...raporda belirtilen ''uzun yılların deneyimleriyle meydana gelen geleneksel mimari''nin izlerini görmekte zorlanıyorum.
Çünkü bunu hissedebilmemiz için yalnızca Cilalı Taş Devri’nden kalma bir şehir yapısını inceledikten sonra, tarihleri hooop 2000’li yıllara alıp bundan ilham alarak bir proje hazırlayıp modern zaman İç Anadolu insanlarının bu yapı içerisinde yaşamalarını önermek; onların tarihle gelişen ve bu süreçle birlikte oluşum sergileyen kültürel yapılarını, değerlerini, inançlarını ve günümüze gelene kadar geçirmiş oldukları kültürel evrimin içerdiği (bölgenin iklim özellikleri, insanların yaşam koşulları, gelir kaynakları, kültür ve yaşam tarzlarıyla doğrudan ilişkilenmiş) mimarlığı görmezden gelmektir.
Bunu daha doğru yapmak için eğer İç Anadolu Bölgesi’ne odaklanılıyorsa ve Konya deniliyorsa Mevlana’nın yaşadığı şehir yapısının da incelenmesi gerekirdi (‘Selçuklu-Osmanlı’ dönemi incelenmeliydi demeye korkuyorum çünkü… tahmin edersiniz… o yüzden, bunu farklı bir dil kullanarak söylemeye çalışıyorum) Projenin kurgusal altyapısı, şehrin Cumhuriyet döneminden günümüze kadar ortaya çıkardığı konut örneklerini de özetine katmalıydı. Tarihsel süreç içerisindeki gelişim izlenmeliydi.
Her ne kadar mimari açıdan tartışılan bir konu olsa da, eğer “İç Anadolu coğrafi olarak bir bütündür” yaklaşımı sergileyip İç Anadolu Bölgesi için hazırlanmış olan tüm projeler bir kefede tartılacaktıysa; Odunpazarı sokaklarında da gezilmesi gerekirdi, Kapadokya’da ata binerken coğrafyaya ve mimariye şöyle bir göz gezdirilmesi gerekirdi.
Anlaşılan o ki bunlar yapılmamış. Bunlar yapılmadan masa başında bir proje hazırlanmış.
Kaldı ki İç Anadolu’da yer alan bu yerleşim birimlerinden her birinin kendine özgün yapıları olduğu ve aralarında çokca farklılıklar olduğu kuşkusuz bir gerçektir. Zaten İç Anadolu başlığı aldında her bir şehri ve mimari yapısını aynı şartlar altında değerlendirmeye tutmaya zorlamak yarışma öncesinde çıkan tartışmaları ve itirazları haklı çıkarır. Hani bari bütün bu olanlara karşın sonuçlanan yarışmanın 1.’lik ödülü kazanan projesine baktığımızda bazı şeyler gözümüze takılmasaydı da keşke, bizde TOKİ’nin akıbetini düşünürken artık çok daha fazla efor sarfetmek zorunda kalmasaydık. Ne mi onlar?:
Özel/genel dengesi tutturulamamış, geleneksel mimaride özellikle yer bulan mahremiyet olgusu çiğnenmiş,karasal iklim konusuna hiç girmiyorum çünkü raporda ya da görüldüğü kadarıyla projede de bu konuya hiç değinilmemiş.
Projede sonuç olarak tipik bir teras evler projesi ortaya çıkmış ama bu yarışma için hazırlanmış bir proje olduğu fikrini öne sürmek için projenin ana temasını oluşturan çıkış noktası Çatalhöyük kılıfına uydurulmuş, mimari olarak teras diye ifadelendirilmesi gereken mekanın ismi eyvan ifadesi ile değiştirilmiş ki tarihle ilişki kurulsun! Ve bunu doğru bir ifade olarak kabul eden jüri de bu projeyi İç Anadolu mimarisine uygunluğu dalında birinciliğe layık görmüş. Ve yine anlaşılan o ki jüri de Kapadokya’da ata hiç binmemiş.
* Yazıda konu edilen projeyi buradan inceleyebilirsiniz.