Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa’nın UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilme sürecinin adımlarını atmaya 2000 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici (Tentative) Listesi’ne kentin girmesini sağlayarak atmaya başlamıştır.
Dünyada “Üstün Evrensel Değere” sahip olan doğal ve kültürel varlıkları, bütün insanlığın ortak mirası kabul ederek, tanıtmak, toplumlarda evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve bu değerlerin korunması için gerekli işbirliğini sağlamak amacı ile UNESCO tarafından 1978 yılından itibaren, Dünya Miras Listesi (World Heritage List) uygulaması sürdürülmektedir. Türkiye, bu uygulamaya, 1982 yılında “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasını Koruma Sözleşmesi”ni imzalayarak dahil olmuştur. Sözleşmeyi kabul eden üye devletlerin UNESCO’ya başvurusuyla başlayan ve Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) ve Uluslararası Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) uzmanlarının başvuruları değerlendirmesi sonunda tamamlanan bir işlem dizisinden sonra aday varlıklar Dünya Miras Komitesinin kararı doğrultusunda bu statüyü kazanmaktadır.
2015 yılı itibariyle Dünya Miras Listesi’ndeki alanların sayısı 1031’e, Türkiye’deki alanların sayısı 15’e ulaşmıştır. Bunlardan 13 tanesi [İstanbul’un Tarihi Alanları (1985), Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası (Sivas-1985), Hattuşaş (Boğazköy) – Hitit Başkenti (Çorum-1986), Nemrut Dağı (Adıyaman-Kahta-1987), Xanthos-Letoon (Antalya-Muğla-1988), Safranbolu (Karabük-1994), Truva Antik Kenti (Çanakkale-1998), Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne-2011), Çatalhöyük Neolitik Kenti (Konya-2012), Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğuşu (Bursa-2014), Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı (İzmir-2014)], Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı (Diyarbakır-2015), Efes (İzmir-2015) kültürel olarak, 2 tanesi ise [Göreme Milli Parkı ve Kapadokya (Nevşehir-1985) ile Pamukkale-Hierapolis (Denizli-1988)] doğal ve kültürel miras olarak listeye alınmıştır. UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde ise Türkiye’den 12 varlık yer almaktadır.
2000 yılından sonra UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunan ve Liste’ye aday olacak tüm alanlar için yönetim planı hazırlama ve uygulama şartı getirilmiştir. Bu kapsamda, korunan varlığın veya alanın, bütün yönleri ve ilgili tüm tarafların katılımıyla korunmasının sürekliliğinin sağlanması amaçlanmıştır. Alan Yönetimi Planları kültürel mirasın bütüncül bir yaklaşım ve katılımcı planlama yöntemiyle tüm paydaşların eşgüdümü ile korunabilmesi için kullanılan bir araç, bir yol haritasıdır.
Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa’nın UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilme sürecinin adımlarını atmaya 2000 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici (Tentative) Listesi’ne kentin girmesini sağlayarak atmaya başlamıştır. Bir sure ara verilen çalışmalar, 2009 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yeniden canlandırılmış, 2011 yılında Bursa Alan Başkanlığı’nın kurulması ile hız kazanmıştır. Adaylık Başvuru Dosyası’nın güçlendirilmesi amacıyla, Hanlar Bölgesi ve Cumalıkızık Köyü alanlarına, Sultan Külliyeleri’nin de eklenmesiyle geliştirilen ve onlarca toplantı, raporlama, değerlendirme, çalıştay gibi süreçlerle olgunlaştırılan başvuru UNESCO Dünya Miras Merkezi’ne 2013 yılında iletilmiştir. Nihayet, 2014 yılında Katar’ın Doha kentinde gerçekleştirilen 38. Dünya Miras Komitesi toplantısında, Hanlar Bölgesi (Orhan Gazi Külliyesi ve Çevresi), Sultan Külliyeleri (Hüdavendigar, Yıldırım, Yeşil, Muradiye) ve Cumalıkızık Köyü tarihi alanlarını içerecek şekilde hazırlanan “Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğuşu” isimli “Adaylık Dosyası”nın değerlendirilmesi sonucunda, Bursa UNESCO Dünya Miras Listesi’ne, Türkiye’nin 12. dünyanın da 998. Üstün Evrensel Değere Sahip Miras Alanı olarak kabul edilmiştir.
Bursa, Marmara Bölgesi’nin güneyinde, Uludağ’ın (Bitinyalıların Olympos Dağı) kuzeybatı yamaçlarında konumlanmıştır. Günümüzde il nüfusu yaklaşık 2.800.000’e ulaşan Bursa, halen Türkiye’nin dördüncü en kalabalık şehri ve önemli bir metropolüdür. Bursa’da UNESCO Dünya Miras Alanı olarak tanımlanan seri bileşenler, Bursa’nın ilk Osmanlı başkenti olduğu dönemde oluşturulan beş merkez (erken Osmanlı dönemindeki ticaret merkezi ve Sultan Külliyeleri) ile yine aynı dönemde inşa edilen bir köy olmak üzere toplam altı alanı kapsamaktadır (Şekil 1). Her alan için bir tampon bölge belirlenmiştir. Aday gösterilen bölgeler fiziksel, sosyal ve mimari özellikleri göz önüne alınarak üç ana gruba ayrılmıştır. Bunlar, Hanlar Bölgesi, Sultan Külliyeleri ve Cumalıkızık Köyü’dür.
