Mimarlar Odası’nın tanımını yapmaya gerek yoktur sanırım yazıya başlarken. Ama yazının konusu ile ilgili kısmı yazacak olursak; mimarların haklarını savunan, fırsat eşitliği sağlayan ve iş potansiyellerini geliştiren yarı resmi bir kurum. Şu zamanlarda belki de en önemli kısmı iş potansiyellerini geliştirmek… Bu minvalde de en önemli unsurlardan biri de Mimari Yarışmalar.
Mimari proje yarışmaları için kamu kurumlarının yükümlü oldukları bir yönetmelik var: “Mimarlık, Peyzaj Mimarlığı, Mühendislik, Kentsel Tasarım Projeleri, Şehir Ve Bölge Planlama Ve Güzel Sanat Eserleri Yarışmaları Yönetmeliği”. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na tabi olan bu yönetmelik, yarışmaları ihale yöntemi gibi değerlendirir. Her şey bellidir neredeyse yönetmelikte. Yarışma türleri, jüri sayıları, ödül oranları, işin verilmesi aşamaları. TMMOB’dan da ilgili odalardan temsilci de olur jürilerde. Aslında bu bile odaların yarışmalardaki rolü hakkında fikir verebilir. Ama burada dahil olandır oda sadece.
Kamu İhale Kanunu’na bağlı olduğu için esasında farklı bir ihale yöntemidir yarışma. Bunun için de oldukça katıdır şartları. Dışına çıkılamaz. Ve birçok kurum yarışmayı sıklıkla açmadığı için raportörlüklerden ödeme aşamalarına kadar yeniden öğrenilen süreçler olur genelde. Bazen de her memurun kendi sistemine göre yorumu olur ve işleyişte çeşitli farklılıklar olur. O yüzden kamu kurumlarında yarışma tecrübelisi olmak çok kolay değildir.
Peki kamu kurumlarından başka bir kurum (şirket, dernek vb.) yarışma açmak isterse ne olur?
Kamu İhale Kanunu haricinde bir yönetmelik daha vardır yarışmalarla ilgili: “TMMOB Mimarlar Odası Yarışmalar Yönetmeliği”. Burada odalar dahil olan değil organize edendir. Bu yönetmeliğin amacı ise daha başında çok iyi ifade edilir:
“Gerek anılan yargı kararı gerekse 4734 sayılı Kanun kapsamı dışında kalan gerçek ve tüzel kişilerin açacağı yarışmalar için referans olacak bir yasal düzenleme bulunmaması göz önünde bulundurularak, mimarlık mesleğinin tüm uygulama alanlarında, yarışmaların yaygınlaştırılması, mesleğin gelişimi ve meslek mensuplarının rekabet gücü kazanmaları amacıyla, kolay ve uygulanabilir bir yasal çerçeve oluşturulmuştur.”
Anlaşılacağı üzere daha geniş kullanım imkanı sağlayan ve çok daha esnek bir yönetmelik de vardır elimizde. Bu yönetmelik ile Mimarlar Odası çok daha pratik bir şekilde yarışma açabilir. Bunu yaygınlaştırabilir.
Bu yönetmeliğin sağladığı çok önemli bir fayda daha vardır ki, o da müelliflik hakkı tanımasıdır. Yönetmeliğin 7. Bölümünde işin verilme kısmı da belirlenmiş ve idarelerin bu yönetmeliği kullanarak iş yaptırabilmesi olanağını sağlamıştır. Başka bir deyişle yalnızca fikir veya öğrenci yarışması gibi yarışmalar için değil uygulama projelerinin yapılmasını sağlayacak yarışmalar için de kullanılabilir olur. Kamu kurumları dahi Oda’nın sağladığı bu müelliflik hakkı ile proje hizmet alımı yapabilir.
TMMOB Mimarlar Odası Yarışmalar Yönetmeliği birçok konuda idarenin elini de kolaylaştırıcı maddeleri vardır. Jüri sayılarında, jüri programında vb. konularda gerektiği durumda tolerans imkanı sağlar. Tabi bu 20 kişilik jüri oluşturulması anlamına gelmez. Jüri sayısı ne kadar çok olursa aslında işleyemeyecek bir kadro oluşturulmuş olur ve yarışmacılar gözünde ciddiyetini de kaybeder. Ama özellikle Danışman Jüri kadrosunda farklı meslek dallarından insanları da dahil edebilmek adına verimli olabilir.
