Sosyal medyada Sultanahmet meydanındaki dikitlerin aksının, meydan düzenleme aksıyla 1,5 derece kadar kayık olduğu konusundaki paylaşım ilgi çekti.
Ortağım Alper Böler ile bu paylaşım hakkında konuşuyorduk. Sonunda işte bu aksı dikkate almayan bir çevre düzenlemesi yapılmış, Sultanahmet’in duvarı bile aksa uymuyor diye geçtik üzerinden. Sonra alttaki yorumlarda Miniatürk’te Hipodrom meydanının maketindeki aksın doğru yapıldığını gördü. “Bir simülakr meselesi” deyip geçecektik ki, “camilerin kıbleleri doğru mu?” diye bir sordu. Ben usturlab, kıblenüma filan gibi aletler sayesinde oldukça hassastır, bakmaya bile değmez demişim.
Kıbleleri kontrol edelim dedik ve şaştık kaldık. İşte çıkan sonuçlara göre paylaştığım tüvitler (ekran görüntüsü alarak koyuyorum)
Daha da dramatik olarak göstermek gerekirse şu anda bulunduğum San Francisco’da neredeyse kuzeye rast geliyor kıble. (Not “Kıble yönü” tabiri yanlış. Zira kıble zaten Arapça yön demek. Tabii artık özel isim olmuş ayrı mesele ama bilmekte fayda var)
Şimdi bu kayıklığın sebebini belirlemeye çalışalım. Bir daha uyarıyorum bu yazı akademik bir çalışma değildir. Akademik çalışmalara ATIF olarak VERİLMEMELİDİR.
Usturlap (Yunanca: ἁστρολάβον, astrolabon, ‘yıldız-yakalar’), astronomi ölçümlerinde kullanılmış tarihi bir ölçüm cihazıdır. Kullanım alanları arasında Güneş, Ay, gezegen ve yıldızın konumlarını belirlemek yer alır. Ayrıca yerel saatin ve İslam dininde namaz vakitleri usturlap sayesinde hesaplanıyordu. Bazı matematik problemlerinin çözümlenmesinde de usturlap kulanılmıştır. (Vikipedi)
Usturlap aslında gökyüzünün iki boyutlu bir yüzeye olan PROJEKSİYONU. MÖ 240 yılında keşfedildiği düşünülüuyor. Yani yıldızların tahta üzerinde yerleri işaretlenmiş. Bunu yıldıza doğru tutup gözünüzle hizalıyor ve hangi yıldız olduğunu kadranla belirtiyor ve saati buluyorsunuz. Tabii yönleri de.
Ustulap’tan tğretilmiş Rubu tahtası ya da sinüs kadranı (Arapça: Rub‘ul mujayyab, الربع المجيب), Batlamyus’un yüksekliklerin ölçülmesi için öngördüğü büyük çaplı duvar kadranlarından ilham alınarak İslâm astronomları tarafından geliştirilmiş ve asırlarca kullanılmış bir araç.
Aslında Arapça “çeyrek” anlamına gelen “rub‘” ve “sinüsle işaretlenmiş” anlamındaki “mujayyab” kelimelerinden gelmektedir. King’e döre rubu tahtası, Harezmi tarafından 9. yüzyıl Bağdat’ında tarif edilmiştir.
Daha kolay bir araç daha var. Kıblenüma ya da Kıble saati deniyor. “Nüma” Farsi “gösteren” demek. Bir yerinde klaksik pusula var. Sonra da belirli şehirler için açılar var. Kuzeye doğru tutup, bulunduğunuz şehrin açısına getiriyorsunuz. Bunlar işe yarayan araçlar olmanın dışında ayrıca bir sanat eseri bence.
Bu sebeple verilen koordinatlar ayrıca eliptik açıya göre de hesaplanmalı. Örneğin, GRS 80 elips modeli kullanılarak yapılan hesaplamalar, San Francisco’daki bir konum için 18°47′06″ kıblesini verirken, büyük daire yöntemi 18°51′05″ değerini verir. Yani sadece 4 dakika fark bir şey değil diyorsanız bile yön belirlemede bu farklılık bazen 30 dereceye kadar sapmaya sebep olabiliyor.
Osmanlı Camileri bu farktan da nasibini almış olabilirler.
Benim favori hesaplama yötemim ise Güneş yardımı.
Mekke şehri, 21°25′ K konumundadır ve yılda iki kez, ilki 27/28 Mayıs günü yaklaşık 12:18 Suudi Arabistan Standart Saati (SAST) veya 09: 18 UTC (Eşgüdümlü Evrensel Zaman) ve ikincisi 15/16 Temmuz 12:27 SAST (09:27 UTC).
