Mimarlık ile doğrudan ilgili ulusal dergilerdeki yayınlarımda artık kim olduğumu ve tutunduğum değerleri açıklamama gerek yok. Nasılsa herkes biliyor. ***
Toplumsal değişim sürecini açıklandıktan sonra Trabzon’un imar planları düzeyindeki evriminden söz etmek abesle iştigal olur. Planları plancılar kentleri ise siyasiler yapar. Tarihi süreci ve onun davranışsal etkilerini mevcut nüfus içinde inceledikten sonra Trabzon imarının merkezi ve yerel idareciler ve “kentli” arasındaki uzlaşımla nasıl işlediğine bakmak bu gün Trabzon’un aldığı şekli anlamak açısından daha akılcıdır. Ama biz yine de bilimin gereğini yapıp imar planlarını meraklısına kısaca özetleyelim. Trabzon kenti için ilk planlama 1937 yılında Fransız mimar-şehirci Jaques H.Lambert tarafından yapılan ve 1938’de yürürlüğe giren “Lambert Planı”dır. Lambert Planının ana kararları, kentin iş ve hizmet birimlerini dağınıklıktan kurtarmak amacıyla doğu-batı yönünde Maraş Caddesi’nin ana cadde ve ticaret aksı haline getirilmesi, güneyde doğu-batı yönünde mahalleleri birbirine bağlayan Yeni Yol’un açılması, mevcut kentin batısında yeni yerleşmelerin bahçeli düzende oluşturulması ve denize dik hava akımını artırıcı yeşil kanalların düzenlenmesi olarak belirlenmiştir. Plan hedef yılına ulaşıldığında, Lambert’in hava kanalı olarak öngördüğü vadiler imarsız yapılarla dolmuş, sahil yolu Lambert’in öngördüğünden farklı biçimde devlet karayolu olarak uygulanmış ve onun önerdiği denize akan yollar bir daha asla gerçekleşemeyecek bir hayal olmuştur (Resim 1-2). Hazırlanan bu ilk imar planından 30 yıl sonra, 1967–68 yıllarında İller Bankası tarafından açılan ulusal yarışmayı İrfan Bayhan, Hüseyin Kaptan, Emre Aysu ekibi kazanmıştır. 24.07.1970 tarihinde yürürlüğe girmiş olan imar planı, Karadeniz Teknik Üniversitesi sınırından Ayasofya Mahallesi sınırına kadar 725 hektarlık alanda planlanmış; 1985 yılında 140.000 nüfusa göre hedefleme yapılmış ve lineer bir gelişme öngörülmüştür.
Trabzon kentinin kaderini temelinden değiştirecek olan ve halen tartışılan TANJANT YOLU bu planın önerisidir. Planda kentin güney arterlerini karşılayacak ve köylere dağılacak yolları hayata geçirmesi istenen bu yol daha sonradan kenti ikiye kesen, ulaşımı çözmeyen, tersine kazaları arttıran, yayaları tedirgin eden bir yol halinde gerçekleşmiştir (Resim 3–4). Oysa tanjant yolun sivil yapılara zarar verme olasılığı dahi akademik yaşamımızı ne kadar çok meşgul etmişti.
Yerel yönetimlerin tıpkı Osmanlı dönemlerinde olduğu gibi yeni âyandan çekinmeleri sonucunda bu mantıksız yol hayata geçmiştir. Eğer planda önerildiği biçimiyle gerçekleşirse imiş şoförler taşımacılıkta daha çok benzin yakarlarmış! Kent kararları böyle mi verilir?
Resim 3–4.Artık kentlinin algı alanından çıkan Boztepe ve ulaşım sorunlarını çözmek yerine arttıran Tanjant Yol viyadükü.
Yarışmayı kazanan ekibin üyeleri bile artık projeyi tanımadıklarını çeşitli oturumlarda beyan etmişlerdir. Aynı ayanlar arkalarına bilinmez hangi (!) güçleri alarak bu gün de kentin araç geçemez hale gelmiş Uzunsokak’ının yaya arteri haline gelmesine direniyorlar (Resim 5 ). Şoförler ve Otomobiller Odası Başkanı “Eğer şehir içi ulaşımda özelleştirme söz konusu olursa, bizden başkası bu ihaleyi alamaz” derken nasıl bir tehdit savuruyor?
