İBB’nin çıkardığı İstanbul Bülteni’nin vapurda masanın üstünde bulduğum Nisan sayısını inceliyorum. İçerik bir dergi gibi değil, bir reklam broşürü gibi olduğu için hızla sayfaları çeviriyorum. Tam elimden bırakacakken arka kapak iç sayfasına bir göz atıyorum. Bu sayfada İhale İşleri Müdürlüğü’nün “İhale Gündemi” yer alıyor.
Neler yok ki?
Cenaze levazımatı satın alınması işi; somut olmayan kültürel mirasın araştırılması, belgelenmesi satın alınması işi; kereste ve ahşap türevi malzeme alım işi; kefen bezi alımı; uygulama imar planlarında donatı alanları için yöntem ve model oluşturulması işi; kavşak, köprü gibi ulaşım projeleri işi; kaban, kışlık bot, eşofman alımı; restorasyon ve konservasyon işi; eldiven ve hasta önlüğü temini; yol boyası alımı, nemlendirici havlu alımı işi…
“Tam Borges’lik bir vaka.” diyeceksiniz, biliyorum.
İstanbul büyük bir şehir. İhtiyaçların da cenazeden spora kadar malzemelerinden çeşitlilik göstermesi gayet normal. Listede bir tuhaflık yok.
Ama listedeki işleri yapmaya talipseniz, örneğin mimar, şehir plancısı, mühendis, sanatçı, arkeolog, yazar falan gibi bir mesleğe sahipseniz, nasıl olduğunu merak edebilirsiniz. Belki kamusal alandaki çalışmalara katılmak, fikirlerinizi sergilemek istiyorsanız, nasıl katılacağınızı bilmek hakkınız.
Örneğin araştırma ve belgeleme işi nasıl ihale ile alınıyor? Tasarım, plan proje işleri nasıl ölçülüyor? Bu işler nasıl ihale ile alınabiliyor? Öyle ya, madem düşünce ürünleri de oluyor, şöyle ihale kalemleri de olabilir:
“Şehir Tiyatroları için 12 adet tiyatro (5 adet dram türünde 7 adet komedi türünde olmak üzere) eser satın alımı, şehrin muhtelif meydanları için 21 adet heykel alımı (10 adeti Fetih temalı olmak üzere), kültür merkezleri için 18 adet konser alımı (15 adeti klasik, 3 adeti popüler olmak üzere)…”
Gördüğünüz gibi ihale koşullarının oluşması için teknik şartnamelerde işin ayrıntılı olarak tarif edilmesi yetiyor. Bir keresinde, bu bir şaka değil gerçekten olmuştu, kültürden anladığı söylenen Kültür Bakanı, Haydarpaşa mendireği üzerine yerleştirilecek anıtı tarif etmişti: “At şahlanmış ve sağ ayağı biraz daha yukarıda olacak, şu tarafa doğru bakacak, yüksekliği, malzemesi şöyle olacak…”. Madem Kültür Bakanı oldunuz, altınızda da tonla uzman çalıştırıyorsunuz. Bir heykel nasıl olur, bilmeniz gerekiyor elbette.
Madem oldunuz, mimarlıktan, restorasyondan da anlayacaksınız.
Bu bir şaka değil. Mimari tasarım, planlama, kültürel miras araştırması gibi hizmetler ihale ile alınabiliyorsa, bal gibi sanat eserleri de alınabilir.
Mesele nasıl ölçüleceği. Ne de olsa kamu faaliyeti yerine getiriyorsunuz. Örneğin heykeller kiloyla, projeler metreyle ölçülebilir. Araştırmalar da örneğin sayfa sayısı ile ölçülebilir. Buraya kadar bir sorun yok. Bunlar için ayrıntılı teknik şartnameler de hazırlanabilir.
Şöyle ayrıntılar olabilir: “Karaköy ve Perşembe Pazarı’nda, bölgenin simgesel özelliklerini temsil edecek, şehri güzelleştirecek başta palamut ve lüfer balıkları biçiminde olmak üzere binalardan oluşan motor ve vapur iskeleleri yaptırılacaktır. Her bir iskelenin boyu 25, eni 12 metre, yüksekliği 4 metre uzunluğunda olacaktır. Bu projeler 1:200, 1:100 ve 1:50 ölçeklerinde 13 paftadan ibaret olup, en uygun fiyatı veren mimara iş tevdi edilecektir. İlgilenenlerin falanca tarihe kadar müdürlüğümüze başvurması…”.
Gördüğünüz gibi mimari tasarım işleri, planlar, araştırmalar da ayrıntılı teknik şartnameler hazırlanırsa ihale ile alınabilir. Ancak bunu yapabilmek için müdürlüklerin hizmeti iyi tarif etmesi gerekir. Örneğin heykellerin nasıl olacağı: At üzerinde mi, yerde mi, atın ayakları havada mı (şaha kalkma pozisyonu), yüksekliği, v.s. Mimari tasarım işleri de örneğin aynen iyice tarif edilmeli. Mimarlar, tasarımcılar, plancılar, sanatçılar, senaryo yazarları… İhale kimler arasında olacaksa…
Şehri oyun çamuruna çeviren planlar, projeler işte böyle üretiliyor.
Bu komedi daha ne kadar devam edecek? Yargısız infaz, hangi konuda, hangi coğrafyada olursa olsun, dünyanın her yerinde suçtur. Peki bilgi üretiminin şehrin, insanların yararına olacak şekilde gerçekleşmesini talep etmesi gerekenler kimler? Burada sorumluluk kimde? Bilgi üretimini patronajları altına alıp, şehri bir değer transferi aracı haline getirmekten başka bir deneyim geliştirmeyen siyaset kurumları mı?
Kamu ile meslek insanları arasındaki ilişkileri düzenleyen meslek kuruluşları nerede?