Şekil1: Bursa’da Dünya Mirasına Giren Alanlar
M.Ö. 185 tarihinde Bitinyalılar tarafından bir tepe üzerinde kurularak etrafı sur duvarlarıyla çevrelenen Bursa (ilk ismiyle Prusa), Roma (M.Ö. 74 – M.S. 395) ve Bizans (M.S. 395-M.S. 1326) dönemlerinde de aynı sınırlarını korumuş, Osmanlı döneminde ise sur duvarları dışında gelişmeye başlamış, İstanbul başkent olana kadar başa geçen sultanların kentin farklı bölgelerindeki tepeler üzerinde yaptırdığı külliyeler çevresinde oluşan mahallelerle giderek büyümüştür. İlk külliye, Sultan Orhan tarafından 1339-1340 yılları arasında Bursa kalesinin doğusunda, cami, imaret, medrese, hamam ve handan oluşacak şekilde inşa edilmiştir. Külliye içindeki Emir Han, Osmanlı hanlarının ilk örneği sayılmaktadır. Çok sayıda tarihi han, çarşı ve pazardan oluşan ve Hanlar Bölgesi olarak bilinen ticari merkez, Orhan Gazi tarafından yaptırılan ilk külliyenin çevresinde gelişmiştir (Şekil 2). Diğer külliyeler sırasıyla, I. Murad tarafından yaptırılan Hüdavendigar (I. Murad) Külliyesi, Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan Yıldırım (I. Bayezid) Külliyesi (Şekil 3), Çelebi Mehmed tarafından yaptırılan Yeşil (I. Mehmed) Külliyesi ve II. Murad tarafından yaptırılan Muradiye (II. Murad) Külliyesi’dir (Şekil 4). Bu külliyelerin her biri Uludağ’ın kuzey yüzünde, farklı bir bölgede inşa edilmiş ve bu merkezler o dönemde kentin sınırlarını belirlemiştir. Bir köy yerleşimi olan Cumalıkızık ise kentin doğusunda Uludağ yamaçlarında kurulmuş olan Orhan Gazi Vakfı’na bağlı bir vakıf köyüdür (Şekil 5).
Şekil2: Hanlar Bölgesi
21. yüzyıla kadar çeşitli evrelerden geçerek ulaşan Bursa, hızlı kentleşmenin neticesinde bazı olumsuz gelişmeleri de içerse bile, Osmanlıların ilk başkenti olduğu dönemdeki külliyeler ve kırsal yerleşmeler günümüze kadar özgünlüğünü korumuştur. Batı Asya, Avrupa ve Kuzey Afrika’nın çeşitli bölgelerine yüzyıllarca hükmetmiş olan Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk sultanlarının yaşadığı Bursa, tek bina ölçeğinden (hanlar, bedestenler, camiler, medreseler, mezarlar, hamamlar, evler) yapı toplulukları ölçeğine kadar (külliyeler, çarşılar ve köyler) insanlık tarihinin önemli bir aşamasına ışık tutmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun doğuş süreci, adını hanedana ve imparatorluğa vermiş olan Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi’nin, 14. yüzyılın başında küçük bir Bizans kalesi konumunda olan Bursa’yı fethetmesinin ardından, burayı evi ve başkenti yapmaya karar vermesi ile başlamıştır. Bir Osmanlı kentinin fiziksel, yasal, ekonomik, idari, sosyal, dini, askeri ve saltanata ait tüm bileşenleri ilk olarak Bursa’da oluşturulmuştur.
