Önerilen yeni "Bodrum Çevre Yolu" bütün yarımadaya yapılacak en büyük kötülüktür.
Pedasa
Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü tarafından Bodrum’da yapılması düşünülen “Yeni Çevre Yolu” ile ilgili olarak 7 Eylül Cuma Günü BODTO Konferans Salonu’nda “Bodrum’un Yol Ayrımı” başlıklı bir etkinlik yapıldı. Bu etkinliğe benimle beraber, Prof. Dr. Ergun Gedizlioğlu (İTÜ İnşaat Fakültesi Ulaştırma Ana Bilim Dalı), Prof. Dr. Adnan Diler (MSKÜ Karya Araştırma ve Uygulama Merkezi Md-Pedasa Kazı Bşk.), Ersen Gürsel (Yüksek Mimar), Erhan Öncü (Şehir Yüksek Plancısı-Muğla Büyükşehir Bel. Ulaşım Ana Planı Danışmanı), Serdal Argen (Şehir Plancısı-Muğla Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Planlama Şube Md.), Semra Kutluay (Şehir Yüksek Plancısı-Bodrum 1/25.000 Çevre Düzeni Plan Müellifi) ve Levent Kalyon (Harita Mühendisi-TMMOB Bodrum İKK üyesi) katıldı.
Günümüzde süregiden çevre tahribatı karşısında “yapmayın, etmeyin” diye protestolar düzenlemek yerine düşünmek, tartışmak, alternatifler aramak son derece çağdaş ve yapıcı bir davranış. Bu yaklaşım ile çalışmalar yapan, raporlar hazırlayan Bodrumlu meslektaşlarımıza öncelikle teşekkür etmek gerekir. Çünkü konu, burada arkeolojik, doğal sitler de gözetilerek MO-İMO ve başka STK’lar tarafından derinlemesine irdelenmiş, tartışılmış. Özellikle Pedasa Yerleşimleri konusunda bilgilenmemiz çok önemliydi. Bizlere neredeyse söyleyecek söz kalmamış. Yine de bilindikleri tekrarlamak yerine bir iki yeni söz söylemeye çalışalım.
Pedasa sırtlarından
Ama bilelim ki bizler ne yaparsak, ne edersek, ne önerirsek kimilerine yaranamayız: Herdurumda bizlerle zaten “Tree Hugger” (ağaç kucaklayıcı) diye dalga geçerler.
“Tree Hugger”, Ağaç Kucaklayıcılar!
“Yola Devam”
Ben burada konuyu, kısa kısa Bodrum- Turizm- İnşaatçılık- Çevre Yolu başlıklarında irdeleyip birkaç basit düşünce sunacağım.
BODRUM
Aslında Bodrum yeni yol konusundaki tartışmayı açan yerel meslektaşların söylediği gibigerçekten bir bütün olarak “yol ayrımında”. Bodrum’un gelişimi artık bıçak sırtında (niteliknicelikaçısından) karar verelim: Gidişat hangi yönde olacak?
Ucuz sitelerle tümü yüklenmiş bir yarımada, mahvolmuş bir çevre mi?
Binlerce boş kutu kutu, ne kadar hüzünlü bir yaşam!
Yoksa daha nitelikli -ve belki biraz daha pahalı, ama hak ederek pahalı- mutlu, dingin, düzenlibir çevre, sevilen ve mutlulukla deneyimlenen bir Ege destinasyonu mu?
Konuya yaklaşımımız nostaljik olmamalı, elbette zamanla çevremizde bir şeyler değişecek.Konumuz durmadan daha çok yüklenen Bodrum yarımadasının intihar edip etmediğinin ve nezaman tükeneceğinin tartışılması olmalı. Elbette, her yaz günlerce tam sayfa “ikoncan”yayınlayan, tüm ülkenin dedikodusunu buraya taşıyan ana akım medya bu konuyla ilgili değil.Dolayısıyla, yorulmadan, yılmadan konuyu gündemde tutmamız gerekiyor.
TURİZM VE İNŞAAT, KRİZLERDE EN KIRILGAN İKİ SEKTÖRDÜR:
TURİZM
“Turizm sektörünü, kendi yerel kültürümüzün, yaşamımızın önüne koşup, bunca tavizvermeyelim” diye yıllardır anlatmaya çalışıyoruz. Turist kimdir, turist denen şahıstan, buhassas sektörden kısa vadeli çıkarlar için bunca medet ummak doğru mudur?
