Taşa Oturmayın Çocuğunuz Olmaz

İlk insanın oturma mobilyasını nasıl keşfettiğini biliyor musunuz?

İlk çağlarda insanlar avcılık ve toplayıcılık yaparak karınlarını doyururlarmış. Etrafta buldukları her şeyi yedikleri için de sık sık mideleri bozulur, tuvaletleri gelirmiş. Önceleri ayakta tuvaletini yapmaya çalışan bu ilk insanlar, çömelerek bu eylemin daha verimli ve kolay bir şekilde yapılabildiğini görmüşler ve çömelmeyi keşfetmişler. İçlerinden biri “çömelmek için illa tuvaletimizi yapmamız gerekmiyor ya” demiş ve insanlar o günden sonra yorulup dinlenmek istediklerinde de çömelmeye başlamışlar.


Çok uzun süre çömeldiği için felç olup öldüğünü ve bu şekilde gömüldüğünü düşündüğüm bir ilk insan. Üzerini örtmek için kullanılan taşlardan birine oturmayı akıl edebilseydi, belki de ölmeyecekti.

Fakat bazen o kadar uzun süre çömeliyorlarmış ki, ayakları uyuştuğu hatta tutmamaya başladığı için aralarında yürüme kabiliyetlerini yitirenler dahi olmuş. Ayaklarının uyuşmasına sinir olan bir ilk insan, bu uyuşmayı gidermenin yolunu aramaya başlamış. Öncelikle, çömelme pozisyonları üzerine çalıştıysa da, aradan geçen yıllarda edindiği deneyimler sonrasında, uyuşmanın pozisyonla alakalı olmadığını anlamış. Çömeldiğim zaman, popom ve ayağım arasında kalan mesafeye bir şey yerleştirebilirsem ve vücudumun ağırlığını, popom vasıtasıyla o şeye verebilirsem, ayaklarım ve bacaklarım bu yükten kurtulabilir, dolayısıyla ayaklarımdaki ve bacaklarımdaki uyuşmayı giderebilirim diye düşünmeye başlamış. Fakat ne yazık ki, bu düşüncelerini icraata dökmesi için ömrü yetmemiş ve vahşi bir hayvan tarafından parçalanarak öldürülmüş.

Neyse ki, onun bu araştırmalarını uzaktan izlemekte olan bir ilk insan daha varmış. Her ne kadar o araştırmalar sırasında yapılan denemeleri, ölen ilk insanın, tuvaletini daha iyi yapabilmek için yaptığını sansa da, bu vesile ile bu araştırmaları geliştirmeye karar vermiş ve sonunda poposunun altına bir taş koyma fikrini bulmuş. Bu ilk insan, diğer ilk insanın çalışmalarının da katkısıyla, oturma kavramına yeni bir soluk getirdiği gibi, aynı zamanda ilk tabureyi hatta ilk kentsel mobilyayı, henüz ortada bir kent bile yokken icat etmiş olmuş.

Uzun seneler taştan yaptıkları taburelere oturan, hatta taş ile yatak, dolap, raf benzeri birçok farklı mobilya yapan ilk insanlar, aralarından yaşlı bir kadının “taşa oturmayın çocuğunuz olmaz” demesi üzerine, farklı malzeme arayışına girmişler. Ve bu arayışlar sonucunda, taş yerine, ağaca, kütüğe, çalıya çırpıya oturmaya başlamışlar. Bu sayede hem popoları daha az acıyormuş hem de üşümüyormuş. Çok sonraları, çok daha zeki bir ilk insan ise, ağaca şekil verebileceğini keşfetmiş ve dümdüz bir kütük yerine, poposunu yerleştirebileceği bir kütüğe oturursa, poposunun çok daha az acıyacağını fark etmiş. Dünya üzerindeki ilk marangoz olan bu adam, aynı zamanda ergonomiyi de keşfetmiş…


Taştan tabureyi keşfeden ilk insan. Soldaki resimde taşlarla deney yapıyor, gece gündüz çalıştığı için sakallarını kesecek vakti dahi olmamış, sağdaki resimde tabureyi keşfettikten sonra sakallarını kestiği görülüyor. Diğer insanlar henüz ne keşfedildiğinin farkında değiller, hepsi yerde oturuyorlar.

