Gelenek ile modernite arasına sıkışarak ne gelenekselliğini koruyabilmiş ne de moderniteye ayak uydurabilmiş bir yer artık Üsküdar.
Üsküdar’ın tarihi değerlerinin bozulma hikayesi yeni değil. Üsküdar Endüstri Devrimi ile başlayıp günümüze kadar devamlı özgünlüğünü kaybederek geliyor. Bize isabet eden dönemlerde ise bu tahribat maalesef zirveye çıkmıştır. Günümüz imar uygulamaları neticesinde Üsküdar’da alınan her radikal karar artık Üsküdar’ı kimliğinden bir adım daha uzaklaştırıyor.
Son yıllarda Üsküdar’da yapılan;
Gibi birçok radikal karar Üsküdar’ı sevdiklerinden hiç kuşku duymadığım devlet büyükleri tarafınca yapıldı/yapılıyor. İyilik yapmaya çalışırken aslında Üsküdar’a kötülük ediliyor. Ve bu geri dönüşü de olmayan tahribatlar doğuruyor. Artık Üsküdar ziyaret edilen/gelinen değil, üzerinden insanların çiğneyerek başka yerlere gitmeye çalıştığı bir toplu taşıma üssü. Bu hata evvelinde Eminönü’nde de yapılmıştı.
Güncel tartışma konusu olarak Şemsi Paşa ve Üsküdar sahil düzenlemesi ile alakalı olarak söylenecek şeyler bu meselelerden bağımsız düşünülemez. Meydan ve sahil düzenlemesi ile alakalı olarak gösterilen gerekçeler bu sayılan yanlışların tetiklediği sonuçlardır.
Meydan boşaltılmış çıplak bir alan değildir. Ve yine aynı şekilde eski eserler de etrafı yıkılıp ortaya çıkartılan bir sergilik biblo değildirler. Mevcut tarihi doku tamamen korunmalı ve bu korumacılık anlayışından da dönülmelidir.
Deniz, göl, nehir gibi su birikintilerinin doldurularak karaya katılması; gelişmemiş ülkelerde sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu ne şehircilik, ne tabi hayatın korunması, ne de ahlaki açılardan kabul edilemez bir durumdur. Üsküdar da bu deniz doldurma meselesinden her İstanbul ilçesi gibi yıllardır nasibini almıştır/alacaktır! Nasıl ki her şehir bir diğerinin aynısı olmaya başlamışsa her kıyı da bir diğerinin aynısı olacaktır. Üsküdar’ın Maltepe’den, Üsküdar sahilinin de Maltepe sahilden bir farkı kalmalı.
Tüm bunlar bağlamında;
Üsküdar meydan düzenlemesi adı altında Şemsi Paşa Camii’nin deniz ile arasından yaya yolu geçirilmek istenmiştir. Bu deniz doldurma meselesinin de bir adım ötesinde bir kıyı cami olan Şemsi Paşa için katliama dönüşmüştür. Aylar evvel proje hakkında ilk duyumlar alındığında sosyal medya üzerinden feryat edilse de sonuç alınamamıştır. Yerel yönetimler halktan ya da meslek gruplarından gelen itirazları hep “istemezükçüler” kategorisinde değerlendiriyorlar. Ve olaya gösterdikleri reaksiyon anlamlandırılamaz bir inatlaşmaya dönüşüyor. Oysa temel ve basit bir bilgi; burası her gün beraber yaşadığımız aynı şehir. Neden kötülüğü istensin.
Bu itirazlar toplum temelinde de ortak bir dile dönüşemiyor maalesef. Ne zaman ki şantiyede somut icraatlar başlamış denize yapılan kazıkların neticesi ile yapısal çatlaklar oluşmuş halk farkındalık kazanmıştır. Bu seviyeli propaganda neticesinde daha evvel diyalog kurulamayan yöneticiler şimdilik çalışmayı durdurmuştur. Ama amaç sadece Şemsi Paşa Camii’nin değil tüm kıyının dolgudan vazgeçilerek yeni bir proje ile iyileştirilmesi olmalıdır. Ve umarım bu farkındalık hem toplum hem yerel yöneticiler için milat olur.
Şemsi Paşa Camii ilk denizle ilişkisi kesilen cami değildir. Ama inşallah son olacaktır.
Üsküdar’da yapılacak onca işler varken umarım bu ısrardan dönülür. Mesela Üsküdar’ın akmayan çeşmeleri üzerine bir çalışma yapılır. Ya da kayıp tarihi eserler ihya edilir. Gelenekten gelen kadim duygular nitelikle buluşur. Ümit var olmalıyız.
Lakin şuan;
Ne gelenekten kadim sıfat kaldı, ne moderniteye teslim oldu; Üsküdar’ın payına araf düştü.