Taksim Meydanı Göstermelik Bir Katılımla Planlanabilir mi?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ‘İstanbul Meydanlarına Kavuşuyor’ çalışmasının bir parçası olan Taksim Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması sonuçları açıklandı. Taksim Meydanı, Gezi Parkı ve çevresi olmak üzere yaklaşık 160 bin metrekarelik alanı kapsayan uluslararası yarışmaya katılan 146 proje arasından seçilen 3 proje halk oylamasına sunulacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ‘İstanbul Meydanlarına Kavuşuyor’ çalışmasının bir parçası olan Taksim Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması sonuçları açıklandı. Taksim Meydanı, Gezi Parkı ve çevresi olmak üzere yaklaşık 160 bin metrekarelik alanı kapsayan uluslararası yarışmaya katılan 146 proje arasından seçilen 3 proje halk oylamasına sunulacak.

Kentte yaşayanların, yıllardır türlü müdahalelerle tahrip edilen kamusal alanların durumuyla ilgili rahatsızlığı, tepkisi, mücadelesi var, var olmaya devam edecek. Belki de bu mekanların simgesidir Taksim Meydanı. Hafızasıyla, politik anlamıyla böylesi önem taşıyan bir kamusal alanın üretiminde katılım hakkı sadece ‘üç projeden birini seçme hakkı’ olabilir mi? Müşterek karar vermek, kazanan üç tasarım projesinden birini seçmek midir? Taksim’de 2013 yılında yapılan mekansal müdahaleler, alınan ulaşım kararları -alt geçit, dalış tünelleri- vb. altlık olarak alınarak, değişmez kabul edilerek tasarlanacak hangi proje kamusal alana kimliğini geri verir? Cevaplarını birlikte arayalım.

Mücadelenin ve kentin meydanı: Taksim

Kentsel mekanın, barındırdığı kolektif hafıza öğelerinden arındırılarak salt imaja indirgenmesi, neoliberal ideolojinin mekanı metalaştırmak için kullandığı en önemli stratejilerdendir. Toplum-mekan ilişkisini kısıtlayacak ve sınırlayacak düzenlemeler neticesinde imaja indirgenen kamusal alan, kullanım değerine referans verecek özgünlüğünü kaybeder.

Taksim Meydanı’nda, Topçu Kışlası’nın 2013 yılında yeniden inşa edilmeye çalışıldığı süreçle birlikte gündelik hayatı dönüştürecek şekilde sembol yapılar üzerinden bir değişim kurgulandı. Açıkça Taksim Meydanı’nın siyasal çağrışımlarını kolektif hafızadan silmeye yönelik mekânsal müdahalelerin yoğunlaştığı bu dönemde, emek mücadelesini dışlayan yeni bir kentsel kamusal mekan kurgusu oluşturulmak istendi.

Taksim Meydanı İstanbul’da; emek, özgürlük ve demokrasi adına bir araya gelen tüm kitleler için kentin çeşitli akslarından ulaşılacak bir hedef noktasıdır. Meydan, tarihselliği ve buna bağlı olarak şekillenmiş fiziksel düzeni, ölçek ve çevresel ilişkileri ile öne çıkar. Sınıfsal bir temsiliyet de kazanan meydan; 1 Mayıs’larda işçi sınıfının buluşma noktası olmuş, 2013 yılında Gezi Direnişi’ne ve geçmişten süregelen birçok mücadeleye tanıklık etmiştir. Kamusal mekan zemininde biriktirilen tüm bu olaylar bir belge değeri oluşturur.

Böyle bir meydan kurgusunu risk olarak gören iktidarın arzusu, birimlerden oluşan parçalanmış bir mekan örüntüsü oluşturmaktı. Bu bağlamda Taksim Meydanı’nda hem kitlesel bir hareketin önünü kesecek hem de kullanıcı demografisini değiştirecek kararlar üretti. Bütünselliğini parçalayarak salt estetik değeri üzerinden metalaştırılmasının önünü açtı. Meydanı turizm ve tüketime teslim eden bu politika, kamusal alandaki her faaliyeti seyirlik bir gösteriye dönüştürdü. Halbuki meydan sadece bir kentsel odağın ötesinde toplumsal hareketler için kurucu ve birleştirici bir boşluk, bir kentsel müşterektir. Bu bağlamda son yıllarda sürekli devinim halinde olan Taksim Meydanı’nı bir kamusal alan olarak tekrar düşünürken sadece ‘en iyi’ şekilde tasarlamak ve inşa etmek yetersizdir.