Dünyanın birçok ülkesi, kenti artık daha gerçekçi yaklaşıyor turizm sektörüne: Barselona kentte yeni turizm yatırımlarını yasaklıyor, Dubrovnik ve Venedik turistlerin kente girişlerinekota koyuyor, Monako kente yabancı araç sokmuyor…
Turizmin çevreye verdiği zarar artık tüm dünyada tartışılıyor
Turizm, bizde anlaşıldığı gibi daha çok insanı paralarını almak üzere bir yerlere yığmak,durmadan tesis yapmak ve dolayısıyla tüm çevreyi, güzellikleri inşaata boğmak değildir. Dünyaçapında turizm destinasyonları (Roma, Floransa, Paris, Cote d’Azure, Costa Brava, Santorini, Mykonos, Leningrad, Barcelona, Nil kıyıları, Dalmaçya veya Kuzey Fiyordları…) rekabet etmek için durmadan yeni tesisler inşa etmiyorlar.
Ülkemizde de Bodrum gibi kimi özellikli yöreler artık yapılaşmaya doymuştur. Buralarda yapılaşma ve doluluk oranları artarken, rantabilite yanı sıra çevre ve hizmet niteliği de hızla düşmektedir.
Turizmi yönetemiyoruz: İspanya Benidorm örneğine bakın, tüm İspanya kıyılarında ucuz turizm için ayrılmış aşırı yapılaştırılmış neredeyse tek örnek.
İspanya, Benidorm’da turizm? İngilizler “burada çok İspanyol var” diye şikayet ediyormuş
Oradaki- buradaki gibi çok ağır yapılaşma baskısı altında olan yörelerde aşırı talebi yönlendirmek için her zaman kırılgan yörelerin dışında, daha geride, ötede güçlü-destek yöreler yoğunlaşma alanları oluşturulabilir, mevcutlar geliştirilebilir.
Mazeret olarak öne sürebileceğimiz bir kaynak sorunumuz da olmamalı: Yaklaşık 6 milyon geceleme yapılıyor Bodrum’da. Buradaki ödemelerden ek olarak on lira katkı payı alınsa yıllık 60 milyonluk bir çevre koruma fonu oluşturulabilir.
İNŞAAT
“İnşaata dayalı gelişme olamaz” diyoruz ama hala (birçok nedenle ama öncelikle sermayenin baskısı ile) akıl dışı bir arz var inşaatta. Biliyoruz Bodrum’da da boş-satılık binlerce kutu kutu yapı var ve hala yenileri yapılıyor.
Yol inşaatı konusuna gelelim: biliyor musunuz ki, ülke olarak dünya çapında lider ülkeyiz yol yapmakta. Çünkü bu en kolay inşaat yöntemidir, teknolojik uzmanlık gerektirmeyen en kaba inşaat sektörüdür. Makine girer, beton dökülür, iş biter. Tüm inşaat sektörünün de en az katma değer üreten biçimidir.
Yeni önerilen yolun spekülasyona açacağı asgari alan ve yaratacağı değer artışı ağızsulandırıcı
Yeni ve gereksiz yollar yalnızca “ulaşamadığın yer senin değildir” sloganı uyarınca spekülasyon üretir. Bu anlamda spekülatif olarak Bodrum’da yapımı düşünülen “yeni yol” en az 60 milyon metrekarelik bir doğal alanı etkileyecek, buraları arsaya dönüştürecektir: erişilebilirlik ve değer artışı açısından.
Dünya “yol yapma” şampiyonluğu kimde? Bakımda sonuncu, yapımda ikincilik onuru bize ait
Boşaltmadan doldurarak, yıkmadan yaparak doğayı, geleceğimizi ve aslında kendimizi cezalandırıyoruz. Gözünüzde bir canlandırın: Yol yapımı sırasında doğal sitleri, arkeolojik sitleri (Bodrum arkeolojisini kale ve antik tiyatrodan ibaret sanmayıp biraz araştırmak gerekir), kırsal yaşamı (yine Bodrum doğasını plajlardan ve kekikten ibaret sanmayıp biraz dağ yürüyüşü öneririm)… Derken hayvanların, ağaçların, bitkilerin tükenişini… makinaları, kamyonları, tozu, gürültüyü… karbon salınımını.
Geleceğimizin felaketi olacak karbon salınımını düşünen yok
Bu yollar konusunda bir de kandırmaca vardır: “Yolumuz dışarıya erişim vermeyen transit, ekspres bir yol olacak, merak etmeyin!”. Bu iddia da çalışmıyor; yolların çevresinde yapılaşma yasağı vaatleri geçerli olamıyor. Bakın 1. Boğaz köprüsü ve artık sözde kalan “çevre yolu” bir kent içi otoyol oldu, ardından ikincisi de öyle. Hala çıkışlar, kavşaklar veriliyor bu yollara. Yalnızca bir gazetecinin oturduğu evden hareket ile, sürekli baskısı ile 2. Çevre yoluna bile son derece kritik ve zor bir konumdan yeni bir bağlantı verildi, Etiler’den, bilen bilir.
