filmi sayesinde fark etti ilgileri uyandı.
23 Türk mühendisin 1961 yılının şartlarında bu nefis otomobili yarattığını hala bir çok insanımız bilmiyor. Bilenlerin bir kısmı da yalan haberler sonucu aracın yapılmasını isteyen hakkında, teknik konular hakkında inanılmaz yanlış bilgilere sahipler. O kadar ki bazıları doğruyu anlatınca da inanmayıp gülüp asıl sizin yalan haberler yazan yayınları okuduğunuzu ima ediyorlar. Namusluların namussuzlardan daha cesur olmadığı ruh halinin bizleri sarmaladığı günümüz rezil medya ortamında bu konulara inmesi gerekenlerin önemli bir kısmı ortalıkta yok!İnsanların gerçeklik algılarının yok edildiği zaman dilimindeyiz. Yanlış bilgi veren medya dışında doğruyu veren medya organlarını takip etme gerekliliği bilincini de insan kendisi yaratmalı. Geçiniz. Bilinen durum; burada bulunan araç ilk Türk otomobili filmi için özel olarak Türk ustalara yaptırılan aslına uygun otomobil. Orijinali Eskişehir Tülomsaş’ta bulunan müzede cam bölmenin içinde korunuyor, uzmanlarca düzenli aralıklarla çalıştırılıp bakımı yapılıyor. Gezimize dönersek gençlerimiz müzenin anlatım yapan yetkilisinden hem müzenin ilk kuruluşunda yaşananların anlatıldığı videoyu orada hazırlanmış özel bölümde izlediler hem de sordukları sorulara son derece yararlı cevaplar aldılar. Sonra diğer otomobilleri incelediler, motosikletlere baktılar. Her aracın başında dakikalar geçirerek hayranlıkla bakanlar,temas ederek dikkatle gözlemleyenler sevinçli ve düşünceliydiler. İç mekanda bu üniversitede üretilen güneş enerjili prototip araç dahil her aracın önünde yer alan otomobile özel bilgi tabelalarını okudular. Bu arada belirtmek gerekir ki; tanıtım filminde bir önceki rektörce temeli atıldığı anlatılan harikalığı kurmak, yıllarca emek,masraf harcayarak günümüze kadar aracını koruyan gönüllüler dışında olan klasik otomobillerin sahiplerini araçlarını müzeye bağışlamaları için ikna etmek kolay olmasa gerek. Çıkışta üniversitenin hazırlayıp bastırdığı şık broşür dağıtıldı.
Bu kadar olumlu durumlardan sonra gelelim şu an ki ODTÜ rektörüne ileteceğimiz durumlara. Grup bazı konularda iç burukluğuyla dışarıya doğru adımladı. Gençlerden bazıları iç mekanda bulunan araçlardan birinin sinyalinin yerine Alüminyum bir folyonun tıkıştırıldığını belirtti baktık gerçekten öyleydi. İçeride bakımları düzenlice yapıldığı belli olan çok iyi durumda korunan otomobilleri gördükten sonra, dışarıda oldukça geniş araziye sahip bölgede açık havada duran güzelim otomobillerin neden içeridekiler gibi bakımlarının yapılıp kapalı mekanda olmadıkları konuşuldu.
Dört sene önce geldiğimde dışarıda bulunan 50-60 yıllık araçların durumları kesinlikle şu an ki durumlarından çok daha iyiydi. Mahvolmaya doğru hızla gidiyorlar. Acaba içerideki araçlar kadar eski değiller diye mi gereken ilgi yok? Sonradan getirilme, bağışlanma olasılığı olan klasik otomobillerin de olabileceği düşünülerek neden daha büyük inşa edilmediği sorusu akıllara geliyor. Bir çok klasik otomobil internet sitesinin tavsiye edip tanıttığı, her yıl yaklaşık yirmi bin kişinin bilinçlice ziyaret ettiği belirtilen müzenin üniversite ana sayfasında bu müze erişimi için ibare yok! Akıl almaz bir durum! Müze dışında kafe yazılı tabela var kafe kapanmış. Az insan düzensiz zaman aralıklarında geliyor ise hemen yakında yolun diğer tarafındaki Yabancı Diller Eğitimi binasında olan kafeteryanın yönünü gösteren tabela yerleştirilebilirdi. Eski rektör belli ki kuruluş çalışmalarının 2001’de başladığı müzenin üzerine titremiş. Şu an görevde olan rektörden ricamız önceden bu müzeye uygulanan ilgi ve bakımın devam etmesi.
Saygılarımla,