Öncelikle son yıllarda meydandaki yapılar üzerinden izi sürülebilen, takip edilen geçmişin yıkılarak nasıl bir tasarım objesine dönüştüğü ve kentlinin zihninde nasıl yeni bir siluet ya da kimlik oluşturduğu sorularına cevaplar ve çözümler aranmalıdır. Bu, usulen bir katılımla değil, kültürel miras ve kent planlaması konularında çalışan meslek ve bilim insanları, kamusal mekan ve kentsel yenileme alanlarında kamu yararını esas alan meslek örgütleri, kent savunucuları, emek ve demokrasi güçleri gibi paydaşların tüm sürecin öznesi olmasıyla sağlanabilir. Aksi takdirde kitlesel halk topluluklarının buluşmasına izin vermeyen tasarımlar projelendirilir, Taksim Meydanı eşitlik ve özgürlük mücadelelerinin adresi olmaktan teknik olarak çıkar.

Böylesi bir paydaşlık sürecinin ürünü olmayan bu yarışma projesi, temsili/göstermelik bir halk oylamasına sunulsa da, projeler emek ve özverilerle ortaya çıkmış olsa da, gerçek bir müşterek mekan üretimi politikası olarak sunulamaz. Birlikte üretim, toplulukları bir araya getiren bir süreçtir. Bu sürecin öncesinde, esnasında ve sonrasında ilişkilerin süregiden yönetimi proje tasarımına dahil edilmelidir.

Kamusal alanı birlikte düşünmek

Karar alma ve faaliyet süreçlerinde paydaşların katılımı, Arnstein’in kademelenme şeması ile özetlenebilir. Taksim’deki mevcut sürecin bu merdivendeki yeri rahatça görülebilir.

Terapi ve manipülasyon basamaklarında karar verici mercilerin gerçek amacı, toplumun planlama ve yönetim süreçlerine katılımını sağlamak değil, daha çok onları eğitmek ve iyileştirmek üzerinedir. Özetle hakiki katılımın olmadığı bir yöntemdir.

Danışma, bilgilendirme ve yatıştırma basamaklarında ise paydaşlar olmaksızın göstermelik bir katılım söz konusudur. Dolayısıyla halkın görüşleriyle mekanın dönüştürülmesine yönelik bir zemin sağlanmamaktadır. Halkın katılımı bu seviyede kaldığında konunun üzerinde ısrarla durma olanağı yoktur. Karar verici özne konumunda değildir.

Halk gücü olarak tanımlanan son durumda ise tüm süreçlere dahil olan temsilci paydaş gruplar aracılığıyla karar verme gücü artmaktadır. Kayıplar ve kazançlar konusunda ortaklığa gider ve karar alma yetkisi elde ederler. Yerel yönetimin hizmet sunumuna katılım, hem hesap verilebilir olması hem de kamu yararına uygun faaliyet ve kararların üretilebilmesi açısından önemlidir. Bir nevi halkın denetim mekanizmasıdır.

İBB’nin Taksim Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması’nda işlettiği süreç sadece ‘seçenek hakkı’ ile sınırlı kalan bir katılım modelidir. Kamusal mekanın müşterek planlanması bu düzlemde ele alındığında eksik kalmaktadır. Taksim Meydanı’nda önemli olan sadece kendi başına nesneler ve yerler değildir; halkın yüklediği anlamlar, kullanımlarla temsil edilen değerlerdir. Bunu göz ardı eden her politika, her proje yanlıştır.

Politeknik- Halkın Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları

Etiketler

Bir yanıt yazın