Topraklarımızda bu tür mesnetsiz mega yatırımlardan -en azından bir süre- sakınılması, korunması gereken Rezerv Alanlara ihtiyacımız var, daha doğrusu geleceğe aktarmamız gereken bir namus borcumuz var. Ülke düzleminde doğal, tarihi ve kültürel kesin koruma alanları (yeniden ve genişletilerek) kesin sınırları ile tanımlanmalıdır. Bu alanlar gelecekte rezerv olarak turizm yanı sıra hepimiz için de gerekli olacaktır. Uzlaşılmış bu alanlara dokunulmazlık sağlanmalıdır. Önerilen yolun Bodrum Yarımadasının el değmemiş bölgelerinde de aşırı yapılaşmaya neden olacağını öngörmemek saflık olacaktır. Bence Bodrum da artık bir bütün olarak korunsun, zor erişilsin ve hak ederek de pahalı olmaya devam etsin.
Bir bütün olan Yarımada’da saldırgan yapılaşma, yeni yol ve olası yapılaşma etkisi
ÇEVRE YOLU MU DEDİNİZ?
Önerilen bu yol nerden nereye gidiyor, anlayan var mı? Önerilen yolun belirli bir hedefi yok, tanımlı, anlamlı iki konumu birbirine bağlamıyor, öneriye bakılırsa bu yol nerdeyse hızını alamayıp Yunan Adalarına sıçrayacak gidecek! T.D. Kurumu sözlüğüne göre yol “…bir yerden bir yere gitmek için…” için yapılır.
Mevcut plan elbette eleştirilebilir ama burada bir çevre düzeni planı var. Ama plana (Çevre Düzeni Planı bir bölgenin yapılaşmasının Anayasası’dır! Ne ilginç ki biz anayasaları da sevmiyoruz!) uyumun Türkiye’de önemi yoktur.
Şimdi bir bakalım: Bodrum yarımadasında (ve planda) bu saçma yol yok ama tam bir çevre yolu var aslında. Şimdi “çevre yolu” adı altında keskin ve içeriden, tepelerden de yeni bir yol açmak tam da bize göre bir “oksimoron” davranış (yani iki zıt kavramı bir araya getirip birilerine yutturmaya çalışmak). Tekrarlıyorum, burada bir çevre yolu var ve yarımadayı çevreliyor, çalışıyor…
Düzenlenmesi pek akıllıca olacak olan Gerçek Bodrum Çevre Yolu aslında var. Üzerinde bir ring sistem ile tüm yarımada yerleşimlerine erişiyor. Her birinin arası en çok on dakika. Turgutreis’te liman desteği, Torba’da otogar ve yan hizmetleri gerçekleştirilirse değerli kent içi bölgeleri de rahatlıyor, merkezdeki gereksiz trafik de elbette azalıyor.
Yaklaşık 50 kilometrelik bu yolu kullanarak tüm yarımadanın çevresinin dönülmesi şimdilerde bir saat kadar sürer. Bu yol üzerinden nerdeyse tüm mevcut yerleşim birimlerine erişebilirsiniz.Yol biraz düzenlense tüm çevreyi dolanmak 40 dakika kadar sürecektir. Yani en uzak erişim noktasına yirmi dakikada varabileceksiniz. Her iki yönde çalışacak bir kamu ulaşım sistemi sizi istediğiniz noktaya kolay, güvenli, ekonomik, çevreci ve hızlı olarak taşıyabilecek.
Gerçek çevre yolunun mükemmel çalışması için yalnızca 40 metre genişliğinde bir bantyeterlidir ve bu genişlik tüm yol boyunca mevcuttur.
Yol gibi bir yol, kamu ulaşımı da var, yanlarda “insanca” erişim de var. Ticaret, tabela filan yok ama. Belki de ekonomisi çok zayıftır bu ülkenin?
Hem de yazın daha sık, kışın daha seyrek çalışacak kamu ulaşım araçları ile son derece esnek bir sisteme sahip olacaksınız. Yalnızca 6 kilometrelik bir bölümü (Yokuşbaşı-Konacık) yılda en çok iki ay ve bazı saatlerde tıkanan bir yolu öne sürerek transit otoyol cinayeti işlemek yerine bu daha akıllıca bir çözüm değil mi?
KİMİ ÖNERİLER
Öncelikle belirteyim, elbette burada söylediklerim, yapılmalı-edilmeli olarak anlaşılmamalıdır. Bunlar ancak demokratik, katılımcı bir toplumda tartışılabilecek kimi alternatif düşünce önermeleridir.
