İşveren beklentileri ve yaşanılan çevrenin doğru oluşturulması açısından mimarlık yarışmasına katılan mimarlık eserlerinin doğru seçimlerini sağlayacak olan yarışma jürisi seçiminin önemi...
Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Türkiye’de de yapı tasarımından beklenen, yaşanılan çevreyi yaşanılası kılması, tasarlayanı (mimarı) & tasarlatanı (işvereni) ve yapanı (inşa edeni) yaşandığı ve yaşanacak ileri günler için kültürel sorumluluk altında bırakmamasıdır. İnsanların, yüzyıllar boyunca elde ettikleri kültürel edinimlerinin ileriye doğru bir perspektif çizmesi ise, biz meslek insanlarının başlıca görevidir.
Her meslek insanı gibi dünyanın değişik yerlerini gezdim, incelemeler yaptım ve hatta değişik yerlerinde uluslararası mesleki sorumluluklar aldım. İnsanoğlunun kısa zamanda ve emrivakilerle oluşturduğu yapay çevrelerin ve mekanların yaşanılmayacak çevreler olduğunu, halbuki yüzyıllar boyu süren bir kültürel süreç içerisinde ve insanların denetimi ile (yağmalanmadan) oluşturulan çevre ve mekanların ise yaşanılası çevreler olarak oluştuğunu ve bizlerin takdirini aldığını gördüm.
Bütün iyi ve kötü yapay çevre ve mekanların oluşmasında mimar ve mimar kökenli meslek insanlarının sorumluluğu yüksek olduğuna inanmaktayım. Bu nedenle, ülkemdeki bu yapay çevre ve mekan kirliliği için her sorumlu meslek insanı gibi ben de çevremin bu kirliliğe ulaşmasından sorumluluk duymaktayım.
Biz mimarlara eğitim verilirken, doktorlar ile aramızda çok ince bir çizgi ile ayrıldığımız söylenirdi. Denirdi ki: “Doktorların hataları yerin altında, mimarların ise yerin üstündedir. Yapacağınız yapıyı bu sorumluluk bilinci ile tasarlayın ve uygulayın.”* Bu sorumluluğu taşımak hiç de kolay değildir. Hele hele bir projeyi seçme merciindeki bir mimarda ise, hiç kolay olmamalıdır.
Günlük mesleki sorumluluklarımdan vakit buldukça mimari proje yarışmalarına katılmakta ve edindiğim tecrübeler ışığında meslektaşlarım ile yarışmaktayım. Fakat her seferinde jürinin, benim kendi edinimlerime göre yanlış seçimleri ile karşı karşıya kalmaktayım. Bu durum da, senelerini tasarım ve uygulamalara vermiş bir mimar olarak beni üzmektedir.
Mimari yarışma projeleri, yarışmaya konu yapıdan işverenin işletme gereksinimlerine cevap vermesi beklenirken, aynı zamanda tasarım ve uygulama olarak uygulandığı çevreye karşı özellikli ve ayrıcalıklı olmalıdır. Her mimar bu amaç için kendi zamanını, bu yarışma projeleri için ayırır ve projesini yarışma jürisine ve işveren e anlatabilmek için bir takım anlatma yollarını kullanır.**
Amaç, açılan yarışmalar ile belirlenecek en özgün projelerin ortaya çıkartılmasıdır. Biz mimarlar bu amaç ile her çizgimizin üzerine titreriz.
Fakat yarışma jürileri, projenin olgunlaşmamış olması, projenin çizimsel yetersizlikleri veya kendilerince projede aslında olmayan bazı gerekçeler ile derece verdikleri projeler ile yarışabilecek bazı projeleri yarışma dışı bırakmaktadırlar. Yarışmaya katılan mimarlar olarak, gerek tecrübelerimizle, gerekse aldığımız düzgün eğitimimiz ile hangi projelerin yarışmada ödülleri hak ettiğini görebiliyorken, yarışma jüri üyelerinin kendi yanlış seçimlerini nasıl göremediklerini veya görmek istemediklerini anlayamamaktayız. Yani yarışma jürileri de, yanlış meslek adamı seçimleri ile yer üstü sorumluluklarını hakkı ile yerine getirememektedirler.
Sizlerle, bir yarışmadaki jüri üyeleri seçiminin, proje seçimini nasıl etkilediğini anlatabilmek için, bir yarışma öyküsünü paylaşmak istiyorum:
1957 yılında Avusturalya / Sidney Opera Binası, uluslararası mimari Proje yarışmasına açılır. Bu yarışmanın amacı, Avusturalya / Sidney kenti Opera Binasını simgesel bir bina olarak hayata geçirebilmektir.