Mobilya ilk kez ne zaman ortaya çıkmıştır, kimler tarafından ne amaçla kullanılmıştır gibi sorulara cevap aradığınızda, bazı kaynaklarda, özellikle de internetteki birçok sitede karşınıza, ilk mobilya örneklerinin Antik Mısır’da görüldüğü ifadeleri çıkacaktır. Araştırmaları sağlam kaynaklara dayanan yayınlar ise, ilk mobilya örneklerinin, çok daha öncelerde, İskoçya taraflarındaki Orkney Adası’nda görüldüğünü söyler. Yapılan kazılarda da, o döneme ait, taştan yapılmış birçok mobilya bulunmuştur. Mobilyanın doğuşunu, göçebe hayattan yerleşik hayata geçmeye bağlayan, ilk örneklerinin de M.Ö. 2700’lü yıllarda, Mısır’da görüldüğünü yazan kaynakların yanlış olduğunu, bu kaynaklara ve kazılara dayanarak rahatlıkla söyleyebiliriz.

Mobilyanın ortaya çıkışının Antik Mısır’da olduğunu söyleyen kaynakları, bugün kullandıklarımıza benzer mobilyalar ilk olarak yerleşik hayata geçilmesi ile birlikte, Antik Mısır’da ortaya çıkmıştır diyerek düzeltebiliriz. Eski Krallık ve Orta Krallık dönemlerinde daha çok işleve önem verilirken, Yeni Krallık döneminde, oymalı, kakmalı günümüzdekilere oldukça yakın lüks mobilyalar üretilmeye başlanmış. Kendi topraklarında yetişen üzümden yapılan şarabı beğenmeyip Filistin’den üzüm ihraç eden (bu arada şarap derdine düşüp dış ticareti de keşfetmişler), ilk şarap mahzenini yaptıran, lüks tüketim kavramını insanlıkla ilk kez tanıştıran firavunlar, orta krallıktaki gibi dümdüz mobilyalara oturmayı da fakir işi bulmuş, sayelerinde ahşap mobilya zanaatı oldukça ilerlemiş.


Yeni Krallık dönemine ait mobilyaları yurt dışında çeşitli müzelerde görebileceğiniz gibi, çok benzerlerini Bağdat Caddesi’ndeki bazı mobilya mağazalarında da görebilirsiniz.

Bu dönemde üretilen mobilyalarda, günümüzde hala kullanılan kavelalı, yabancı çıtalı, zıvanalı hatta kırlangıçkuyruğu geçmeli birleşim detayları kullanılmış. Geliştirilen bu birleşim detayları sayesinde, özellikle sandalye konusunda büyük ilerleme kaydedilmiş. Örneğin yakın zamana kadar makine aracılığı ile yapılmayan* kırlangıçkuyruğu geçmenin formülü de, matematik konusunda da ciddi buluşlar yapan Mısırlılar tarafından bulunmuş.

Yani firavunların lüks yaşam sevdaları, günümüz mobilyasının başlangıcında önemli bir rol oynamış. Firavunların lüks düşkünlükleri mobilya tarihine katkı sağlasa da, o dönem yaşayan insanlar için pek de faydalı olmamış. Aslında bu konuda yazılabilecek çok şey var fakat fazla da eleştirmek istemiyorum adamları. Sonra ekşi sözlük yazarları “sen kim oluyorsun da koskoca firavunu eleştiriyorsun, hayatta dikili bir sfenksin, bir piramidin, bir tapınağın mı var, adamlar senin son model bilgisayarınla 2015 senesinde tasarlayamadığın piramidin bin yıl önce yapmışlar” diye yazıya çullansalar, bir şey de diyemem. Sonuç olarak hala firavun için bulunan ahşap birleşim detaylarını kullanıyorum…

*Bonus: Makine ile kırlangıçkuyruğu geçme yerlerinin açılması: https://www.youtube.com/watch?v=NJ2IFN4IUoE

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın