Taksim'e yapılması planlanan kışla hakkında...
1. Kışlanın bir replikasının yapılması bir restorasyon çalışması olarak tanımlanamaz.
Kamu yönetimlerinin “ihya” adı altında yüzlerce bina yapmaları da aynı soruna, profesyonellik mekanizmalarındaki kamusal bir soruna işaret ediyor. Çünkü demokratik rejimlerde profesyonel açıdan bir kamusal alanda neyin nasıl yapılacağı önceden siyasal kararlarla, teknik şartnamelerle, ihalelerle belirlenemez.
Replika yapmak burada dayatıldığı gibi tek seçenek değildir. Olabilecek bir çok öznel yaklaşımdan biridir. Dolayısı ile kamu gücünü arkasına alarak kendi öznelliğini dayatır. Bu davranış ister istemez kamunun özel bir amaca alet edilmesi demektir. Kolektif bir imgeye referans veren biçim öznelliği gizler ve sanki mevcut olanı temsil ediyormuş gibi kapalı uçlu bir işlev görür. (Örneğin aynı sorun itirazlar için de geçerli:
Eleştiri/olumsuzlama kolektif imgeyi veri aldığında, Opera-Cami karşıtlığında görüldüğü gibi elitist bir üst sınıfı temsili olarak algılanmaktadır. Böylece kamusal müdahale, kamusal niteliğini kaybeder.) Bu yöntemle sorunun asıl can alıcı noktası kentsel projelerde (temsil edilenin temsil edilmeyene dönüşmesi) olması gereken kamusal nitelikli bir müdahalenin zorunlu katılım koşulları ihmal edilebilir, askıya alınabilir hale getirmektedir. Oysa mimarlık faaliyeti, bütün sembolik uğraşlar gibi açık uçlu ve öznel bir uğraştır.
2. Bir kamusal alanda ulaşım, park ve bahçeleri düzenleme, restorasyon işleri gibi sorumluluklar ayrı ayrı yönetim birimlerine ait olabilir. Ancak kamusal alan farklı önceliklerin birbiriyle ilişkili olduğu bir bütündür. Yönetim birimlerinin ayrı olması tasarım işlerinin de ayrışmasını gerektirmez. Koruma kurulu çalışma bittikten sonra onaylayan veya reddeden bir merci olarak görülmemeli, eşzamanlı olarak proje işleriyle ilişkili olmalıdır. Bu nedenle bu tür transfer merkezleri, rekreasyon ve kültür alanları, meydanlar, kamusal alanlar için önce bir yönetim planı hazırlanmalı ve bütün aktörler bir araya gelmeli, hatta misyon odaklı bir yönetim organı oluşturmalıdır.
3. Nasıl bir resim metrekare, heykel kilo olarak satın alınamazsa, mimari proje de en düşük fiyat esasına göre ihale edilemez. Teknik şartnameler ile kim ihale olabileceğini iddia ediyorsa, bu iddianın arkasında mutlaka başka bir iş vardır. Ayrıca bir kamusal alan yalnızca fiziksel mekana ilişkin planlar ve projeler ile de tasarlanamaz. Öngörülen yapıları kim yönetecek, kültür ve sanat kuruluşları nasıl görevler alacak, bu alan hangi etkinlikler için kullanılacak… bütün bunların katılımla ve şeffaf bir biçimde hazırlanacak tasarım brifinde ve yönetim planında tanımlanmış olması gerekir.
4. Buradaki düzenleme Cumhiriyet tarihinin en kapsamlı şehircilik uygulamasının bir belgesi niteliğindedir. Bu belgeden hiç söz edilmeden yerine yeni bir proje yapmak, yasalara aykırı olduğu kadar, profesyonel açıdan kamusal alanı farklı düşüncelere kapatmak demektir. Böyle bir tasarım süreci müzakere özürlüdür ve ancak diktatörlük rejimlerine özgüdür. Bu mekanda tıpkı İçişleri Bakanı’nın konuşmasında olduğu gibi, üstelik de kente somut bir kamusal müdahale olarak, iktidarın ve entelektüellerin, sanatçıların, mimarların siyasal imgeleri iki karşıt sınıf olarak çarpıtılmış (burkulmuş) bir biçimde karşılaşıyor. AKM tartışmalarında olduğu gibi pozisyonlar içine gizlendiği için profesyonel mekanizmalar ihmal edilebilir hale geliyor.
5. Sonuç olarak mimarlık yalnızca sipariş üzerine yapılan bir teknik resim yapma işi değildir. Mimarlığın kamusal işleyişe müdahale etmesi gerekir. Mimarların profesyoneller olarak kamusal sistemin işleyişinde sorumlulukları vardır. Profesyonellerin kamuya profesyonelliği öğretmesi gerekir. Bu yüzden Mimarlar Odası’nı görevini yapmaya çağırıyorum. Bu simge mekanın, Taksim Meydanı ve çevresinin düzenlenmesinin projelendirilmesi nasıl bir yönetim istediğimizi göstermek için neden bir fırsata dönüşmesin?