Mevcut TMMOB Mimarlar Odası Yarışmalar Yönetmeliği daha kolay yenilenebilir ve farklı yarışma türlerine imkan sağlayabilir. KİK (Kamu İhale Kanunu) kapsamında oluşturulamayan yarışmalar Oda’nın yönetmeliğinde bazı düzenlemeler yapılarak uygulanabilir hale gelebilir. Örneğin yarışma sürecinde halk oylamasını dahil etmek… Çift kademeli yarışmalarda yarışmacıların projelerini kendilerinin sunabilmesini sağlamak… Çok daha fazlası belki…
Tüm bunlar değerlendirildiğinde Oda’nın elinde çok değerli bir yönetmelik var. Mimarlar Odası da yarışmalar konusunda en donanımlı kurum olmalı. Yarışmaların açılması konusunda en çok çabalayan, çeşitli kurum veya özel sektörleri yarışmalara teşvik etmek için en çok kapılarını çalan Oda olmalı. Kurumlardan gelen yarışma taleplerinde bile nasıl yönlendireceğini tam bilemeyen değil kurumlara yeni yarışma fikirleri sunup hiç akılda olmayan konularda dahi yarışmaları ön plana çıkartan olmalı. Yarışmalara yön vermeli. Doğru olmadığı konularda yarışmalara düzeltme önermeli. Doğruyu göstermeli. Örnek teşkil etmeli…
Ama maalesef uygulamada bu örnekleri çok göremiyoruz. Profesyonel yarışmaları oda kendi yapıları için dahi kolay kolay açamazken farklı kurumlarla da bu ilişkiyi her zaman kuramıyor. En iyi ihtimalle destek veriyor. Dışarıda kalmamaya çalışıyor. Ama bunlardan daha fazla yaptığı da yarışmaları protesto etmek… Yani yarışmaları kabul etmemek, tanımamak. Üyelerine katılmamaları konusunda uyarı mailleri atmak. Hatta yarışmaya girecek üyelerine yarışma için Üye Tanıtım Belgesi vermemek. (Mimar Sinan Müzesi ve Mimarlık Merkezi Ulusal Mimari Proje Yarışması gibi) Yani katılmalarını engellemek. Aylarca yarışmaya hazırlanan meslektaşının bütün emeğini hiçe sayarak…
Sonuç, yarışmalara yön vermeye, eksiklikleri yanlışları düzeltmeye istekli bir Oda değil, yarışmaları engellemeye çalışan bir Mimarlar Odası…
…
Halbuki yarışmalara müdahale etmek yalnızca yarışmayı tanımamak, üyelerinin katılmasını engellemeye çalışarak (pasif protesto) olmaz. Çok daha farklı yöntemleri olmalı. Hatta daha etkili yöntemleri… Yarışmalara katılarak doğru olduğuna inandığını göstermek…
Hani “Söz uçar yazı kalır” denir ya, mimarlıkta da “Söz ve yazı uçar proje kalır” diyebiliriz. Çünkü proje üstünde konuşulanlar daha kalıcı olur. Söz ile ifade edilenlerin vücut bulmuş halidir.
Bunun çeşitli örnekleri de oldu daha öncesinde. Örneğin MEB Eğitim Kampüsleri yarışmasında Can Şimşek ve ekibinin yaptığı gibi. Her ne kadar şahsen eleştirdiği noktaya katılmasam da ödül alabileceği bir yarışmada siyah pafta üstüne yalnızca metni ile yarışmaya katılmışlardı. Aslında bir proje üretmediği için pasif bir protesto denebilir ama yarışmaya pafta göndererek katılması bile daha etkili idi. Peki ya kendi düşüncesi kapsamında proje üretseydi… Bunun da en güzel örneği “Çamlıca Camii Mimari Proje Yarışması”nda Süleyman Akkaş ve ekibinin projesi idi. Yarışmada düşünülen ve birçok ekibin de projelerinde etkili olan Tarihi Camilerin etkisini kırmış ve klasik bir tasarım yerine modern bir cami tasarımı ile yarışmaya katılmışlardı. Sonuçta ise birincisiz yarışmanın 2 ikincisinden biri olarak ödüllendirildi. Yarışmanın açılış sürecinde hiç akılda olmayan bir projeyi jürinin de takdirini alarak tasarlaması idi.
Eşdeğer 2. Ödül, İstanbul Çamlıca Camii Mimari Proje Yarışması
Bir örnek de gündemde olan “Üsküdar’da Mimar Sinan’ı Anmak Yarışması”ndan. Yarışmada “Mimar Sinan’ı anmak için meydana yeni bir anıt yapısı inşa etmeye gerek yok” diyor Oktaa Mimarlık ve ekibi. Onun yerine Mimar Sinan yapılarının en iyi izlenebileceği bir peyzaj alanı tasarlıyor. Yarışmanın genel konsepti dışında gibi görülse de Eşdeğer ödüle layık bulunuyor proje.
…
Mimarlar Odası’nın dahil olduğu iyi çalışmalar da var tabi. Bunlardan biri Bursa Mimarlar Odası’nın organize ettiği “Bursa Atatürk Spor Salonu Ulusal Mimari Proje Yarışması” idi. Büyükşehir Belediyesi tarafından projelendirilip uygulanacak olan yapıyı yarışmaya açmak konusunda Bursa Mimarlar Odası yönlendirici ve ikna edici olarak çok büyük çaba göstererek bu yarışmayı organize etmeyi üstlendi ve odanın yönetmeliği ile bir yarışma düzenledi. Nihayetinde uygulamaya dönük açılan bu yarışma sonucunda Belediye projeleri hazırlattı. Yakında uygulaması da başlaması planlanıyor. Belediyelere ve çeşitli idarelere yarışmalar konusunda Odaların bilgilendirici ve yönlendirici olunması konusunda iyi bir örnekti.
“Bursa Atatürk Spor Salonu Ulusal Mimari Proje Yarışması” örneği gibi başka örnekler de vardır mutlaka. Şimdi aklıma gelmese de. Vardır hatta olmalı. Mimarlar Odası yarışmaların en aktif aktörü olmalı. Yarışma açmayı düşünen her kurum (kamu veya özel) odaya danışmalı. Hatta yarışma hiç gündemde yok iken Mimarlar Odası yarışmayı teklif etmeli. Birçok iyi örneği ile yarışmaları teşvik etmeli.