Şekil3: Yıldırım Külliyesi
Bursa’nın sınırları, ilk Osmanlı sultanları tarafından özgün bir kent planlama sisteminin uygulanması sonucunda genişlemiş, kent yenilikçi bir sistem ile yönetilmiştir. Ticari hayatı ve dolayısıyla ekonomiyi idare etmek amacıyla Ahi adı verilen yarı dini kardeşlik örgütlerini kullanmak, Vakıf adı verilen kamusal yardım sisteminden ve külliyeler ile köylerden en iyi şekilde yararlanmak, tarihteki en önemli imparatorluklardan birisinin canlı ve sürdürülebilir yeni başkentinin hızla oluşturulması için ustaca kullanılmış bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şekil4: Muradiye Külliyesi
Kent, güvenli bir tarım ve ticaret hinterlandının oluşturulması ve mevcut surların dışında kamusal fonksiyonlara sahip yeni merkezler olan külliyelerin geliştirilmesiyle hızla inşa edilmiştir. İlk külliye Sultan Orhan tarafından oluşturulmuş, sonraki sultanlar da bu sistemi devam ettirerek, külliyelerini kentin farklı noktalarındaki tepeler üzerinde inşa ettirmiş, böylece kentin sınırlarını belirlemiş, ayrıca Orhan Gazi tarafından yaptırılan ilk hanın çevresine yeni hanlar ve kamusal işlevli başka binalar ekletmişlerdir. Bu sayede, hem çevresinde mahallelerin geliştiği çeşitli odak noktaları, hem de ticari bir merkez (Hanlar Bölgesi) oluşturulmuştur. Külliyelerin sürdürülebilirliğini sağlamak için Osmanlılarca kullanılan vakıf sisteminin gelirleri, toplanan vergilerden ve köylerden aktarılan ürünlerden elde edilmiştir. Sistemin bir parçası olarak Bursa çevresinde oluşturulan erken dönem Osmanlı vakıf köylerinden Cumalıkızık günümüzde özgünlüğünü en iyi koruyan kırsal yerleşim örneklerinin başında gelmekte ve yaşam tarzı ile orijinal arazi kullanımını sürdürmektedir.
Şekil5: Cumalıkızık
Özetle Bursa, Osmanlıların ilk başkenti olduğu 14. yüzyıl başlarından 15. yüzyıl ortalarında İstanbul’un başkent oluşuna kadar geçirdiği evrede gerçekleştirilen Hanlar Bölgesi (Orhan Gazi Külliyesi ve Çevresi), Sultan Külliyeleri (Hüdavendigar, Yıldırım, Yeşil, Muradiye) ve kırsal alanın en iyi korunmuş örneği Cumalıkızık’tan oluşan altı alanı kapsayan özgün kent planlama sistemiyle, üstün evrensel değer taşımaktadır.
UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmenin Bursa için en büyük avantajı, üstün evrensel değeri tescil edilen alanların tüm dünya tarafından tanınacak ve ortak dünya mirası kabul edilecek olması, bu nedenle sürekli bakım ve koruma altında tutulmak zorunda olması, gerektiğinde UNESCO’dan uzman ve eğitim desteği sağlanabilmesi ve “Dünya Markası” niteliğini taşımasının sunduğu avantajla beraber bölgenin ve kentin “kültür turizmi” potansiyelinin artacak olmasıdır. Bursa için son derece önemli olan UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kabul edilme sürecinde Danışma Kurulu ile Eşgüdüm ve Denetleme Kurulu üyeleri ve diğer paydaşların katkılarıyla yoğun bir çalışma süreci yaşanarak başarılı sonuca ulaşılmıştır. Bundan sonraki aşamada, bu önemli başarının gelecek nesillere aktarılması ve Bursa’nın üstün evrensel değerinin sürdürülebilmesi için onaylı yönetim planının dikkatli bir biçimde uygulanması gerekmektedir. Dünyaca kabul edilen görüşe göre sadece anıtsal eserleri korumak yeterli değildir. Tarihi eserlerin çevresinde yer alan peyzajı ve dokuyu bütüncül olarak korumak da önemlidir. Ayrıca alanlardaki sosyokültürel çevre de önem taşımaktadır. Tarihi doku orada yaşayan insanların yaşam biçimiyle değer kazanır. Bu noktada somut olmayan kültürel mirasın da önemi büyüktür. Alanlarda yaşayan kişilerin, esnaf ve sanatkarların birbirleriyle ilişkileri, ahilik kültürü, külliye çevresindeki mahallelerin eskiden beri kendi isimleriyle var olması ve komşuluk ilişkilerinin hala buralarda sürmesi Hanlar Bölgesi ve Sultan Külliyeleri açısından önem taşımaktadır. Cumalıkızık’ta ise köy halkının oradaki yaşam tarzını yüzyıllardan beri aynı şekilde sürdürmesi somut olmayan kültürel miras bağlamında dikkat çekicidir.
Bursa Alan Başkanlığı’nın amacı, Hanlar Bölgesi, Sultan Külliyeleri ve Cumalıkızık Köyü’nün uluslararası normlara uygun bir şekilde korunmasını sağlamak üzere tüm tarafların katkıları ile hazırlanan Yönetim Planı’nı uygulamaya koyarak; mevzuat ile belirlenmiş olan yetki ve sorumluluklar çerçevesinde paydaşların etkin rol alacakları yıllık eylem planları ile yönetilebilmelerini sağlamaktır. Dünya Miras Sözleşmesi şartlarına uygun olarak, Bursa’nın sürdürülebilir şekilde korunması en önemli hedeflerdendir. Bu kapsamda, Alan Başkanlığı dünya mirası bilincinin oluşturulması ve koruma uygulamaları için tüm paydaşlar arasında koordinasyon görevini üstlenmiştir.
KAYNAKÇA