Yarışma jürisinde jüri başkanı olarak Eero Saarinen vardır. Yarışmanın proje teslim süresi bitiminde, o dönemin birçok ünlü mimarlarının da yarışmaya katıldıkları görülür.
Yarışma projelerinin incelenmesi başladığında Eero Saarinen henüz yarışma yerine ulaşamamış olup yoldadır ve proje incelemeleri onun yokluğunda başlar ve bitirilir. Birinci, ikinci ve üçüncü dereceler ve tüm mansiyonlar, satın almalar, mevcut jüri üyeleri tarafından seçilmiştir.
Eero Saarinen Sidney şehrine vardığında, tüm jüri üyelerinden özür diler ve yarışma projelerini ne şekilde elediklerini ve kimleri, nasıl seçtiklerini meslektaşlarına sorar. Seçim süreci kendisine aktarılır. Eero Saarinen meslektaşlarını dinler ve kendisine tüm projeleri incelemesi için izin vermelerini rica eder.
Eero Saarinen, sadece seçilenleri değil tüm projeleri inceler ve yarışma dışı bırakılmış, eskiz halinde ve çizimleri bile eksik, yetiştirilememiş bir projeyi bulup çıkartarak o projenin 1. seçilmesi gerektiğini belirtir. Bunu izah etmek için bütün üyeler ile tek tek görüşür ve hepsini ikna eder. Mimaride kabuk yapı elemanlarının yeni tasarımlar olduğunu ve kendisinin de bu kabuk çalışması yüzünden buraya gelmekte geciktiğini belirtir.
Böylece Sidney Opera Binası, Eero Saarinen gelmeden önce fonksiyonel bir mimari çözüm ve anlayışta bir proje 1. ödüle layık görülmüşken, Eero Saarinen’in mimari tasarım yeteneği ve uygulama tecrübe birikimleri ile görkemli bir bina tasarımı aynı yarışmada 1. olarak seçilir ve adı o zamana kadar nerede ise hiç duyulmamış olan mimar Jørn Utzon’a böyle bir binayı hayata geçirebilme şansını verir.***
Jørn Utzon, 1957 yılında Sydney Opera Binası için açılan mimarlık yarışmasını kazandı. Her ne kadar o güne kadar altı adet yarışmayı kazanmışsa da, bu yarışma uluslararası düzeyde kazandığı ilk yarışma oldu. Yarışmanın jüri üyelerinden ünlü mimar Eero Saarinen bu projeyi “dahiyane” olarak nitelendirerek başka hiçbir tasarımı onaylamayacağını duyurdu.****
2003 yılında ise mimarlık alanındaki en prestijli ödüllerden birisi kabul edilen Pritzker Mimarlık Ödülü’nü kazandı. Mart 2006 tarihinde Kraliçe II. Elizabeth, Jørn Utzon’un yeniden tasarladığı Sydney Opera Binası bölümlerinin açılışını yaptı. Sağlık durumu kötüye giden mimar, inşaat sürecinde Danimarka’dan Avustralya’ya gidemediği gibi, açılış törenine de katılamadı. Törene kendisi adına, mimar olan oğlu Jan Utzon katıldı. Sydney Opera Binası 28 Haziran 2007 tarihinde Dünya mirası listesine alındı. **** Nereden nereye…
Vaktim oldukça yarışma jürilerine seçilen meslektaşlarımın mesleki geçmişlerini inceliyorum ve bazı seçimlerin yanlış yapıldığını görüyorum. Bu noktada Mimarlar Odasına büyük bir görev düştüğüne inanıyor, sürekli aynı ve yarışmacı mimarların değil de, hem tasarım yapmış ve hem de uygulama içindeki mimarlardan oluşan (özellikle yarışma jüri başkanlarının tecrübeli ve uygulamacı mimarlardan) jüri üyelerinin seçilmelerini sabırsızlıkla bekliyorum.
Kaynaklar:
* Hande Süher, 1978 / İTÜ – 1. Sınıf Meslek Dersi
** Tahsin Ertürk, Uluslararası İnşaat Sürecinde Proje Aşamaları/Arkitera
*** Gündüz Özdeş,1979 / İTÜ Çağdaş Mimarlar Semineri
*** https://tr.wikipedia.org/wiki/J%C3%B8rn_Utzon