Güneş Kabe’nin zirvesine ulaştığında, yeryüzünde güneş ışığı alan herhangi bir dikey nesne kıbleyi gösteren bir gölge oluşturur. Bu kıble bulma yöntemine rasdu’l-kıble (kıbleyi gözlemlemek) deniyor. Eğer cami yapıyorsanız ve Google Kıble bulma aplikasyonuna küsseniz, (Çin’de çalışmıyor mesela) Bu zamanları kollayarak Kıble bulabilirsiniz.
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde daha kolay bir yöntemden bahsediliyor.
Ben öğrencilerime cami projesi konu olarak verdiğimde, seçilen arazinin kıble açısını Google Kıble bulucu ile bulup beyan etmiştim.
Tabii Kuzey-Güney (KG doğrusu) istikameti için manyetik pusula kullanmayın.
Daha da kolay olanı ise TURKSAT uydusuna bakın çanak antenler de Kıble’yi gösteriyor. Onu kullanın.
Ne demek efendim. Sadece bilin işte yeterli.
Kıblenin namaz esnasındaki tahammülü şu şekildedir.
“Göz sinirlerinin çapraz istikameti arasındaki açıklık, Kâ’beye rastlarsa, Hanefî ve Mâlikî mezheblerinde nemâz sahîh olur. Bu zâviye takrîben 45 derecedir.” (Tam İlmihal kitabında 1-59 bölüm) (*)
Buna göre istikametinizi belirleyin işte.
Çeşitli sebeplerden ve daha çok şehirler için verilen cetveldeki kaymalar yüzünden İstanbul’daki camilerde Kıble açılarında yanlışlık olmuş. O zamanın teknolojisi için kabul edilebilir seviyede. Bunda manyetik pusula sapması ve cetveldeki koordinat sisteminin dünyanın kutuplardan basıklığının hesap edilmemesi gibi etkiler de var.
Edirne’deki Selimiye’nin kıblesinin nispeten daha iyi olmasının sebebi cetveldeki bilgilerin daha doğru olması yüzünden. Osmanlı’da herhangi bir mimarın suçu yok.
EK 1
Twitter’daki paylaşımım sonrası ciddi bir tepkiyle de karşılaştım. Selimiye, Süleymaniye, Yeni Cami, Sultanahmet ve bunlar gibi ecdat yadigarlarında o zamanki konumlama teknolojileri ve teamülleri ile yapılmış kıble tespitleri, onların değerlerini azaltmaz. Amacımız mimari mirası küçültmek değildir. Ayrıca yazarın fikrine göre orada edilmiş ve edilecek ibadetlerin değeri düşmez. Gereksiz saldırganlıkla tepki veren ve vermeye niyetli olanları sükûnete davet ediyorum. Yarı akademik formattaki bu yazıyı Arkitera, bir mimarlık merkezi olduğu için yayınlamaktadır. Varsa her türlü ek bilgi, düzeltme ve tamamlamayı lütfen yorumlar kısmına ekleyiniz.
EK 2
Unutmadan ayrı bir zihni sinir projesi olarak yaklaşık 3 yıl önceki paylaşımımı sunayım. Bu da pek ilginç.
Ramazan ayında Türkiye'de millet daha yeni iftar etmişken, yamacıma toplanın size ilginç bir coğrafi konuda zincir yapalım. Konu KIBLE meselesi. pic.twitter.com/0K17rpm1XP
— Ahmet Turan KÖKSAL (@atkoksal) May 25, 2019
EK 3- “Kıble, Kâ’benin binâsı değildir, arsasıdır. Ya’nî yerden Arşa kadar, o boşluk kıbledir. Bunun için kuyu [deniz] dibinde, yüksek dağların tepesinde [tayyârede], bu cihete doğru kılınabilir.” (Tam İlmihal kitabında 1-59 bölüm)
Eh o zaman çukurdaysak ışınsal olarak o arsaya mı döneceğiz. Yani aslında Türkiye’de isek namaz kılarken yere paralel bir yüzeyde değil secdede başımız ayaklarımızdan daha aşağıda olmalı. Biraz zorlama oluyor bu izdüşüm ve arşa kadar gitme meselesi.
*İlmihâl her Müslümanın, iman, amel ve ahlâk ile ilgili öğrenmesi ve yapması lâzım olan bilgiler veya bu bilgileri anlatan kitaptır. Farklı mezheplere göre ilmihaller vardır.