Yine bu 1970 yılı planında Ortahisar ve Pazarkapı mahallelerini de içine alan koruma bölgeleri belirlenmiş, bu alanlarda yapılaşmaya sınırlandırmalar getirilmiştir. Ama Ortahisar’da koruma altına alınmış görünen 33 adet sivil mimari örneğin sadece 4 adedi son dönemlerde görev yapmış koruma kurullarının tacizinden kendini koruyabilmiştir! Burada Trabzon’un bu günkü nüfusunun nasıl bütün güzel şeyleri engelleyici bir dayanışma ruhu içinde olduğunu, yerel kurul üyeleriyle bağlantılı olarak kendi çıkarları doğrultusunda, daha çok kat, daha çok kira geliri, daha yüksek statü gibi ‘gelenekten gelme’ güç, gelir, olanak istemi içinde olduğunu görüyoruz. İşbirlikçileri olan kurul üyeleri (birçoğunu tenzih ederim) ile bölge halkının kent etiğine aykırı uzlaşımları merkezi otoritelerin beklentilerine aykırı ve engellenemez bir biçimde yıllardır yaşama geçiyor. Mimarlar odasının halk adına yaptığı yasal başvurular hep sonuçsuz kalmıştır. Tüketici istemleri yargıyı dahi etkisi altına alacak güçte oluyor. Osmanlı boşuna kadıları merkezden atamıyormuş!!! Feodal yapının içinden gelmiş davranış bozuklukları siyasallardan çeşitli konularda yardım dilenirken dalkavukluğa varıyor, diğer yandan örtük bir biçimde idari kurumların işlevleri sekteye uğratılıyor ve gözlerimizin önünde tüm kentliye ait olan önemli bir meta-KENT-giderek yok oluyor (Resim 6–8).
Bu arada Trabzon yerel yönetimince 04.05.1977 yılında Toklu ve Beşirli Köyleri imar planı sınırları içine alınmış ve 80 hektarlık alan ilave edilmiş, planlı toplam alan 805 hektara ulaşmıştır. 09.05.1984 tarihinde ilave ve revizyon imar planı yapılmış, plan batıda Söğütlü Köyü, doğuda Yomra İlçesine kadar genişletilerek yürürlüğe girmiştir. 570 hektarlık ilave alan planlanmış ve toplam planlı alan 1375 hektara ulaşmıştır. Gelişme alanları batıda Akçaabat, doğuda Yomra İlçeleri ile güneyde ise Göğüs Hastalıkları Hastanesi ile sınırlandırılmıştır. Böylece 1969 imar planı 1975, 1977 ve 1984 yıllarında gözden geçirilmiş, kentin doğu ve batısında plan sınırları aşamalı olarak genişletilmiştir.
Resim 6. Erzurum Caddesinin eski hali. Şimdi artık Boztepe görünmüyor, viyadük ezdi geçti. Belleklerden silindi gitti caddesi de tepesi de…
Resim 7. Yeni Cuma fırını yıkıldı. Oraya giderken yol boyu rastlanan doğal insan nişleri de birer birer yok oldu. Toplum belleği şimdi bomboş.
Resim 8. Kaybolan mekanlarda birisi de Suluhan arastası ve kahvehaneleri… niceleri gitti ve daha da gidecek (foto: M. Murat Gür)
Belediye çalışanları tarafından hazırlanan metninde .”Trabzon’un bugün de halen devam eden küçük ve bol hisseli parsel yapısı imar planının öngördüğü yapılanma koşullarına uygun olmayan parsel boyutları ile yapılan plana karşı koyma, kaçak kat çıkmaları ve bahçe mesafelerine, yola, donatı alanlarına tecavüzlerle gerçekleşen konut alanları revizyonların temel nedeni olmuştur” denmektedir. 1984 revizyonları için sarf edilen bu tümce ironiktir çünkü revizyon imar planları zaten yapılmış yanlışları bağışladığı gibi ilerde yapılacak yanlışları da garanti altına almaktan öteye gidememektedir.