Apaçık biçimde orada duran çevre yolunu doğru düzgün çalışacak biçimde, akış şeritlerine bakarak, yan yollar ile, bilimsel kavşaklar ile, yavaş yavaş, küçük dokunuşlar ile düzenlersiniz. Bunu programlı bir biçimde uygularsınız. Kimi noktalara erişimler uzarmış. Uzasın zaten!
Ayrıca yol diye üzerinden gittiğimiz asfaltın hiçbir kamusal mekân değeri yok. Belki gözümüz alıştı ama bir daha bakın bu yola: yollara taşan ticarethaneler dizisi, korkunç iri çığırtkan tabelalar, inşaat artıkları, inşaat malzemecileri, hurdacılar… Servis yolları işgal altında, nereye park edileceği, nerede durak yapılabileceği belli değil. Bu yol da tüm Bodrum gibi bir yağma ve çirkinlik mekânı yani.
Yol düzenlemesine destek olarak, Kentler arası Terminali ve destek hizmetlerini Yarımada girişine çekersiniz; böyle bir taşınma ile kent merkezinde -hem de arkeolojik- bölgede 200.000 metrekare açık alanımız olur.
Otogarın ve kent içindeki oto sanayinin yarımada girişine taşınması ile merkezde 200.000 metrekare bir alan “temizleniyor” ve şahane bir arkeopark (belki de bir millet bahçesi?) oluşuyor.
Kimi liman hizmetlerini de -kısmen- Turgutreis’e alarak kent içindeki yığılmayı hafifletirsiniz. Ring-çevre sistemi olarak çift yönlü çalışan konforlu ve çevre dostu bir kamu ulaşım sistemi kurarsınız. Gerçek çevre yolunun tasarımına entegre edilecek bu kamu ulaşım sistemi tekerlekli ve ileride belki de raylı olacak biçimde tasarlanabilir. Bu yolu bisiklet, yaya dostu detaylar ile de desteklersiniz. Bu konuda tam da 60 kilometrelik, yani aynı uzunluktaki Belçika kıyı düzenlemesi ve kıyı tramvayı ilginç bir örnektir.
Belçika kıyı tramvayı: 60 kilometrelik 60 duraklı tüm ülke kıyısını izleyen bir kamu hizmeti, hayal edebiliyor musunuz?
Yetmedi mi? Çok sıkışık zamanlarda (belki bayramlarda) Yarımadaya “yabancı” özel oto girişini ücretli yaparsınız. Bu durumda en yoğun zamanlarda kente yığılan özel taşıtların yarıdan fazlası belki dışarıda kalır. Londra’da özel araç kısıtlı bölgeye giriş için günlük 11.5 pound (100 TL kadar!) ödeniyor. İşte bizim koruma fonuna bir katkı daha!
Londra kent merkezine oto girişi: Günlük 100 TL ödemek gerek. Belki?
Acaba tüm yarımadada İstanbul suriçinin “40 rakımı” gibi, yapılaşma kotu üstü sınır getirilebilir mi? Veya Yunan adalarında uygulandığı gibi 4.000 metrekare asgari ifraz şartı getirilebilir mi? Böylece belki yolsuz, susuz tepelere tırmanan “arsız” ve yoğun yapılaşmanın da önü alınabilir.
Susuz, yolsuz tepelere tırmanan arsız yapılaşmayı durdurmanın bir yolu olmalı?
PR’ımız (Kamuoyu İlişkilerimiz) çok zayıf. Örneğin Bodrum havalimanında, inenleri karşılayan onlarca satılık gayrimenkul broşüründen oluşan utanç verici ilan duvarına karşın “hassas bir doğal kültürel alana hoş geldiniz, lütfen elinizden geldiğince çevre sorunlarına karşı duyarlı olun” yazan en ufak bir ilan görebilseydik!
Bodrum havalimanında gelenleri karşılayan “utanç duvarı”, hayallerinizin spekülasyontopraklarına hoş geldiniz mi diyor?
Burada cennet gibi yerde konforlu biçimde konuşlanmış olan üniversitenin de Bodrum’a borcunu ödemesi, bu konuda araştırmalar yapıp, toplantılar düzenleyerek kurumsal ölçekte bilimsel, sağlıklı görüşler üretmesi, bunları kamuoyu ile paylaşması gerekmez mi?
Tekil olarak bilgi üretip bizlerle paylaşan akademisyen dostlara elbette özel teşekkürler!
Sonuç:Tüm Bodrum için “Kent Hakkı” evet ve biraz da “Doğa Hakkı”.
Ağaç Sevici değiliz, “Kent Hakkı”, “Doğa Hakkı” savunucusuyuz.