Derin Sarıyer'e ve diğer Türk tasarımcılara gidip "hakkınızı helal edin" deyip çalıntı tasarımlı mobilya üretmekten vazgeçerek cennete gitme ihtimalinizi arttırabilirsiniz. Aksi takdirde, cehennemde yanacaksınız...
Geçen hafta, Çağlayan’da üretim ve satış yapmakta olan bir firmanın vitrininde, Derin Sarıyer tasarımı olan bir koltuk gördüm. Hayır, Çağlayan, Modoko ve Masko gibi yerlerde sahte Barcelona Chair, LC4, Egg Chair benzeri ikonik tasarımlar görmeye oldukça alıştık da, Türk tasarımcıların ürünlerinin de artık rahat rahat çalınıp satıldığını görmek beni hem şaşırttı hem de sinirlendirdi.
Birkaç defa, sahte mobilya üretimi ve satışı yapan firma sahipleriyle bu konuda sohbet etme fırsatım oldu. Kendilerine bunun etik olmadığını anlatmaya çalıştıysam da, pek de etkili olamadım. Daha kaba tabiriyle, adamlar beni pek sallamadılar ve sohbetin sonu hep “biz burda ticaret yapıyoruz” benzeri cümleler ile noktalandı. Bu konuda, çeşitli mecralarda yazılar da yazdım, muhtemelen yine pek sallanmadım.
Mobilya tasarımları en çok taklit edilen isimlerden ikisi, Le Corbusier ve Mies Van der Rohe.
Bu sebeple, bu yazımda farklı bir şey deneyeceğim ve tasarım çalmanın etik olarak ne kadar yanlış olduğundan bahsetmeyeceğim. Aristotoles bu konuda şöyle demiştir, Deleuze ise konuya şu şekilde yaklaşır, Badiou’nun etik üzerine yazdığı kitabı şiddetle tavsiye ederim benzeri cümleler bu yazıda olmayacak. İşin etik kısmını şimdi tamamen bir kenara bırakıyorum.
Gördüğüm kadarıyla, Masko, Modoko, Çağlayan, İkitelli, Dudullu ve benzeri yerlerde sahte mobilya üretimi-satışı yapan firma sahipleri ve çalışanlarının bir çoğu, Cuma günleri koşar adım camiye gitmekteler. Bu da bize, ulaşmak istediğim kitlenin büyük bir kısmının Müslümanlığa inanmakta olduğunu göstermekte.
Bu gözlemimden yola çıkarak, bu yazımı, Kur’an’da yazan ayetlere ve hadislere dayandırmakta bir sakınca görmüyorum. İslam dininde açık bir şekilde, kul hakkı yiyen kişinin, bu hakkı ödemediği sürece cennete giremeyeceği belirtilmekte (ilgili ayet ve hadisleri google’da bulabilirsiniz). Yine hırsızlığın da, İslam dininde kesinlikle yasaklandığını hepimiz biliyoruz.
Peki başka birinin tasarladığı ürünü, onun izni olmadan üretip satmak hırsızlığa ve kul hakkı yemeye girer mi? Evet girer. Çok net bir şekilde girer. Yok canım, fırından ekmek mi çalıyoruz diyerek kendini kandırmasın kimse. İkisi arasında hiç bir fark yok.
Mobilya tasarımları en çok taklit edilen isimlerden bir diğeri, Arne Jacobsen ve mobilya tasarımları Türkiye’de henüz taklit edilmemiş olan Ettore Sottsass.
Mies Van der Rohe’den, Le Corbusier’den, Arne Jacobsen’den gidip helallik isteme şansınız artık bulunmuyor. Ama, Derin Sarıyer’e ve diğer Türk tasarımcılara gidip “hakkınızı helal edin” deyip çalıntı tasarımlı mobilya üretmekten vazgeçerek cennete gitme ihtimalinizi arttırabilirsiniz. Aksi takdirde, cehennemde yanacaksınız…
4 yorum
Bütünüyle katılıyorum. Çalıntı bir şey yapmıyor kullanmıyorum Allah’a şükür. Keza doğru dürüst iş de yapmıyorum. Bu tasarımcıların işlerini devamlı göz önünde bulunduruyorum ama kıskanmak ve biraz daha özgün olmak için. Yine de çaldığım bir şey varsa helallik alamadığım için ben suçluyumdur.
Yine de belirtmek gerekir
1- Bazı mütedeyyin kişiler, din ile ahlak kavramlarını yeri geldiğinde ayırabiliyorlar. Evet din ve ahlak ayrı şeylerdir ama ayırmamalarını gerekir. Bir ateist inanmadan da iyi ahlaklı olabilir.
Defalarca umreye gitmiş, hatta hacı olmuş biri gelip torununu haketmediği şekilde kayırmamı ve özel yetenek sınavında öne almamı istedi. Kendisine torununu listeye soktuğumda, gerçekten hakkettiği halde liste dışı kalacak kişi ile görüşmesini söylediğimde şaşırmıştı. Onun haberi olmasa iyi olurmuş.
2- Müslümanlığa inanılmaz, İslamiyete inanılır efendim. Tabii İslamiyete inanıldığı zaman müslüman olunur. Önemli bir detay.
Kızmak yok. Madem dinibütünlerin ahlaki değerleri olmadığı zaman eleştiriyoruz, onlara konuyu dağıtacak durum yaratmayalım. Konuya odaklanalım.
Teşekkürler.
Doğrusu İslam’a ya da İslam dinine inanmak, haklısınız. Düzeltme için teşekkür ederim.
Sonradan görme sahte müşteri de hırsız üretici kadar ahlaksız olunca iş çığırından çıkıyor; bakınız: Türkiye.
Konunun tek muhatabı tabi ki sadece sahte mobilya üretimi yapan firmalar değil. Zaten bir çoğu Mies Van der Rohe’yi, Arne Jacobsen’i, Derin Sarıyer’i… elinde mobilya görseli, “bunu yapabilir misin usta” diye dolaşan mimarlardan, tasarımcılardan öğreniyor.
Konunun diğer muhattaplarına Arkitera görüş bölümündeki bir yazımda da yer vermiştim. http://rktr.co/1FCnGxQ
Her iki yazı da bu konuda söylenecekleri tam olarak karşılamayacaktır, söylenecek daha çok şey var.
Yorumlarınız için teşekkür ederim.