1984 planı yürürlükte iken, 22.05.1985 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 3194 sayılı imar yasası ile plan yapımı ile ilgili yetkilerin merkezi yönetimden yerel yönetime devredilmesiyle birlikte belediyelerin kendi bünyelerinde kurdukları imar/planlama grupları ile planlama işlemleri hız kazanmış, bu dönemde Trabzon Belediyesi’nce, 1987 yılında ilave-revizyon imar planı yapımı çalışmalarına başlanmıştır. Yüksek mimar Bülent Berksan tarafından hazırlanan imar planı 1989 yılında onaylanıp yürürlüğe girmiştir. Bu planla birlikte planlı alanlara 1700 hektarlık yeni bir gelişme alanı ilave edilmiştir. Bu planın hedefi 2005 yılı ve plan hedef yılı sonu tahmini nüfus 265.000 olarak kabul edilmiş ve toplam 4000 hektar olarak düzenlenmiştir. Bu planda Tanjant Yolu korunmuş, II. Tanjant Yolu (Korniş Yol) ilave edilmiş, Erzurum yolu üzerinde küçük ölçekli sanayi alanları düzenlenmiş Kaşüstü, Yalıncak, Pelitli, Akyazı, Çukurçayır Beldeleri gelişme alanları olarak belirlenmiştir. Bu tarihten sonra belediye idari sınırlarında değişiklik olmuş ve 1989 tarihli imar planında bulunan ve yaklaşık 1600 hektarlık planlı bu bölgeler belde belediyelerin sorumluluğuna girmiştir.
1989 yılı revizyon imar planını izleyen yıllarda yaklaşık 50 adet ıslah, 1800 adet imar planı tadilatı yapılmış ve planın büyük oranda işlerliğini yitirdiği gözlemlenmiş, Trabzon için “Yeni Revizyon İmar Planı” yapılmıştır. 25.12.2002 tarih ve 165 sayılı belediye meclis kararıyla onaylanan yeni imar planı şehir plancısı Rahmi Bıyık tarafından hazırlanmıştır. 25.12.2002 tarih ve 165 sayılı belediye meclis kararıyla onaylan bu plana askı süresi içerisinde toplam 3750 adet itiraz olmuş, bu itirazlar belediye meclisinde görüşülerek karara bağlanmıştır. Oysa, hazırlanan yeni revizyon imar planı ile; Trabzon Kent Merkezi’nin Kimliğinin oluşturulması amaçlanmış, Trabzon’un doğal yapısı gereği merkezde bulunan ve kısmen yapılaşmış vadi alanları, halkın kullanımına açık doğal yeşil alanlar olarak planlanmış ve bu alanların statüsü bazı alanlarda özel planlama alanı olarak gösterilmiştir. Sahil kesiminden başlayan ve güneye doğru gidildikçe azalan bir yapı yoğunluğu ve düzeni belirgin bir şekilde ortaya konulmuştur. Yokolan kıyı kesimi; yeni sahil yolu projesi kapsamında düzenlenen rekreatif amaçlı kıyı planı kapsamında düzenlenmiş ve yat limanı, balıkçı barınakları, karayolu geçişi, geniş park alanları, spor ve fuar alanlarını içeren bir düzenlemeye kavuşturulmuştur. Bu plan kapsamında merkezi hükümetin bir projesi olan Güney Çevre Yolu Projesi plana işlenmiş ve Trabzon Belediyesi sınırları içerisinden geçen kısımları plan ile entegre edilmiştir. Daha sonra Kisarna, Kireçhane, Beştaş, Çilekçi ve Çamoba Köyleri Trabzon belediyesinin mücavir alanına dahil edilmiş ve belediyenin toplam alanı
Özetlersek, Türk kamuoyunun suç kabul ettiği fiiller açısından bakılınca-ki buna birçok insan şaşıracak-Trabzon bir suç şehri asla değildir. Ve fakat çevre suçları açısından Trabzon, Türkiye ortalamasının çok üstünde olmasaydı insan-tarih-çevre-kent ilişkileri açısından bu kadar endişe verici bir hale gelmemiş olurdu. Trabzon diğer birçok kentimize kıyasla geçmişiyle hiç ilgisi kalmamış kentlerin en başında gelmektedir. Düzeni içine sindirememiş, sistemi gösterisel yaşamış doyumsuz bir nüfusun fiziksel ortamı da ancak böyle olurdu diye düşünüyorum.
***Şengül Öymen Gür’ün Trabzon’da Toplumsal Dönüşüm ve Kentsel Kimlik yazısının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.